En Sıcak Konular

‘Orada muhalefet var mı!?’

5 Aralık 2007 16:27 tsi
‘Orada muhalefet var mı!?’ TBMM’de grubu bulunan veya bağımsız milletvekillerinin AKP muhalefeti yerlerde sürünüyor. AKP elbette memnun. Fakat tek tek partilere ve kişilere bakıldığında; muhalefet partileri en başarısız günlerini yaşıyor. Tabi 1 kişi hariç! İşte bugün itibari

Hani zamanın eğitim bakanı ‘okullar olmasa maarifi ne güzel yönetirdim’ demiş ya, AKP iktidarı şu sıralar bu temenninin gerçekleştiği bir politik zeminde bulunuyor. Bir siyasi iktidara ‘sizden başka partiler olsa ama muhalefet olmasa nasıl olur’ dense, AKP iktidarı muhtemelen ‘aynen böyle’ diye yanıt verir!

60’ıncı Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin ismi AKP. AKP tek başına iktidar ve 22 Temmuz’dan sonra da bu pozisyonunu hem sağlamlaştırmış hem korumuş bulunuyor.

Bu basit tasvirin oluşmasında AKP karşıtı kamuoyunun sorumluluk yüklediği kesimlerin başında da muhalefet partileri geliyor. Ancak bunlar seçim sonuçları ile ilgili analizin bir parçası.

Peki şu anda durum ne? 22 Temmuz’dan sonra muhalefet partileri seçimlerden gerekli dersleri çıkardılar mı veya yeni bir muhalefet anlayışı oluşturabildiler mi? Veya seçim sonuçlarından duydukları memnuniyesizlikleri aşabildiler mi?

CHP: Cumhuriyet Halk Partisi hala evet hala 22 Temmuz yarasını sarmış değil. Hatta denebilir ki yaranın kabuk bağlama süreci de başlamış değil. Hatta daha ileri giderek şu da söylenebilir; CHP’nin muhalefet tartışması bir yana, parti içi muhalefet bile düşük tansiyonda yaşıyor. 22 Temmuz sonrası alevlenen Baykal karşıtı kampanya şu sıralar daha sessiz. Bunda parti genel merkezinin “isyancı” partilere gösterdiği toleranssız tutumun da etkisi var. Bu dönemde Mustafa Sarıgal ve Hikmet Çetin formüllerinin de işlemesi az ihtimal olarak görülüyor. Yine de herşey kötü değil. CHP üst yönetiminin yeni bir yapılanma içinde olduğu, parti üst koltuklarındaki sallantılardan anlaşılıyor. Genel Başkan Deniz Baykal’ın parti yönetiminde bir değişiklik arzuladığı artık kesin. Parti teşkilatında da beklenen bu değişim zaten il ve ilçelerde “yukarıdan” gelen talimatlarla uygulanıyor. Gerisi için, yani parti üst yönetiminin şekillenmesi ve Deniz Baykal’ın güven tazelemesinin şartı ise 2008 Mart ayında yapılacak CHP Kurultayı. Bu kurultayda kılıçlar çekilecek ve kozlar paylaşılacak. Buna bağlı olarak da (her halükarda, Baykal kazansın veya kaybetsin) parti organları yenilenecek. Deniz Baykal’ın ciddi sıkıntılar yaşadığı Ağustos ve Eylül ayı artık aşılmış durumda. Ama bu sorunların çözüldüğü anlamına gelmiyor. Deniz Baykal’ın kurultaydan yeniden seçilerek gelmesi durumunda parti genel sekreterliği ve yardımcılarında bir yenileme olacağı aşikar. Bu nedenle CHP oldukça yoğun kulis faaliyetlerine sahne oluyor ve hemen hergün yeni bir “denge” aranıyor. İşte bu yüzden CHP’nin AKP’ye karşı puan getirici bir muhalefet sürdürdüğünü söylemek bugün için çok mümkün gözükmüyor. Öyle ki, artık bir TBMM klasiği olan bütçe görüşmeleri sırasındaki “hareret” oranı bile yakalanmış değil. TBMM faaliyetleri geçen dönemden bu yana hala bir elin pamakları kadar partili tarafından yönetiliyor. Kişisel başarılar mevcut ama partinin anlamlı ve işleyen bir planının olduğunu söylemek zor.

MHP: Milliyetçi Hareket Partisi, TBMM’nin seçimlerden sonra açıldığı günlerden bu yana “ılımlı” politikalarını sürdürüyor. Parti içinde büyük çekişme ve tartışmalar yok. Esasen MHP’nin geleneği de buna pek müsait değil. Yine de Genel Başkan Devlet Bahçeli ve üst yönetimin beklenen “dozda” muhalefet yapmadığı kanaati hakim. Hatta bu “esnek” politikaların, zaman zaman iktidar ve medyadan “aferin” alması da parti zeminin de “kısık” ama “yaygın” fısıltılara neden oluyor. Bu fısıltı elbette Devlet Bahçeli’nin koltuğunu tehtid edecek kondüsyondan çok uzak. Ama kamuoyu açısından MHP’den beklenen performans da aynı derecede başarıdan uzak. MHP üst yönetimi ise “gerektiği zaman gereken söylenmeli, lüzumsuz ve tahrik edici polemiklerden uzak durulmalı” biçiminde tasvir ettiği muhalefet politikasından şu an vazgeçmeyi düşünmüyor. Elbette bu siyasi bakış, Bahçeli’nin MHP’ye getirdiği yeni politik düsturun bir uzantısı. Şimdilerde çoktan unutulmuş, “beyaz çoraplı partili, bıyıklı partili” istemeyen yeni stratejinin muhalefet tandansı da bu. Bahçeli’nin seçimlerden bu yana en sert ifadesi olan “ilmik atma”nın basından nasıl sert bir reaksiyon aldığı anımsandığında, bu manada işaret taşıyah siyasal aktivitelerden uzak durulmaya çalışıldığı, ama daha azıkçası bunun faydalı olmadığı düşüncesi hakim. Ancak TBMM içi muhalefet skalası için de aynı şeyi söylemek mümkün. MHP, AKP’yi zorlayamıyor ve akılda kalıcı yöntem de çizebilmiş değil. Keza, MHP ve CHP’yi birlikte anan bakışlardan da-parti bundan çok mutlu olmasa da-sıyrılınmış değil.

