Ezberleri bozan araştırma! | " /> Ezberleri bozan araştırma! | "/>

En Sıcak Konular

Ezberleri bozan araştırma!

7 Kasım 2007 17:35 tsi
Ezberleri bozan araştırma! Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Gül Altınay ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yeşim Arat Türkiye’de ‘kadına yönelik şiddet’ üzerine en kapsamlı araştırmayı yayınladı. Araştırma sonuçları ‘kadına yönelik şiddet’ i

Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Ayşe Gül Altınay ve Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yeşim Arat, TÜBİTAK tarafından desteklenen ve 18 ay süren “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet” araştırmasının sonuçlarından oluşan raporu, 7 Kasım Çarşamba günü, Sabancı Üniversitesi Karaköy İletişim Merkezi’nde düzenlenen toplantıda kamuoyuyla paylaştı.

27 ilden 50’ye yakın kadın kuruluşu ve 150 kadar kadınla görüşmeler yapan ve toplam 56 ilden 1800 evli kadınla yüzyüze anket uygulamasına dayalı bir alan araştırması yürüten Altınay ve Arat, Türkiye’de kadına yönelik şiddetin nasıl tanımlandığı, nasıl algılandığı ve gerek sivil toplum gerekse devlet düzeyinde ne tür mücadele yöntemleri geliştirildiğini inceliyor.

Çalışma bilimsel boşluğu dolduruyor

“Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet” başlıklı araştırma, Türkiye’de milyonlarca kadının bedensel ve ruhsal bütünlüğünü tehdit eden, kadınların var olan potansiyellerini gerçekleştirmelerinin önündeki en önemli engellerden biri olan toplumsal cinsiyete dayalı şiddet konusunda Türkiye’nin en kapsamlı araştırması olma özelliğini taşıyor.

Bu alandaki bilimsel boşluğu dolduran, niceliksel ve niteliksel ayakları bulunan araştırmada şu soruların yanıtları aranıyor: “Türkiye’deki kadınların ne kadarı eşlerinden şiddet görüyor? Belirli durumlarda erkekler eşlerini dövebilirler görüşüne kadınlar ne oranda katılıyor?  Eğitim ve gelir düzeyiyle aile içi fiziksel şiddet arasında nasıl bir ilişki var? Türkiye’nin doğusu bu konularda ülkenin kalanından farklılaşıyor mu? Kadınlar son dönemlerde elde ettikleri yasal hakları ne derece biliyorlar; devletten neler talep ediyorlar? Kadın örgütlerinin talepleri ile Türkiye’nin farklı bölgelerindeki kadınların talepleri arasında nasıl bir ilişki var? Kadın örgütleri son 20 yılda ne tür mücadele yöntemleri geliştirdiler? Şiddeti dönüştürme yolunda atılan başarılı adımlar neler?”

Altınay ve Arat, araştırmanın niceliksel ayağında önemli ve çarpıcı bulgulara ulaşıyorlar: Türkiye’de her üç kadından biri fiziksel şiddet görüyor, ancak kadınların % 90’ı “haklı görülebilecek dayak yoktur” diyor. Çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama olasılığını, kadınların da şiddete maruz kalma olasılığını iki kat artırdığı vurgulanan araştırmaya göre, eğitim ve şiddetle mücadele arasında da önemli bir ilişki görülüyor. Okuma-yazma bilmeyen kadınların yüzde 43’ü en az bir kez dayak yediğini söylerken, yüksek öğrenim görmüş kadınların ancak yüzde 12’si bu yönde yanıt veriyor.

Araştırma, kadınların büyük çoğunluğunun “aile içi şiddet”i aile içinde çözülmesi gereken bir mesele olarak algılamadıklarını ve hükümete, yerel yönetimlere, devlet kurumlarına, yasalara ve mahkemelere bu alana müdahale etme konusunda önemli sorumluluklar yüklediğini gösteriyor.

Temmuz 2006’da yayınlanan 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi’nin kadına yönelik şiddetle mücadele konusunda atılmış önemli bir adım teşkil ettiğini belirten Altınay ve Arat, bu genelgenin biran önce uygulamaya konmasının, bu araştırmanın bulgularına göre, kadın örgütleri kadar Türkiye’deki kadınların da talebi olduğunun altını çiziyorlar. 

Araştırmadan çıkan ana bulgular

Şiddet deneyimi:

• Her üç kadından biri eşinden dayak yediğini söylemektedir.

• Eşinden dayak yiyen kadınların yarısı bu durumdan daha önce kimseye bahsetmediklerini ifade etmektedirler.

• Yükseköğrenim görmüş altı erkekten biri eşine fiziksel şiddet uygulamaktadır.

• Kadınların aileye kocalarından daha çok gelir getirmesi, fiziksel şiddet riskini en az iki misli artırmakta, bu durumda olan her üç kadından ikisi şiddete maruz kalmaktadır.

• Çocukken tanık olunan veya maruz kalınan şiddetin, erkeklerin şiddet uygulama olasılığını, kadınların da şiddete maruz kalma olasılığını iki kat artırdığı gözlenmektedir.

• Kendileri tanışıp anlaşarak ailelerin onayıyla evlenenlerin % 28’i, görücü usulüyle evlenenlerin % 37’si en az bir kez fiziksel şiddete maruz kalmaktayken, bu oran kendileri tanışıp anlaşarak ancak ailelerin onayını almadan evlenenlerde % 49’a çıkmaktadır.

• Öğrenim düzeyi arttıkça fiziksel şiddet gördüğünü söyleyen kadınların sayısı azalmaktadır. Okuma yazma bilmeyen kadınlar arasında en az bir kez fiziksel şiddet gördüğünü söyleyenlerin oranı % 43 iken, yüksek öğrenim görmüş kadınlar arasında bu oran % 12’dir.

