En Sıcak Konular

Keşke bir derin devletimiz olsa!

11 Kasım 2007 18:01 tsi
Keşke bir derin devletimiz olsa! "Birlikte yaşama formülü tarihimizde" diyen Ahmet Tan, Türkiye'deki derin devletin varlığına ilişkin, "Ülkenin önümüzdeki 500 yıllık geleceğini planlayan Alman, Fransız veya İsrail derin devleti tarzı bir derin devlet lazım" diyor.. İşte Tan'ın açık

Emine Dolmacı/ Zaman

Türkiye, güneydoğusunda terör ve Kuzey Irak operasyonundan dolayı sıcak günler yaşıyor. Bu ortamda yaşananları değerlendiren Altan Tan, Türkiye'de yönetim organları arasında bir hedef ve amaç birliğinin olmadığını düşünüyor. Sorunların çözümünde, ülkenin önümüzdeki 500 yıllık geleceğini planlayan Alman, Fransız veya İsrail derin devleti tarzı bir yapılanmanın şart olduğunu belirten Tan, "Türkiye'nin en büyük şanssızlığı bu anlamda bir derin devletinin olmamasıdır." diyor.

Terör, PKK, sınır ötesi harekat gündemimizin ilk maddesi oldu. Nasıl değerlendiriyorsunuz yaşanan gelişmeleri?

Bunun içerideki sebepleri AKP'nin ikinci sefer iktidara gelmesi, cumhurbaşkanlığı seçimi süreci ve yeni bir anayasa yapılma gayretleridir. Dış dünyayla alakalı olan ise Büyük Ortadoğu Projesi'ni destekleyenlerle desteklemeyenler arasındaki kavganın daha da şiddetlenmesidir. Dışarıda Büyük Ortadoğu Projesi üzerinde, içeride de AKP iktidarını rejime büyük bir tehlike olarak gören zinde güçler ve Irak'taki Kürt devletini Türkiye'nin geleceğine yönelik bir tehdit unsuru olarak görenler arasında büyük bir kapışma var. Bunun içerisinde PKK, Talabani, Barzani, AKP, dış devletler bunların hepsi bir faktördür.

Sadece PKK değil diyorsunuz, PKK neresinde bu işin?

Siyaset bir satranç tahtasına benzer. Burada atlar, filler, vezir, şah vardır. Her birisinin de yapabileceği hamleler vardır. Bu taşların hiçbirisi önemsizdir diyemeyiz. Taşları yerli yerine oturttuğunuzda şu an milletin önüne konulan PKK sorunu veya terör sorunu zannedildiği kadar bu satranç tahtasının tek belirleyicisi değildir. Sadece bir parçasıdır.

Ne kadar belirleyicidir?

Kocaman bir binayı bile, küçücük bir anahtarla açarsınız. Anahtar çok küçüktür; ama o olmadan o binaya giremezsiniz. Bu son olaylar da bir anahtardır desek bile çok önemlidir. Ancak siz oraya takılıp kalırsanız daha ileri hamleleri ve oyunun bütününü göremezsiniz. Usta bir santranç oyuncusu, yedi hamle sonrasını görüp hazırlık yapabilendir.

Bir taraftan demokratikleşme çalışmaları sürdürülüyor, bir taraftan da şiddet tırmanıyor. Hangisi galip gelecek?

Türkiye'nin en büyük şanssızlığı ciddi bir derin devletinin olmamasıdır. Derin devleti olmayan hiçbir devletin de bölgesel bir güç veya dünya siyasetinde belirleyici bir aktör olma şansı yoktur.

Nasıl bir derin devlet bu?

