En Sıcak Konular

'Çiğ köfteyi seviyorum, bir de Kürt'üm!'

11 Aralık 2007 12:29 tsi
'Çiğ köfteyi seviyorum, bir de Kürt'üm!' 'Kürt meselesinde yeni aktörler' konulu bir çalışma başlatan sosyolog Doç. Dr. Mazhar Bağlı, "Kürt vatandaşın 'etnik'liği çiğ köfteyi sevmek kadardır... Kürtler adına siyaset yapanların söyleminin ana merkezinde Kürtlerin cahilliği ve ihaneti retori

Haşim Söylemez/ Aksiyon

'Kürt meselesinde yeni aktörler' konulu çalışma başlatan sosyolog Doç. Dr. Mazhar Bağlı, DTP'nin bölgeyi temsil etmediğini dile getiriyor. Yeni aktörlere ihtiyaç olduğunu anlatan Bağlı, bölgedeki vatandaşların etnik farklılığı pek önemsemediğini vurguluyor.

PKK çizgisine uzak, politik kirliliğe bulaşmamış Kürt vatandaşlarımız ne düşünüyor? Bu sorunun cevabını merak eden Dicle Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mazhar Bağlı birkaç arkadaşıyla birlikte yeni bir proje başlatmış durumda. “Kürt meselesinde yeni aktörler” konulu çalışma; bölgedeki ağalar, şeyhler, sivil toplum kuruluşları ve cemaatlerin önde gelenlerinin düşüncelerini kapsıyor. Doç. Dr. Bağlı'ya projeyi ve bölge insanının durumunu Aksiyon Dergisi'nden Haşim Söylemez sordu.

DTP, BÖLGE İNSANI ADINA KONUŞAMAZ; YENİ AKTÖRLERE İHTİYAÇ VAR

-Kürt meselesinin bu hale gelmesinde bu konuya öncülük edenlerin katı sol tutumları ve toplumdan uzak olmaları etkili olmuş mudur?

En büyük problem budur. DTP'nin oy kaybının iki sebebi, halkın muhafazakâr değerlerine, kültürel değerlerine uzak, hatta karşı oluşudur. Bu iki konuyu da temsil eden temellerden birisi din diğeri ise beğenmezseniz de ağalıktır. DTP ikisine de karşıdır. Ama halkın özgün yapısı budur. Bunu değiştiremezsin. Bu yüzden DTP bölge insanı adına bir şeyler söyleme hakkına sahip değildir. Sadece aldığı oy kadar konuşabilirler. Bunlar meseleye kimsenin müdahalesini istemezler. Oysa mesele artık farklı bir boyuta taşınmıştır.

-Ahmet Türk, “Etnik milliyetçilik çok tahribat oluşturdu” diyor. Bu çıkışı nasıl anlamak gerekiyor?

Bu sözü Ahmet Türk'ün söylemesi çok önemli değildir aslında. Ahmet Türk klasik DTP'li değildir. O bir ağadır. Toplumdaki birtakım travmalar ve ajitasyonlar üzerinden ve etnik göndermeler üzerinden çalışmalar olabilir. Kürtler bu konuda hep kullanıldı. Oysa genel anlamda Kürtlerin kimlikleri çok nettir. Ben Urfalıyım, sosyoloji okudum, gezmeyi seviyorum, çiğ köfteyi seviyorum, işte bir de Kürt'üm.

-Çiğ köfteyi sevmek kadar etnik olmak Kürtlerin geneli için geçerli mi?

Herkes için böyle değildir; ancak etnikliğin belirleyiciliği bu kadardır işte. Hayatın bütününe, merkeze etniği koyduğunuz zaman herkesi mahkûm etmiş olursunuz. DTP açısından etnik kimlik bir ajitasyon konusu olabilir. Ama normal Kürt'ün gündelik hayatında sorun değildir. Kürdün etnikliği çiğ köfteyi sevmek kadardır. Bu etnik okumalar, kimlerle evleneceğimizi, hangi gazeteyi okuyacağımızı, hangi kahvede oturacağımızı belirleyen bir etnik proje haline getirilmek isteniyor. Dayatılmak istenilen budur. Etnisiteye sarılma bundan kaynaklanıyor. Kürt halkı için kimlik edinme patrikleridir bunlar. Kürtlerdeki etnik durum Batı'daki klasik etnik tanımı ile örtüşmüyor.

-DTP son dönemlerde laikliği de kullanıyor. Bu bir değişim mi, yoksa bilinçli bir hareket mi?

