En Sıcak Konular

Erdoğan, Bush'a PKK düşmanımız dedirtti!

3 Aralık 2007 10:38 tsi
Erdoğan, Bush'a PKK düşmanımız dedirtti! Terörün ölüm kustuğu dönemlerde Cizre’de belediye başkanlığı yapan, sonra iki dönem üst üste Diyarbakır’ın sorunlarını Meclis’e taşıyan Seyyid Haşim Haşimi, ABD Büyükelçisi Ross Wilson'un kahvaltı davetine de katıldı. Kahvaltıda konuşul

Mine Şenocaklı/ Vatan

En çok DTP’lilere kırılmış Seyyid Haşim Haşimi... Diğer Kürt kökenli siyasetçilerle birlikte ABD Büyükelçisi Ross Wilson’ın davetine katıldıkları için yeni bir parti arayışında oldukları suçlamasını hazmedemiyor. Terörün ölüm kustuğu dönemlerde Cizre’de belediye başkanlığı yapan, sonra iki dönem üst üste Diyarbakır’ın sorunlarını Meclis’e taşıyan Haşimi’nin tek bir derdi var, bölgedeki sorunun doğru tahlil edilip, çözümlenmesi. Bunun için her toplantıda bildiklerini anlatmaya hazır, tüm saldırılara göğüs germeye de...

1989’da Refah Partisi’nden Cizre Belediye Başkanlığı, 1995’te Refah’tan ve 1999’da Fazilet Partisi’nden iki kez üst üste Diyarbakır milletvekiliği yapmış. Cizre Belediye Başkanı’yken olmadık acılar yaşamış. Zira en civcivli dönemiymiş terörün... Bir gece bir haber almış, bir ev bombalandı diye... Apar topar gitmişler savcı ve doktorla birlikte... Bombalanmış evde gördüklerini hayatı boyunca unutmayacak belli, anlatırken acısını hissediyorsunuz. Cizre’nin köklü ailelerinden gelen Seyyid Haşim Haşimi, “Yedi kişilik, koskoca bir aile yok olmuştu. Hele bir bebek vardı ki, henüz sekiz aylık, duvara yapışmış, sözcükler anlatamaz” diyor. Zorluyor kendini, toparlanıyor ve hemen “Ama acılarla siyaset yaparsak, bu sorunu çözemeyiz” diyor.

Öyle bir dönem ki o, biri eceliyle öldü mü sevinecek hale gelmiş! Varın gerisini siz düşünün. İşte bu yüzden çözümün ç’sini gördüğü yerde hazır ve nazır olmayı bir görev bellemiş. Ama asla yanlış anlaşılmasın, çözümü dışarda aramıyor. “Çözüm, kesinlikle bizim içimizden çıkmalı. Bu mesele bizim meselemiz. PKK da Kürt sorununun bir sonucudur, asla sebebi değil. PKK’lı gençler uzaydan mı geldiler? Bunu görmeden çözüm üretmek imkansız” diyor sürekli...

ABD başkanları onun görüşlerini dikkate alıyor

Onun tüm çabası Güneydoğu’daki doğruların ortaya çıkması için... Zira sorun ortaya net konmazsa, çözüme ulaşmak ham bir hayal. O yüzden ABD Büyükelçisi Ross Wilson’ın Kürt kökenli milletvekillerine yönelik davetini kabul ettiği için karşı karşıya kaldığı eleştirilere çok içerlemiş. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in, “Elbette diplomatlar bulundukları ülkelerde politikacıları davet edebilirler. Ama burada sorun uygun olmayan belli bir etnik gruba mensup siyasetçi ve milletvekillerinin çağrılmış olmasıdır” açıklamasına çok üzülmüş. “Ne demek uygun olmayan? Asıl ayrımcılık bu değil mi?” diyor. Ama asıl canını yakan DTP’nin veryansını olmuş; “Bizim dışımızda bir Kürt partisi hazırlığı var. Bu parlamentoya hakarettir!” sözleri... İşte bunu anlamakta zorlanıyor. “Bu nasıl bir tavır? Ben, o kahvaltıda DTP’yi savunurken, kapatılmaması gerektiğini anlatırken, iki dakika beklemeden bu açıklamayı yapmalarını gerçekten anlamış değilim” diyor ve ekliyor; “En azından bir açıklama borçlular. Bu konuyla uğraşacaklarına, Güneydoğu’da AKP’nin onlardan nasıl daha fazla oy aldığına kafa yorsunlar.”

