Barzani ile Milano'da nasıl karşılaştı

28 Kasım 2007 11:00 tsi
Selahattin Duman, 'vuruldu, zehirlendi' denilen Mesut Barzani ile Milano’da burun buruna nasıl geldi? 'Demek ki hali vakti yerinde' dedirten Barzani'nin lüks tüketim çılgınlığı...

Vatan gazetesi yazarı Selahattin Duman Mesut Barzani ile karşılaşama anını bakın nasıl anlattı.

Barzani zehirlendi ama bence lüks tüketimden

Medya’nın “Atem tutem men seni.. Komploya katem men seni..” yaptığı Mesut Barzani ile Milano’da burun buruna geldik.. Kendisine tanesi altı yüz euro’dan kravat, dört bin euro’dan ceket alıyordu.. Demek ki hali vakti iyi..

Bizim medyanın geninde “Soğuk Savaş döneminden kalma” komplo kromozomları vardır..

Her şeyin arkasında bir komplo arar..

Bu yüzdendir ki gazeteler “Komplo Üretme Çiftliği” gibi çalışır..

Hükümet adamlarında fikir olsa bunlarla köşe kapmaca oynamaz.. Çağırırlar üç beş medya leşkerini.. O gün ne işlemişlerse tek tek sayıp dökerler..

Medya esnafı ille de “komplo yakalama derdinde”olduğundan kendilerine inanan olmaz.. Böylece gerçekler gün gün ilân edildiği halde her daim gizli kalır..

***

Kuzey Irak’taki Kürtlerin başı Mesut Barzani’yi önce ortadan kaybettiler..

Daha doğrusu kendileri bulamadı.. Oturup duruma uygun komplo ürettiler..

Barzani acaba öldürüldü mü? Acep yaralandı mı? Yoksam zehirlendi mi?

Cevap yok.. Bu asılsız sorulara herkesin suskun kalmasından yine kendileri bir cevap çıkarıp “Mesut Barzani’nin başına bir iş geldiğini..” ilân ettiler..

HERKES SUSKUN

Hükümet adamları da acaba bizim bilmediğimizi bu medya leşkerleri mi biliyor suskunluğunda..

Susmak hep iyidir..

Vatandaş o zaman kendi kendine “Aferin bunlara.. İşi sessiz sedasız hallettiler..” diye düşünür.. Hükümet adamları da durduk yerde prim yapar..

İstanbul’dakiler tam “Barzani galiba teslim oldu ama Amerika saklıyor olabilir..” mealinde haberlere niyeti bozmuşlardı ki bomba burada, taa Milano’da patladı..

Mesut Barzani yanında sekiz adam azmanı koruma ile birlikte kaldığımız otelin tam karşısındaki Brioni Mağazaları’na geldi..

Kendine şekil yapmak için takım elbise, gömlek, kravat beğenmeye başladı..

Ben de o sırada lobide İstanbul’dan gelen bir yığın arkadaşla birlikte çene çalıyordum.. Beraber olduklarımızın çoğu da gazeteciydi..

***

Bir heyecan koptu.. Resim çekeceğiz ama kimsede fotoğraf makinesi yok.. Ayrıca sekiz korumadan oluşan azman bir baraj var..

Mağazaya girmek imkânsız..

Kim yapar, kim çeker diye aranırken imdadımıza “Bir Dost” yetişti.. Hani Yunan adalarını teknesiyle birlikte dolaştığım arkadaşım..

Kendisi gizlice fotoğraf çekme konusunda James Bond ve kuzeni Şerafettin Bond’dan sonra gelir..

Dünyanın neresinde şık bir mağaza açılsa “Bir Dost” mutlaka duyar, gider o mağazanın vitrininden başlayıp tezgâhlardaki mala kadar ne varsa fotoğrafını çeker..

Elinin altında on binden fazla vitrin fotoğrafı vardır..

Dikkat buyurun.. Sadece vitrin, diyorum..

Ünlü markalar vitrinlerini ondan gizlemek için akla gelebilecek her çareye başvurdular..