Bunu konjonktüre yarama adına yaptıklarını düşünmüyorum. Zaten mantıkları budur. Ortodoks Marksizm'e dayalı bir ideolojiyi benimsiyorlar. Ama yeryüzünde bunlar gibi Marksizm'i düşünen de kalmadı. DTP zaten dinle, toplumsal değerlerle arasında bir mesafe koyuyor.

-İddia edildiği gibi Güneydoğu'da bir radikal İslami yapılanma var mı?

Böyle bir yapı yok. İnsanlar siyasal İslamcılıktan yeterince ürkmüşlerdir. Güneydoğu'da ancak bu argüman birtakım güçler tarafından kullanılırsa tehlikeli olur. Ama buradaki tepki ve ön plana çıkarma çabaları, birilerinin önünü kesme amaçlı diye düşünmek lazım. Geçmişten izler taşıyor bu politika.

KAZIM KARABEKİR: HALİFELİK KALKTI KÜRT SORUNU BAŞLADI

-Nasıl bir bağ var bu konuda?

Bu konuda Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti'nin refleksleri farklı olmuştur. Cumhuriyet ideolojisi toplumla arasında ortak bir payda kurma, bir ideoloji oluşturma anlamında sorunlar yaşamıştır. Bu sorunların en görünür biçimde yansıdığı alanlar ise etniklik ve dindir. Kolektif bilinci sağlayan; ortak tarih, değerler, dil ve kültürdür. Ortak kültür kavramı içerisindeki sınırları daraltıp mikro bir alana hapsettik. Osmanlı'da bu anlamda herkesi içine alan kolektif bilinç vardı ve bu farklılıkları sorun olarak görmüyordu. Bu dönemde sembolik olarak hilafetin varlığı da çok önemli. Hatta Kazım Karabekir hilafetin kaldırılmasından sonra özellikle Kürtler yönünden bir sorunun başladığını söylüyor.

Meselenin kırılma dönemi ise tek parti dönemidir. Tek partinin kültürel politikalarıdır. Tek partinin genel anlamda toplumla arasında kurduğu ilişkiden kaynaklanan ciddi sorunlar var. İsmet İnönü, bir seferinde Suriye, İran, Yunanistan, Irak düşmanımızdır deyip ardından askerlere yaklaşın size bir sır vereyim diyor; “Halk da düşmanımızdır.” Bu bir anlayıştır. Halkı bu konsept ile ele alıyor.

-Kürt etnik hareketlenmesi veya etnik yanının belirgin bir soruna dönüşmesi bu dönemde mi başlıyor?

Tabii etnik hareketlenmenin asıl başlangıç noktası İnönü dönemidir. Tekçi bir yaklaşım, tek millet, tek ulus, tek dil zorunlu bir politika haline geliyor. Tek bayrağın içine çok şeyi koyabilirsiniz, tek milletin içine de koyabilirsiniz. Söz gelimi biz Arnavutlarla kendimizi tek millet olarak görebiliriz eğer milleti etnik referansla tanımlamasanız. Ama etnik olarak bu tekliği tanımlarsanız sorun oluşturur.

"KÜRTLER YA CAHİL YA İHANET İÇİNDE DİYORLAR AMA..."

-Konuyu bir sorun olarak tanımlamak sosyolojik açıdan doğru mu?

Etnik bir yapıyı sorun görmek çözüm kapılarını kapatıyor. Ayrıca bu tanım şık değil; meseleyi daraltıyor. Bir toplumu sorun olarak görmek doğru değildir. Sorun iki nedendendir bana göre; birisi devletin sorun olarak görmesi, ikincisi de Kürtler adına politika yapanların da Kürtleri sorun olarak görmesi. Kürtlerin kendilerini temsil sorunları da var. Kürtler adına siyaset yapanların söyleminin ana merkezinde Kürtlerin cahilliği ve ihaneti retoriği vardır. Bu da kendi kendinizi sorun haline getiriyorsunuz demek. Temsil edenlerin Kürtlerden uzaklaşmasıyla doğan sorunlar da var. Devletin tek parti yaklaşımı ile sürdürdüğü politikalarda sorun var. Kürt sorunu dedikleri, bir “sorun” değil, “vakıa”dır. Çarpıtılan, kendi alanı dışında farklı alanlara taşınmak suretiyle oluşturulmak istenilen bir mesele.



Bu haber 833 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,717 µs