En Sıcak Konular

İranlı sinemacıların yasakla dansı

7 Aralık 2007 17:13 tsi
İranlı sinemacıların yasakla dansı

İranlı sinemacılar, İran sinemasına getirilen yasakları aşabilmek için ilginç yollar denemiş ve en sonunda, en kullanışlı olanda karar kılmışlar... Yasaklar üzerine ilginç bir yazı:

Selahattin Yusuf'un köşe yazısı

Delinin sevinci

İran sinemasının yasakları. İlginç bir konu değil mi? Filmlerde nelerin yasak olduğunu aşağı-yukarı tahmin edersiniz. Ben de tahmin ediyordum zaten. Ama içlerinden bir tanesini görünce çok şaşırdım.

İranlı, Ahmedinejad rejiminden hoşlanmayan, ABD’nin terörist bir ülke olduğundan şüphe etmeyen bir arkadaşımla oturmuş film izliyorduk.

Gerçek hayatta karı-koca olan baş aktör ve baş aktrist hastaneye yetişmek zorundalar. Adam (gerçek hayatta karısı olan, filmde de karısı olan) kadını ambulanstan indirirken ona dokunamıyor. Kadın yere yığılıyor. Tutup kaldıramıyor. Farsça ilerleyen diyalogları İngilizceye çevirmekten bitap düşmüş arkadaşımın sözünü kesip soruyorum: Neden? Gülüyor. Yasak, çünkü namahreme dokunamaz. Onu kucaklayamaz. Ama, diye üsteliyorum, gerçek hayatta karı-koca değil mi bunlar? Yine gülüyor. Evet ama, diyor, bunu seyirci nereden bilsin? Hak veriyorum. Ama kafamın arkasını da kaşıyorum. Devam ediyoruz.

Hikâyenin bir yerinde düğün var. Düğün alayı coşkuyla gelinin evine doğru ilerliyor. İnsanlar mutlu mesut. Eve girerlerken, yani gelin kapıdan girerken, İran geleneklerine göre düğün sahipleri ve davetliler oynayacaklar. Ama bakıyorum, oyun moyun yok. Nerede oynayacaklar, diye soruyorum. Şu anda oynuyorlar diyor. Ben oynayan kimseyi göremiyorum ama, diyorum. Hayır diyor, şu anda oynuyorlar. Yani biz bunu hayal ediyoruz ve biliyoruz.

Uzaktan kumandanın “pause” düğmesine basmış bu arada ve sahneyi durdurmuş.

Bak, diyor arkadaşım, oynuyorlar. Benimle dalga geçtiğini düşünmeye başlıyorum. Şuna bak diyor. Sahnenin sol alt tarafında, yüzü çarpık biçimde donmuş, ilginç bir tip var. Bak diyor, onu izle ve başlatıyor tekrar filmi. Bakıyorum. Zihinsel özürlü, kısa boylu ve çarpık bacaklı bir erkek, gerçekten de oynuyor!

Ama sanki orada değil de bir görüntü bindirmesi sonucu sahneyle karışmış başka bir sahne gibi duruyor. Çünkü diğerlerinin onunla, onun da diğerleriyle hiçbir ifade ortaklığı, atmosfer ortaklığı yok.

 O tek başına. “Oynuyor!” Bu nedir diye soruyorum. Açıkladığında ise tuhaf oluyorum. Beni öyle bir yerimden yakalıyor ki bu açıklama! Bana öyle bir şey yapıyor ki! Çünkü öteki yasaklar ilginç değildi benim için. Çünkü çok barizlerdi. Ama bu?!

Anlatayım, sizin de içinizden bir tel kopsun. İran sinemasında oynamak yasaklandıktan sonra, sinema bunu aşabilmek için yollar denemiş ve en sonunda, en kullanışlı olanda karar kılmışlar:

Oyun yasağını genellikle bir “deliyle” deliyorlar artık. Şimdi sahneyi tekrar baştan alalım. Düğün sahipleri ve konuklar evden içeriye giriyorlar. En güzel günlerinde neşelenecekler, sevinecekler ve oynayacaklar. Ama, olmuyor işte ve onların neşesini, sevincini bir “deli” temsil ediyor!

Film basit, hatta kitsch bir filmdi, diyebilirim. Hikâyenin sonrasını da hatırlamıyorum zaten. Ama inanır mısınız, izlediğim hiçbir film beni böylesine koltuğuma yapıştırmamıştı!

Bir yanda, insanın SEVİNCİNİ spastik kollarıyla, bacaklarıyla ve delik deşik bilinciyle temsil etmeye çalışan delinin bu “gayretkeşliğinin” korkunç keskin bir imgelem olarak parlaması; öbür yanda, yasağı bir ot kökünün kayayı çatlata çatlata delip çıkması gibi aşabilen büyük estetik zekâ..

Ben bu filmi izledikten hemen sonra, birkaç gün sonra, Adana-Kozan’da bir hadise yaşandı. Hepiniz biliyorsunuz. Bir öğrenci, yumruk kadar bir genç kız, birincisi olduğu bir yazı yarışmasında ödülünü almak için sahneye çıktıktan birkaç dakika sonra, ilçenin idari erkânı tarafından apar topar aşağıya indirildi.

Benim, olmadık şeyleri birbirine bağlayan hastalıklı zihnimde ise tam o anda, o haberin görüntülerini izlerken, şöyle bir sahne belirdi:
Anlatamayacağım, anlaşılması halinde ise, ucu bu ülkenin kalbine kadar inmiş o meş’um paslı bıçağı yerinden kımıldatacak bir sahneydi zihnimde canlanan.

İran filmindeki “deliyle” birlikte bizim kız, o sahnede birlikte dans ediyorlar...

Bu defa Kozan Kaymakamı ve Garnizon Komutanı, bu hastalıklı özgürlüğü, bu dokunaklı trajediyi çarpık ve spastik elleriyle alkışlamaya çalışıyorlar. İnsana ilham verecek denli saçma bir “yasağı” delerek.. ve neşeden çatlarcasına.

Ve elbette “Delinin sevincinin” bir şifa olduğunun farkına varmış gibi sanki…

Aktüel
 



Bu haber 700 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,602 µs