En Sıcak Konular

Bu DTP'li farklı şeyler söylüyor

24 Kasım 2007 15:48 tsi
Bu DTP'li farklı şeyler söylüyor Kardeşi DTP'nin başında ve oldukça sert, ama o hem söylem kalitesi hem de mesaj içeriğiyle DTP'nin en farklı ismi. Selahattin Demirtaş, çok ilginç açıklamalar yaptı: Kuzey Irak'a değil Ankara'ya baktığımız için hırpalanıyoruz

DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş, partisinin Büyük Ortadoğu Projesi'ne dahil olmak istememesi ve çözümü Türkiye içinde araması nedeniyle bu kadar çok hırpalandığını ileri sürdü.

DTP içinde farklı eğilimler ve iktidar odakları, bunlar arasında da kıyasıya bir çekişme var. Nurettin ve Selahattin Demirtaş kardeşler bir süredir DTP'nin “en güçlü” figürleri olarak telaffuz ediliyorlardı. Nitekim Diyarbakır'dan Meclis'e giren Selahattin Demirtaş DTP Grup Başkanvekili oldu. Bir süre sonra da ağabeyi Nurettin Genel Başkan seçildi. Selahattin Demirtaş, Vatan'dan Ruşen Çakır'ın sorularını şöyle cevaplandırdı:

Parti olarak Türkiye'nin şu an içinde bulunduğu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Türkiye'de bir kriz hali söz konusu. Ama bu bizden, seçimlerden çok önce başlamıştı. Bu aslında Kürtlerle, Kürt sorunuyla ilgili bir kriz de değil. Türkiye'de sistem bir tıkanıklık yaşıyor, bunu aşamıyor. Sistemin kriz çözme yetisi yok. Yani rejimin demokratik olmamasından kaynaklı olarak zaman zaman yaşanan krizlerden birini yaşıyoruz. Daha önce “cumhurbaşkanlığı krizi”ydi, şimdi “DTP krizi”, belki daha sonra “türban krizi” olur.

Yaşanan “DTP krizi” mi “PKK krizi” mi?

Meclis'te grubumuz olduğu için daha çok DTP üzerinden yürüyor tartışmalar ama yaşanan bir Ortadoğu krizidir. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında yeni bir Ortadoğu yaratılmak isteniyor. Kürtler de bunun bir parçası. Hem Kuzey Irak'taki, hem Türkiye'deki Kürtler bir şekilde bu projeye eklemlenmeye çalışılıyor. DTP ise buna direniyor. BOP içinde değil, Türkiye'nin demokrasi projesinde yer almak istediği için bu kadar hırpalanıyor.

İfade sorunumuz var

BOP dahilindeki proje nedir?

Kuzey Irak'ta bir Kürdistan'a doğru gidiş var. ABD'nin güdümünde bir devletleşme olacak. Ne kadar veya ne kadar süreyle bağımsız olur, kestiremiyoruz ama olacağı kesin. İşte bu devletleşme süreci içerisinde Türkiye'de yaşayan Kürtlerin tepkileri ölçülmeye, zaman zaman hareketlendirilmeye çalışılıyor. Öncelikle orasının Türkiye Kürtleri için bir çekim merkezi olup olmayacağı anlaşılmaya çalışılıyor. Eğer çekim merkezi haline gelirse, buradakilerin de oraya sevdalanması veya başka bir arayışa girmesi hesap edilecektir. Ama Türkiye'deki Kürtler, DTP'nin öncülüğünde, ısrarla, yönünü Ankara'ya döndüğünü, çözümü burada aradığını ifade ettikçe alabildiğine hırpalanıyor.

Halbuki size karşı olan çevreler, tam da bu söylediklerinizin aksine, sizlerin Irak Kürtleriyle birlikte hareket ettiğinizi, o büyük projenin parçası olduğunuzu düşünüyorlar.

