En Sıcak Konular

‘Gül’ün dikeni’ kimin elini kanatır?

6 Aralık 2007 12:53 tsi
‘Gül’ün dikeni’ kimin elini kanatır? Köşk sofraları, çok dilli ve kültürlü kitaplar, manevi evlatlar, first lady smokinleri vs... Cumhurbaşkanı Gül'in imajını kim yönlendiriyor bilinmez ama bu makyaj akar. Çünkü, Abdullah Gül'ün 'imajı' bu tür bir figüre uyun olmadığı gibi, fazla makyaj

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün göreve başlamasıyla birlikte hem Köşk hem de bizzat kendisi ve eşi üzerinde bir “imaj” çalışmasının yapıldığı anlaşılıyor.

Buna hemen herşey dahil edilebilir. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün tadilattan geçirilmesi, tefriş edilmesi, Cumhurbaşkanı’nın ve first lady’nin kılık kıyafetleri de dahil bu yelpazeye, basın ve kamuoyu ile kurulan ilişkinin biçimleri de (seri halde yapılan Köşk davetlerini anımsayınız), davranış, beden dili, (konuşmaları zaten saymıyoruz) ve uygulamaları da.

Kuşkusuz tüm bunlar Cumhurbaşkanlığı’nın yaptığı işlerle ve sorumluluklarıyla ilgili değil. Ancak bu görev ve sorumlulukların yerine getiriliş biçimini pekiştirip, PR ve imaj etkisini de yansıtan girişimler.

Esasen tamamına “imaj” diyebileceğimiz bu bakış,  Abdullah Gül’ün “nasıl görünmek” istediğini, sadece Türkiye’nin değil dünyanın da kendisine nasıl algılamasını istediğini de gösterir.

Örneğin önceki Cumhurbaşkanı Necdet Sezer’in Köşk'te ailesini ilgilindiren toplantıların “elektrik paraları”nı bile ödemiş olması ve bunun duyurulması, Sezer’in kişiliği ve kamu malına gösterdiği hassasiyet açısından hem örnek olmuş hem de bir imaj çizmişti.

Yani medyanın pek yakından izlemeyi sevdiği first lady’nin ayakkabılarının markası ya da fiyatıyla ile ilgisi yok bu konunun.

Köşk’ün imajına ilk yenilik, daha doğrusu bir önceki Cumhurbaşkanı’na göre ilk farklılık konutun halka açılmasıydı. Bu, genellikle Süleyman Demirel dönemi ile benzeştirildi.

Ancak iş bizzat Abdullah Gül’e geldiğinde durum biraz daha farklılaştı. Örneğin çok konuşulan “Köşk sofraları” aleni biçimde Atatürk dönemi uygulamaları ile özdeşleştirildi.

İmaj girişimi o kadar aleniydi ki, yemek masasına davet edilenlerin “entelektüel” kimlikleri duyulur duyulmaz, büyük önderin çok meşhur ve bilinen yemek sofraları akla geldi ve bu geleneğin yeniden uygulanmaya başlandığı “gayr-ı resmi” olarak kabul edildi.

Kamuoyu da bu imaj mesajını açık biçimde böyle aldı. Tabii her zaman olduğu gibi, “ama bu masada içki yok” türünden haberlerle sulandırıldıysa da, gönderme tam olarak hissedildi.

Bunun kadar dikkat çekmeyen bir başka imaj bindirmesi, Gül’ün entelektüel kişiliği ile ilgili olarak sunuldu. Konu “içkisiz” olduğundan medyanın çok ilgisini çekmedi ama, bu ince ayarlanmış “gönderi”nin hedefi, zaten kamuoyunun biraz daha aristokrat kesimiydi.

Gül’ün okuduğu kitapların listesi basına verildi ve oldukça zarif bir odada, güzel ve dolu bir kütüphanede bu kitaplardan birini okurken ki fotoğrafı kullanıldı.