O kafa yoruyor, bir çözüm yolu için... Ve DTP dışında yer alan pek çok Kürt siyasetçi de, onun sözlerine büyük önem veriyor. Aslında sadece onlar değil, konuyla ilgili tüm siyasetçiler, ister Türkiye’den, ister Irak’tan, ister ABD’den olsun... İşte size iki örnek; ABD eski Başkanı Clinton’ın Türkiye ziyaretinde görüştüğü siyasetçiler arasında da o vardı, NATO Zirvesi için gelen ABD Başkanı Bush’un Ortaköy’deki konuşmasına çağrılan 100 kişi arasında da...

Amerikan Büyükelçisi’nin kahvaltısında neler konuşuldu?

Mesele şu; elçilikten çağırdılar. ABD Kongre Üyesi Christopher Shays gelecekmiş. Daha önce gelmiş gitmiş Türkiye’ye. Türk dostu diye bilinen bir siyasetçi. ’Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidecekler. Bölge hakkında değişik kesimlerin görüşlerine başvuracaklar. Bu anlamda kahvaltı organize ettik. Katılır mısınız?’ dediler. ’Katılırız’ dedik. Ben bir siyasetçiyim, aynı zamanda Toplum Sorunlarını Araştırma Vakfı’nın da başkanıyım. Yasalara aykırı bir durum olmadığı müddetçe bu toplantılara katılmak görevim zaten. Çünkü konuşur, tartışırsınız. Birçok büyükelçi görev yaptığı yerlerde zaman zaman toplumun değişik kesimlerini davet eder, konuşur. Çok doğaldır... Bu kahvaltı da gizli bir toplantı değildi, resmi bir görüşme de değildi. Sadece siyaseten bir görüş alışverişiydi. Amerika’dan gelen konukların bizlerle, o bölgenin yapısını bilen insanlar olarak görüşme isteğinden başka bir şey değildi. Bunu bir tarafa çekmenin anlamı yok. Basın, elbette soracak, araştıracak... Ama son haftalarda hassas bir süreçten geçiyoruz, bu anlamda en basit denilebilecek olayların arkasında bile birtakım şeyler aranıyor. Tahmin ediyorum ki, bu konu da bu atmosfer içinde değerlendirildi. Zaten Büyükelçi de açıklama yaptı, ’Bölge hakkında birinci elden, doğru elden fikir sahibi olmak istedik’ dedi...

Dillendirilecek bir şey yok

Peki daha önce de Amerikan Büyükelçiliği’nden böyle bir davet almış mıydınız?

Hayır. Ama belki onlarca kez, birçok büyükelçiyle, resepsiyonlarda, kokteyllerde bir araya gelip konuştum...

Sadece Kürt siyasetçilerinin yer aldığı bir toplantı olmuş muydu hiç?

Bir kere sadece Kürt milletvekili vardı tespiti doğru değil. Onur Öymen, CHP adına tepkilerini sunduğu, Fikret Bila’ya verdiği mülakatta bu konuda bile yanılmış. Kahvaltıya katılan AK Parti Siirt milletvekili Afif Demirkıran Kürt kökenli değil, Arap.

Ama bölgeden...

Evet. Bakın, bu daveti birtakım komplo teorileriyle açıklamak doğru olmaz. Gerçekten abartılacak, dillendirlecek bir şey yoktu. Toplantının tek amacı bölge hakkında daha sağlıklı bilgi almaktı. Üstelik Öymen’in verdiği mülakatta birçok çelişki var. Birincisi, bu tip gelişmeleri hem doğal karşılıyor, hem ’Niçin bunlar görüştü?’ diye tepki gösteriyor, ki bu ayrımcılıktır. Bu anlayış sebebiyle CHP bölgede oy alamadı zaten. Biz demir perde ülkesi değiliz. Kaldı ki, o ülkeler de şeffaflaşmaya başladılar. Zat-ı muhterem hâlâ o anlayışın sürmesi taraftarı. Onu kınıyorum. Bizi ayrımcılığa tabi tuttu. Bir de asla konuşulmayan sınır ötesi harekat konusunun geçtiğini söylüyor. Bu da yalan. Böyle bir şey tartışılmaz. Zaten zaman da kısıtlıydı, sadece temel görüşlerimizi ortaya koyduk.

Kahvaltı ne kadar sürdü?

