En Sıcak Konular

Lobi gerçekten İsrail yanlısı mı?

5 Aralık 2007 10:47 tsi
Lobi gerçekten İsrail yanlısı mı? Altı Gün Savaşı’ndan 40 yıl sonra, işgal devam ediyor, ona karşı direniş güçleniyor ve giderek aratan sayıda İsrailli Yahudi devletinde bir gelecekleri olup olmadığını sorguluyor. “İsrail yanlısı” savunma tutarlı bir şekilde “İsrai

M. J. Rosenberg/Haaretz

Lobi Gerçekten İsrail Yanlısı mı?

John J. Mearsheimer ve Steven M. Walt (Farrar, Straus ve Giroux) tarafından yazılan “The Israel Lobby and U.S. Foreign Policy” (İsrail Lobisi ve ABD Dış Politikası) adlı kitabın yayınlanmasından hemen önce yapılan saldırıların kitabı Amazon’un en çok satanlar listesinde 10.’luğa yükselmesi sürpriz değil. Sadece bu da değil, “Mearsheimer-Walt” isimleri, sırasıyla Chicago ve Harvard Üniversitesi’nin bu mülayim huylu iki siyaset bilimcisi için sıra dışı bir şekilde, neredeyse People dergisine kapak olacak bir şöhrete erişti.

Bu sadece küçücük bir “vızıltı”nın -ki bu kitabı çevreleyen pek çok vızıltı var- neler yapacağını gösteriyor.

Neden yapmasın ki? Bu en iyi üniversitelerimizden ikisinde çalışan iki saygın profesör tarafından yazılmış, yoğun bir şekilde belgelendirilmiş ve kaynak gösterilmiş (108 sayfa dipnotu var) önemli bir kitap. Amerika’nın bölgedeki sorunlarının başka herhangi bir yerdeki sorunlarımızı geride bıraktığı bir dönemde Orta Doğu politikalarıyla ilgili bu kitap, kışkırtıcı olduğu su götürmeyen bir konuda yazılmış. Kitap, orijinal London Review of Books makalesinin çok daha gelişmiş ve genişletilmiş bir versiyonu.

Kitap şu soruyu soruyor: İsrail yanlısı lobinin ne kadar gücü var? Yazarların cevabı şu: Çok fazla, ve bunun sonucunda hem Amerika hem İsrail zarar görüyor.

Bu tartışmalı bir soru ve insanlar ebetteki bunu tartışıyor. Ayrıca bu, her seferinde okuduğunuz her şeye katılmak zorunda olmadığınız (ki ben kesinlikle katılmıyorum) türden bir kitap.

Yazarların İsrail yanlısı bir lobinin varlığıyla ilgili özü itibariyle bir yanlışlık yok. Siyaset bilimciler olarak lobilerin mısırın Kansas’a ait olması kadar Amerika’ya ait olduğunu anlıyorlar. Lobilerin Amerikan iç ve dış politikasında gerçekten büyük bir rol oynadığını da biliyorlar. İsrail yanlısı lobinin etkisini İsrail’in lehine kullandığında sınırları aştığını da söylemiyorlar.

Yalnız bu etkinin teşvik ettiği politikaların Amerika’nın, hatta İsrail’in, çıkarına uygun olup olmadığını soruyorlar.

Yazarların cevabı “hayır.” Clinton parametreleri denilen hatlar üzerinde bir İsrail-Filistin anlaşması yapılması için saldırgan bir Amerikan müdahalesinin her iki ülkenin çıkarına daha iyi hizmet edeceğine inanıyorlar. Buna göre İsrail az ya da çok ’67 sınırlarından çekilecek, bir Filistin devleti kurulacak, İsrail’in güvenliği dokunulmaz güvencelerle korunacak ve Filistinliler gelecekte İsrail toprakları üzerinde hak iddia etmekten vazgeçecekler. Hem Clinton hem de George W. Bush bunu desteklese de yazarlar, lobinin etkisinin ABD’nin bu hedefi sıkı bir biçimde takip etmesini engellediğine inanıyor.

