En Sıcak Konular

'Dediklerimi yapın, tüm Nobelleri alın!'

27 Kasım 2007 11:20 tsi
'Dediklerimi yapın, tüm Nobelleri alın!' Ak Parti'nin son Kızılcahamam Kampı'nda görme özürlü milletvekili Lokman Ayva'nın önerisiyle Başbakanı Nobel Barış ödülü'ne aday gösterme fikri ortaya çıktı. Akşam yazarı Engin Ardıç da bir Nobel ödülünü kazanmak için neler gerektiğini yazdı...

Engin Ardıç/ Akşam

 And the Nobel goes to...

İktidar partisi siyasi hayatımıza “kamp yapma” geleneğini getirdi ya, dönem dönem kuytu biryerlerde toplanıyorlar, Abant, Kızılcahamam falan, politikalarını, icraatlarını tartışıyorlar... Daha doğrusu, başbakandan “ince ayar” alıyorlar...

Bir milletvekili, “başbakanı Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterelim” demiş.

Toplantıyı yöneten dışişleri bakanı bile şaşırmış, “vallahi hiç aklımıza gelmemişti, bakalım, düşünelim” gibilerden bir yanıt vermiş.

Öneride bulunan milletvekili “görme engelliymiş”, bununla dalga geçiliyor. Geçilecektir.

Siz de “yağcılık ve gayretkeşlik” deyip gülüp geçeceksiniz tabii, önce ben de öyle yaptım.

Efendim? Hayır, sonra da başbakanın bu ödülü ne kadar hakettiğine karar vermedim!

Fakat düşündüm: Bir Türk, nasıl başarır da Nobel Barış Ödülü’nü alır? Bunun için ne yapması, ne yapmış olması gerekir?

Bir Türk romancısının Nobel Edebiyat Ödülü’nü almak için ne yapması gerektiğini biliyoruz: Ülkesini kötüleyecek, ülkesini bir yabancı gözüyle, bir “oryantalist” perspektifinden anlatacak, Türkçe’yi oya gibi işlemek şöyle dursun, dilini, eserlerini tercüme edecek yabancı arkadaşının en rahat çalışacağı koşullara ayarlayacak, yani okura değil çevirmene çalışacak, Arthur Koestler’in o muhteşem tanımıyla... Böylece romanlarının yabancı dillerdeki çevirileri asıllarından daha keyifli olacak, daha rahat okunacaklar, ki “gâvur anlasın”...

Fakat Türk politikacısı ne yapacak?

Öyle ya, bu kişinin bir politikacı olacağını varsayıyoruz. Bizde “rahibe” mahibe yok ki yoksullara eğilsin, yetimlere çorba, öksüzlere sevgi dağıtsın, hastalara baksın da ödülü kapsın, sonra da o parayla ilaç alsın, yatak sayısını arttırsın, falan filan...

Ne yapacak, İsrail ile İslam dünyası arasında kalıcı bir barış mı hazırlayıp taraflara sunacak, kulaklarından tutup imza attıracak?

Eh, Abdülhamid olsa, belki...

Peki ne yapacak, gidip de Kuzey ile Güney Kore’nin arasını mı bulacak, yoksa Chavez ile Bush’u karşısına oturtup racon mu kesecek?

Önce, bu tür bir ödülü alacak kişinin “sorunlu” bir ülkeden olmaması şart. Kendi evinde dirlik düzenlik sağlayamamış kişiye ödül mödül vermezler.

Hiçbir Türk’ü Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri yapmayacakları gibi... Bu göreve ya İsveç gibi “iki yüz yıldır tarafsız” bir ülkenin diplomatı seçilir (Avrupa Birliği’ne girince o da bitti), ya da “ne kokar ne bulaşır” önemsiz ülkelerden bir diplomat, Burma, Peru, Ghana falan.

Dolayısıyla, yirmi yıl kadar önce yağcıları merhum Turgut Özal’ı bu göreve aday gösterdikleri zaman gülmekten tıkandığımı hatırlarım!

Evet, ne yapması gerekir bir Türk’ün, Nobel Barış Ödülü için? Madem çok önem veriyorsunuz bu tür parası büyük ama kendisi çarçur taltiflere?

Çevrecilik mevrecilik, nanay... Bu çevreyle, adama gülerler... Fok balıklarını korumak, kaplumbağa neslini kurtarmak, ısınmayı önlemek falan, yağmur ormanları, kutup buzulları, şu bu... Bunları çok daha iyi yapanlar, en azından lafını edenler var...

Kıbrıs’tan çekilecek, bu bir... Avrupalı olmadığımızı, olamayacağımızı edebiyle açıklayıp bu sevdadan vazgeçtiğimizi bildirecek, bu iki... Sözde soykırımı kabul edecek, özür dileyecek(!), bu üç... Binlerce Ermeni’ye, daha doğrusu onların torunlarına trilyonlarca lira tazminat ödeyecek, bu dört... Bir Kürt Devleti’nin kurulmasına onay verecek, bununla da kalmayacak, destek olacak(!), bu beş... Hatta “miktar-ı kâfi” toprak da vererek katkıda bulunacak(!), bu da altı.

Varsa aramızda böyle bir babayiğit(!), yalnız barış ödülünü almakla kalmaz, fiziği de alır, kimyayı da, tıbbı da! Belki Papa da taç giydirip Roma İmparatoru yapar ha...

Bu “kriterler” elbette “bir tür Amerikan sinema Nobel’i” olan Oscar için de geçerlidir: Ermeni ya da Kürt davasını kabul eden eli yüzü düzgün bir film yapın da, bakın bakalım en iyi yabancı film heykelciği çantada keklik mi değil mi? Öyle dondurmayla kaymakla falan ancak havanızı alırsınız. Turistik film ödülü diye bir şey yok.

 



Bu haber 296 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,849 µs