Bir saat kadar... Sonuçta bir kahvaltı, birebir konuşuyorsunuz. Uzun konuşan arkadaşlar oldu ama hiç konuşmayan arkadaşlar da oldu.

Mesela?

AKP milletvekili Abdurrahman Kurt.

Siz ne kadar konuştunuz?

Ben DTP’nin kapatılmasının yanlış olacağını, son günlerde dile getirilen PKK’yı bitirme projesinin, öldürmekle, dış dinamiklerle çözümünün mümkün olamayacağını, hükümetin bu son dönemde yürütmüş olduğu siyasette başarılı olduğunu beyan ettim.

Soru geldi mi size?

Hayır.

Onur Öymen’in söylediği ayrımcılıktır, bu konu mahkemede biter!

İyibilgi.com’a verdiğiniz demeçte, ’Amerika’da bir şeyler olduğu kesin. Benim bu kahvaltıdan çıkardığım sonuç bu’ demiştiniz...

Benim orada söylemek istediğim Başbakan’ın Amerika’dan iyi sonuçla döndüğüydü... Çünkü Türkiye’nin ABD’yi ikna edebilmek için sahip olduğu birçok çıkar sahası, kozu var.

Mesela?

Mesela, büyük bir ordusu var. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin şu anda birçok yerde, Afganistan’da, Lübnan’da askeri var... İncirlik Üssü var... Ekonomisi var. Dolayısıyla bir şeyler değişti derken, hükümet başarılı siyaset yaptı anlamında söyledim. Çünkü sonuçta Başbakan Amerika’da Bush’a, ’PKK bizim düşmanımızdır’ dedirtti...

DTP de toplantıyı eleştirdi...

Beni asıl üzen buydu, acele ettiler.

‘Biz neden dışlandık?’ dediler...

Mesele o değil, zaten zaman zaman görüşüyorlar.

Ama Amerikan Büyükelçisi, ’DTP’yle asla görüşmem. Önce PKK’ya karşı tavır alsınlar’ dedi...

Büyükelçi değil ama diplomatları, özellikle Adana’dakiler DTP’yle görüşüyorlarmış...

DTP kapatılırsa ne olur?

DTP’yi kapatacak irade Türkiye’nin elinde. Fakat geçmişte DEP kapatıldığı vakit ne olduysa, DTP kapatılınca da o olur. Yeni siyasi dinamikler ortaya çıkar. Kürtler arasında umutsuzluk psikolojisi hakim olur. Türkiye zaman kaybına uğrar. Bunları toplantıda da dile getirdim. Fakat DTP’liler bize ciddi suçlamalar yönelttiler. O görüşme sonrası değişik çevrelerden, CHP’den gelen eleştirileri normal karşılıyorum. Onların bu konuda hiçbir proje ortaya koymadıklarını, sürekli eleştirmekten ve çözüme mani olmaktan başka hiçbir şey yapmadıklarını bildiğim için ciddiye almıyorum. Tabii CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen hariç... Çünkü baştan sona yanlış tespitler yaptı. Bir kere bizim Türkiye’nin hassasiyetine önem göstermediğimizi ima ediyor. İkincisi, ‘Bu görüşmeye uygun olmayanlar katıldı’ diyor. Kendi partisinden bir milletvekilinin, CHP MYK üyesi Mesut Değer’in de katıldığını bildiği halde...

’Bilgimiz vardı ama biz diğer davetlileri bilmiyorduk, arkadaşımız da bilmiyordu’ diyor...

Ne fark eder? Bu da başka bir çelişki... ’Diğer üyeler bu görüşmeye uygun isimler değildi’ diyor. Bu bölücülüğün ta kendisidir. CHP son seçimlerde hezimete uğramıştır, bitmiştir aslında. CHP’ye bölgede verilen oylar da partiye verilen oylar değil, her adayın kendi ailesinin verdiği oylardır. Birçok yerde güçlü kişilerdi adayları çünkü. Mesela Mesut Değer’in bir tabanı var Diyarbakır’da... Kürt toplumu CHP’yi tabela partisi haline getirmiştir. Bölgede aday gösterilen herkes sadece ve sadece kendi dostunun, ailesinin oyunu almıştır. Bu mantık karşısında Kürtler’in CHP’ye verdiği yüzde 1.5 oy da fazladır. Onur Öymen hangi gerekçeye dayanarak bizi hiçbir şeye uygun görmüyor ve bizim Türkiye’nin hassasiyetlerine uygun davranmadığımızı söylüyor? Elindeki gerekçeleri ortaya koymakla mükelleftir, yoksa bu konu mahkemede biter. Suçlamaları yersizdir ve yanlıştır.

