En Sıcak Konular

Bakan Şahin sözlerinin ardında!

12 Kasım 2007 13:07 tsi
PKK tarafından kaçırılan 8 askerin serbest bırakılmasının ardından 'fazla sevinemedim' açıklamasını yapan Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin Akşam Gazetesi'nden Nagehan Alçı'ya konuştu.

Sözlerinin arkasında duran Bakan Şahin, "Ben askerlerimizin şehit olmalarını istemiyorum. Onların kahramanca ülkemizi savunmalarını istiyorum. 8 askerimizin teslim görüntüleri, PKK’nın onların üzerinden yaptığı propaganda, tesellüm zaptı imzalanması, bunların bölücübaşı posteri önünde cereyan etmesi... Tüm bunlar kamuoyunu rahatsız ettiği gibi beni de etti. O sözler bu rahatsızlığın ürünü. Çok sevinmeyi arzu ederdim, ama az sevindim." ifadelerinde bulundu.

İşte Bakan Şahin'in Akşam Gazetesi'nde yayınlanan röportajı...

Kaçırılan askerlerin iadesine ‘fazla sevinemeyen’ Adalet Bakanı Şahin, sözlerinin arkasında. ‘Görüntüleri izleyen pek çok vatandaş benim gibi rahatsız olmuştur’ diyen Bakan, iddiaların aksine Başbakan Erdoğan’ın kendisine sitem etmediğini, ‘şoke olmadığını’ söyledi.

Son günlerin en çok tartışılan isimlerinin başında Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin geliyor. Sekiz askerin teslim edilmesiyle ilgili “Fazla sevinemedim” açıklaması ile şimşekleri üzerine çeken Şahin, asker ailelerinden tepki aldı, hatta Başbakan’ın bu sözler üzerine “şoke” olduğu iddia edildi.
Mehmet Ali Şahin’in tartışmalı sözleri salt bu açıklamayla sınırlı kalmadı. Önceki gün de sigara ile ilgili geniş kapsamlı yasaklar gündeme geldiğinde “Milletin bir sigarası kaldı, onu elinden almayalım” diyerek şaşırttı. Böyle bir açıklamanın bir bakandan hem de geçen dönemin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı’ndan gelmesi kafalarda soru işareti yarattı...

Biz de tüm bu tartışmalı ifadeleri bizzat kendisine sormak için 10 Kasım Cumartesi günü Ankara Hakimevi’ndeki ofisinde Adalet Bakanı ile bir araya geldik. Şahin sözlerinin arkasında durdu. “Hayatımda düşünmeden tek bir kelime bile etmedim” dedi ve tepkisinin askerlerden ziyade devir teslim törenindeki vekillere yönelik olduğunun altını çizdi. Sigara konusunda ise “Yasak yerine eğitim gerek. Benim amcam akciğer kanserinden vefat etti. Zararlarını biliyorum, önemli olan uygulanabilir yasa çıkarmak” ifadesini kullandı.

“Askerlerin iadesine sevinemedim” sözlerinizle ilgili Referans gazetesi Yayın Yönetmeni Eyüp Can, “Başbakan bu ifadeleri duyunca şoke oldu” diye yazdı. Sizin Başbakan’la bu konuda diyaloğunuz oldu mu?

- Sayın Başbakan ile ABD’ye gittikten sonra ancak bu sabah (10 Kasım) Anıtkabir töreni esnasında karşılaştım. Bunun dışında herhangi bir telefon görüşmemiz bile olmadı. Başbakan’ın bana uyarısı ya da sitemi olmadı bu konuda.

“Sevinemedim” ile neyi kastettiniz?

- Bir kere “Sevinemedim” değil, “Fazla sevinemedim” dedim. Ben askerlerimizin şehit olmalarını istemiyorum. Onların kahramanca ülkemizi savunmalarını istiyorum. 8 askerimizin teslim görüntüleri, PKK’nın onların üzerinden yaptığı propaganda, tesellüm zaptı imzalanması, bunların bölücübaşı posteri önünde cereyan etmesi... Tüm bunlar kamuoyunu rahatsız ettiği gibi beni de etti. O sözler bu rahatsızlığın ürünü. Çok sevinmeyi arzu ederdim, ama az sevindim.

