"Patrona küfreden yazıyı yayınlatmam!" | " /> "Patrona küfreden yazıyı yayınlatmam!" | "/>

En Sıcak Konular

Turgut: "Patrona küfreden yazıyı yayınlatmam!"

15 Kasım 2007 15:17 tsi
Turgut: Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, MediaCat dergisinde medya, siyaset ve sosyal yaşantısıyla ilgili soruları dobra dobra cevaplandırdı. Turgut hayatın gerçeklerini ortaya koyarak, oto-sansüre de değindi...

Medicat'e bir röportaj veren Serdar TurgutSon günlerde iyice alevlenen tekel tartışması, gazeteci-patron ilişkisinin ince çizgisi, gündemi meşgul eden mahalle baskısı, Malezya olur muyuz olmaz mıyız?' sorularına çok açık cevaplar verdi. Turgut, bazı kesimlerin kaygılarına yönelik olarak "Bugün giydirmeye çalıştıkları kadınlar beş yıl sonra mini etekleriyle ortalıkta dolaşacaklar, kimse korkmasın" diyor.

Medyada sular durulmuyor. Bir taraftan grupların birbiriyle savaşları diğer taraftan grup patronlarının kendi çalışanlarıyla gerilip kopan ilişkileri 'gazeteci olmanın ve doğruları yazmanın bedeli ve sorumluluğuyla' ilgili düşündürüyor çoğu basın mensubunu.

Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut, çoğu meslektaşının aksine ilkelerinden taviz vermemek veya 'patronu dinlememek' konusunda daha gerçekçi bir yaklaşım sergiliyor.

Söz AKP hükümetine geldiğinde ise yaratılan gündemin gerçekleri kesinlikle yansıtmadığını ve aslında korkulacak hiçbir şey olmadığını söylüyor.

> Sizce Türkiye medyasında yakın bir tekelleşme tehlikesi var mı?
> Var tabii ki. Tekel zaten var. Ama artacağını düşünüyorum. Şu an tekel durumunda olan grup Sabah ve ATV'yi de almak istiyor. Öyle olursa felaket olur.

> Bizi ne bekler o zaman?
> Türkiye'de şu durum çok tehlikeli: Bir, Doğan Grubu var. Bağımsız yayın grubu olarak ise bir tek Çukurova Grubu kaldı. Onun dışında da küçük gazeteler var ve onların yaşama şansı zaten yok. Biz bile zor yaşıyoruz. Çünkü tekel, yayınlardaki fazlalık değil reklam pastasından alınan büyük payla gerçekleşiyor. Doğan Grubu gücünden ve hak ettiğinden çok daha yüksek oranda reklam alıyor. Bu haksızlık. Bunun düzelmesi lazım.

> Bu böyle devam ederse neyi daha çok kaybederiz?
> Bu demokrasi için tehlike tabii ki. Düşüncenin patron ve adamları tarafından yönlendirilmesi kötü bir şey.

> Emin Çölaşan'ın Hürriyet' ten ayrılması konusunda ne düşünüyorsunuz?
> Emin Çölaşan sadece patronuyla değil, Türkiye halkının da bir bölümünü karşısına alarak bir kavga yaptı. Halkın diğer kısmını da kendi arkasına aldı. O zaman bazı şeyleri göze alacaktır.

Köse yazarları belli bir gruptan diğerine transfer olduktan sonra birden bire eski gruplarına karşı atağa geçip yanlar yazmaya başlıyorlar. Çalışırken yapmıyorlar bunu. Bu dürüst bir yaklaşım mı? Benim bugün bir köşe yazısı yazıp, Karamehmet'e hakaret dolu sözler sarf etmem mümkün mil? Böyle bir şey düşünülemez.

> Fakat bu halkı kandırmak olmuyor mu biraz?
> Halk ilk önce kendi çalıştığı işyerinde kendi patronunu eleştirsin, sonra gelip bize ders versin. Bakalım hayat nasıl gidiyor? Burada neden sürekli gazeteciler eleştiriliyor anlamıyorum. Gazetecinin de kendine ait bir hayatı, ailesi, çocuğu, geleceğe dair korkuları var.

