İslamofobiya durdurulmazsa ne olur?

8 Aralık 2007 16:34 tsi
Uluslararası İslamofobiya Konsferansı başladı. Konferansta konuşan İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Ekmeneddin İhsanoğlu, islamofobiyayı "tehlikeli bir hastalık" diye niteledi.

İslam Konferansı Teşkilatı (İKT) Genel Sekreteri Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, İslamofobiyanın süratle tehlikeli boyutları olan bir hastalık şekline geldiğini ifade ederek, "Karşı çıkılıp durdurulmazsa, dünya barışı ve istikrarı için ciddi bir tehdit teşkil edecek ve bütün inanç ve kültürlerden halklar için tehlikeliler yaratacaktır" dedi.

İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) tarafından düzenlenen Uluslararası İslamofobiya Konferansı, Grand Cevahir Otel'de başladı.

Kur'an-ı Kerim okunmasıyla başlayan konferansın açılışında konuşan Ekmeleddin İhsanoğlu, tartışılan konunun, İslam dünyasının ve hatta onun da ötesinde bütün uluslararası toplumun kaygılarının odağında yer aldığını söyledi.

İhsanoğlu, çok yaygınlaşmakta olan ve tehlikeli bir akım haline gelen İslamofobiya ile sadece hükümetlerin çabalarıyla mücadele etmenin mümkün olmayacağını dile getirdi. İhsanoğlu, akademisyenlerin, medya mensuplarının, yazar, şair, sanatçı ve bütün fikir adamlarının, İslam'ın küçük düşürülmemesi ve İslamofobiya ile mücadelede faal bir rol üstlenmeleri gerektiğini söyledi.

"İslamofobiya süratle tehlikeli boyutları olan bir hastalık şekline geldi" diyen İhsanoğlu, şöyle konuştu:

"Karşı çıkılıp durdurulmazsa dünya barışı ve istikrarı için ciddi bir tehdit teşkil edecek ve bütün inanç ve kültürlerden halklar için tehlikeliler yaratacaktır. İslam dünyasındaki ülkelerin hükümetleri ve İKT tek başlarına bu meydan okumayla baş edemezler. Bu görev müşterek idarenin ortaya konulmasını ve siyasi liderler, yetkililer, entelektüeller, medya şahsiyetleri ve özellikle de hükümetler dışı teşkilatlarla genelde sivil toplum dahil herkesin iştirakini gerekli kılmaktadır.

İslamofobiyanın sebepleri pek çoktur ve kökleri tarihi husumete uzanmaktadır. Hükümetler arası ve hükümetler dışı teşkilatların raporları, İslamofobiyanın ırk ayrımından bile daha baskın ve yaygın olabilecek şekilde ilerleme kaydettiğine işaret etmektedir. Bazı batı medya kuruluşlarının İslamiyeti ve Müslümanları ısrarlı şekilde yanlış tanıtması, Müslümanlara karşı ön yargının en sürekli ve kuvvetli kaynaklarından biri olagelmiştir. Şimdi medyanın günümüz ortamında İslamofobiyanın baş yayıcısı olduğu düşünülmektedir. İster Irak, ister Filistin, ister Afganistan veya başka bir yerde olsun Müslümanların karıştıkları şiddet olayları üzerinde ihtiyari bir şekilde odaklanan haber başlıklarını duymadığımız günler çok nadirdir. Tabiatıyla bu tür olayların, bu şekilde tasviri en geniş haliyle Avrupa'nın ortak bilinç altına işlenmiş ön yargılarını daha da kuvvetlendirmektedir."

Karikatür krizine de değinen İhsanoğlu, "Hiçbir Müslüman hiçbir zaman Hristiyanlığın kutsal sembollerine ya da ulusal sembollerine hakaret etmekle ya da onları küçük düşürmekle suçlanmamıştır. Oysa bunun tam tersi vuku bulmuştur" diye konuştu.

Müşterek inanış ve ecdattan hareketle, İslamiyeti ve Hristiyanlığı bir araya getiren unsurların, onları ayrı tutanlardan daha ağır bastığına samimiyetle inandıklarını vurgulayan İhsanoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu anlayıştan hareketle İslamiyet ve Hristiyanlık arasında tarihi uzlaşmaya gidilmesi çağrımı sık sık tekrarlıyorum. Hristiyanlık ile Musevilik arasında böyle bir tarihi uzlaşmanın hasıl olduğu geçen asırda benzer bir çaba vuku bulmuştur. Bütün insanlığın yararına bu arzumuzun günün birinde gerçekleşmesini temenni ediyorum.

Bugün İslam dünyası kimliğini, öz güvenini, insani şereflerini hedef alan bu fevkalade rahatsız edici fenomen üzerinde dikkatlerini temerküz ettirmek için Müslüman liderlerin ve yetkililer ile sivil toplum kuruluşlarının dinamik ve özverili çabalarına ve bu yönde stratejik bir plana şiddetle ihtiyaç duymaktadır. Ayrımcılığa ve ruhi ve fiziksel saldırılara karşı kendimizi savunmak vacip olmuştur. Kuvvetle inanıyoruz ki, bu tip meselelerle uğraşırken diyaloğun alternatifi yoktur. Ama diyaloğun başarılı olması için somut icraata geçmeden tarafların kutuplaşmayı ortadan kaldırmaya çalışmaları, bunun için de birçok ön şart üzerinde anlaşılması gerekmektedir."

İKT bünyesinde İslamiyeti küçük düşürmeyi hedef alan kampanyalara ve bunların İslamofobiya olarak bilinen sonuçlarına karşı koymak için "İslamofobiya Takip Merkezi" oluşturduklarını anımsatan İhsanoğlu, "Önümüzdeki vazife uzun ve meşakkatlidir. Bazı toplumların hafızalarında uzun asırlardır iyice yeşermiş bazı algılamaları barışçıl usullerle değiştirmeye gayret ediyoruz. Dahası 11 Eylül olayını takip eden ve savaş, şiddet ve istikrarsızlıkla dolu İslam dünyasında hüküm süren şartlara bağlı olarak, batıdaki uluslararası iklimin Müslümanların görüşlerine fazla rağbet etmediği bir dönemde, bu mücadeleyi sürdürmek zorundayız. Ama eminim ki, iyi düşünülmüş ve organize edilmiş kararlı bir çaba kabul görecek ve başarıyı getirecektir" diye konuştu.

Bu haber 839 defa okundu.