Bizim derin devlet, şeriatçı kebapçılarla bölücü pastacıları takip ediyor. Bir ülkenin 300-500 yılını planlayan, bütün sorunlarla ilgilenen ve yönetimi yönlendiren bir derin devlettien söz ediyoruz. Bu anlamda bir Alman, Fransız, Japon veya İsrail derin devletinden bahsedebiliriz ve isteriz ki bizim de böyle bir derin devletimiz olsun. Yoksa çetelerin elinde oyuncak olmuş, altı aylık hesapları bile yapamayan bir şey olmasın. Türkiye'nin en büyük şanssızlığı budur ve Türkiye'de hedef birliği yok. AKP iktidardır onun yapmak istedikleriyle askerî ve sivil bürokrasinin, toplumun diğer güç odaklarının yapmak istediği aynı şey değil.

Şu anda da yollar ayrı mı, ayrışma devam ediyor mu?

Kısmi olarak ittifaklar olsa da, bu çelişkiler devam ediyor. Türkiye'nin bir kısmı Irak'taki Kürt devletini imha etmeye çalışıyor, bir kısmı da inşa edilmesi gerektiğine inanıyor. Bir kısmı “kürt sorunu yoktur, hak verilmemelidir” diyor, bir kısım ise etnik, dini, mezhebi bütün farklılıkların Osmanlı'da olduğu gibi birlikte yaşayacağı bir kültürel mozaiği savunuyor. Topyekûn bir politika uygulanamıyor. Bütünlük olsa Türkiye ya büyük Ortadoğu projesini destekler ya karşısına geçer. Kendi projesi varsa üçüncü yolu tercih eder. Ama Türkiye'nin kendi projesi yok.

Sınır ötesi operasyona nasıl bakıyorsunuz, olmalı mı?

Sınır ötesi operasyon konusunda devletin, gerçek amacının ne olduğu bugüne kadar açık bir şekilde deklare edilmedi. Benim tahminim içerideki zinde güçler Irak'taki Kürt federe devletini istemiyor. Türkiye'nin içinde de AK Parti'yi istemiyor. Kişisel fikrim operasyon kesinlikle yapılmamalıdır.

Peki Türkiye, Kuzey Irak'ta ne yapmalıdır?

Irak'ta şu anda bence geri dönülmez bir noktaya gelindi. Türkiye'nin yapması gereken Kürt meselesinde Irak'taki Kürt federe devletini imha değil, bizzat inşa olmalıdır. Biz oradaki halkların hamisi olmalı, haklarını garanti altına almalıyız. Dışarıda bir entegrasyon. İçeride de demokratikleşme. Yani Irak'a Kürdistan Türkiye'ye demokrasi. Türkiye'de bütün kimlik haklarının verilmesi, herkesin kendi dilini, mezhebini, kültürünü yaşayabileceği bir anayasal vatandaşlık tanımı yapılmasıdır.

Türkiye'nin bölgesel bir güç haline gelmesi noktasında 1 Mart tezkeresi ile başlayan bir süreç olduğunu düşünüyor musunuz? Burada, Kuzey Irak'taki karmaşa aşılabilir bir şey değil midir?

Türkiye rahatlıkla bunları aşar. Tarihî misyonu, bölgesel ilişkileri, Araplar, Kürtler ve İranlılarla akrabalıkları, dostlukları bunu gerektirir. Aşamaması tamamen içerideki kargaşadan kaynaklanmaktadır. İçerideki siyasi irade netleşse Türkiye ayağa kalkar. Şu an Türkiye'yi ayağa kaldırmak isteyenlerin ve Türkiye'nin ayağına sıkmak isteyenlerin kavgası var.

Kürt sorunu sizin için ne ifade ediyor?

İnsanların bir etnik kimliği vardır, bir dini kimliği vardır, bir de sınıfsal sorunları vardır. Kürt sorunu da etnisiteye bağlı bir hak ve özgürlükler sorunudur. Çok daha kısa, çok daha özel ifadesiyle bir kimlik sorunudur. Bunu karşılarsınız, kendini ifade eder ve sorun ortadan kalkar.

Bunu hangi yollarla gerçekleştirebilir Türkiye?