Kendimizi ifade etme bakımından sıkıntılı olduğumuz açık. Bunda, pozitif yön ve düşüncelerimizi yeterince işlemeyen medyanın da belki payı vardır. Meclis'e girdiğimizden beri bu konular yerine Sebahat Tuncel'in saçları, bir başkasının ayakkabısı işleniyor. Deneyimsizliğimiz, siyasi birikim eksikliğimiz etkili olmuştur fakat DTP'ye yönelik siyasi bir linç kampanyası içinde kendimizi anlatma olanağı pek bulmadık. Şu anda Türkiye'de yaşayan Kürtler, DTP'li olsunlar ya da olmasınlar, çok büyük oranda, çözümün Türkiye'de olduğuna yürekten inanıyorlar. Kuzey Irak'taki gelişmelerden memnuniyet duyulsa da orası bir umut, bir çekim merkezi olarak görülmüyor. İnsanlar Türkler ve diğer etnik kökenli insanlarla birlikte Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak yaşamak istiyorlar. DTP de bunun politikasını yapmak zorundadır.

Bölücü değiliz

Özetle “BOP'da yer almadığımız için başımıza iş alıyoruz” diyorsunuz...

Bunun uluslararası ayaklarını ispatlama şansımız belki yok ama başka türlü anlamlandıramıyoruz. Biz ısrarla “bölücü değiliz” diyoruz, “Türkiye'de tek devlet olmalı” diyoruz, “resmi dil Türkçe olmalı” diyoruz, “bayrak hepimizin bayrağı” diyoruz. “Kürtler olarak bu sistem içinde daha fazla demokratik hak istiyoruz” diyoruz. Bütün bunlara rağmen bize “Hayır siz bölücüsünüz” denildikçe başka şeylerden şüphelenmeye başlıyoruz.

Dağlıca ile başlamadı

Peki terör ne olacak? Gabar, Dağlıca baskınları...

Her şeyden önce bunlar olmamalıydı. Türkiye'ye yönelik bu tür silahlı eylemler asla olmamalı. Eğer PKK gerçekten siyaset yapmaya niyetliyse bunu silahsız yapmalı, devlet de buna olanak sağlamalı. Kürt sorununu Dağlıca baskınıyla başlamış gibi tartışmak inanılmaz bir yanılgıdır. Abdullah Öcalan'ın yakalandığı 1999'dan sonra Türkiye'de yaşananlar incelenirse Dağlıca baskınının siyasi nedenleri daha iyi anlaşılır. Bu sürede PKK'ya silah bıraktırmak için çok sayıda fırsat ele geçti. PKK'nın ateşkes uygulamasına karşı sağlıklı bir tavır ortaya çıksın diye çok uğraştık. Yüzlerce sivil toplum örgütünün temsilcileri olarak Ankara'ya seferler düzenledik, çok sayıda görüşme yaptık. PKK'nın bölgedeki güç ve etkisini biliyorduk. Bu nedenle “Örgütü bitirdik, bu yüzden ateşkes ilan etti” şeklindeki değerlendirmelerin yanlış olduğunun farkındaydık. İçimizde PKK ve DTP'ye karşı olanlar da vardı. Devletin bir adım atması durumunda bu işin hallolacağını düşündük. “Topluma Kazandırma Yasası”nın makul ölçülere büründürülmesi için çok uğraştık. Ama ısrarla PKK'nın bittiği, bitmiş bir örgütün de muhatap alınmayacağı şeklinde cevaplar aldık. Silahlı bir örgüt yıllarca dağda kalacak, ama eylem de yapmayacak. Örgüt “İnmek istiyorum” diyecek ama devlet de indirmek için bir şey yapmayacak. Bu çok büyük bir siyasi hatadır. PKK da bir gün silahlarını bırakacak. Bitmiyorsa, pişman olmuyorsa, teslim olmuyorsa o zaman o ana kadar kullanılmamış bir yöntem denenmeli. Belki Başbakan'ın şu an ifade etmeye çalıştığı da budur.

Potansiyel militanlar

Böyle bir ihtimalin denendiğine inanıyor musunuz?

Evet bu deneniyor, denenmek isteniyor. Çünkü diğer yöntemler denendi olmadı.

