En Sıcak Konular

Ateşten top kimin elinde?

7 Kasım 2007 12:05 tsi
Ateşten top kimin elinde? Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Saygun’un Oval Ofis’e girmesi hükümet tarafından pek şaşâlı duyuruldu. Bu gelişmenin arkasında, garip ve rahatsız edici iki bacaklı bir siyasi senaryodan bahsediliyor. Üstelik sadece Ankara değil Washington

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ağzından birden çok kez duyulan, “Irak’a girmenin faydalı olacağı”na ilişkin sözler, hükümet tarafından genellikle “itidal” ve “gerektiği zaman gerektiği yerde yaparız” açıklamaları ile karşılandı.

AKP hükümeti açısından sınır ötesi bir operasyonun “yapılmaması” gerektiği konusunda açık bir inanç veya yürütülen bir politika yoktu ama, genel olarak “bekleme” safhası, olası müdehalenin “sonuç alıcı olması” beklentisine bağlandı.

Bu doğru bir düşünce olmakla beraber, AKP’nin, operasyonun iç siyasi dinamikler ve AKP oyları üzerindeki etkisini de hesap ettiği sezildi. AKP açık biçimde, bölgeye yapılacak girişimin, 22 Temmuz’da pik yapan Güneydoğu ve doğu oylarını menfi yönde etkileyeceğini düşündü.

Esasen partinin bir çok bölge milletvekili de bunu alenen ifade etti. Yine de muhalefet, kamuyoyu ve TSK’nın zaten açıklanmış görüşleri kısa zaman içinde AKP’nin menavra alanını daralttı.

Bunun sonucunda TBMM’nin geniş katılım ve destek verdiği (507 kabul) “PKK’ya yönelik sınır aşan bir operasyon” yetkisi çıktı. Ancak bu yetki, “bize hedefleri söylemeliler” diyen TSK’ya değil hükümete gitti.

Yani AKP hükümeti tezkereyi alsa da, kontrol ve başlatma kararını askere devretmedi. Yasal olarak TSK ve hükümetin bir operasyon yapma hakkı yasal olarak doğdu ama pratik olarak “tetik” yine hükmetin elinde kaldı.

Bu süreç, harekat bekleyenler ile ile hükümet arasında, bir çekişmeye neden oldu. Nihayetinde de iş, 5 Kasım günü Washington’da Başkan Bush’la yapılacak görüşmenin akıbetine sıkıştırıldı. 

Fakat tam da bu anda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iki numarası olan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un Beyaz Saray’daki görüşmeye katılacağı haberi geldi.

Yakan topu kim atıyor?

Zaten iki ayaklı senaryo da bundan sonra duyulmaya başlandı. Senaryonun ilk ayağına göre, silahlı kuvvetlerin geziye dahil edilmesi ve Beyaz Saray’a alınması, Kuzey Irak’a yapılacak operasyonun “sorumluluğunu” ve “sonuçlarını” askere bırakmaktı.

Gerçi Genelkurmay bu pozisyonlandırmayı çok önceden görerek, “bölgeye girersek, politik hedefleri bize siyasi iktidar söylemeli” sutresini yaratmıştı ama Beyaz Saray’daki katılım askeri asal oyunculardan biri haline getiriyordu.

Saygun’un ABD’li meslektaşı ile özel olarak görüşmesinin Dışişleri Bakanı Babacan’ın israrı ile gerçekleşmesi, hele Başbakan Erdoğan’ın “bundan sonrasi askerlerin” ifadesi ve nihayet Cumhurbaşkanı Gül’ün de “artık askerler konuşsun” açıklaması da bu vektöre işaret ediyor.

Kaldı ki bu duruşun spontane ortaya çıkmadığı daha önceden-askeri kanat dahil veya hariç bilinmiyor-düşünüldüğü de ortaya çıkmış bulunuyor. Bizzat Cumhurbaşkanı Gül’an ağzından çıkan ifade şu; “Askerden askere ilişkilerin başlaması gerektiğini kararlaştırmıştık.”

Artık barışalım…

Ama tersi de söz konusu. Görüşmeye katılan Saygun paşanın, hemen aynı gün ve devamında yaptığı, “özel bir mekanizma falan yok, kırmızı telefon gibi bir şey, telefon hattı” açıklamaları, sorumluluğun askerde olmadığını gösterir nitelikte yorumlanabilir.

Bu senaryonun bir bacağı. İkinci bacağı iç siyasetle yine bağlantılı olmakla birlikte, dış ayağı yani ABD versiyonu da mevcut.

Başkan Bush’un basına açık bölümde Erdoğan’ı ve AKP’yi 22 Temmuz “zaferi” nedeniyle açık ve kuvvetlice kutlaması siyasi bir destek olarak zaten yorumlandı.

Ve aynı Amerika, Kuzey Irak konusunda zaman zaman sıkışan AKP hükümetini “rahatlatmak” için askerden askere mekanizmanın işletilmesini, bu bağlamda vitrine askerlerin gelmesini kurgulamış olabilir. Okumalardan biri de bu.

Fakat bu “ikiz” senaryonun pek sezilmeyen yönleri de olabilir. TSK ile ABD arasındaki ilişkilerin başta tezkere ve çuval olayı nedeniyle uzun zamandır “limoni” olduğu herkesin malumu.

Bu ilişkileri rahatlatmak için, (hazır ABD’li genelkurmay yetkilileri de yeni atanmışken) bir barışma ve eski dosyaları kapatma girişimi de gözlemlenebilir.

Ek olarak şu da not düşülmeli. Dumanı görülmeye başyanan İran’a yönelik bir ABD girişiminde en çok sözü olan kurumların başında TSK olacak. Bu yüzden Pentagon, “eski ve kadim dostu” Türk askerine “defne dalı” da uzatır gibi. 

Peki askerin işin içine sokulması önemli mi? Bu sorunun yanıtını bugün Yavuz Donat'a bakın kim verdi; "Askerin işin içine sokulmasını önemsiyorum." Süleyman Demirel.

www.iyibilgi.com ankara



Bu haber 1,845 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,931 µs