Ben 20 yılımı Kongre yaveri olarak geçirdim ve senatörler ile vekillerin İsrail konusunda statükocu politikaları desteklemeleri için sürekli baskıya maruz kaldığına pek çok kişisel deneyimim yoluyla şahit olabilirim. Kongre üyelerinin Filistinlilere yardım için daha çok şart koşmada, Suudi barış planını ilk reddetmede ve bir sonraki Filistin’i aşağılayan amaçsız çözümün en önde gelen destekçisi olmakta birbiriyle yarışması tesadüf değil. İsrail ve Filistinliler konusundaki politikalar hakkında asla ciddi bir Kongre tartışması yaşanmaması da tesadüf değil. Dahası, her başkan biliyor ki, her iki tarafın da taviz vermesine dayalı bir İsrail-Filistin anlaşması lehine yapılan her ciddi çaba başkentte gürültülü (bazen histerik) bir muhalefete sebep olur.

Walt ve Mearsheimer kendilerini çoğunlukla bütün bunların ABD (ve daha az bir derecede İsrail) için iyi olup olmadığını keşfetmekle sınırlandırıyor. Bugün benim sorduğum soru ve bu ilk değil, bu davranışın İsrail için iyi olup olmadığı. Altı Gün Savaşı’ndan 40 yıl sonra, işgal devam ediyor, ona karşı direniş güçleniyor ve giderek aratan sayıda İsrailli Yahudi devletinde bir gelecekleri olup olmadığını sorguluyor.   

“İsrail yanlısı” savunma tutarlı bir şekilde “İsrail yanlısı” sonuçlar doğurdu mu? Pek çok kritik anda, kesinlikle doğurmadı.

1971’de, Enver Sedat’ın Süveyş Kanalı kıyılarından üç mil geri çekilme karşılığında barış teklifini İsrail’in reddetmesini desteklemesi için Nixon yönetiminde lobi yapmak İsrail yanlısı mıydı? Nixon baskılara boyun eğdi ve İsrail’i Sedat’ın teklifini reddetme konusunda serbest bırakarak, geri çekildi. İki yıl sonra Sedat İsrail’e saldırdı ve İsrail, eğer Sedat’ın girişimini kabul etseydi önlenebilecek bir savaşta, 3,000 askerini kaybetti. İsrail o savaştan hiçbir şey kazanmadı ve sonunda Sedat’a 1971’de istediği toprakları ve çok daha fazlasını, verdi.

Reagan yönetimini İsrail’in 1982’deki Lübnan işgalini desteklemesi için zorlamak İsrail yanlısı mıydı? O savaşın kanlı sonuçları, 18 yıl boyunca, son İsrail askerinin Lübnan’ı terk ettiği 2000 yılına kadar devam etti- bin asker öldürüldükten sonra. İsrail işgalinden sadece günler sonra, Lübnanlı Hıristiyan kuvvetler Sabra ve Şatilla’daki mülteci kamplarında yaklaşık bin kişiyi katletti. Ve savaş sonrası barış gücü olarak hizmet eden 241 ABD deniz piyadesi, Hizbullah’ın karargâhına yaptığı bir baskınla öldürüldü (Bu, Iwo Jima’dan beri bir günde verilen en yüksek ölü sayısıydı). Sonunda, savaş hiçbir şey getirmedi ve İsrail şartsız geri çekildi.

