En Sıcak Konular

Ödüller, para, şöhret, önemli değil!

3 Aralık 2007 16:31 tsi
Ödüller, para, şöhret, önemli değil! NTV’de yayınlanan ''Haydi Gel Bizimle Ol'' programındaki performansıyla tozu dumana katan Müjde Ar’a ''Tedirginlikten dizleri titreyen konuklara ne yapıyorsunuz'' diye soruyoruz ''Ne yapacağım, masanın altından dizini tutuyorum'' d

Şükran Pakkan/ Milliyet Cafe

Ah Belinda'' filmi 1986 yılında gösterime girdiğinde, ben daha dokuz yaşındaydım. Reklam yıldızı ''Serap’ın, bir anda kocasının boyunduruğu altında ezilmeye mahkum ev kadını ‘Naciye’ye dönüştüğünü, ancak her ikisinin de bir türlü özgürleşemediğini'' anlatan Müjde Ar bana ilk dersini şöyle veriyordu beyazperdeden:
Ne Naciye, ne Serap olmalısın. Asla çalışmadan oturmamalı, asla bu erkek milletine boyun eğmemelisin.
Müjde Ar bugün 52 yaşına geldi. Bense büyüyüp karşısına geçmişim, sorular soruyorum. Ne büyük mutluluk. ''Gözümün içerisine baktığın sürece istediğin soruyu sorarsın, ben yanıtını veririm'' diyor. Hükümet gibi kadın. Ne kadar cesur ve korkusuzsa, bir o kadar da samimi, etkileyici. Sıkıysa sıkıştır.
NTV’de ekrana gelen ''Haydi Gel Bizimle Ol'' programına sunucu olarak katılmasıyla, ortalığı yine toz duman etti. Her söylediği söz olay oldu. Bu kadın yıllar geçtikçe daha güzel, daha muhalif ve ağzından çıkanlar da daha lezzetli oluyor.
Ve Ar, ''Bu önümüzdeki bir yıl için verdiğim son röportajdır'' diyerek noktayı koyuyor...

Yıllar sonra bir TV programı ile hayatımızın tam ortasına giriverdiniz. Ne oldu da bu program sizi böyle bir gündemin içerisine itti?
Aslına bakarsan, ben bu televizyon işlerini sevmem, yaptığım her işte canım sıkıldı. Ayrı bir dünya, insan ilişkileri çok yıpratıcı, süratli ve çok çabuk değişiyor. Bugün ''Merhaba'' dediğiniz adam ertesi gün size selam vermiyor.
Sinemada ise kalıcı bir iş yapmanın heyecanı, zevki, emeği, yüreği var. O yüzden ben neredeyse TV defterini kapatmıştım. Neticede ben bir tiyatrocuyum, sinema oyuncusuyum, şarkı söyleyebiliyorum, kabereciyim, yazı yazabiliyorum, elim kalem tutuyor... Kendini methetmek gibi algılanmasın ama yapabilecek işlerim var. Bugüne kadar gelen bütün tekliflere bu yüzden ''Hayır'' dedim.

Peki ne oldu da, bu teklifi kabul ettiniz?
NTV’nin havasından mıdır, suyundan mıdır, başka bir hava var. Burada kendimi ilk görüşmeye geldiğim gün evimde gibi hissetmiştim. Böyle olunca yaptığınız işe heyecanınız artıyor.

Nasıl hazırlanıyorsunuz yayına, özel çalışmalar var mı ekip için?
Bütün hafta medyayı takip ediyorum. Ayrıca dördümüz (Müjde Ar, Çiğdem Anad, Pınar Kür, Aysun Kayacı) en az beş saatlik bir toplantı yapıp konuşacaklarımızı belirliyoruz. Bu arada, insanlar arayıp, ''Bizi niye konuk etmiyorsunuz?'' demeye başladı.

Bugüne kadar dokuz program çektiniz. Hangisini söylemek içinizden geçiyor; ''Allah kahretsin, nereden kabul ettim?'', ya da ''Aman iyi ki çekiyoruz bu programı, bana çok iyi geldi?''
İkincisi tabi ki... Daha ilk programda dedim bunu. Programın 15. dakikasında öyle bir mail yağdı ki, ilk reklam arasında kıyamet kopuyordu. İnsanlar bu işi sevdiler.

Bazı konuklarınızın haline acıdık. Konuk bulma sorunu olmasın yakında?
Biz daha ikinci programa konuk bulamadık. İlk Cem Yılmaz çıkmıştı, ''Sizinle o bile baş edemedi'' dediler. ''Bu bir sıkıştırma programı değil'' diye ikna etmeye çalıştık. Konuklardan bir ikisinin ciddi anlamda tedirginlikten dizleri titriyordu program sırasında.

Siz ne yapıyorsunuz dizi titreyene?
Ne yapacağım, masanın altından dizini tutuyorum.

Kimi isterseniz programa katılsın, şöyle bir köşeye sıkıştırasınız?
Fark etmez, kim isterse gelsin.

Söylediğiniz her sözün tartışılır olmasını neye bağlayalım?
Benim bir gazeteci arkadaşım, ''Bir müddet sonra alışacaklar'' dedi...

