En Sıcak Konular

Kürt siyasetini PKK’dan islam koparır

6 Aralık 2007 15:36 tsi
ABD Başkanı Gorge W. Bush, Teksas'a her gidişinde halka İspanyolca konuşmaktadır ve seçimlerde Meksikalıların hepsi ona oy vermiştir. Hiç şüphesiz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da veya diğer Doğu ve Güneydoğu illerimizde Kürtçe

Bugün, Tarım Bakanı Mehdi Eker, Diyarbakır'dayken Kürtçe konuşuyor. Bakan Mehdi Eker, halkın düğünlerine ya da cenazelerine katılıp onlara Kürtçe hitap ediyor. Çarşıda pazarda aralarına karışıp hal hatır soruyor. Eker’in bu davranışı bölgedeki Kürt kökenli halkımız üzerinde müthiş bir etki bırakmaktadır. Denilebilir ki, Diyarbakır'da AK Parti'nin oylarını artırmasında, Mehdi Eker'in halkın arasına karışıp Kürtçe konuşmasının çok büyük payı vardır.

Bunu Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da yapabilir: Başbakan Erdoğan’ın da Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da meydanlarda halka birkaç kelime olsun Kürtçe konuşması durumunda, büyük bir memnuniyet, büyük bir sevinç yaratacaktır.

Başbakan Erdoğan’ın halkın düğünlerine ya da cenazelerine katılmasını beklemek gereksiz, bir gün Meclis konuşmasına başlarken ya da televizyon ekranlarından birkaç kelime olsun Kürtçe konuşması hiç kuşkusuz Diyarbakır'ı en az üç dönem AK Parti'nin en çok oy aldığı il yapacaktır.

AK Parti içindeki Kürt kökenli milletvekilleri Diyarbakır odaklı bir çalışmaya başlamalı ve bölgenin nabzını şimdiden tutar hale gelmelidir..AK Parti, önümüzdeki yerel seçimlerde Diyarbakır’ı kazanırsa, PKK’nın ve yürüttüğü ayrılıkçı politikanın çok önemli maddi ve manevi kaynağını ele geçirmiş olacak ve büyük bir darbe indirecektir. Meydan okumaları, hezimetle cevaplanacaktır böylece.

AK PARTİ KÜRTLERLE PKK'NIN ARASINI AÇMALI

Niçin Başbakan Erdoğan’a böyle bir teklifte bulunuyorum dersiniz? Kürt meselesi denildiğinde kimse pratik çözüm önerileri sunamıyor nedense. Hep teorik şeylerden bahsediliyor: Demokrasi, barış, hukuk, kardeşlik vs.

Oysa gelinen noktada herkes masaya pratik çözüm önerilerini koymalı ve bu öneriler tartışılmalı. Kürt sorununun çözümünde, AK Parti hükümetin önünde, çok büyük fırsatlar var. AK Parti bu fırsatları iyi kullanmalı. Peki bu fırsatlar nedir? Hükümet fırsatları nasıl şansa çevirip kullanarak PKK'nın Kürtleri temsil etmesini engelleyebilir? Bunlar konuşulmalıdır.

Bugün PKK'nın silah bırakmasını talep etmek gerçekten safdilliktir. Çünkü PKK hiçbir zaman silah bırakmayacaktır. PKK ancak halk desteğini kaybettiği zaman ABD'nin ve İsrail’in vurucu bir gücü, taşeronu, tetikçisi konumuna gelecektir. Bu da PKK'nın şimdiki kadar etkili olamayacağını gösterir. ABD’nin mevcut politikası, PKK’yı PJAK’a katarak güçleri birleştirmek ve büyütmektir.

Tüm mesele; AK Parti'nin izleyeceği tutuma bağlıdır. Evet, AK Parti Hükümeti, PKK'ya sert mesajlar verilmeli, teröristlerle masaya oturmanın imkânsızlığı vurgulanmalı.. Fakat bunları yaparken, Kürtçeye ve Kürt kimliğine de önem verilmelidir.

Türkiye, ülkemizdeki ve bölgedeki Kürt siyasetini yanına almalı, ABD-İsrail çizgisine kaymasını önlemelidir.. Emperyalizmin güdümüne giren Kürt politikası, bölgede çok büyük acılara yol açacaktır. Türkiye, İran, Irak ve Suriye, ABD ve İsrail’in güdümüne girmiş milliyetçi, laik Kürt politikasından büyük yaralar alacaktır..

