Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem... | " /> Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem... | "/>

En Sıcak Konular

Okurlarına yalvardı: Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem...

3 Aralık 2007 20:43 tsi
Okurlarına yalvardı: Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem... Eko-politik konusunda yazdıklarıyla dikkatleri üzerine çeken Yiğit Bulut bugünkü yazısında hem Mehmet Ali Birand'a yanıt verdi, hem de AB konusunda okurlarından yardım istedi: Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem, Türkiye’yi bu boyunduruktan kurta

Yiğit Bulut/Referans

Avrupa Birliği yalanına 'dur' diyemezsek 
 
Türkiye için Avrupa Birliği diye bir proje yoktur. İşin özü Avrupa’nın Türk topraklarını ne olursa olsun kontrol etme, karşılıksız alma sevdasıdır ve 1960’lardan bugüne maalesef büyük başarı sağlanmıştır.

Pazar sabahı aşağıdaki haberi gazetelerde okudum hatta bazı televizyonlar bu haberi “Türkiye’nin zaferi” edasıyla verdiler. Ne olmuş bir bakalım.

Aynen aktarıyorum: “Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye yanlısı ülkeleri, Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’i by-pass etti. Sarkozy’nin, Türkiye’nin üyeliğinin önünü kesmek ve AB’nin sınırlarını belirlemek amacıyla görevlendirilmesini istediği Akil Adamlar Komitesi konusuna el koyan AB Dönem Başkanı Portekiz, 13-14 Aralık’ta bir araya gelecek olan AB liderlerine sunacağı taslakta Akil Adamlar Komitesi’nin adını Düşünce Grubu olarak belirledi ve görevinin AB’nin mevcut politikalarına alternatif oluşturmamak olduğunu belirtti.”

Amaç Türkiye'yi oyalamak
Tam bir "kötü polis-iyi polis” oyunu. Amaç çok açık, uyanma belirtileri gösteren Türkiye’yi biraz daha oyalamak. Gümrük Birliği adı altında pazarı sömürmek ve en önemlisi doğusunda yeni bir dünya kurulurken, Türkiye’yi bu oluşumdan uzak tutup, Avrupa’nın uydusu kalmasını sağlamak. Değerli dostlar, geçtiğimiz hafta bu köşede ele aldığım “Avrupa’nın Türkiye’yi nasıl sömürdüğü” tezine karşı tez, Mehmet Ali Birand’dan geldi. Birand, Posta gazetesinde, tarihi gerçekleri komplo teroisi yaratmak uğruna kullandığımı söyleyerek karşı tezi detaylandırdı.

Kendisine antitez yarattığı için teşekkür etmek istiyor ve o yazıdaki bazı bölümleri yeni bilgiler ekleyerek, yeniden aktarmak istiyorum. Ne yazdığım, ne söylediğim konusunda sonuna kadar eminim, Avrupa Birliği olmayan bir üyelik projesini Türkiye’ye pazarlıyor ve buna “dur” diyemediğimiz sürece kendimize gelmemiz mümkün değil.

AB sanal bir dinamik
Detaylara gelince. Tezi yeniden aktararak başlayalım: “Türkiye için Avrupa Birliği diye bir proje yoktur. Yaşanan, siyasetçisinden-yazarına kadar kamuoyuna mal satma derdinde olan herkesin kullandığı, Avrupa’nın da içimize sızmak için işine gelen ortak bir sanal dinamiktir. İşin özü Avrupa’nın Türk topraklarını ne olursa olsun kontrol etme, karşılıksız alma sevdasıdır ve 1960’lardan bugüne maalesef büyük başarı sağlanmıştır.” Peki geçmişte neler oldu? Sorun sadece bugünün Avrupa’sının Türkiye’yi kuşatma-kullanma sevdası değil. Gördüğümüz dinamik neredeyse 2000 yıl öncesinden başlıyor. Nasıl mı?

