En Sıcak Konular

PKK’yı aldıysak ne verdik?

22 Kasım 2007 14:18 tsi
PKK’yı aldıysak ne verdik? Ortadoğu ve Batı’nın, Irak’la ilgili tüm ülkeleri Türkiye’nin yanında konuşlanıyor. Terörist PKK’nın sonunu kısa sürede göreceğimize ilişkin hava hakim oluyor. Ankara, bölgedeki sorunlarda başat aktöre dönüşüyor. Herkes bizim kapım

İçeride alınan/alınacak terör önleyici planlar, sınır ötesi tartışmaları veya DTP üzerinden giden polemikler tamam ama, haritaya daha yukarıdan baktığımızda sanki bir gariplik var!

Gariplik ne zaman başladı tartışılabilir ama Dağlıca olayını takiben Ankara’nın tavrının keskinleşmeye başlaması çıkış noktası sayılabilir. Bundan önce de bazı emarelerin olduğuna ilişkin fikirleri saklı tutarak, denilebilir ki, Türkiye’nin pozisyonuna Batı’nın bakışında bir değişiklik oldu!

Başbakan önce İngiltere’ye gitti ve Londra’da bir “stratejik ortaklık/uzlaşma” anlaşması imzaladı. Aynı anda İsrail Başbakanı ile görüştü. Bu sırada “sesinin hiç duyulmaması” ile eleştirilen Dışişleri Bakanı Babacan Arap-Ortadoğu ülkelerini turluyordu.

Daha önce Suriye Devlet Başkanı Esad Türkiye'ye geldi ve o sıralarda yine popüler konu olan sınır ötesi operasyon ile ilgili olarak “tam destek” verdi. Gerçi sonradan Esad’a atfedilen açıklamaların Şam’dan yalanlandığı bilgisi dolaştıysa da, gerçekte daha da ileri gidildiği, İran’la Suriye’nin Türkiye’ye “beraber” operasyon önerdikleri kesin biçimde ortaya çıktı.

Tabii bu kadar “açık” ve sonuçları çok tartışmalı olabilecek bir teklifin önerilmesinin nedeni de irdelenmeli ama asıl konuya devam edelim. AB ülkeleri nezninde de Ankara’nın girişimleri sürdü bu zaman diliminde. Bunların etkili olduğu da görülebiliyor.

Zira AB uzun zamandır PKK’yı terörist olarak zaten kabul ediyor ama bu konuda bir şey yapmadıkları da aynı ölçüde sarih. Ama değişiklik daha ziyade DTP’ye ilişkin söylemlerinde.

AB ülkelerinin DTP’yi PKK konusunda birden çok kez ikaz ettiği, hatta kapatılma davasına bile-“bile” çünkü bugüne değin benzer davalara hep mesafeli davrandılar-yine “az ses” çıkarmaları önemli.

Ve nihayet Washington görüşmesi. Bu en önemli görüşme ama üzerinde konuşalacak çok şey yok. Sebebi, “bilinenlerin” çoğunun zaten kamuoyuna yansıdığı, yansımayanlar var ise (!) bunların da şu ana kadar sızmadığı.

ABD dönüşünde ise İsrail ve Filistin liderlerinin, Türkiye’nin eline ellerini teslim etmiş olması, takiben ABD-Annapolis görüşmelerine davet gelmesi gerçekten ilginç. Davet önemli değil ama bu kangren olmuş uzlaşmazlıkta Ankara’nın ana aktör olarak dünyaya sunulması dikkate değer.

Ve tabi Suudi Arabistan Kralı’nın ziyareti. Suudi-Türkiye ilişkileri kötü değildir ve her iki ülkenin stratejik kartları yüzünden hem Riyad hem Ankara iyi geçinmeyi tercih eder. Ancak arada büyük bir aşk olduğu da söylenemez. Bu yüzden Kral’ın ziyareti de manidar.

Bu görüşmelerin ve atladığımız diğerlerinin ortak noktası ne? Rahatlıkla söylenebilir ki, vesileler farklı olsa da tüm bu temasların odağı, Kuzey Irak, İran ve terör örgütü.

Peki gelinen nokta ne? Anlaşılıyor ki, bu aktörlerin hepsi özellikle PKK’ya karşı Ankara’nın yanında konumlanıyorlar. Bu muhtemelen-kuru diplomasi sözleri yanında-ilk kez oluyor.

Dahası Hem Kuzey Irak’taki Kürt yöneticilerinin hem de PKK’nın konumlanışında da farklılıklar var. Barzani ve peşmergeleri “yelkenleri indirmiş” durumda. Sınır ötesi operasyona da ses çıkarmayacakları belli. Terör örgütünün de sıkıştığı görülüyor.

Kısaca, “işin rengi”nin değiştiğine ilişkin ipuçları çok. Türkiye bu türden sesleri çok duymuş olduğundan muhtemelen kontrollü hareket edecek ama yine de eskisine göre bir değişiklik olduğu aşikar.

Bu noktada, iyibilgi’de haber olarak da sunulan New York Times’ın haritasını anımsamakta fayda var. Özellikle bir sınır ötesi operasyonda Türkiye’nin hangi sınıra kadar gelmesinin yararlı olacağını gösteren çizgilere.

Sonuç olarak ortadaki durum kalın katları ile iki maddeye indirilebilir. 1) Konuyla ilgili aktörlerin tamamı Türkiye yanında konuşlanıyor. 2) Terör örgütünün sonunun geldiğine ilişkin bir hava hakim oluyor.

Elbette Türkiye’nin diplomatik başarısının bu yeni kompozisyondaki başarısını görmemek olmaz. Fakat şu soruyu da muhakkak sormak lazım. "Neden böyle oluyor?"

Kimilerine göre bu soru fazla şüpheci bulunabilir. Yine de terörist PKK'nın ve bölgenin tarihi, bu tür “oynama”lara karşı uyanıklık gerektirdiğini Ankara’ya birden çok kez göstermiş durumda.

Yani kimseye topyekün güvenmek gibi bir teslimiyet olamaz. “Herkes” temiz kalplilikle Türkiye’ye destek veriyorsa mesele yok. Ama değilse, daha incelikli ve büyük bir plan üzerine kurgu yapılıyorsa, o halde şu soruyu sormak farz oluyor; “Bu işin sonu nereye varacak?”



Bu haber 1,632 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,798 µs