İSLAM KARDEŞLİĞİNE ÇAĞRI

AK Parti başta olmak üzere tüm kesimlerin, halkın PKK'ya olan desteğini kırma noktasında sadece söylem olarak değil pratik çözüm önerileriyle üzerlerine düşeni yapmaları gerekmektedir..

Bugün Türkiye'de PKK'lı olmayıp, Kürt kimliği konusunda çok hassas bir kitle var. Bunlar Kürt kimliğinin tanınmasını, Kürtçeye önem verilmesini vs. talep ediyorlar, fakat Türkiye'den de kopmak istemiyorlar. Şu anda DTP'de ve PKK'da tam anlamıyla bir AK Parti korkusu hâkim. Çünkü DTP'nin ve PKK'nın tabanı AK Parti'ye kayıyor. Elbette bundan büyük oranda rahatsızlar. Şehit haberlerinden sonra PKK kanadından yapılan açıklamalardan bunu anlamak mümkündür.

Öte taraftan ülkemizde Kürt sorununun siyasi zeminde çözülmesini istemeyen ciddi bir kesim var. Gelen şehit haberlerinden sonra demokratik yollardan bu sorunun çözülemeyeceğini her fırsatta dile getiriyorlar. “Artık ne olacaksa olsun”, “gereken ne varsa yapılsın” mantığıyla fevri davranışlar ortaya koyuyorlar. Bu anlamda siyasi çözüm önerilerini sunanlar, ya işbirlikçi ya da hainlikle yaftalanıyorlar.

Elbette şehit haberi gelen bir tek askerimizin bile bizim için neler ifade ettiğini kelimelerle anlatmak mümkün değil. Bu durum karşısında duygulanmamak, öfkelenmemek, teröre lanet yağdırmamak mümkün değil. Ancak Türkiye'nin önünü her fırsatta tıkayan ve sorunun çözülmemesi durumunda bir türlü rahat yüzü göremeyeceğimiz çok ciddi bir meseleyle karşı karşıya olduğumuzu da hiçbir zaman göz ardı etmememiz gerekir.

Gelinen noktada, Kürt siyasetinin karşısına Türk milliyetçiliğiyle çıkılmamalı. Milliyetçilik, yakın tarih de göstermiştir ki Türkiye gibi ülkelerde, zaten bölücü, parçalayıcı ve ayrılıkçı bir ideoloji işlevi görüyor. Kürt siyasetini İslam’la karşılamak zorundayız ve İslam kardeşliğinin engin vahasında buluşup kucaklaşmalıyız. İslam, Türkler ile Kürtlerin tarihi ortak paydasıdır. Zaten bugünkü noktaya da İslam’dan uzaklaşmanın sonucu gelinmiştir.

KÜRT SİYASETİNDEKİ YANLIŞLAR

Hatırlarsınız: Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, terörle mücadele konusunda, “Kürtler, dilini konuşmak, şarkısını söylemek istiyordu ama biz 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Sosyal talepleri bile yıkıcı faaliyet saydık. Hem sosyal sorunu, hem de terörün başlayacağını fark edemedik" diyerek önemli itiraflarda bulundu.

"Aslında Türkiye'nin sorunu henüz sosyal boyuttayken görmesi ve doğru okuması gerekirdi." diyen Yalman Paşa, "Bu yapılabilseydi sorun belki sosyal aşamadayken çözülebilirdi. Ancak, maalesef bunun yapılamadığını görüyoruz. Henüz terör boyutuna gelmeden sosyal aşamada sorun çözülebilseydi çok daha iyi olurdu." dedi.

Yalman Paşa, teşhis ettiği yanlışı "Bu açıdan baktığımızda, o aşamada sorunun 'kendini ifade' olarak tarif edildiğini görüyoruz. Dilini konuşmak, şarkısını, türküsünü dinlemek istiyor, kültürünü yaşamak istiyor. Oysa, bizler o dönemde, 'Kürt yoktur' diye eğitilmişiz. Kürtleri, Türklerin kolu olarak görüyoruz. Ortalıkta işte dağlarda gezerken, karda yürürken kart-kurt sesleri çıktığı için Kürt denilmiştir, gibi tarifler dolaşıyor. O dönemde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyoruz.” İfadeleriyle dile getirdi.