Şimdiki lider kadroyu muhatap almak yerine, örgütün beyin merkezini dağıttıktan sonra alt düzey kadroların dönüşü teşvik edileceğe benziyor...

Bunu düşünenler olabilir ama bu coğrafyada bu tutmuyor. Öldürdüğünüz her örgüt militanıyla potansiyel onlarca yeni militan yaratmış olursunuz. Özellikle mağdur olduklarına inanan, işsiz ve yoksul Kürt gençleri bu potansiyeli hep diri tutuyor. Bu nedenle, “Bir kısmını öldürürüz, diğerleri de silah bırakmak zorunda kalır” gibi projelerin hayata geçme şansı pek yok.

Siz gerçekten DTP'nin kapatılmasını istiyor musunuz?

Bu çok saçma. Zorlu bir seçim sürecinden sonra daha yeni Meclis'e girdik. Üç ay sonra kapatılmayı isteseydik bu kadar uğraşmazdık. Dışarıda yapacağımız şeylerle de kapattırabilirdik partiyi. Bu kadar olanak varken, demokratik zeminde kendimizi ifade etme fırsatlarını yakalamışken niye kendimizi kapattıralım!

'LİNÇ KAMPANYASI'NDAN ŞİKAYETÇİ

Kardeşi DTP Başkanı olan Selahattin Demirtaş partisinin Meclis Grup Başkanvekili. Demirtaş diğer partililer gibi ısrarla bölücü olmadıklarını, kendilerini ifade etme fırsatı verilmedğini ve bir linç kampanyası yürütüldüğünü söylüyor.

PKK'nın dağdan inmesini biz de istiyoruz

Parti olarak yeni bir açılım hazırlığınız var mı?

Bizi örgütün yan kolu olarak suçlasalar da şöyle bir avantajımız var: Biz PKK'yı en iyi tanıyan partiyiz. PKK'nın çok etkili olduğu bir tabandan oy alıyoruz. İnsanların niye dağa gittiklerini ve nasıl ineceklerini biliyoruz. Neden bu deneyimimizden ya da bu özelliğimizden faydalanılmıyor? Evet örgüt inmeli, silahını bırakmalı. Ama bunun makul, gerçekleşebilir bir projeyle yapılması gerekir. Bu konuda herkes bu yönümüzden faydalanmalı.

Yani köprü olmak istiyorsunuz...

Evet, “PKK'yı nasıl indirebiliriz?” tartışmalarına, toplantılarına biz de dahil edilmeliyiz. Bu konuda bize güvenilmeli. Çünkü biz de PKK'nın inmesini istiyoruz. Çünkü onlar silahla dolaşırken bizler politika yapmakta zorlanıyoruz. Çünkü eylemler devam ettikçe sivil siyasetin şansı yok. Yani güçlenebilmek için PKK'nın silahlarını bırakmasını sağlamalıyız. Şimdi Washington'dan da onaylandığı söylenen proje uygulanmaya başladı. İşte biz bu projenin içinde yer almak istiyoruz. Bu projenin eksikleri, yanlışları varsa düzeltmek istiyoruz; çünkü gerçekleşsin istiyoruz.

Abdullah Öcalan dışlanarak bir çözüm mümkün mü?

Onun sıfır etkisi olduğunu düşünüp bir proje yürütmek ne DTP, ne de devlet açısından mantıklı olur. Devlet de bunu yapmıyor zaten. Konuyu tartışırken onu bir yere koyuyor. Biz de öyle yapıyoruz, çünkü söyledikleri ya da söylemediklerinin parti tabanı üzerinde bir etkisi var. Ondan da öte örgüt üzerinde bir etkisi var. Dolayısıyla İmralı'dan geçen yol, örgüte silah bıraktırmanın en kestirme, en sancısız yoludur. Devlet bunu neden denemiyor, onu neden kullanmıyor? Bunu anlamakta zorlanıyoruz açıkçası. Belki var da bilmiyoruz. Eğer gerçekten Öcalan savaşı yeniden başlatmışsa, o zaman durdurabilir de.



Bu haber 417 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,293 µs