'Köşe yazarları patrona küfür eden yazılar yazdıysa yayımlatmam onları. Hayat böyle arkadaş, ne yapayım yani? Bu Hürriyette de böyledir. Zamanında ben de yazdım, yayımlanmadı'

> Büyük bir kitleye hitap etmek böyle bir sorumluluğu beraberinde getirmiyor mu?
> Yazıda bunu açıkça söylüyorsam veya diyorsam ki 'Benden yazılarımda şunları beklemeyin veya ben şu kısıtlar altında yazarım', o zaman bu dürüstlük olmuyor mu? Bazıları kalkıp kahramanlığa soyunuyor. 'Ben patron dinlemem, ben ilkelerimden taviz vermem' diyenler yalan söylüyor. Yapılan bir yanlış varsa bu yanlış yayında düzeltilmez. Telefon var. Açar söylersin.

> Akşam Gazetesi kendine ortak aldıktan sonra transfer etmeyi düşündüğünüz bir köşe yazan var mı?

> Fehmi Koru'yu. Batı'yı çok iyi tanımış, kendi hayatında AKP'ye yakın olan insanları seviyorum şu anda. Onların önemli olduklarını düşünüyorum. Amerika'yı, Orta Doğu'yu tanıyor, dini ve modern yaşamı biliyor, okuyor, çiziyor...

> Peki, yeni yönetim bu karara ters düşer ve istemezse?
> Parasını vermezler zaten o zaman. Ama tahmin etmiyorum böyle bir şey olacağını. Bu tür kararlara genelde hükümetten gelir 'Baskı yapma' diye. Türkiye'de şu anki iktidarda da, bundan öncekinde de, 30 yıl öncekinde de oldu bu.

> Bu kadar büyük bir çoğunlukla başa gelmiş bir hükümet nasıl oluyorsa anayasayı değiştirecek kapasitede görülmüyor insanlar tarafından. Sizce anayasanın değişim süreci nasıl olmalı?
> İnsanlar hep soruyor 'Herkesin fikrini almayacak mısınız?' diye. Bu nasıl olabilir, anlamıyorum. Sen bir şey söyleyeceksin, ben başka, o başka... Böyle mi yazacağız anayasayı? Anayasayı bir bilim adamı yazar. Bakarız, beğenirsek alırız, uygularız.

> Yani sizce anayasa toplum üzerinde çok da fazla etkisi olmayan soyut bir metin mi?
> Siz anayasayı hiç okudunuz mu? Veya umursayarak yaşadınız mı? Ben okumadım hiç mesela. Yarın 'Türkiye İslam Cumhuriyeti olmuştur' deseler, olacak mıyız yani? Türkiye burası. Bizim gibi insanlar yaşıyor burada. Bir günde değişmez Türkiye. Yok Malezya olur muymuş, olmaz mıymış? Saçma sapan tartışmalar bunlar.

> Eşiniz Rana Hanım ne diyor bu konuda bir kadın olarak? Böyle bir baskı hissediyor mu?
> Rana'ya baskı yapmak mümkün değildir ki! Hiçbir rejim böyle bir şey yapamaz. Onda hiç yok öyle korkular.