Kongre’yi, Başkan Mahmud Abbas’ın Filistin Yönetimi’ne yardım için pek çok tek taraflı şart koşması için baskı altına almak İsrail yanlısı mıydı? Bunlar o kadar fazlaydı ki, Abbas kendi halkına, İsrail’i tamamen kabul eden, ılımlı bir başkanın onlara Hamas’seçtiklerinde elde edecekleri yarardan çok daha fazlasını getireceğini gösteremedi. Hep sopa gösteren ama hiç havuç göstermeyen ABD (ve İsrail) politikaları tahmin edileceği gibi, Abbas’ın Hamas tarafından yenilgiye uğratılmasına ve İsrail şehirlerine saldırmaya devam eden Hamas kontrolünde bir Gazze’nin doğmasına neden oldu.

Reagan, I. Bush, Clinton ve 2. Bush yönetimlerinin yerleşkelere kalıcı el konulmasında, ya da en azından, yasadışı yerleşkelerin ortadan kaldırılmasında ısrar etmesini engellemek İsrail yanlısı mıydı? ABD yerleşke müessesesini en başından bitirmek için dostça ikna yöntemini kullanmış olsaydı İsrail sonunda daha mutlu olmaz mıydı? Herşeyden öte, İsraillilerin büyük çoğunluğu ve ilk yerleşkeden bu yana seçilen her başkan, yerleşkelerin barışa engel olduğunu düşünüyor.

Benzer sorular Irak savaşını (eleştirmenlerin, doğru bir şekilde, her ikisi için de felaketle sonuçlanacağı öngörüsünde bulundukları bir zamanda), bunun hem ABD hem de İsrail için iyi olduğu gerekçesiyle destekleyen argümanlar için de sorulabilir ve gelecekteki bir İran saldırısı için de sorulmalıdır.

Bu sorular yaklaşan başkanlık seçimiyle birlikte acil bir önem taşıyor.

Bir kez daha, başkan adaylarına “İsrail yanlısı” etiketini kazanmaları ve statükoyu gönülden desteklemeleri gerektiği söyleniyor. Bunun anlamı, onlara İsrail-Filistin çatışması konusunda ne yapacakları sorulduğunda, İsrail politikalarına net bir destek ifade etmeleri gerekiyor. Geçmiş yıllardaki başarısız diplomasinin tek suçunu Filstinlilere yüklemek zorundalar. Barışı desteklemelerine rağmen, başkanlar Jimmy Carter, George H. W. Bush ve Bill Clinton tarafından sürdürülen insiyatifi ele alan barış yapıcı türden politikayı takip etmeyeceklerini göstermek zorundalar. Asla “tarafsız” ve “dürüst aracı” sözcüklerini kullanmamalılar. Bir senaryo var ve ondan şaşmamalılar.

İsrail hakkında derinden endişelenen büyük bir çoğunluğumuz için, İsrail’e siyasi açıdan doğru (ve güvenli) bir yaklaşım bir hakaretvari bir durumdur. Tabii ki, bu adayların, İsrail’in işgal topraklarına el koyarak bir Yahudi devleti olarak yaşayabileceğine inanan İsrail-yanlısı o küçük azınlıkla başlarının derde girmesini engeller. Ama pek çok Amerikan Yahudisi asla zerre kadar bile böyle değil.

Yanlış yolda oldukları tekrar tekrar kanıtlanmış olan saldırgan lobiciler ve aktivistlerden korktukları için barışa inandıklarını söylemekten kaçınan başkan adayları İsrail’e hiçbir fayda sağlamıyor. Ve bu sebeple “İsrail yanlısı” etiketiyle ödüllendirilmemeliler.

İsrailli annelerin bir başka nesil uğruna oğullarının 18. yaş gününden ödleri kopmaya devam ettirmekten başka bir şey vaat etmeyen politikaları desteklemenin İsrail yanlısı olmakla ilgisi yoktur. Bunun için bir de teşekkür mü etmeliyiz?    

M. J. Rosenberg Washington Politika Merkezi’nin (Washington Policy Center) İsrail Politikaları Forumu (Israel Policy Forum) direktörü.

(Haaretz, 21 Eylül 2007, It’s lobbying, but is it really pro Israel?)

Çev: ekopolitik.org



Bu haber 535 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,141 µs