Bu görüntüler askerlerin inisiyatifleri dahilinde farklı olabilir miydi?

- Bununla ilgili incelemeyi yapacak olan Genelkurmay Askeri Savcılığı’dır. Yapıyor da. Kamuoyuna açıklanacak nitelikte bir belge olmadan bir şey söyleyemem. Ama inanıyorum ki bu görüntüleri izleyen vatandaşların büyük bölümü rahatsızlık hissetmiştir.

TEPKİM DTP’Lİ VEKİLLERE

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek’in Bakanlar Kurulu toplantısında askerlerin ikisinin örgüt üyesi olduğu yönünde bir açıklama yaptığı iddia edildi...

- Ben Bakanlar Kurulu’nun bütün toplantılarına katılıyorum. Böyle bir beyanı olmadı Cemil Bey’in. Bunları savcılığın incelemesine bırakalım.

Sizin tepkiniz o törene yönelik miydi?

- Evet, bu tepki Silahlı Kuvvetler’e yönelik değil, daha ziyade oraya güya askerlerimizi teslim almaya gitmiş vekillere yönelik.

Neden?

- Çünkü sanki karşımızda başka bir devlet var havası yaratılmaya çalışılıyor.

Yani devir teslim töreni PKK’yı muhatap alma töreni mi?

- Evet ve ben bir vatandaş olarak buna tepki gösterdim.

DÜŞÜNMEDEN KONUŞMAM

Cümlenizin bu kadar tartışılacağını düşündünüz mü?

- Değişik spekülasyonlar yapılmasını anlayışla karşılıyorum. Hiç de rahatsızlık duymadım; çünkü ben bir şeyi söylerken ne kadar hassas bir duygu içinde bulunsam da düşünerek söylerim.

Yani lafın buralara gideceğini bilsem de yine söylerdim diyorsunuz.

- Tabii söylerdim.

Askerlerden birinin annesi “Bakan Bey bunu diyeceğine kafama kurşun sıksaydı” dedi. Ne hissettiniz?

- Onu anlıyorum. Benim annem de aynı durumda olsa aynı şeyi söylerdi. Hiç kırılmadım sözlerine, o bir asker annesi, üstelik Anadolu insanı. İçinden geldiği gibi konuşmuş.

Askerlerin bazıları PKK’nın yayın organlarında rahatsızlık yaratan açıklamalar yaptı. Bunlara ne diyorsunuz?

- Silahlı Kuvvetler’in üzerine en ufak bir gölge düşüremeyiz.

ABD'NİN VAADLERİ SÖZDE KALMAMALI

Tırmanan terörle birlikte PKK ve Kürt kelimeleri daha çok iç içe geçiyor gibi. Bu, toplumda uçlara gidebilecek bir eğilim yaratabilir deniyor. Katılıyor musunuz?

- Doğru söylüyorsunuz. Ben kendisini Kürt olarak tanımlayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının çoğunluğunun benim duygularımı hissettiklerini düşünüyorum. PKK’yı kendisini Kürt olarak tanımlayan vatandaşların dışında tutmalıyız. PKK Türkiye’yi zayıflatmaya çalışan ve bunu dış destekle yapan bir örgüt. Ellerindeki silahları nereden temin ediyorlar?

Nereden? Amerika’dan mı?

- Evet. ABD o silahların bir bölümünün kendilerinin olduğunu söyledi. Ama PKK’nın eline nasıl geçtiğini araştırıyorlarmış. Biz de merak ediyoruz ne çıkacak diye.

Başbakan’ın ABD gezisi, çıkacak sonucu bizim lehimize etkilemiş midir?

- Öyle umuyoruz. Gezi çok başarılı diplomatik bir çalışma oldu. Terör örgütünün faaliyetlerini dünya kamuoyuna duyurmak açısından önemli bir adım atıldı.