Ama CHP son dönemde Kürt sorununa farklı bir yaklaşım getirdi...

Onur Öymen gibi siyasiler bu parti içersinde olduğu sürece CHP’nin Kürtler nezdinde inandırıcı olmasının imkanı yoktur, mesele bu kadar basit. Zaten yaptıkları açılımın etkisi de 24 saat sürmedi. CHP çatısı içersinde siyaset yapan elbette çok sayıda aklı başında, demokrat anlayışlı siyasetçiler var. Ama şu anda çoğu CHP kulvarında değildir, dışlanmıştır. Bu manada CHP’nin inandırıcı olabilmesi için, herşeyden önce onları içine alması lazımdır.

Ramazan ayında kahvaltılı toplantı düzenleyen bir partinin bölge genelinde kapsayıcı olma şansı yok

Peki DTP’ye eleştiriniz ne?

DTP bu görüşmenin içeriği hakkında bilgi almadan, basının manşetleri karşısında, iki dakika bile beklemeden, CHP’nin eleştirisinden de öte, ağır bir eleştiri yöneltti bize. Biz, bu görüşmeyi yapmakla, hem Türkiye’ye, hem parlamentoya hakaret etmişiz. Bir şey anlamadım doğrusu. Biz hangi anlamda Türk halkına hakaret etmişiz? Buna bir açıklama getirmeleri lazım. Bir de, Kürtler DTP’ye karşı alternatif bir oluşum içinde iddiası ortaya atıldı... Türkiye’de siyaset yapan aklı başında herkes bunun ne kadar saçma ve anlamsız olduğunu biliyor. Ne yani DTP’ye karşı bir oluşum, Amerikan Büyükelçiliği’nde mi yapılacak?

Ama Büyükelçi’nin açıklamaları da DTP’yi dışlar nitelikte...

O onların sorunu.

Siyaseten ölü Kürt!

Hiç böyle bir şey konuşulmadı mı peki?

Asla. Bir kere böyle bir konunun geçmesi mümkün değil. İkincisi benim hem DTP’yle, hem DTP’nin geldiği süreçle, hem de Kürt meselesiyle ilgili hiç değişmeyen, yıllardır süren bir siyasi çizgim var. Sık sık vurguluyorum, dış dinamiklerden bu konunun çözümüne ilişkin somut bir şey gelmez diye... Bu şekilde düşünen bir kişinin bu konuyu tartışması mümkün mü? Ben DTP’nin kapatılmasının son derece yanlış olacağını söyledim. Onur Öymen bunu eleştirebilir, diyebilir ki, ‘Haşimi PKK’nın bitmesini istemiyor.’ Ama şunu da söyledim; öldürmenin ve ölmenin çözüm getirmeyeceğini, en az öldürülen insan kadar insanın dağa çıktığını, dolayısıyla silahı anlamsız hale getirmenin yöntemleri olduğunu, bunun yolunun da Kürt meselesinde adım atmaktan geçtiğini, bu anlamda AK Parti hükümetinin Kürt meselesinde insiyatif sahibi olmaya başladığını söyledim. Şimdi bu tavrım da ortada olmasına rağmen bu arkadaşların, ’Bunlar siyaseten ölü Kürt’tür!’ tanımlamasını yapması hiç hoş değil.

Kim yaptı bu tanımlamayı?

Eski DEP Milletvekili Nizamettin Toğuç... Bu meselede esas sorun, DTP dışında kalan Kürtler aranıyor ya da öne çıkartılıyor gibi yanlış bir yaklaşımın DTP tarafından bize suçlama olarak yöneltilmesidir. En azından benim açımdan bu suçlama doğru değildir, haksızlıktır. Bu tutumu kınıyorum. Bu anlamda DTP’liler, bizi eleştiren CHP’li Onur Öymen’in çizgisine düştüler. Burada mesele Kürtlerin desteğini almaksa hali hazırda bölge genelinde DTP’nin oylarını geçen bir parti var zaten. Yani artık bölgede DTP tek başına değil, siyaset yapan partilerden biridir... DTP süreci eleştirebilir. Farklı bir siyasi çizgisi var, bu çizgiyi savunacaktır. Ama bunu yaparken beni birtakım gizli kapaklı işlerin içinde göstermeye kalkışmasınlar.

