Kıvanç maskeyi düşürüyor: Özkök'ün Gobbels Taktiği'

16 Kasım 2007 10:55 tsi
Hürriyet gazetesi yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök, Goebbels'ten beri çok iyi bilinen bir tür 'savaş' taktiğini nasıl uyguluyor, nasıl her seferinde başarılı oluyor. Taha Kıvanç, "maskeyi indiriyorum" dedi ve Gobbels Taktiği'ni yazdı.

Taha Kıvanç/Yenişafak

Maskeyi indiriyorum

Yazılarımın son zamanlarda 'yapboz'a döndüğünün ben de farkındayım; farkındayım, çünkü bunu bilerek yapıyorum. Kendilerinden söz ettiğim yazarların adlarını vermiyorum, çoğu kez gazetelerinin adlarını da kendime saklıyorum. Bulmaca çözmekten hoşlanan meraklı okur kitlemi bu yolla sınadığım sanılmasın; böyle davranmamın sebebi tek kişi: Ertuğrul Özkök...

Kulis'te adını gizlemeden yazdığım neredeyse bir Ertuğrul Özkök kaldı; Hürriyet kaptanını 'prototip' olarak gördüğüm için adıyla sanıyla anıyorum. 'Ad gizleme' uygulamamın sebebi olan kişinin adını açıkça kullanmamda bir bel altından vurma niyeti de sezmeyin lütfen; ben bel altından vurmaya tepki olarak bunu yapıyorum...

Kaptanın dünkü 'Piranaların hüsran günü' başlıklı yazısına bu gözle bakalım isterseniz: “Dün dinci gazetelerden birinin medya sayfasında, yine benim koskocaman bir fotoğrafım vardı. / Yanına da bir gün önceki yazımı koymuşlar. / Hani, şu Dağlıca'da ne olup bittiğinin araştırılmasını isteyen yazımı. / Dinci gazete, bu yazım üzerine yine evlere şenlik bir 'komplo teorisi' uydurmuş. / Güya ben bu yazıyla askerlere gözdağı vermek istiyormuşum. / Bir gazetecinin askerlere gözdağı vermek istemesinin ne anlama geldiğini bilmiyorum. / Ama uydur gitsin.”

Hangi gazeteymiş acaba 'dinci' deyip geçtiği? Resmini basan sütunun bir sahibi yok mu? Neden gazetenin adını ve yazarının kimliğini açık etmeden karşı-saldırı düzenlemeyi tercih etmiş Ertuğrul Özkök?

Ben bilmesem de kendisiyle ilgili yazının çıktığı gazeteyi biliyor Hürriyet yönetmeni; varsa bir yazarı, onun kimliğinden de haberdar; 'dinci' diye küçümsediği gazetelerin hepsini aynı kefeye koyup mahkûm ettirmek için bunu yapıyor... Ve bunu hep yapıyor Ertuğrul Özkök...

Her yazar her gazete hata yapabilir; ancak bir yazarın hatasını gazetesine teşmil etmek, hatta orada kalmayıp aralarında ciddi farklılıklar bulunan medya organlarını sanki hepsi 'bir hallı/tırhallı' imiş muamelesine tâbi tutup o hata yüzünden yerin dibine batırmak... Bu, işte Goebbels'ten beri çok iyi bilinen bir tür 'savaş' taktiğidir. Yazılarını geriye doğru arşivden bir tarasam, hemen her önemli noktada, aynı çuvala koyup mahkûm etme taktiğinin çok sayıda örneğini çıkartabilirim.

Birden fazla gazete okuyanlar, haber ve yorum gıdasını farklı mecralardan edinenler mutlaka vardır, ama kaç kişidir bunlar? Hele Hürriyet okurları içerisinde herhalde küçücük bir azınlıktır farklı eğilimden bir gazeteye “Ne demiş?” merakıyla göz atanlar... Ertuğrul Özkök de bu duruma güveniyor işte; büyük çeşitlilik gösteren gazeteler ve yazarları tek kimlik altında ('dinci') birleştirdiği zaman, okuru, Özkök'ün 'dinci' dediği kimliğe kafasında kimi oturtuyorsa, sözgelimi dünkü yazısına konu teşkil eden 'cinayeti' o gazete veya yazarın işlediğini düşünüyor.

Düşünmeyen varsa bravo; ancak Hürriyet yazarı okurunun öyle düşünmesini sağlamak için böyle davranıyor...

Diyelim, bir 'vahim hata' benden zuhur etti; neden adımla/sanımla beni suçlamıyor da, binlerce insanın ekmeğini kazandığı 10'a yakın gazete ve televizyon kanalını töhmet altında bırakıyor? Ya da bunun tersi: 9999 kişinin bir konuda 'aynı' ve 'hatalı' düşündüğünü varsaysak bile, onlar gibi düşünmeyen bir tek kişi hatırına genellemeden kaçınmamız gerekmez mi, namuslu bir aydın isek?

İşin garip tarafı şu: Ertuğrul Özkök 'Piranha' yazısını, Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt'ın bir grup gazeteciyle yaptığı özel görüşme sırasında aktardığı 'Tümg. Yılmaz' anekdotu muhatabının Vatan gazetesi olduğunun açıklandığı gün kaleme aldı. Konu da o olay zaten. “Kendini dindar sayan iftiracılara şamar” imiş Vatan'ın açıklaması; çünkü olay öğrenildiğinden beri o tipler Hürriyet'i, Ertuğrul Özkök'ü ve patronu Aydın Doğan'ı hedef alıyormuş...

Şöyle diyor: “O komplo teorisinin üzerinden bir tane Aydın Doğan'a çak, bir tane de Ertuğrul Özkök'e... / Zaten internet piranaları da ağzı açık, taze insan eti bekliyor. / Anında, 'Bilmem kim, Aydın Doğan için ne dedi?' / 'Bilmem ne yazarı, Ertuğrul Özkök'e nasıl geçirdi?' / Az sonra...”

Umarım Aydın Bey bu zokayı yutmaz. Çünkü “Kendini Tümg. Yılmaz diye tanıtan kişi Hürriyet muhabiri” dedikodusunu ilk çıkaranlar da, o dedikoduya ilk prim verenler de büyük ihtimalle maaşlarını Aydın Doğan'dan alan kişiler... “Hürriyet'te çalışıyor” iddiasına başka gazeteler de sahip çıktı çıkmasına, ama onların çıkış sebebi de, bugün hâlâ aynı kanaati sürdürmeleri de grup gazetelerinin çelişkili ve kuşku uyandıran tavrı yüzünden...

Bunların yaptığını “Aynı yalanı defalarca tekrarlarsan herkes gerçek sanmaya başlar” sözünün sahibi de yapardı.

Bu haber 574 defa okundu.