ABD Başkanı’nın “PKK Amerika’nın da düşmanıdır” demesini nasıl okumalıyız?

- Şu an Irak’ta hakim güç ABD. ABD’nin PKK’yı düşman olarak değerlendirmesi diplomatik çalışmaların bir ürünü. Ancak bu sözün arkasından başka adımlar gelmeli.

Başka adım olarak istihbarat desteği yeterli midir?

- Hayır, bu istihbarat ile kalmamalı diye düşünüyorum. Bu meseleyi Başbakanımız ve diğer yetkililer ABD’deki muhatapları ile değerlendirmişlerdir. Bu konular kamuoyu ile çok açık paylaşılmaz. Ancak madem bir terör örgütünü düşman olarak niteliyor; o zaman düşmana karşı davranışta bulunmak sözde kalmamalı.

VEKİLLER SİGARA YASAĞI DİNLEMİYOR

Sigara yasağı ile ilgili ilginç bir çıkışınız oldu. “Milletin sigarasına dokunmayın” dediniz...

- Bir defa ben sigara içmiyorum. Hiç içmedim. Kapalı mekanlardaki sigara yasağı başarıyla uygulanamadı. Şimdi bu kanunu genişleten bir teklif var.

Ama yine de bir bilinç gelişti Türkiye’de. Şehirlerarası otobüslerde, uçaklarda sigara içmek söz konusu değil artık.

- Bakın, ben zamanında bu yasak için destek vermiş bir milletvekiliyim. Ancak bu kanun kabul edildi, Meclis kulisine çıktık, vekiller sigara içmeye devam etti.

Sigara yasağı olmamalı mı?

- Bu biraz da eğitim meselesi. Ben hiç sigara içmedim dedim ama küçükken içtim. Yasak olduğu için. Köy yerinde çam pürlerini kağıda sarar sigara diye içerdik, güya yasak olan sigaraya özlemimizi giderirdik. Bu konuda üzerimdeki baskı ortadan kalkınca hiç içmedim. Arkadaşlarıma da içmemelerini öneririm hep. Benim küçük amcam kısa süre önce akciğer kanserinden vefat etti. Sigaranın zararlarını iyi biliyorum.

Peki ne yapılmalı?

- Uygulama kabiliyeti olan bir yasa çıkarılmalı. Stadyumda, açık alanda sigara yasaklanırsa vatandaş içer, sonra da TBMM’nin kanunlarına uyulmuyor diye düşünür. Bunu daha uygulanır bir şekle getirelim. Yasaklarla değil, eğitimle önüne geçileceğini düşünüyorum. Yasaklar sadece güçlendirir. Her ikisini birlikte yürütmeliyiz.

301'i KALDIRMAYA GEREK YOK

AB'nin İlerlere Raporu'yle birlikte 301 tartışmaları yeniden başladı.

- Adalet Bakanı olarak bu tartışmaların sürekli kamuoyunda olmasından rahatsızım. Sanki Türkiye’nin AB ile ilgili çözmesi gereken tek mesele 301 gibi bir algılamaya yol açıyor bu tartışmalar. 301’in önce gerekçesinde değişiklik yapmak lazım.

Nasıl bir değişiklik?

- Türklük vatandaşlıktan ayrı bir değerlendirmeye tabi tutulmuş. Bunu vatandaşlığa bağlamak lazım. Bir de bu suçun yurtdışında işlenmesi ağırlaştırıcı sebep sayılıyor. Öneriler arasında bunu kaldırmak ya da ağırlaştırıcı olmaktan çıkarmak var.

‘Türklük’ yerine ‘Türk milleti’ denmesi gibi mi?

- Henüz değişiklikler netleşmedi.

301’in kaldırılma ihtimali yok mu?

- Kaldırılmasına hiç gerek yok. Böyle bir madde olmalı, çünkü bizi bu konuda eleştirenlerin ülkelerinde de bu tip bir madde var. Almanya, İtalya, Fransa, İngiltere... Her yerde var.

Akşam

 



Bu haber 581 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,216 µs