> Bir yazınızda 'Kadınların nasıl görünmesi gerektiğine erkekler karar verir, erkekler nasıl istiyorsa öyle giyinirler' demiştiniz. Şu an bu kadar yüksek bir oy çoğunluğuyla başa geldiklerine göre erkekler bizi böyle görmek istiyorlar demek mi oluyor?
> Evet tabii. Biz de seksi kadın görmek istiyoruz, onun için böyle sayfalar yapıyoruz. Şimdi bizimki mi doğru, on­larınki mi belli değil. Kapanma konu­suna gelince... Aşırıya kaçanlar yalan söylüyor. Bu yalan bir süre sonra Tut­mayacak. Bir insan hangi konuda çok fazla ısrar ediyorsa mutlaka tam zıttını içinde barındırıyordun İran'da da eş­cinselleri öldürmeye çalışıyorlar. Öl­dürmeye çalışanlar büyük bir ihtimal­le kendileri de eşcinseldir. Bir de şu var; sokaktaki insan bizim basında yazdığımız kuşkularla yaşamıyor. Gündelik hayatta böyle bir şey yok. Orucunu turan tutuyor, tutmayan tut­muyor.

> Eşiniz yazılarınızda çok başka bir karakter. Her şey yazdığınız gibi mi peki gerçekten?
> Abartılı. Ben bir mizah yazarıyım. Mi­zah yakıyorsanız abartmak zorundası­nız. Seks yaşantım o kadar kötü değil yani. 

> Özel hayatın köşelere çok fazla detayıyla taşınmasına nasıl bakıyorsunuz peki? Ayşe Arman da sizin gibi bu konuda oldukça açık?
> Ayşe Arman'ı çok başarılı bir gazeteci olarak görüyorum. Cinsellikle çok alakalı değil aslında, o bir sunum me­selesi. O bunu yaptı, başarılı oldu. Ama ben özel hayatımı hiç yazmıyo­rum. Hiçbir zaman da yazmadım. Rana'yla cinsel hayatımız üzerine bir tane bile yazımı bulamazsınız. O havayı yaratıyorum sadece. Mizah bu değil mi zaten? Herkesin o varsayımı çıkarmasını sağlıyorum. Ustalık da burada.

> Evde gerçekten yazdığınız gibi Rana Hamının biraz ezdiği ve alay ettiği bir kişilik misiniz?
> Biraz öyleyim, evet.

> İsteyerek mi?
> Hayır, isteyerek değil. Hayatla ilgili yaşadığımız sürecin sonunda böyle ol­mak zorunda kaldı.

> Nasıl bir aile babasısınız?
> Her insan gibiyim işte. Uğraşıyorum iyi bir baba ve eş olmak için.

> Yazdığınız kadar mı yani her şey?
> Çok mistik bir şey yok yani. Neden farklı olayım? Bu kadarım işte.

'Maaş verecek insan değişti diye işimi bırakmak hiç mantıklı değil'

> Serdar Çaloğlu yıl sonuna doğru Akşam'a bir ortak bulunacağını söylemişti. Gelen yeni patronların altında çalışmak istemediği için istifa eden gazeteciler oldu daha Önce. Sizce patron-gazeteci ilişkisi nasıl olmalıdır?
> Patron ve gazeteci, yolları çok çakışan insanlar değildir. 'Bana maaş verecek insan değişti' diye, adam kendini ortada bile göstermezken 'Ben ayrılayım' demek hiç mantıklı değil bence. Benim için patronun kim olacağı çok önemli değildir. Ben her patronun altında ne biliyorsam onu yapmaya çalışırım. Güçlü bir mali kaynak olursa, tabii o zaman daha rahat iş yaparsınız. Editoryal anlamda bir hazırlık yapmıyoruz yani.

> Ne olursa ayrılırsınız? Size genel yayın yönetmenliğini bıraktıracak kriter nedir?
> Ben hem bu konumda hem de öncesinde, Türkiye'de öyle çok kötü şeyden geçtim ki daha kötü bir şey olacağını düşünmüyorum. Kendi kendime bırakmam yani. Atarsa, adam atar. Ne yapayım?

> Vazgeçmeyeceğiniz şey nedir? Hangi değerde diretirsiniz?
> Şimdi güzel güzel laflar söyleyebilirim size, 'ilkelerim, prensiplerim' diye. Ama demeyeceğim bunu. Her işte olduğu gibi bu işte de bir ücretli çalışan, bir de maaş veren var. Bu tür ilişkilerde maaşı alan insan, verenle çok kavga edemez. Bu gerçekçi değildir. Bir fabrikada çalışıyor olsam her gün patronla kavga edebilir miyim ben? Edemem.

