En Sıcak Konular

PKK bölücülüğü ve türban bölücülüğü

23 Kasım 2007 17:39 tsi
PKK bölücülüğüyle başörtü-türban bölücülüğü aynı mantalite. PKK da maneviyatı reddeder, türban bölücüleri de. PKK da müşterek irfanı reddeder, türban bölücüleri de. PKK’da menfi milliyetçilik mevcut, türban bölücülerinde de. PKK da gerilim kavramlar

Ezelden ebede uzanan hakikatleri, fani solukların değiştirmesi kabil mi? ‘Sınırsız’ın yarattığı fıtrat ve kanunları, her daim acz-ı mutlak içindeki ‘sınırlı’ olan beşer inkar etse bile güneş gibi ebediyet pırıldamaya devam etmez mi? ‘Sınırlı’, ‘Sınırsız’ın her tasarrufunu ve hikmetini idrak edebilir mi? ‘Sınırlı’ların dünyası ve üretimleri her daim keşmekeş ve noksanlıklarla malul değil mi?

Tesettür, ‘Müslümanım’ diyen erkek ve kadınlara Allah’ın inkar kabul etmez bir emri. Mezar ötesi hakikatlerin fermanından. Taifetü’n Nisa’ya müteveccih olan başörtüsü de tesettür emrinin bir mütemmim cüz’üdür. Bölünmez bir parça. Yaratanın Kur’an’da mevcut Ahzab 59, Nisa 31 ayet-i kerimeleri bu emrin delilleri. Sünen-i Ebu Davud’da Libas 33 bölümündeki Fahr-i Alem Efendimizin baldızı Hz. Esma’ya hitaben, “Ey Esma! Bir kadın adet görmeye başlayınca el ve yüzünden başka yerini yabancılara göstermesi caiz değildir.” ifadesi de ilahi emrin açık yorumu. Bu hükümleri tevil ve izah için ilahiyatçı olmaya gerek yok. Allah’ın kitabı sadece ilahiyatçılara inmediğine göre. Hele ‘Kıyamet Alimleri’nin revaçta olduğu bir ülkede, İslam orijinalitesini muhafaza etmek büyük dava. Akıllar gözlerde, dimağlar mefluç. Gözleriyle düşünen ve karar veren, zihinleri ceplerinde pigmeler, hakim sınıfların tetikçisi olan medyanın empoze ettiği ‘Kıyamet Alimleri’ne meftun.

Tesettür emrinden bu yana geçen asırlar içinde İslam olan kadın nasıl örtündü? Geçen asırlar bizim için hem emsal ve hem de açıklayıcı bir delil değil mi? İslam asırlarınca yaşanan serencamda, hakikatler silsilesinde kadının hangi bölgelerini, nasıl örteceği fevkalade aşikar. Hal böyleyken şimdilerde yaşanan ve yaşanmış olan türban anaforunun altında neler yatıyor?

 l Başörtüsü olarak tabir edilen baş örtme materyali, İslam’a uygun bir tesettür şekli olduğu halde, seküler ve ideolojik mihraklarca ‘türban’ kavramı tedavüle kondu. Türban ise ‘operasyonel’ amaçlı bir kavram olarak maskeli Kemalistler tarafından ‘siyasi’ bir manayla yoğruldu. Kuşkusuz ‘türban’ kavramı, İslami camiaya yönelik bir operasyondur. Bu kavramın kullanımı ve hayata geçirilmesiyle, seküler mihraklar ilahi emirleri direkt olarak değil endirekt olarak yozlaştırma cihetine gitmişlerdir. Direkt müdahale aziz milletimizden büyük infial görürdü. Ayrıca başörtüsü üzerinden operasyon yapılamazdı yeni bir kavram üretmek ve başörtüsüyle örtüştürmek gerekiyordu.
l İster çarşaf, ister türban ve ister başörtüsü. Hepsi ilahi emrin ifası için uygun olan tesettür materyalleri olup, hiçbirisi ekstrem veya siyasi sayılamaz. Hepsi de evrensel insan hakları şümulündedir. 1980 sonrası üniversitelerdeki her türlü simge yasaklandığı sırada ‘başörtüsü’ de bu yasak kapsamına alınmıştı. O zamanki YÖK başkanı İhsan Doğramacı bir gün ‘Evet başörtüsü yasaktır, ama çağdaş bağlanmış bir türbanla öğrenciler üniversiteye girebilir’ diyerek buhranın adını koydu. ‘Modern’ terimi gibi ‘Çağdaş’ terimi de soysuz bir kavram. Böylesine operasyonel ve güdümlü kavramların kullanımıyla İslamın esaslı emirleri şümulünde kalan başörtüsü de yozlaştırılma ve dışlanma trendine sevkedildi. Buhranın şahıs kaynağından daha önemli aktörü ise içinde bulunulan süreçtir ki, o da 12 Eylül askeri mantalitesidir. Kenan Evren’in o sıralarda halka hitaben yaptığı konuşmalarda(hangi tecessüs ve altyapıyla bilinmez) Bakara suresinin tefsirini yaptığı unutulmamalı.