“Hedef” toplum kesimi de mesajı hemen çözdü. Kitaplar konusu yine Atatürk’ün bilinen özelliklerinden biriydi ve sayısız televizyon programında ve yazılı basında, Ata’nın kitaplara düşkünlüğü, birden zok dilde ve özellikle Fransızsa eserleri, altına çok ilginç ve bilgilendirici notlar da düşürek okuduğu iyice biliniyordu.

Kaldı ki her zaman yüksek sayıda yerli ve yabancı ziyaretçi akınına uğrayan Anıtkabir’de her görenin şaşkınlığa uğradığı özel kütüphane de halka açıktı ve burada okuduğu kitaplar, altını çizdiği bölümler, yerli ve yabancı eserler halka sunuluyordu.

Bütün bunların üzerine son rötuş, bugün (06.12.2007) geldi. Hürriyet Gazetesi, özel bir haberle okurlarına Abdullah Gül’ün bir “manevi evlat” edineceğini duyurdu. Başka hiçbir bilgiye gerek duymadan söylenebilir ki, “manevi evlat” kelimesi zaten açık biçimde Atatürk’e gönderme yapıyordu.

Zaten gazetede haberi böyle duyurdu; “Köşk’e, Atatürk’ün kızı Ülkü Adatepe’den sonra ikinci bir manevi ‘kız’ evlat geliyor.”

Bu kadar açık ve net olmasa da first lady için de benzer örnekler vermek olası. Örneğin 29 Ekim Cumhuriyet resepsiyonun da Hayrünnisa Gül, “frak/smokin” benzeri bir kıyafet giymişti ve bütün kıyafetleri için de "moda uzmanları" tarafından nispeten en beğenilen elbise de bu oldu.

Peki Köşk imajı üzerinden yürütelen bu Gül ve Atatürk paralellikleri neden kuruluyor? Elbette ilk akla gelen, Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilmesi sürecinde yaşanan ve siyasiler ve basın tarafından alenen söylenen kaygılar.

Gül’ün İslami referanslara sahip ve laikliği konusunda endişelerin bulunduğu partinin liderlerinden biri olarak Köşk’e çıkması, Atatürkçü kesim tarafından alabildiğine eleştirilmişti.

Çizilen yeni imajın bu kaygıları gidermek için tasarlandığı söylenebilir. Ama yazının konusu bu değil. Abdullah Gül’ün bu yöndeki imajını kim(ler) tasarlıyorsa, (Kısa süre önce Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, Halkla İlişkiler duayeni Betül Mardin'in eğiteceği 25 kişilik bir PR ekibinden hizmet alacağı basına yansımıştı. Buna göre Mardin, Çankaya'nın basın ve halkla daha sıcak diyaloglar kurması için PR grubuna danışmanlık da yapacaktı.) ipin ucunu kaçırıyor.

Bu makyaj biraz ağır ve sakil duruyor. Gül’ün “Atatürk gibi olmaya mı çalışıyor” sorusunu sordurarak yürütülen bir PR stratejisi için  uygun bir imaj figürü olmadığı açık. Dahası bu elbiseyi uydurmak için uygulanan yöntemler de göze batıyor.

Atatürk üzerinden kurulmaya çalışılan bu şekli benzerliklerin hedefi tutturması imkansız. Türkiye’nin seçilmiş Cumhurbaşkanı’nın imajını hazırlayan ekibin işini kolaylaştıracak tek şey, Köşk’ün son patronunun, kurucu ve ilk patronunun hassasiyetlerine uygun davranması. Bu siyasi değil tamamen "imaj tekniği" önerisi.

Bu halde üst üste bindirilmiş ve açıkça akan makyajlara ihtiyaç kalmaz. İyi bir örnek aranırsa da İş Bankası’nın Atatürk’lü reklamına-çok yönlü-bakılabilir!

www.iyibilgi.com Ankara



Bu haber 2,729 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,479 µs