Ertuğrul Özkök'ün akıl hocası kim?

9 Kasım 2007 07:39 tsi
Ertuğrul Özkök'ün şu sırada en çok görüştüğü kişi kim? Özkök'ün bu hali Cem Uzan'ın medya ve cep telefonu imparatorluğunu kaybetme sürecine denk geliyor... Onu böylesine şahinleştiren kişi... "Beklenen anın eli kulağında" fikrine ikna eden kişi kim?

Yeni Şafak'tan Taha Kıvanç bugünkü köşe yazısında Ertuğrul Özkök'ü yazdı.

Bir dostum, "Yol arkadaşın olduğu için bilebilirsin, Ertuğrul Özkök'ün şu sırada en çok görüştüğü kişi kim?" dedi ve ekledi: "Son zamanlarda yazdıkları Cem Uzan'ın düşmeden önceki ruh halini andırıyor da..."

Dostumun 'düşmeden önceki' dediği dönem Cem Uzan'ın medya ve cep telefonu imparatorluğunu kaybetme sürecine denk geliyor... Cem Uzan'ın yanında yer alan biri/birileri, kendisine, asker kaynaklı olduğunu özellikle belirttikleri haberler iletiyorlardı; haberlere göre, beklenen ânın eli kulağındaydı... Cem Uzan kulağı kirişte 'beklenen ânı' gözleyip durdu. Elindekileri kaybetmesi o yüzdendir...

Cem Uzan'ın kendisi de sonradan o hâlet-i ruhiyeyi itiraf ettiği için yaşadıkları geniş çevreler tarafından biliniyor; bilinmeyen Ertuğrul Özkök'ün esin kaynağının kim olduğu...

Müşterek bir dostumuz, "Kendisini Ankara'ya ayak bastığı günlerden tanıyorum, bir ara çok da sık görüşürdük, şu yakınlarda yazdıklarını okuyunca bir insanın bu kadar kısa sürede bu denli değişebileceğini havsalam almıyor" dedi bana. 'Stalin Baroku' kitabını yazmış, 'Elveda Başkaldırı' eserine imza atmış, özgürlükçü, serazat, dünya vatandaşı Ertuğrul Özkök gitmiş, yerini öncekine hiç benzemeyen bir başkası almış...

Önce "Ak Parti dışında oluşsun da kimler yer alırsa alsın" diye geniş cepheli bir koalisyon hedefledi Ertuğrul Özkök'ün kaptanlığındaki Hürriyet, sonucu gördük: Ak Parti biraz da ona inat yüzde 47 ile seçimi kazandı. Sonra niçin yaptıysa yaptı, "Abdullah Gül Cumhurbaşkanı olmasın" kampanyası açtı; orada da büyük bir hezimet yaşadığını bütün toplum gördü. Şimdi de "Türkiye Irak'a müdahale etsin, Barzani'nin ikametgâhına, hadi o olmadı yanı başındaki tepeciğe bir bomba atılsın" derdinde... Eh, galiba bu arzusu da yerine gelmeyecek...

Bir yandan da etraftan gelen yaylım ateşine muhatap oluyor...

Erdal İnönü'nün vefatı sonrasında attığı "En nazik siyasetçiyi kaybettik" başlığı üzerine vaktiyle Milliyet gazetesini iki kez yönetmiş Umur Talu'nun hatırlattığı bir olay Hürriyet yönetiminin başını ağrıtıyor. Umur Talu'nun "Şimdi böyle diyorlar, ama vaktiyle siyasete yeniden dönüş yapmaya karar verme arefesindeyken, Erdal İnönü'yü yolsuzluğa bulaşabilecek biri gibi gösteren bir manşet atmışlardı" iddiası ortalığı sarstı.

Bu gürültüde benim anlamakta zorlandığım bir nokta var: Hürriyet'in bugünkü ve 2001 yılında attığı manşetin hesabını neden sahip konumundaki Aydın Doğan veriyor? Neden Aydın Bey'in avukatı muhatap oluyor iddialara?

Rodos yol arkadaşlığımın üzerimde bıraktığı hisle şunu yazabilecek durumdayım: Türkiye'de iki 'patron' yalnızları oynuyor; siyasetin büyük patronu Tayyip Erdoğan ile medyanın büyük patronu Aydın Doğan... Astlarının ve görevlilerinin yaptığı hataları bile onlar göğüslemek zorunda kalıyorlar. Esas sorumlular sütre gerisinde yan gelip yatarken, hesap vermek onlara düşüyor...

 

Aydın Bey fevri biri, o kızgınlıkla, vaktiyle oğlu gibi sevdiğini defalarca açıkladığı bir yazar için "Umur Talu'nun gazetecilik yapmaya devam etme hakkı var mıdır?" sorusunu avukatına sorduruyor. Ne kadar yanlış bir soru, ne kadar yanlış bir tavır!

Erdal İnönü ile ilgili manşetlerin sorumlusu Ertuğrul Özkök ise ağzını açıp tek kelime sarf etmediği gibi, "Barzani ile savaş" yazılarına ayırdığı sütunlarını da kullanmıyor ithama cevap vermek için... Helâl olsun.

Ve Doğan Grubu birdenbire iki ticari niyet açıklıyor böyle bir ortamda: Bütünüyle kendisine ait 'D-Smart' dijital platformunun hisselerini dışarıya açmak ve Tekel sigara özelleştirme ihalesine katılmak... Böyle bir ortamda, eleştiri okları üzerinde yoğunlaşmışken...

'D-Smart' dışarıya açılabilir, hisseleri borsada veya açıktan el değiştirebilir... Ancak bir medya patronunun sigara işine girmesi mâkul geliyor mu? Bu soruyu sana sormuyorum ey okur, muhatabım bizzat Aydın Doğan: Aydın Bey, bütün dünyanın tiryakiliği ortadan kaldırmak için mücadele verdiği zararlı bir alışkanlığın üretimini, onunla mücadele etmesi gereken medyaya sahip birinin yapması doğru mu sizce?

Sigara paketlerinin üzerine gittikçe büyüyen puntolarla, yanına grafik ve resimler de katılarak, uyarılar yapıştırılıyor, "Sigara öldürür" diye... Öldürücü bir ürünü medya patronu üretiyor...

Bunda bir yanlışlık var...

Tekel'in sigara özelleştirmesine girmek için 'bu alanda deneyimi bulunmak' şartı var. Aydın Bey'in deneyimi olmadığına göre biriyle ortaklık kurması elzem; kiminle, hangi yabancı grupla bu işi yapmayı düşünüyor acaba? Aklıma gelen bu soruyu yönelttiğim bir dostum, "Bunu bana sen mi soruyorsun?" dedikten sonra ekledi: "Herhalde Almanlar'la giriyordur..."

 

Bu haber 482 defa okundu.