DTP: Çiçeği burnunda TBMM’nin tüm kesimler için en büyük hayal kırıklığı elbette DTP. Parti, 22 Temmuz’da Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’da uğradığı ciddi oy kaybını, kendisine yönelik hayati bir saldırı olarak algıladı ve politikasın bu yönde radikal biçimde değiştirdi. Ancak bu işin bir tarafı. Partinin terör örgütünün siyasi uzantısı olduğu yönündeki ithamlar ayyuka çıkmış durumda ve bunu yalanlamak konusunda önce DTP’nin bir savunması bulunmuyor. Partinin bir Türkiye partisi olması gerektiği önerisinin akil duruşu artık çok gerilerde. DTP kapatılma davası ile de karşı karşıya. Bu sıkışık durum, DTP’nin temsilcisi olduğu çizgide de ilk kez bir sürprizin yaşanmasına sahne olabilir ve bölünebilir. Az bir ihtimal olsa da bu olasılık var. Yani parti içi çekişmeler de DTP’yi tıknefes bırakıyor. Parti üst yöneticilerinin çeşitli nedenlerle (askerden kurtulmak için sahte rapor düzenlenmesi, Kuzey Irak’ta bulunan askerlerin alınması vs.) devletle başı dertte. Bu bağlamda DTP’nin AKP’ye karşı anlamlı bir muhalefet için performans göstermesi zaten hayal olduğu gibi DTP’nin de böyle bir derdi yok. Oysa parti kulisleri seçim bölgelerinde AKP’yi en tehlikeli rakip olarak betimliyor. Sonuç olarak DTP, muhalefet partisi niteliklerine “nicelik” olarak da “nitelik” olarak da çok uzak.

Mesut Yılmaz: ANAP eski Genel Başkanı ve eski Başbakan Yılmaz’ın bağımsız vekil olarak TBMM çatısı altında yapabileceği pek fazla bir şey yok. Yılmaz’ın önemi merkez sağ yelpazediki konumundan ve olası açılımlarından geliyor. Yılmaz, yeni bir oluşturma ve/veya Demokrat Parti üzerinden daha kapsamlı bir hareketin içinde bulunma pozisyonunu korumayı sürdürüyor. Tabii bir yandan da ANAP’ı gözlüyor. TBMM’de grubu bulunmadığı için bu metinde yer ayırmadığımız ANAP ise “birleş(eme)me”den aldığı ağır yarayı rehabilete etmiş değil.

Muhsin Yazıcıoğlu: BBP’den ayrılarak bağımsız bir milletvekili olarak TBMM’ye giren Yazıcıoğlu, denebilir ki TBMM’de bulunan tüm parti ve vekiller ile iyi ilişkilere sahip. Hatta buna MHP de dahil edilebilir. Ancak Yazıcoğlu da tıpkı Mesut Yılmaz gibi, TBMM iç tüzüğü ve geleneklerinden kaynaklanan zorluklar yaşıyor. Tek bir bağımsızın iktidar partisine diklenmesi oldukça zor. Ancak Yazıcıoğlu bir başka handikapı da aşmaya çalışıyor. Yılmaz’dan farklı olarak bir de Meclis tecrübesi olmadığından bazen kürsüden konuşma hakkını bile kaybedebiliyor. Yine Yazıcıoğlu önemli bir muhalefet figürü ve sadece partilileri değil, medya da onun sözüne ve bilgisine kulak veriyor.

Kamer Genç: Kim ne derse desin, bitmez tükenmez ve artık tadı kaçmış “çiçek sulama” esprisini tekrarlasın, Kamer Genç, AKP’nin “tatlı” belası. Genç, hem üslubu hem değindiği konular itibariyle AKP’yi en hırpalayan isim. Düne kadar esprili kişiliği ve üslubu yüzünden ciddiye alınmıyor gibi görünse de, Kamer Genç bugün tecrübeli bir politik figüre dönüşmüş durumda. Seçim bölgesi de Genç’in arkasında “bağımsız” olduğunu bile bile duruyor. Siyasi kader ne gösterir bilinmez ama Genç her partide bulunması gereken bir “ilaç”. Korksusuz ve “samimi” söylemi en güçlü silahı. Kaldı ki TBMM’nin kurallarını da iyi biliyor ve uyguluyor.



Bu haber 1,056 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,854 µs