Amiral gemisinin kaptanına açık mektup!

9 Aralık 2007 10:42 tsi
Kanal 7 Haber Merkezi'nin başında bulunan Nazmiye Yılmaz, Ertuğrul Özkök'e açık mektup yazdı. Özkök'ün “Türban Nefreti, Nefretin Türbanı” başlıklı yazısını şaşırarak okuduğunu belirten Yılmaz, 'İddia kocaman, iftira ağır!' diyerek başladı

Nazmiye Yılmaz / Yeni Şafak

Ertuğrul Özkök'e açık mektup!

İddia kocaman, iftira ağır!

Bu nedenle hemen konuya gireceğim.

“Türban Nefreti, Nefretin Türbanı” başlıklı yazınızı şaşırarak hatta nutkum tutularak okudum.

İstiklal Caddesi'nde gazete satan başörtülü bir kızın yüz ifadesine bakarak ortaya attığınız, akıllara zarar “nefret ve intikam” iddianızı seslendirdiğiniz yazıdan bahsediyorum.

“Türban siyasal bir simge olmaktan çıkıp bir nefret simgesi haline mi dönüşüyor? Yani zenginlerden, hakim sınıflardan, Nişantaşı'ndan intikam alma duygusunun üniforması mı oluyor” sorusuyla başlayıp, “Çünkü türban, siyasal bir nefretin ifadesi haline gelmiştir ve buna Anayasal teminat getirmek, “mahalle ve arkadaş baskısını” meşrulaştırmak anlamına gelecektir” yargısıyla noktaladığınız yazıdan yani…

Sadece bir fotoğraf karesindeki yüz ifadesinden yola çıkarak örtünün nefretin simgesi haline geldiği, örtülülerin intikam hisleri taşıdığını iddia etmek!!!

Neresinden tutarsanız tutun, neresinden bakarsanız bakın bu çirkin iddia art niyetli, en hafif tabiriyle insafsızca.

En son yapılan tartışmalı anket sonuçları göz önüne alındığında bile, bu toplumun neredeyse yüzde 70'ini zan altında bırakan büyük bir iftira.

Örtüsünü iğneli veya iğnesiz bağlayan, ilkokul veya üniversite mezunu, zengin veya fakir, çalışan veya ev kadını toplumdaki kadınların yüzde 70'ini hedef alan ağır bir suçlama.

Hala başörtüsü ve türban ayrımı yapmayı beceremediğim inancı gereği örtünenleri (başı açık veya örtülü ayrımı da yapmıyorum ama bunu sizin anlayabilmeniz sanıyorum imkansız) aynı kefeye koyduğum için 'yüzde 70' diyorum.

Emin olun örtülü hiç kimse, 'başı açık' diye karşısındaki herhangi bir insana negatif göze bakmaz.

Ne başı açık kadınlara ne de erkeklere…

Zira hiçbir örtülü kadın başı açık olan kızına, kardeşine, ablasına, komşusuna, öğretmenine, elbisesini seçerken kendisine yardımcı olan tezgahtara, doktoruna, hayran olduğu aktriste, dinlerken hüzünlendiği veya coştuğu şarkıcıya, beş kahvesi içtiği komşusuna, aynı sırada dirsek çürüttüğü kankasına, birlikte pikniğe gittiği arkadaşının eşine, kuyrukta beklerken havadan sudan konuştuğu hemcinsine başı açık diye nefret veya intikam hissi beslemez, besleyemez.

Sözünü ettiğiniz örtülü kadınlar uzayda ya da bir fanus içinde yaşamıyor!

Ayrıca bir önceki gün, dün yoktular da bugün ortaya çıkmış da değiller!

Sokağa şöyle bir bakın, kafanızı sağa sola çevirin, başka başka ifadeler de göreceksiniz.

Elbette görmek isterseniz!

Veya size bir önerim var.

Kanal 7 Televizyonu'na veya Yeni Şafak Gazetesi'ne bir göz atın.

Hatta benden açık davet.

Sizi Kanal 7'ye davet ediyorum.

Bir gün, başında bulunduğum Kanal 7 Haber Merkezi'nin konuğu olun.

Başı açık ve örtülü haber merkezi çalışanları ile tanışın, dilediğiniz gibi sohbet edin.

Bu kurumlarda kadınlar nasıl çalışıyor, nasıl giyiniyor?

Kaç yıldır bu kurumda olduklarını öğrenin mesela.

Hatta açıldığı günden bu yana bu kurumda bulunan, başörtüsü kullanmayan bir çalışanla oturup çay için.

Sorun bakalım o günden bu güne, yani 14 yıl içinde, sizin iddianıza destek olabilecek bir tavır ya da tutumla karşılaşmış mı?

Açık ve kapalı sayısını, çalışanların hangi koşullar dikkate alınarak işe alındıklarını öğrenin.

Dilerseniz sıradan bir günde, ramazan ayında, dini veya milli bayramlarda kurum içinde nasıl bir atmosferin hakim olduğunu araştırın.

Çalışanların ruh halini gözden geçirin.

Bakalım ne göreceksiniz.

İşte size sağlıklı bir tahlil imkanı!

Hayır bu kez “Başında bulunduğunuz kuruma, Hürriyet Gazetesi'ne de bir bakın, neden bir tane örtülü çalışan yok?” diye sormayacağım,

“Bunun nedeni kaba bir yasak mı, nefret mi, sınıfsal bir kaygı mı?” sorularını tedavülden kaldıracağım.

Onlar başka bir platformun konusu olsun!

Gelin bizim kurumda iddia ettiğiniz nefret ve intikam hissinin izini sürün, tahlilini yapın.

Söz, ben size kapıları sonuna kadar açıp yardımcı olacağım.

Sonra elinizi vicdanınıza koyun.

Ve bir kez daha ortaya attığınız iddiayı düşünün, tartın.

Tamam bu toplum akıllara zarar 'Türkiye Malezya olur mu?' sorusunu da duydu, 'mahalle baskısı komedisini' de konuştu.

Ama bu başka!

Örtünenlerin nefret ve intikam duyguları ile dolu olduğunu iddia etmek!

Bu gerçekten fazla!

Ayrıca çok tehlikeli!

Kendi ifadenizle Türkiye'nin en çok satan ve en etkili gazetesinin genel yayın yönetmeni, amiral gemisinin kaptanı olabilirsiniz.

Ama toplumun ruh sağlığı açısından (şayet bu tahlil onun ürünüyse) en azından bu defalık şu sosyolog yanınızı bir tarafa bırakın.

Ha bir de!

Yapılacak yeni anayasayı örtü, nefret, intikam kelimeleri üzerinden şekillendirmeye çalışmayın lütfen!

Çünkü demokratik bir anayasa sadece birilerinin değil hepimizin, herkesin yarını olacak.

Ne diyebilirim ki…

Kin ve nefretsiz, ön yargısız ve hesapsız, sağlıklı ve mutlu yarınlara…

 

Bu haber 644 defa okundu.