Atatürk'ü ihmal öldürdü! | " /> Atatürk'ü ihmal öldürdü! | "/>

En Sıcak Konular

Atatürk'ü ihmal öldürdü!

11 Kasım 2007 11:33 tsi
Atatürk'ü ihmal öldürdü!
Çevresinin büyük bir hatası neden hayatına mal oldu?.. "Ölümsüzlük" tanısı hastalığın görülmesini engellemişti... Açılışını yaptığı Yalova Termal Oteli’nde tesadüfen neyi öğrendi?.. İşte Atatürk’ü acı sona götüren büyük bir ihmalin hikáyesi:

Soner Yalçın / Hürriyet

Atatürk’ü ihmal öldürdü!

Son muharebesini ölüme karşı verirken niye çok şanssızdı? Onu, hangi yakın arkadaşının vefatı perişan etti?

Çevresinin büyük bir hatası neden hayatına mal oldu? Açılışını yaptığı Yalova Termal Oteli’nde tesadüfen neyi öğrendi? İşte Atatürk’ü acı sona götüren büyük bir ihmalin hikáyesi.

TARİH: 10 Ocak 1937. Atatürk acı haberi İstanbul’da Dolmabahçe Sarayı’nda aldı; Nuri Conker (Ünlü sosyolog Prof. Nur Vergin’in dedesi) vefat etmişti.

Haber duyulunca sarayda derin bir sükût hákim oldu. Herkes biliyordu ki, Nuri Bey, Atatürk’ün en yakın arkadaşıydı. Deyim yerindeyse "ruh ikizi"ydi.

Atatürk’ün yaşamında senli benli konuştuğu, şakalaştığı tek isimdi. Mahalle arkadaşlığıyla başlayan ilişkileri, askeri okullar, savaş cepheleri, yeni bir cumhuriyetin kurulması gibi güç koşullarda sürüp gitmişti.

Atatürk, arkadaşının ölüm haberini aldığı o gün ve daha sonraki günlerde nedense hep otomobille Şişli ve çevresini gezdi. Bu gezilerinde yalnızdı. Yanına kimseyi istemiyordu. Zaten Nuri Conker’in ölümüyle ilgili kimseyle de konuşmuyordu.

Sadece, bir hafta sonra İstanbul’da oturan çocukluk arkadaşı Asaf İlbay’ın ziyaretine gitti. Geçmişe. Çocukluk anılarına döndüler ama yine de orada da pek kalmadı.

Yaşadığı dramı kimseyle paylaşmamayı sürdürdü. Kimse de çekinip soramıyordu zaten. Depresif bir ruh halindeydi. Manevi kızı Ülkü’yle oyalanarak moral bulmaya çalışıyordu.

İşte tam o günlerde Atatürk’ün vücudunda fiziksel değişiklikler olmaya başladı. Yüzü sararmıştı. Baş ağrısı ve ateşi vardı sürekli. Yorgun ve zayıf hissediyordu kendini. Asabileşmişti.

Yakın çevresi, bu durumu Nuri Bey’in ölümüne duyduğu büyük acıya bağlıyordu...

HASTALIĞIN SEMPTOMLARI

Ankara’ya dönmesi bile ruh halinde bir değişiklik yapmadı.

Ankara’da vücudunda kaşınmalar başladı. Özellikle sol bacağının kasık ile dizkapağı arası çok kaşınıyordu. Burası tırnak izi yaralarıyla kaplıydı. Yaralar merhemle iyileştirilmeye çalışılıyordu.

Kaşıntılar canından bezdirmişti. Kaşıntıların sebebi olarak Çankaya Köşkü’ndeki karıncalar gösterildi! Köşk dezenfekte edildi ama kaşıntılar sona ermedi.

Atatürk, Köşk’ten ayrıldı ama kaşıntılardan yine de kurtulamadı.

Bu arada, durdurulması güç burun kanamaları oluyordu. Hastalık kendini belli etmeye çalışıyor ama kimse görmüyor ya da görmek istemiyordu. Bazı geceler sofrada şiddetli bir öksürüğe tutuluyor, boğuluyor gibi oluyordu.

İnanması güç ama kimse Atatürk’e hasta olduğunu söylemiyordu! Söyleyemiyordu.

Çünkü onlara göre büyük kurtarıcı "ölümsüz"dü. Ölümsüzlüğüne o kadar inanmışlardı ki, hastalık belirtilerini bile görmezlikten geliyorlardı!

Hadi yakın çevresi neyse, doktorlarının bu semptomları görüp neden ciddi bir teşhis girişiminde bulunmadıklarını da anlamak zordu. Diğer yanda Atatürk de hasta olduğu gerçeğiyle yüzleşmek istemiyordu. Bunun sadece ruhsal nedeni yoktu.

O’nun önceliğinde Hatay meselesi vardı ve Fransızların karşısında "hasta bir adam" olarak bulunmak istemiyordu.

Sebebi ne olursa olsun, ne yazık ki bu ölümcül gaflet tam bir yıl sürdü. Hastalığın teşhisi tesadüfen konuldu.
 

İLK TEŞHİS

Nihat Reşat Belger, bir doktordu.

Aynı zamanda Osmanlı’nın son dönemindeki siyasal olayların merkezinde bulunmuş politik bir isimdi.

Siyasal serüvenine İttihat ve Terakki Cemiyeti’nde başlamış; daha sonra ideolojik ayrılık yaşamış ve Prens Sabahattin’in "liberalizmine" yönelmişti.

Cumhuriyet döneminde ise siyasetten tamamen kopmuştu. Yalova’da yapımına 1935 yılında başlanmış olan Termal Oteli’nin sahibiydi. Otelin açılışı 21 Ocak 1938’de Atatürk tarafından yapıldı.

Dr. Nihat Reşat Belger, Atatürk’ün yorgun halinden şüphelenmişti. Bir sohbetinde konuyu hastalık meselesine getirdi. Atatürk son dönemlerindeki rahatsızlıklarını sıralamaya başladı.

Dr. Belger, izin verirse muayene etmek istediğini söyledi. Ve bu muayene sırasında Atatürk’ün hastalığı teşhis edildi: Karaciğer sirozuydu. Ne yazık ki bu amansız hastalık ilk semptomların belirmesinden bir yıl sonra teşhis edilebilmişti.

Eğer bu teşhis zamanında yapılsaydı Atatürk uygun bir bakımla birkaç yıl daha yaşayabilecekti.

Ancak çevresi onun varlığından o kadar büyülenmişti ki, "ölümsüzlük" tanısı hastalığın görülmesini engellemişti.

Ve bu nedenle aslında Atatürk öldürülmüştü!

 



Bu haber 752 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,911 µs