> Yani size göre her şey esnetilebilir. Öyle mi?
> Hayır. Tabii ki bir takım ilkeler var. Biz şimdi de patronun her istediğini yapmıyoruz. Her zaman fikrini de sormuyoruz. Bazen isteklerine karşı da geliyoruz. Mesela köşe yazarlarının ne yazacağına veya yazamayacağına ben karar veririm, patron değil. Ama köşe yazarlarından beş tanesi patrona küfür eden yazılar yazdıysa yayınlatmam onları. Bunu da açıkça söyleyeyim size. Hayat böyle arkadaş, ne yapayım yani? Bu Hürriyette de böyledir. Ben orada köşe yazarken birkaç kere patronu yerden yere vuran yazı yazdım. Yayımlanmadı.

'Bugünkü hükümet Turgut Özal kadar dindar değil'
> Mahalle baskısı var mı sizce şu an?
> Böyle bir şey yok. Ramazan ayındayız. Ben ailemle buluşup, içki içmeye gittim Çengelköy'de deniz kenarında bir balık restoranına. Saat tam 7.15 iftar saati. Girdim, garsonlar yemek yiyor. "Siz rahatsız olmayın, orucunuzu açın, sonra yaparsınız servis" dedim. Bir tanesi geldi: "Abi, ben niyetli değilim. Sana bir kadeh içkini vereyim" dedi. Verdi içkimi. Döndü, yemeye devam etti. Ben "Allah kabul etsin" dedim, onlar "Afiyet olsun" dedi. Bu kadar işte.

Türkiye budur. Osmanlı kocaman bir imparatorluktu ve her türlü insanı bir arada yaşatmayı başardı. Barbarı, Musevisi, Müslümanı, Hıristiyanı... Bizim genlerimizde var bu, O yüzden korkacak bir şey yok. Bunu kimse bozmaya çalışmasın.

> Türkiye'nin iyiye gittiğinden nasıl bu kadar emin olabiliyorsunuz?
> AKP hükümetinde ekonomi iyiye gidiyor. Şirketler iyi paralar kazanıyor. Büyük şirketler gelip kontratlar yapıyor. Kişi başına düşen gelir artıyor. Para kazanmaya başlayan insan dini de imanı da unutur. Bunu en iyi keşfetmiş insan Turgut Özal'dı. Bugünkü hükümet Turgut Özal kadar dindar değildir. Herkes zaman geçince unuttu bunları. Bugün giydirmeye çalıştıkları kadınlar beş yıl mini etekleriyle ortalıkta dolaşacaklar. Para kazanmış olacaklar. Avrupalara gidecekler. Hepinizden açık giyinecekler. Ben böyle olacağına eminim. Türkiye hiç İran gibi kapanabilir mi? Bütün o bölge, İran ve diğerleri Türk televizyonu seyretmeye çalışıyor. Niye? Eğleniyor çünkü.

> Naylon bir gündem mi yaratılmaya çalışılıyor yani?
> Çok büyük siyasi bir kavga var. O yüzden böyle bir gündem yaratılıyor, işte tekelleşme de bu yüzden kötü. Oradaki hakim zihniyet tüm gazetelerin yayınlarına yayıldığı zaman orası Türkiye demek oluyor. Beş tane gazete yapıyorsa bunu, kendi gazetemizde yapmamaya çalışıyoruz biz; ben, Oray Eğin, Engin Ardıç gibi yazarlar ağırlıklı olarak. Çünkü biz akıllı olduğumuzu düşünüyoruz ve tersine dünyayı yazıyoruz. Ama yetmiyoruz tabii ki. İnşallah yabancı ortak gelirse, büyürsek, o zaman biz de belirleriz bazı şeyleri.



Bu haber 354 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,518 µs