En Sıcak Konular

İlhan Selçuk'un tıksırıklı fetvâsı

21 Kasım 2007 12:54 tsi
Gençliğimde; gençler arasında iki yazarın itibarı oldukça yüksekti: Birisi Çetin Altan, diğeri İlhan Selçuk. Bugün yine yazmaya devam ediyorlar. Uzun ömürler dilerim. Ancak; İlhan Selçuk'un vardığı nokta içime hüzün veriyor.

Hüseyin Hatemi / Yenişafak

Gençliğimde; gençler arasında iki yazarın itibarı oldukça yüksekti: Birisi Çetin Altan, diğeri İlhan Selçuk. Bugün yine yazmaya devam ediyorlar. Uzun ömürler dilerim. Ancak; İlhan Selçuk'un vardığı nokta içime hüzün veriyor. Gençliğinde yazdığı bir yazıda Yüce Sevgili'ye saygısızlık gördüğüm için -o dönemde ıldırık-ileti, fax, vs. yoktu- kendisine Beyazıt Üniversite postahanesinden zehir-zemberek bir nâme pullamış ve yollamıştım. Yıllar sonra aynı yazıyı tekrar yayımladı ve bu saygısızca ifadeyi çıkarmış olduğunu gördüm, sevindim. Ziver Bey köşkü mü idi, Erenköyü köşkü mü idi? O zamanlar Fakirhane'ye yakın bir mahalde işkence görmesine de üzüldüm. “Zebun” tali' döneminde, 12 Mart 1971'den sonra, hiç hoşlanmadığım “zebûnküşlük” eğilimimiz dolayısıyla ağır bir tecavüze maruz kalınca da kendisini savunmaya çalıştım. Bu hareketim, benim de kîne muhatap olmam sonucunu doğurdu, 1402 sayılı kanun uygulamasıyla Mekteb-i Hukuk'dan tard-u teb'îd edildiğim günlerde aynı Zat bu Fakıyr'e de bahr-ü berr'den savlet edüp nice nâ-münasib sözlerle: “Fakıyr'in tutuklanmasını ve ezâ ve cefa edilerek mülk-ü millete muzırr teşebbüsatım hakkında istihbarat teminini” taleb etti. Elhamdulillah bu mümkün olmadı. O yılın başlarındaydı diye hatırlıyorum, 1987 yılı ocak ayıydı yanılmıyorsam, Harbiye'de bir salonda insan hakları konusunda bir toplu söyleşiye çağrılmış idim. Konuşmacılardan biri Merhum Bahri Savcı idi. Basmakalıp sözlerle İslam'a dokunduğunu görünce ben de insan haklarının sağlam temelinin Kur'an-ı Kerim'de olduğunu ifşa ve i'lân ettim. İlhan Selçuk'u o toplantıda görememiş idim. Muhtemelen, Merhum Ahmed Haşim'in tasvir ettiği “güneşi sükût ve gamla yiyen” zulmet kuşlarından birisi o salonda da tünemiş olacak ki; bir iki gün sonra, bu kuşdan söylediklerimin haberini alan İlhan Selçuk “doğrusu hayret ediyorum, insan hakları Kur'an'ın neresinde var?” deyû, isim vermeksizin, Fakıyr'e itiraz eyledikte, bu Fakıyr dahî, o sıralarda heyecanlı ve ümîdli gençlerin çok okudukları, 1986-1987 arasında bir altı aylık dönemde uyanış ümîdine tercüman olan Zaman'da, bir fıkra nakletmiş idim: Eski zamanda, imamlarının vefat etmesi dolayısıyla açılan kadroya imam arayan bir köyün “ihtiyar (seçim ve karar) heyeti” mensupları, iki kişi başvurduğu için, bir yarışma sınavı yapmak zorunda kalmışlar. Hiçbiri de okuma yazma bilmezmiş. Buna rağmen, “bir öküz yazın da görelim!” demişler. Başvuranlardan birisi de kulaktan dolma âlim imiş ve elifi görse mertek sanırmış. Öküz yazması gerekince, hiyeroglif yazısıyla, elinden geldiği kadar, boynuzlu-kulaklı bir öküz çiziktirmiş. Diğeri de kamış kalemle, okunaklı ve harekeli bir “öküz” yazmış. İmtihan evrakını ciddiyetle tedkik eden jüri “hemşehrim, senin yazından hiçbir şey anlaşılmıyor ki, böyle öküz olur mu?” diyerek elifi görse mertek sanan adayı yeğlemişler. Diğerine “hem okudum hemi de yazdım/yalan dünya, senden bezdim” türküsünü çağırarak herhalde “onuncu köy”ü aramak düşmüş. -İşte Fakıyr dahî bu kıssayı nakl eyledikten sonra şu hisseyi çıkarmış idim: -Kur'an baştan başa insan hakları ve Hukuk Devleti öğretisinin kaynağı iken, “insan hakları Kur'an'ın neresinde var?” demek, insanın bu kıssadaki köylüler konumunda olduğunu göstermez mi? Bundan sonra, yine “pencere”den bir cevap gelmedi! Bir ara, eski İlhan Selçuk'un “insan hakları bir gün gelir herkese lâzım olur” demesi de beni kendi hesabına sevindirdi. Eyvâh ve heyhat ki, 28 Şubat 1997'den sonra ve özellikle bu yıl yaşadığımız -evden yurttan dışarı- “ıldırık gözdağı” (e-muhtıra) döneminde, İlhan Selçuk'un, kendisini Bilâl oğlan zannederek, pencereden zaman zaman kuru sıkı piştov patlatıp hiç kimseyi de haklayamadığını, yahut pencerenin açık kalmasından dolayı “nevâzil”-i fikrî ve dimağî'ye mübtelâ olup çoğunlukla da pencereden sadece aksırık-tıksırık-öksürük sesleri geldiğini müşahade eylemek, bu hazîn sona tanıklık etmek de kaderde varmış!

Geçenlerde yazdığı bir yazı çelişkilerle dolu! Bir yandan, Kur'an karşısındaki saplantısını, önyargısını, bedbahtlığını bertaraf etmek için hiçbir şey yapmadığını, Kur'an-ı Kerim'de insan haklarına ilişkin hiçbir şey olmadığı hezeyanını tekrarlayarak ortaya koyarken, bir yandan da bu perhizden, kendi kurduğu bir yenmez-yutulmaz lâhana turşusuna geçerek, başörtülü hanımları “cehennemlik” ilân ediyor. “Hüzün”de de bir asâlet vardır. Bu yazı, eyvah ki hazîn bile değil de mîde bulandırıcı!

Zebunküşlükten hiç hoşlanmadığımı söyledim. Bu gibi yol şaşmalar bana acı verir. Rahman ve Rahîm Allah; hepimizi korusun! İlhan Selçuk'a: in dergeh-i mâ dergeh-i novmîdî nîst/Sed bâr eger tevbe şikestî, bâzâ! diyelim ey Azîzan! (Bizim bu dergâhımız ümidsizlik dergahı değildir/Yüz kerre de tövbeni bozdunsa, yine tövbe et, yine bize gel!)

İlhan Selçuk'a tıksırıklı fetvâsının delâlet ettiği dimağî nezleden dolayı “geçmiş olsun!” dileklerimi iletirim. Türbanlılar cehennemlik olunca, uryân gezmekten âr etmeyenler de -mefhûm-i muhalif deliliyle- cennet-i A'lâyı mı hakkedecekler? Bu nice fetvâdır gözüm? Fesûbhanallah! Neûzubillâh! Tövbe estağfirullah!

 



Bu haber 644 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,890 µs