• Alışverişe çıkmaktan aileleriyle görüşmeye kadar kadınların attıkları her adım kocanın iznine tabi görünmektedir: Her 10 kadından yalnızca biri başka bir şehre/köye eşinden izin almadan gidebilmekte, üçü eşinden izin alma ihtiyacı duymadan ailesini ziyaret edebilmekte veya alışverişe/çarşıya gidebilmekte, dördü eşinin iznine tabi olmadan komşu/arkadaş ziyareti yapabilmektedir.

• Türkiye’deki kadınların yarıya yakını Medeni Kanun’da yeniden düzenlenen mal rejiminden habersizdir. Görüşülen kadınların % 43’ü 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanun’dan da haberdar değillerdir.

• “Doğulu kadın daha çok eziliyor” görüşünü bu araştırmanın bulguları doğrulamamaktadır.

• Ancak Doğu bölgeleriyle Orta/Batı bölgeleri arasında çok çarpıcı eğitim ve gelir eşitsizlikleri olduğu gözlemlenmiştir.  Türkiye’nin Orta ve Batı’sında okuryazar olmayan kadınların oranı % 15,5 iken, bu oran Doğu’da neredeyse üç misline çıkarak  % 41,9’a ulaşmaktadır. Doğu’daki ortaokul-lise ve üniversite okumuş kadınların toplam oranı da Türkiye’nin kalanının üçte biri kadardır (Doğu % 10,6, Orta/Batı % 28,8).

Kadın-erkek ilişkileri, şiddet ve şiddetle mücadeleye dair görüşler:

• Ev işlerinin eşler arasında eşit paylaşılması gerektiğini düşünenlerin oranı % 80, kadınların ev dışında istedikleri işte çalışabilmeleri gerektiği görüşüne katılanların oranı % 87, kadınların ellerindeki parayı kendi tercihleri doğrultusunda harcayabilmeleri gerektiğini savunanların oranı % 84’tür. Kadınların hemen hepsi    (% 97) kız çocukları en az sekiz yıl okula gönderilmeli görüşüne katıldıklarını söylemişlerdir.

• 10 kadından 9’una göre “Haklı görülebilecek dayak yoktur.”

• Kadınların % 70 ila % 85’i devletin erkekleri eğiterek, sığınma evleri açarak, bu konuda çalışan kuruluşları destekleyerek, ağır cezalar vererek ve polisi eğiterek erkeklerin eşlerine uyguladıkları şiddeti engelleyebileceğini düşünmekte ancak devletin bu sorumluluklarını yerine getirmediğini ifade etmektedir.

• Kadınların % 85’i Türkiye’deki sığınakların sayısının yeterli olmadığını düşünmekte, % 87’si vergilerinin sığınak açmak için kullanılmasını onaylamaktadırlar.

• Kadınların % 92’si mahkemelerin şiddet uygulayan erkeklere ceza vermesini istemektedir.

• Bu veriler göstermektedir ki kadınlar aile içi şiddeti “aile içinde” çözülmesi gereken bir konu olarak değerlendirmemektedirler.

Kadın örgütleri ve şiddetle mücadele:

• Yirmi yıl kadar önce dayağa karşı olmak radikal bir feminist görüş olarak algılanırken, bugün dayak yaygın biçimde kınanmakta, yasalarla cezalandırılmaktadır.

• Kadına yönelik şiddetle mücadelede kadın örgütleri protesto eylemlerine başladıkları 1980’lerden bu yana önemli başarılar elde etmişlerdir.

• Şiddetle mücadelenin yaygınlaşmasına ve bu konuda kamuoyu oluşmasına yaptıkları katkıların yanı sıra 4320 sayılı kanunun çıkmasından  Medeni Kanun ve Ceza Kanunu’nun yeniden şekillenmesine kadar şiddetle mücadele yolunda atılan pek çok önemli adımda kadın örgütlerinin önemli bir etkisi olmuştur.

• Zaman icinde devletle ilişkiler değişmiş, protesto faaliyetlerinden öte işbirliği yapılmaya başlanmıştır. Hem kadın hareketi hem devlet şiddetle mücadelede kurumsallaşmaya yönelmiştir.

• 2006/17 sayılı Başbakanlık Genelgesi devlet kurumlarıyla kadın örgütleri arasında yaşanan etkileşimin en somut ve olumlu örneklerinden biridir. Kritik önem taşıyan bu genelge, kadın örgütlerinin yıllar içinde şekillenen taleplerinin önemli bir kısmını kapsayan bir belgedir.

• Çeşitli koruyucu ve önleyici tedbirleri öngören, bu konuda TBMM’den Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’ne çeşitli hizmet kurumlarına görev veren, eğitim, sağlık ve hukuk alanlarında yapılması gerekenleri ayrıntılı bir biçimde açıklayan genelge, henüz tam anlamıyla uygulamaya konmamıştır.

• Bazı kadın örgütleri aynı zamanda aile içindeki şiddeti dönüştürmeye odaklanan  başarılı çalışmalar yürütmektedirler. Bu çalışmaların başarılı olmalarında:
a. bağımsız feminist bakış açısı,
b. etkin iletişim yöntemleri geliştirmeleri,
c. şiddet konusunda farkındalık yaratma becerileri,
d. kadınları güçlendirmeleri,
önemli rol oynamaktadır.

• Kadın örgütlerinin fiilen aile içi şiddeti dönüştürmedeki başarıları ve bunun toplumun genelindeki şiddet ilişkilerini ve kültürünü de dönüştürmeye yaptığı katkılar göz ardı edilmemelidir.

iyibilgi.com



Bu haber 1,639 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,305 µs