DTP, Güneydoğu’da neden oy kaybetti sizce?

Ramazan ayında kahvaltılı toplantı düzenleyen bir siyasi partinin Doğu ve Güneydoğu’da kapsayıcı olma şansı yoktur. Onlar yaptılar. Sonra öteden beri birçok kavram ortaya attılar; Türkiyelilik, vatandaşlık, konfederalizm ve şimdi de gündemde olan demokratik özerklik gibi. Sık sık bu kavramın değişmesinin sebebi bence kafa karışıklığıdır... Ayrıca bölgede yaptıkları pek çok kültürel etkinlik de ortalama bir Kürt’e hitap etmeyen etkinliklerdi. Kürt meselesi sadece aile içi şiddet, töre cinayetleri ve çevre sorunlarından müteşekkil değil ki! Bunlar kötü şeyler midir? Evet, kötü şeylerdir. Aile içi şiddetin kesinlikle olmaması gerekir. Fakat şu gerçeği lütfen görelim, 25 yıldır bölge bir travmadan geçti. Bölgenin dengesi allak bullak oldu. Korkunç bir göç yaşandı, yüzbinlerce insan başka yerlere taşındı. Bir göz evde, 3-4 aile yaşamak zorunda kaldı. Bu büyük bir travmaydı. Bölgenin gelenekleri, inanç değerleri olmasaydı, bu travmayı başka bir devletin bir toplumu yaşasaydı çok daha ağır bir tablo çıkabilirdi ortaya. Bu böyle bilinmesine rağmen büyük bir gazete töre cinayetleri için, ’Bu bir Kürt geleneğidir’ manşetini attı. Batı’ya, ‘Kürtler bu kadar vahşidir’ demek istedi. Öyle bir lanse ettiler ki insanımızı, sanki Kürt genci sabah kahvaltı yaptıktan sonra, ’Abi bugün hangi kızı kaçırıp öldüreyim’ noktasında... Üstelik sadece bizim bölgede değil, Karadeniz ve İç Anadolu bölgelerinde de oluyor.

Peki bu intiharlarda, bu cinayetlerde niye patlama oldu? Doğu ve Güneydoğu’da bu tür hadiselerin patlaması yıllardır yaşadığımız travmaların tesiridir. 20-25 yıl boyunca şiddet ortamında yetişmiş bir gençlik söz konusu. Bir de yoksul, bir de işsiz üstelik... Bunun hiç mi etkisi yok?

Çiller, korucu olmamı istedi kabul etmeyince gözaltına alındım

Hiç hapis yattınız mı?

Hayır. Ama Şırnak’ta görevimin başındayken gözaltına alındım. Dönemin başbakanı Çiller’in talimatıyla... Çiller, Şırnak’a gelmişti. İki gün önce güvenlik gerekçesiyle boşaltılan İkizce Köyü sakinleri alandaydılar. Ellerinde dilekçe Başbakan’a verecekler... Başbakan beni istedi. Necmettin Cevheri, tavsiye etmiş, ‘Cizre Belediye Reisi ile görüşürseniz size doğru bilgi verir’ demiş. Çağırdı, ne olup bittiğini sordu. Anlattım; ‘Bu meydanı dolduran insanlar size dilekçe vermek için bekliyor. Köyler yakılıyor, çocukları dağa çıktı diye anneler, babalar, bacılar işkence görüyor’ deyince, gerginleşti. Ankara’ya döndü, beni çağırdı. Gittim. Korucu olmamı istedi. Reddettim.

Niye reddettiniz?

Benim için korucu olmak sözkonusu olmazdı. Bir kere koruculuk sistemi şehir merkezlerinde olmaz. Bu yasalara aykırı. İkincisi benim mantığıma ters... Dönüşte gözaltına alındım. O dönemin şartlarından dolayı istenen kişi gözaltına alınabilirdi. PKK’ya yardım ve yataklık en belirgin gerekçeydi... Bölgede yoğun çatışmalar yaşandı. Onbinlerce insan gözaltına alındı. Bunların hepsi PKK’lı değildi elbette. Olağanüstü Hal Yasaları yürürlükte olduğu için devlet mekanizmalarının böyle bir yetkisi vardı.

PEYGAMBER SOYUNDAN GELİYOR!

İlk adı Seyyid, onun peygamber soyundan geldiğinin de nişanesi, ki bölgede bu nişan en saygı duyulan özellik...



Bu haber 1,188 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,842 µs