Genetik siyasete alet mi ediliyor?

10 Aralık 2007 16:57 tsi
Anadolu coğrafyasındaki "Türkler" Orta Asya'dan gelmedi mi? Gen araştırmasıyla etnik yapılar hangi netlikle belirlenebilir? Türkler ile Yunanlılar mı, Türkler ile Kürtler mi daha yakın? Genetik bilimi siyasete alet mi ediliyor? Gündemdeki genetik tartı

Sabah gazetesi bugün ilginç bir manşetle çıktı.  Gazete, Ecevit Kılıç’ın İTÜ’de Dünya Tarihi dersleri veren öğretim üyesi Timuçin Binder’le röportajını “Orta Asya’dan Göç Efsanedir” başlığıyla manşete çekti. Binder’în görüşleri birbirinden ilginç doğrusu.

Kaliforniya üniversitesinde antropoloji öğrenimi gören Binder’e göre, tarih derslerinde hepimizin öğrendiği Orta Asya’dan Anadolu’ya büyük Türk göçü bir efsaneden ibaret. Orta Asya’dan Türkiye coğrafyasına gelenlerin, buradaki nüfusun yüzde 10-15’ini geçmediğini söyleyen Binder, bu tezini de ayrıntısını vermediği genetik araştırmalarına dayandırıyor.

Binder, Türkiye coğrafyasındaki insanların genetik yapılarının Orta Asya’dan çok Akdeniz ve Ortadoğu’ya ait olduğunu; “Türk” dediğimiz topluluğun gen yapısının da Özbeklerden, Türkmenlerden çok Yunanlılara yakın olduğunu ileri sürüyor.

Birden’in en ilginç iddialarından biriyse, Türklerin genetik olarak Kürtlere ve Ermenilere  uzak, Yunanlılara yakın olduğu şeklinde.  Birden’in röportajını ayrıntıları merak edenler buradan okuyabilir. Ancak, bir antropolog tarafından ortaya atılan bu iddiaları, Türkiye’nin ilk ve en önemli Biyoloji  Felsefesi uzmanına da sormamak olmazdı. Öyle yaptık, ve İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü’nden prof. Teoman Duralı’ya danıştık.

Duralı,  öncelikle “gen” kavramının kullanımındaki elastikiyetten duyduğu rahatsızlığı dile getiriyor. “Gen” sihirli bir sözcük gibi her şeyi açıklar hale getirildiğinin altını çiziyor. Duralı’ya göre “gen” çalışmalarına, bugünkü dünya sisteminin (o buna “İngiliz Yahudi imparatorluğu” diyor bkz.), böl parçala yönet stratejisinde yeni bir kullanım alanı bulundu.

“Almanya’yı gen tutkusu yüzünden cezalandırdılar ama gen sapkınlığı asıl İngiliz-Yahudi imparatorluğuna özgüdür” diyen Duralı, Türkiye’nin nüfus yapısı bağlamında genetik çalışmaların gündeme getirilmesinin de Türkiye’nin bölünmesine yönelik bir planın parçası şeklinde değerlendirilmesi gerektiğini söylüyor.

Duralı “Türkiye’de kimin hangi etnik yapıdan geldiğini söylemek için genetik araştırmaya gerek yoktur. 20 metreden baksan, kim Türk, kim Kürt, kim Ermeni tanırısın. Tipoloji o kadar nettir” diye konuşuyor.

Genetik çalışmaların anlamlı sonuçlar vermesi için küçük ve saf topluluklar üzerinde yapılması gerektiğini söyleyen Duralı, Türkiye gibi bir imparatorluk toplumunda genetik çalışma yapmanın bilimsel mana taşımadığı görüşünde.

Duralı, 1900lerin başında İngiliz Başbakanı Gladstone’un “Türkleri Orta Asya’ya sürelim” görüşüyle ortaya çıktığını, bu olmayınca bugün “Burada zaten Türk yoktur” tezinin işlenmeye başladığını söylüyor ve ekliyor: “Müslümanlıkla bağımız zaten koptu. Şimdi Türklükle de irtibat kesilsin isteniyor”.

www.iyibilgi.com ÖZEL

Bu haber 2,143 defa okundu.