Türkiye'nin demokratikleşmesi, şeffaflaşması ve özgürleşmesiyle tamamen bağlantılı ve doğru orantılıdır. Bu sürecin işlemesi demokratik kanalların açık tutulması, yeni bir anayasa yapılmasıdır. Bazı çevreler Türkiye'nin rayına oturmasından, şeffaflaşmasından, iç çatışma unsurlarının -başörtüsü, Kürt meselesi gibi- halledilmesinden rahatsızlık duymaktadırlar. Bunu statükonun varlığına bir tehdit olarak görmektedirler. Esas mesele bu.

Peki Kürt sorununun çözümü nerededir?

Meseleyi Fransız ulusalcılığından esinlenerek ulus devlet formatıyla çözmek mümkündür. İkinci bir tasnif ise farklı ulusların, farklı mezheplerin, farklı dinlerin birlikte yaşayabilecekleri, kimlik haklarının verileceği yeni bir modern devlet tanımı yapılmalıdır. Buna biz, birlikte yaşama projesi diyoruz. Kürt meselesini böyle çözebilirsiniz.

AK Parti'nin yeterince plan ve projesi var mı bu konuda?

AKP'nin çerçevesi belirlenmiş, tartışılmış, damıtılmış, süzülmüş bir projesi yoktur. Din bu coğrafyanın en büyük çimentosudur, ortak paydadır. Çünkü 1400 sene beraber yaşamışsınız. Herkes dönüyor Bask modeline bakıyor. Bizim seküler aydınlarımızda bir aşağılık kompleksi var. Bütün çözümleri Batı'da aramak ve Batı'dan birebir getirmek. Bask modeli, Korsika modeli, Sicilya modeli, Sardunya modeli, İrlanda modeli... İngiltere'den, Fransa'dan bir şey alacaksanız alın; ama kendi topraklarınıza da dönün bakın.

--------------------------------------------------------------------------------

Birlikte yaşama formülü tarihimizde

Kendi topraklarımıza kendi kültürümüze baktığımızda nasıl bir model görüyoruz peki?

Biz 1400 sene Kahire'de, Şam'da, Bağdat'ta, Musul'da, İstanbul'da kiliseleri ve havraları açık tuttuk. Ermenilerle Rumlarla, Yahudilerle, Nusayrilerle, Keldanilerle birlikte yaşadık. 1869 Diyarbakır salnamesi nüfus sayımında, şehir merkezinin yüzde 53'ü gayrimüslimdir. Haçlılar Kudüs'e girdikleri zaman 90 bin kişi katlettiler. Selahaddin Eyyubi, Kudüs'e girdiği vakit herkesin malına, canına, namusuna eman verdi. Bizim tarihimiz birlikte yaşamanın yüzlerce örneği ile doludur. 1923'e kadar bütün Kürt medreselerinde Arapça-Kürtçe eğitim veriliyordu. Bediuzzaman Said-i Nursi bu konuda büyük bir örnektir. O, “Arapça farz, Türkçe vacip, Kürtçe caizdir.” diyordu. Üç dilde eğitim öngörüyordu. Çözüm yine oradadır. Kimse başka yerde çözüm aramasın. Başka yerdeki çözüm çatışmadır, kaostur. O da her yerin Bağdat, her yerin Filistin Allah korusun Kerbela olması anlamına gelir.

Bu sorunun çözümü için herkes, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, hükümet, asker neler yapmalı?

Ortamın demokratikleşmesi lazım öncelikle. PKK'nın da şiddeti siyasetin yöntemi olmaktan çıkarması lazım. Türkiye'nin de militarist anlayışı ve düzeni bitirmesi lazım. Ankara'da bir parlamento var. En aykırı fikirleri ifade eden insanların bile Ankara'ya gitmesi lazım. Birlikte yaşamak isteyenler de konuşsun, Türkiye'yi bölmek isteyenler de konuşsun. Halktan niye korkuyorsunuz? Halktan korkmak demokrasiye inanmamak demektir. “Halk 18 yaşında zirzop bir kız gibidir. Boş bırakırsan ya bölücüye kaçar ya şeriatçıya.” derseniz bu işi çözemezsiniz.



Bu haber 616 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,654 µs