Yani biz sizi tanımıyoruz.
Evet, beni tanımıyorsunuz. Alışacaksınız. Aslında seyirci için anormal bir durum yok, yazan çizen söylediklerimi mesele haline getiriyor. Beni daha mesafeli zannediyorlar; daha soğuk, konuşmaya çekinen biri zannediyorlar. Oysa hiç değilim. Ama filmlerdeki karakterlerim biraz öyle. Ama onlar karakter. Seyirci ile aramızda bir kamera var. Sokakta karşılaştığım insanlar da beni çok esprili bulur ve sorarlar; ''Niye TV programı yapmıyorsunuz'' diye.

Size baktığım zaman her şeyle inceden dalga geçen ve çok komik bir kadın görüyorum. Müjde Ar hep böyle bir kadın mıydı?
Evet çocukluğumdan beri böyleyim. İlkokul ikinci sınıfta, sözlüye kalktım. Tek kelime edecek durumda değilim. Tesadüfen Aysel (Aysel Gürel annesi) de okula gelmiş, kapı aralığından bakıyormuş. Ben sanki biliyormuş gibi olayı bir anlatmaya başlamışım, bütün sınıf gülmekten yerlerde... Bu anlamda gerçek Müjde ile geç tanıştı halk. Oyuncu Müjde Ar başka. Gerçek Müjde bu, canlı yayında ekranda gördüğünüz.

Peki yaşlanmak ile söyleyecek çok şeyi olmak arasında nasıl bir orantı var?
Yaşlanmak değil, olgunlaşmak...

Pardon, geçen yıllar ile sözler arasındaki orantı diyeyim o halde.
Tabi yıllar geçtikçe söyleyeceklerinin artmasıyla birlikte, söylemlerinizin şekli de değişiyor. Çünkü siz değişiyorsunuz. Bir de, yaş ile birlikte ''İster beğensinler, ister beğenmesinler'' demeye başlıyorsunuz.

Olur mu, sizin hep zaten böyle söyler bir haliniz vardı.
Yok yok, 25-30 yaşlarında öyle değildim. Oyuncu Müjde olarak mücadele ettiğim çok şey oldu. Kadın olarak bu işi yapmak başlı başına bir zorluk, medya ile baş etmek ayrı bir mesele. Ama bir umursamazlık oluyor, o da 50’sinde geliyor.

Sizin bu umursamazlığınız karşı taraf için çekince yaratmıyor mu?
Yaratmaz mı? Toplumumuzda kadından zaten çok korkulur. Kadın, bir kapalı kutudur, çok değerlidir ama söyleyecek çok sözü vardır. Bugüne kadar kadın tam olarak keşfedilemedi. O yüzden kadından korkulur. Bir de kadın ben olunca... Tabi, korku biraz çoğalıyor.

50’sinde insana umursamazlık geliyor

Şu an 52 yaşındasınız. Nasılmış 50’li yaşlar, sevdiniz mi?
Ben bir yazı okumuştum. Kadınsal telaşların 50 yaş ile birlikte tamamen kaybolduğunu yazıyordu. İçimden dedim ki, ''Ulan böyle şey olur mu?'' 49’da var, 50’de yok. Çok doğru, müthiş bir rahatlık geliyor üstüne. Kim ne derse dersin, ''Şişmanlamışsın'', ''Sizi daha kötü gördük'' umrunda değil. Ben bu hayatta iyi bir insan olarak kalabildim mi, 50’me gelip sorduğum soru budur.

İnsanın aklı başına 50’sinde geliyor yani.
35-40’ında da geliyor gibi. Ama 50 yaşın farkı var, iyi bir insan mıyım, mutlu muyum, yanıtın ''evet''se, gerisi palavra diyorsun. 35-40’ında kadın ve erkek ilişkilerine bakışın farklı oluyor .

10 yıl sonra Müjde Ar nasıl bir ruh hali içinde olacak?
Sanırım hayatına biraz daha delirmiş olarak devam edecek.

Yıllarca annenize ''deli'' dediler, şimdi de size mi?...
Aa, şimdiden diyorlar, hiç de umrumda değil. Ben böyle bir role talip olmadım. Ama, ben annemin kızıyım. Delirirsem deliririm. Kime ne? Ben o tezgâhtan çıktım. Ama Aysel olmak kolay bir şey değil. Onun kadar delirebilmek çok zor. Onun kadar dolu, onun kadar donanımlı olmak lazım. Onunla o yarışa da giremem.

Siz deliyi ne anlamda kullanıyorsunuz?
Lafını esirgemeyen, dobra, sağı solu belli olmaz, eleştirel, korkusuz. Herkesin kullandığı gibi..

Biz size hakettiğiniz değeri verebildik mi?
Ben hiç böyle düşünmedim. 80 tane film geçti bile. Yaptığım işlerin hiçbirinden sıkılmamak ve rahatsız olmamak, sokağa çıktığım zaman insanların gözümün içerisine bakarak konuşmaları. Ve tabi benim onların gözlerinin içerisine bakabiliyor olmam. Benim için mutluluk budur.

Ödüller, para, şöhret, iyi film yapmak...
Bunlar anlık keyiflerdir. Bütün bunların birikiminde kalan şey şudur: Ben gözlerinin içerisine baka baka konuşuyorsam ne güzel. Yaptığınız işte çok iyi olmayabilirsiniz, çok yetenekli olmanıza da gerek yoktur, bütün bunlar affedilir. İnsanlar bir tek yalancılığı ve enayi yerine konmayı affetmez. Ben bu anlamda, yaptığı her işte mutlu olmuş bir kadınım. Bu yüzden ben gözünün içine bakarım, her soruna yanıt veririm. Tamam mı? Canım benim.

Bu haber 272 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,206 µs