Yalman Paşa sözkonusu konuşmasında, terörle mücadelenin sosyal, askeri ve siyasi olmak üzere üç boyutlu olduğunu vurguladı. “Cumhuriyet dönemindeki isyanlardan sonra 1938'den 1970'e kadar terör yok. Sosyal sorun dönemi dediğim, bu dönemdir. Tabii bu dönemde de siyasi alanda bazı illegal Kürt partisi kurma girişimleri var. Ama görünürde bir şey yok.” dedi.

Sosyal önlemlerin alınması halinde sorunun bu aşamaya gelemeyeceğini vurgulayan Yalman Paşa “ 1970'lerden itibaren ise Doğu Devrimci Kültür Ocakları (DDKO) var. Bu da çok önemlidir. Henüz PKK gibi bir terör olayı yok. DDKO var örgüt olarak. Bu da kapatıldı ve davası yıllarca sürdü. PKK öncesinde bu tür dernekler, örgütler ve gizli partiler var. Bir şekilde sosyal-siyasal alana çıkmak, o alanda yer tutmak istiyorlar." dedi.

Yalman Paşa, 1923’ten 1978’e, tam 55 yıl sosyal ve siyasal alanlarda yapılan yanlışlar sonucu Kürt siyasetinin terörün kucağına itildiğine de vurgu yaptı. "Askeri dönem dediğim dönem ise 1978 yılında Fis köyünde PKK'nın kurulmasıyla başlayan dönemdir. Bu tarih terör döneminin başlangıcı olarak alınabilir. Ancak Türkiye o tarihte de bu olayı görememiştir. PKK 1978'de kuruldu ama ciddi terör eylemini 1984'te yapabildi, Eruh-Şemdinli baskınıyla.”

Yalman Paşa, büyük bir tecrübeyle ve tarihi kuşatıcı bir perspektifle konuşuyor: Türkiye, İslam’dan uzaklaşıp milliyetçi ve laik politikalar uygulayarak bugün yanlışlığı artık iyice ortaya çıkan yaklaşımıyla, Kürt siyasetini, on binlerce gencin kanını döken ve 30 yılda bitirilemeyen bir büyük mesele haline getiriyor.

Türkiye, pek çok meselesini olduğu gibi terör meselesini de ancak İslam kardeşliğinin rahmani ikliminde çözebilir. Türkiye için İslam’dan uzaklaşmak, sorunların daha da ağırlaşması, yeni sorunların yolunun da açılması anlamına gelmektedir.

EMPERYALİST OYUNU BOZMAK

Dikkatinizi 1978 yılına çekmek istiyorum: 78’de İran’da İslam Devrimi gerçekleşiyor. Devrim, bütün bir dünyada yankı uyandırıyor. İslam dünyasına moral oluyor. Anti emperyalist bir akımın İslam dünyasını ayağa kaldırması bekleniyor.

Ne var ki İran İslam Devrimi’ni takip eden yıllarda meydana gelen gelişmelere baktığımızda İslam dünyasının sorunlarının ağırlaştığını ve yeni sorunlar eklendiğini görüyoruz. İslam birliği imkanı, emperyalist oyunlarla bertaraf ediliyor.

İslam dünyasındaki gelişmeleri şöyle bir sıralayıp bakınca bu tespitin doğru olduğu görülecektir: Rusya Afganistan’ı işgal ediyor. Pakistan’da askeri müdahalelerle sürekli totaliter yönetimler işbaşına geçiyor. Türkiye’de terör azıyor ve 12 Eylül askeri darbesi gerçekleşiyor. Türkiye, İran, Pakistan, Suriye ve Irak’ın oluşturduğu NATO dengi askeri pakt olan CENTO kapatılıyor. Irak, ABD’nin yönlendirmesi ve desteğiyle 10 yıl sürecek olan İran’la savaşa giriyor. İsrail, Filistin’de kendini rahatlatacak ve hedeflerine taşıyacak yeni gelişmeler gösteriyor. Irak, Kuveyt’i işgal ediyor. ABD, İsrail ve Avrupa devletleri fiilen bölgeyi işgal ediyorlar. Çekiç Güç adı verilen Batı’nın askeri gücü, bölgede terörü örgütleyip eğitiyor. Bugün ABD Irak’ta fiilen işgalci ve Kuzey Irak’ta bir karakol devlet olarak Kürt Devleti kuruyor.

Eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman Paşa’nın PKK’nın tarih sahnesinde boy gösterişinin 1978 yılına rastlaması üzerinde duruşunu anlamak gerekiyor: “1978'den sonra Abdullah Öcalan Suriye'ye geçti. Bekaa'da kamp kurdu. 1982-1984 arasında ciddi hazırlık yaptılar. Türkiye bunun da farkında değildi. O zaman Evren Paşa dönemi, askeri yönetim var. Ancak, Apo-PKK olayı nedir, bunlar ne yapıyorlar, hazırlıkları nedir diye ciddi bir çalışma yok. Yönetim pek ciddiye almıyor.” diyor. Evren Paşa dönemi olarak adlandırılan 12 Eylül yönetimi dönemi, politikada ve diplomaside ciddi yanlışların yapıldığı bir dönemdir.

Yalman Paşa, emperyalizmin İslam dünyasını rahatsız edecek olan Kürt oyununu Türkiye’nin fark etmediğini üzülerek belirtiyor: “O dönemde bunlara 'Apocular' deniliyor. 'Apocular' diye kayıt tutulup izleniyor ama sıkı bir çalışma değil bunlar. Bana göre 1978-1984 arasındaki yönetimin bu tutumu bir hatadır. Olayın ciddiyeti 1984 Eruh-Şemdinli baskınıyla ortaya çıkıyor. PKK terörünün başlangıcı olarak bu tarih alınabilir. Bu baskınlardan sonra askeri dönem, güvenlik güçlerinin silahlı mücadelesi başladı ve uzun bir zaman devam etti. Hâlâ da devam ediyor."

ABD'nin Irak'a müdahaleye çok önceden karar verdiğini belirten Yalman Paşa, Öcalan'ın Türkiye'ye teslim edilmesini de bununla bağlantılıyor: "Bence, ABD Irak'a müdahaleye çok önceden karar vermişti. Öcalan'ı paket yapıp teslim etmesi bununla ilgilidir. ABD, Irak'a müdahale ederken Kürtlere dayanmak istiyordu. Bu işi Barzani ve Talabani'nin desteğiyle yapmayı planlıyordu. Abdullah Öcalan ise Barzani ve Talabani'ye alternatifti. Bana göre ABD, Barzani'yi, Talabani'yi güçlendirmek, onların manevra alanını genişletmek için Öcalan'ı Türkiye'ye teslim etti. Barzani ve Talabani için hem Öcalan'ı alternatif olmaktan çıkardı hem de Türkiye'yi memnun etmiş oldu. Ama PKK'yı da tümüyle sıfırlamadı."

ABD, Barzani'yi, Talabani'yi güçlendirmek, onların manevra alanını genişletmek ve yollarını açmak için Türkiye’ye karşı PKK’yı, İran’a karşı PJAK’ı kurup geliştirdi. Kuzey Irak’ta kurulacak bir Kürt devleti, emperyalizmin bir oyunudur. Bugün PKK’nın kapatılıp PJAK’a katılması, emperyalizmin bölgede daha güçlü bir terör örgütü yapılandırmasına gitmesi anlamına gelmektedir ve bunun kurulmaya çalışılan Kuzey Irak’taki Kürt devletiyle ilişkisi vardır.

Türkiye ve İran emperyalizmin bu oyununu bozmak zorundalar. Güvenlik sorununu başka türlü çözemezler. Türkiye ve İran yıllardır yaptığı gibi herkesin terörü kendine dedikleri sürece emperyalizme hizmet etmiş olacaklardır.

KÜRT SİYASETİNİ PKK’DAN İSLAM KOPARIR

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır’da veya diğer Doğu ve Güneydoğu illerimizde Kürtçe konuşması, İslam kardeşliğine vurgu olacaktır. Türkiye’de Kürt siyasetini PKK’dan ancak İslam kardeşliği koparabilir çünkü. Türkiye, İslam’la Kürt siyasetini yanına alıp gücüne güç katabilir.

Türkiye, İslam’dan uzaklaşarak ne iç sorunlarını, ne de bölgenin sorunlarını çözebilir. İslam, Türkiye’yi hem Balkanlar’da, hem Kafkasya’da, hem de Ortadoğu’da etkin kılacak ve dünya gücü haline gelmesini sağlayacaktır.

İslam, emperyalizme karşı, İslam milletini Türkiye önderliğinde birleştirip Türkiye’yi dünya gücü haline getirerek dünya düzenini yerle bir edecektir. Zaman, birleşme, toplanma, güçlenme ve savaşma zamanıdır.

Mustafa Yürekli / Haber7
 

 



Bu haber 648 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,135 µs