Diyelim ki Madrid’te mağaza açıyorlar.. “Yeni Delhi mağazamız yakında hizmete hazır..” ilânları ile şaşırtmacalar verdiler..

Yine de bizimkinin elinden kurtulamadılar..

İş başa düşünce “Bir Dost” bir saniye bile tereddüt etmedi.. Elinde cep telefonu, doğruca mağazaya yöneldi..

Dışarıda vitrinin önünden bir yer peyledi.. Mesut Barzani o camın önüne geldiğinde deklanşör tuşuna bastı..

Dünya medyasını atlatıp Milano’ya gelen Mesut Barzani’nin görüntüsü artık “Bir Dost”un cep telefonundaki “galeri”ye kayıtlıydı..

Gerçi fotoğrafın kalitesi berbattı.. Görüntü şiddetli flu çıkmıştı ama varsın olsun..

***

Fotoğraf elimize böylece geçti ama akşam saatlerine kadar bir türlü İstanbul’a yollayamadık.. Amerikalılar mı hatları karıştırdı ne? (Buyurun bu da bir komplo teorisi..) Bırakın fotoğraf geçmeyi, Türkiye ile cepten veya internet üzerinden bağlantı kurulamıyor..

Fotoğraf elden ele geçiyor.. Kimi Blueberry nam mucize aletini deniyor, kimi iPod harikasına yükleme yapıp geçmeye çalışıyor.. Tık yok..

BİR VERİN HELE

Fotoğraf en son Acun Ilıcalı’nın aleti üzerinde can çekişiyordu.. Ben de onları seyredip şarap içiyorum..

Arada bir “Şu fotoğrafı bir de bana göndersenize..” diyorum ama tınmıyorlar bile.. Nezaketleri terslemeye izin vermediğinden “Abi bir dur yaa!” bakışı yetiyor bana..

Onun da altında “Bir de senle mi uğraşacağız..” tavrı var..

Zamanlamayı iyi ayarladım..

Ortaya söylenmiş şarabı onlar fotoğrafla uğraşırken tek başıma bitirdikten sonra görüntüyü benim külüstür cep telefonuna aktardım..

Onunla da bizim Aytekin’in hurda cebine geçtim.. Mesut Barzani’nin Brioni’den alışveriş ederken çekilmiş görüntüsü (berbat da olsa) İstanbul’daydı..

Zafer şaraba saygı duyanların olmuştu..

UCUZLUK VAR MI?

Bu Brioni mağazaları hakkında biraz bilgi vereyim..

Ben buraya paltosuz geldim.. Hava çok sıkarsa kendime bir kaban ya da mont alırım, fikrindeydim..

İlk iş olarak da bizim otelin karşısındaki bu Brioni mağazasının vitrinine baktım..

Ben ne bileyim bu markanın patladığını..

Malın kalitesi benim idrakimi aşar.. Fiyatlar cihetinde durum şöyle..

Vitrindeki cansız mankenin üzerindeki incecik kumaştan kaban 12 bin 350 euro.. Yani İstanbul’da piyasaya yeni sürülen Volvo’nun dört kapılısından pahalı..

Bence git Volvo al kendine.. Çok üşürsen içine gir, kaloriferi aç.. Bir ceket üç ile dört bin euro arasında değişiyor..

***

Haaa! Fiyat pahalı geldiyse biraz ileride Kiton mağazaları var.. Orası da yeni moda deyimle yıkılıyor.. Orada bir erkek kabanı sekiz bin euro.. Bir erkek şemsiyesi 1.600 euro..

Takım elbise, ayakkabı, kravat, gömlek, çorap da lazım dersen.. Brioni’de otuz bin, Kiton’da yirmi bin euro’yu gözden çıkaracaksın..

Allahtan bizim hükümet adamları Ramsey’den giyiniyor.. Bu aşiret reisi gibi Brioni veya Kiton’ları keşfetseler ülke ekonomisi bu yüke dayanamazdı..

Bu arada bizim Fenerbahçe-Inter gündemi de habere mahkûm olup kaynadı.. Sonucu biliyorsunuz..

Detayları da sonraki yazılara kalsın..

 

 

Bu haber 282 defa okundu.