l Başörtüsüne matuf operasyonlar (türban, sıkmabaş, siyasal simge, kamusal alan kavramları gibi) maskeli Kemalistler tarafından icra edilse de, asli planlama ve destek Batılı istihbarat servislerinden gelmiştir. İslam yelpazesine yönelik kültürel istihbarat operasyonları hala da yoğun bir şekilde devrededir. Kültürel istihbarat operasyonlarında öncelikli hamle orijin dışı ‘kavram anarşisi’ yaratmaktır. Böylece operasyonun ilk ayağında saf zihinler bulandırılır. Kuşku ortamı hakim olduğunda ise tedavüle konulan ‘güdümlü kavram’lara altyapı hazırlanarak orijin dışı formasyon çalışmalarına hız verilir. Dönüştürme safhasına geçilmiştir.

l Doğu irfanı üzerinde yürütülen Batı operasyonlarından olması hasebiyle, başörtüsü-türban buhranında hak minval üzere yaşanan 14 asrı görmezden gelerek ‘modern ve çağdaş’ insiyaklarla ve ‘dini kişiye uyduran’ perspektifleriyle boy atan İslam alimleri(!), başörtüyü yozlaştırma ameliyesinde önemli kilometre taşları. Bunlarsız operasyon mümkün değildir. Irak’ta ABD güçlerine direnmenin caiz olmadığı yönünde fetvalar veren CIA bağlantılı mollalar olduğunu unutmamak gerek.

l Başörtüsü veya Türban siyasal simge olsa bile engellenmemelidir. Siyasal parti rozetlerini ceketlerinin yakalarında taşıyan siyasiler veya STK mensupları en kamusal alanlara bu işaretlerle girmiyorlar mı? İşte size siyasal simgenin daniskası. O zaman bu tespitler silsilesi bizi siyasal partilerin hepsini kapatmaya kadar götürür. Demokrasinin de çıkmaz sokakları yok mu? Bu itibarla başörtülü kardeşlerimiz siyasal simge manasında örtündüklerini söyleseler bile bu tavırlarından mesul tutulamazlar. ‘Siyasal simge’ gibi sonradan mamul fevkalade güdümlü ve izafi kavramlar çözüm kavramları değil buhran kavramlarıdır. Emre Kongar, Güneri Civaoğlu ve Hulki Cevizoğlu’nun sakalları da siyasal simge. Ulusalcılığın simgesi. Kamusal alanlara alınmasınlar.Muvafık mı?

l Başörtülü bayanlar, Hakim ve Savcı karşısında, onların makam odalarında ifade vermiyorlar mı? Cezaevlerinde görüş yapmıyorlar mı? Valilik, Kaymakamlık, nüfus ve belediye dairelerinde işlerini takip etmiyorlar mı? Buralar kamusal alan değil mi? Üstelik üniversitelerden daha hayati önemi haiz kamusal alanlar değil mi?

l Üniversitelerde başörtüsü-türban serbestisi bir yana, evrensel hukuk normları ve tabii insan hakları gereğince başörtülü bayanların inançlarını sarsmayacak mecralarda kamu görevlisi olabilmesi de mümkün olmalıdır. Einstein müslüman olup sarık taksaydı ilminden bir şey kaybetmeyeceği gibi başörtülü veya türbanlı bir kamu görevlisi de fevkalade görev icra edebilecektir.
Başbakan Erdoğan bir ara yurtdışındayken başörtüsünün İslamın emri olup olmadığı yolunda “bu konuda ulema karar vermeli” dediğinde ‘aydın geçinen karanlıklar’ kıyameti koparmışlardı. Hulki Cevizoğlu da eline sözlüğü açıp programında ‘ulema’ kelimesinin manasını okuyordu karşısındaki muhatabına. ‘Sarıklı din alimi’ demekmiş(!) İrfansızlık diz boyu. Alim-Ulema, Emir-Ümera, Cahil-Cühela… Tekiller ve çoğullar hepsi bu. Varsayalım ki bir de sarıklı olsun. Başındaki sarık alimin ilmini kapatır mı? Yoksa ‘prangalı dimağlar’, sözlüklerden almak istediği manayı kemikleştirmiş mi? Peki başörtüsünün Allah’ın emri olup olmadığına İslam uleması değil de Genelkurmay mı karar vermeli, yoksa TÜSİAD mı veya mühendisler odası mı? İslam karar vermesin de kim verirse versin sapkınlığı.

Orijin içi İslam uleması bu hususlara karar vermezse veya hüküm vermeleri engellenirse, hiçbir İslami materyal taşımayan pigmelerin “bana göre türban şöyle, başörtüsü böyle olmalı” gibi hezeyanları ile karşılaşırız. İlhan Selçuk da şeyhülislamlığa soyunur ve türbanlıları cehennemlik ilan eder. Bakara suresinin tefsirini yapan Kenan Evren fenomeni. Papa perspektifiyle İslam’a yaklaşan zavallı. Yazdığı yazıdaki amacı, türbandan da öte İslamı tahkir ve tezyif. Mezara kadar görebilen ve başkaca tasavvuru olmayan bahtsızlar.
PKK bölücülüğüyle başörtü-türban bölücülüğü aynı mantalite. PKK da maneviyatı reddeder, türban bölücüleri de. PKK da müşterek irfanı reddeder, türban bölücüleri de. PKK’da menfi milliyetçilik mevcut, türban bölücülerinde de. PKK da gerilim kavramlarını kullanıyor, türban bölücüleri de. İkisinde de ‘gerilim havarileri’ hakim. Gerilim havarileri, ortaya çıkardıkları yeni zemin için artık sevinebilirler. Ülke bölünmenin eşiğinde.

  
Gültekin Avcı / Gerçek Hayat Dergisi



Bu haber 486 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,866 µs