İstanbul’un Roma İmparatorluğu’nun belli bir dönem (M.S. 330-M.S. 395) iki başkentinden biri olmasından yola çıkarak Roma (Avrupa) ile İstanbul coğrafyası arasındaki iktidar savaşını, tarihi veriler eşliğinde daha çok ekonomi açısından bakarak sizlere aktarmak istiyorum:

Savaşı Roma kazandı
* Roma (Avrupa) İstanbul (Anadolu) coğrafyası arasındaki iktidar mücadelesi M.S. 330’dan başladı ve Osmanlı’nın gerekli ekonomik değişimi sağlayıp, Avrupa ile birlikte atağa kalkamadığı 1700’lü yılların başına kadar devam etti. 1700’lerin başından itibaren mücadele Roma tarafından kazanıldı ve İstanbul coğrafyası Avrupa tarafından devşirilir hale geldi. Bugün yaşadığımız AB süreci de bunu bir parçası.

* 1900’lerden sonra bu devşirilme sürecine Avrupa’nın idealleri uğruna Müslüman coğrafyasına tezleri ile hâkim olabileceği düşünülen İstanbul’un (Anadolu) dönüştürülmesi ve özellikle Alman çıkarları uğruna kullanılması süreci eklendi. Bu dönemde Almanya diğerlerinden ayrışarak Osmanlı üzerinde kesin bir avantaj elde etti. Alman İmparatoru II. Wilhelm’in Müslüman olduğu haberleri eşliğinde Orta Doğu’ya hâkim olma yolunda İstanbul coğrafyası bütün unsurları ile kullanıldı.

* II. Dünya Savaşı’nda ve öncesinde de durum farklı değildi. Potansiyel bir Rus (komünizm) tehlikesine karşı dine dayalı sivil unsurlar ABD ve Almanya tarafından harekete geçirildi. Bu süreç, Almanya’nın Ortadoğu petrollerine dokunmadan Orta Asya petrol bölgelerine ulaşması şartıyla İngiltere ve Fransa tarafından da desteklendi. Savaş sonrası NATO’ya katılım sürecinde dahi Türkiye, kurulacak bir Ortadoğu Komutanlığı mantığı ile yapıya zoraki alındı.

* 1980 sonrası da aynı mantığı gördük. Ilımlı İslam devleti mantığı altında Ortadoğu ve Orta Asya’da hâkim olmak isteyen Roma’nın yine bu coğrafya üzerindeki oyunları sürece hâkimdi. Devletin resmi organlarında "Kemalist laiklikten, Osmanlı sekülarizmine" başlıklı raporlar yayımladı. Yeni bir sentez pompalandı.

Amaçları kontrol etmek
* 1999 ekonomik krizi sonrası ve özellikle 2003 döneminden hemen sonra aynı mantığın yeniden ortama hâkim olduğunu gördük. Ortadoğu’ya model ve ağabey olacak bir Türkiye modeli. Arap ülkelerine sevimli görünmesi gereken Türkiye’de, TBMM’den Amerika’ya izin veren tezkere geçmedi. Geçmeyişi Ortadoğu’da alkışlandı. 80 yıl sonra Arap krallar Türkiye’ye geldi ve Dolmabahçe Sarayı’nda kabul gördü. Bu süreç hâlâ devam ediyor ve cumhurbaşkanlığı seçimi de son düğümü.

Sonuç: Neredeyse son 1700 yıl içinde Avrupa’da bulunan otorite her zaman bu toprakları kontrol etmeye çalıştı. Bize satılan ve adına Avrupa Birliği Katılım Süreci denen proje de bu sürecin son halkası. Avrupa için kontrol imkanı veren ve sahte üyelik pazarlaması üstüne kurulan bu dinamiği ayakta tutmak çok önemli. İşte Avrupa üyeliği dediğimiz ve bize her alanda satılan bu projenin altında yatan gerçek.

Son söz: Bu ülkenin bir kuru ekmeğini yediysem, Türkiye’yi bu boyunduruktan kurtarmak için elimden geleni yapacağım. Sizlerin de desteğini bekliyorum.  



Bu haber 647 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,349 µs