En Sıcak Konular

Amerikalı Türk duasına amin derse

5 Kasım 2007 15:13 tsi
Amerikalı Türk duasına amin derse Türkiye ABD'nin arzu etmediği çapta bir askeri harekata kalkışmadı. Bence kalkışmayacak da. Çünkü hem sivil hem askeri Türk erkanının, böyle bir şeye mecbur kalmamak için dua ettiğine, Amerikalı meslektaşlarının da amin dediğine eminim.

Ali Aslan/Zaman

Kolay gelsin 
 
Hani Amerikan sözcüleri Kuzey Irak'a girme tehdidinde bulunan Ankara'yı engellemek için 'tam saha pres' yaptıklarını söylemişti ya. Türkiye de ABD'ye karşı tam saha pres yapıyor. Dışişleri Bakanı Rice, Ankara'da sıkıştırıldı. Bugün Başbakan Erdoğan prese Washington'da devam ederek, Başkan Bush'la Beyaz Saray'da görüşecek.

Washington şimdiye kadar Türkiye'yi oyalama taktiklerinde gayet başarılı oldu. Ama bu kez hem Ankara'nın hem Washington'un tavrında değişiklik var gibi görünüyor. Türkiye hiç bu kadar bastırmamış, ABD olayı hiç bu kadar ciddiye almamıştı. Türkiye, siviliyle askeriyle halkıyla tek yumruk olunca, sanki Washington'un fildişi kulelerinden meselenin ciddiyeti biraz daha iyi görüldü. (Bu bağlamda Ergin Saygun Paşa'nın da Oval Ofis'e girecek olmasını olumlu buluyorum) Seçim sürecinde meşhur Hudson toplantısında yaşanan türden 'PKK'lıları şimdi derdest etmeyin, AK Parti'ye yarar' türü devlet içi çatlak sesler de duyulmuyor. Zaten Türk halkı öyle bir isyan noktasına geldi ki, artık sivil-asker tüm liderlerin karizması gümbürtüde. Son günlerde Erbil'den ve Bağdat'tan gelen Türkiye'yi memnun edici bazı sözler ve esir askerlerin iadesi gibi jestler, büyük oranda Amerikan presinin eseri. Tabii Amerikalıların 'Valla yapabileceğimiz fazla bir şey yok, Iraklılar ve Kürtler bizi dinlemiyor' mazeretinin geçersizliği ispatlanmış oldu. Demek ki ABD gerçekten isterse, becerebiliyormuş...

Diğer yandan Washington'un Türkiye'yi zaptetme presi de şimdiye kadar başarılı oldu. Türkiye ABD'nin arzu etmediği çapta bir askeri harekata kalkışmadı. Bence kalkışmayacak da. Çünkü hem sivil hem askeri Türk erkanının, böyle bir şeye mecbur kalmamak için dua ettiğine, Amerikalı meslektaşlarının da amin dediğine eminim. Riskler getirilerden çok fazla. Amerikalılar Irak'a ekonomik ambargoyu ehven-i şer görebilir, ama o da uzun vadede Türkiye'nin çıkarına değil.

Ankara'yı ve Washington'u müşterek duaya sevk eden şeylerden biri de kamuoylarından gelen baskı. Bush hükümetinin derdi, Türkiye'nin Irak'la kafa kafaya gelmesini engelleyemeyerek yeni bir beceriksizlik yapmış görülmemek. Erdoğan hükümeti ise, terörle mücadelede zayıf manzarası vermek istemiyor. Onca bağırıp çağırıp pazu gösterdikten sonra dişe dokunur bir netice elde edilemezse uluslararası camiada prestij yitirme korkusu da cabası. Sonuçta, her iki hükümet bu krizi bir çeşit başarı rengi vererek atlatmak istiyor. İşte bu noktada, Beyaz Saray görüşmeleri sonucu nasıl bir formülde ve takvimde mutabık kalınacağı ve bunun kamuoyuna nasıl pazarlanacağı önem kazanıyor.

Ankara'da Rice'ın eline bir talepler paketi tutuşturuldu. Ama daha Rice Washington'a ulaşmadan -ki Beyaz Saray toplantısına yetişemeyecek- Türk heyeti Amerika'ya geldi. Şu durumda Amerikan tarafından 'Lütfen bize biraz daha süre verin, paketi inceleyelim, neler yapabileceğimizi size bildirelim' demesi beklenir. Dolayısıyla, eğer büyük bir sürpriz olmazsa, bugünkü zirveden çarpıcı bir sonuç çıkmayacaktır. Çıksa dahi açıklan(a)mayacaktır. Çünkü çoğu plan istihbari nitelik taşıdığından önceden kamuoyuyla paylaşılması mümkün değil.

Peki Türk tarafı Amerikalıların muhtemel mühlet talebinin oyalama olduğunu mu düşünür? Biraz daha zaman verirlerse, durum acil beklenti içinde olan kamuoyuna nasıl izah edilir? Hele Türkiye'yi maceraya sürüklemek isteyen güçler bu arada yeni bir sansasyonel terör eylemine imza atarsa, o mühletin hükmü kalır mı? Bunların hepsi müşkül sorular.

Bush açısından Erdoğan görüşmesinin gerçekleşmesi dahi avantaj. Çünkü kendi kamuoyuna 'bakın olay kontrolüm altında, Türkiye'yle ilişkileri koparıp bir müttefik daha kaybetmedik' diyebilir. Türk kamuoyunu idare tarafı ise, Erdoğan'ın pazarlama kabiliyetine kalıyor.

Eğer Amerikalılar yaz aylarında deşifre edilen PKK'lıları yakalayıp teslim etme operasyonu gibi dişe dokunur bazı projeleri yeniden hayata geçirebilirse durumu biraz kurtarabilir. Ama en azından bu çapta bir şeyler yapmazlarsa, Türkiye'nin kış gelmeden mesela Kuzey Irak'a bazı özel harekat operasyonlarına ve Kandil'e hava bombardımanına Washington artık ses çıkarmaz. (Hava bombardımanının, Irak'ın hava sahasını kontrol eden ABD ile eşgüdümlü yapılması gerekiyor.)

Bush yönetimi önümüzdeki yıl İran'a karşı daha da sertleşme politikası izleyeceği sinyalleri verirken, Ankara'yı terörle mücadelede Tahran'la işbirliğine daha fazla itmek istemiyor. Doğrusu Ankara da, Şam ve Tahran'la yakınlaşma kartını Washington'a karşı iyi oynuyor. (Tabii dozajı kaçırıp işi Amerika'yı tamamen karşımıza alabilecek boyutlara taşımamak lazım) Washington'daki son müzahiriyetin önemli bir sebebi de bu. Bush yönetimi PKK'ya karşı hakikaten sonuca gidici bir şeyler yaparsa, karşılığında İran'la dalaşına Türkiye'nin en azından köstek olmamasını daha kolay isteyecektir.

Kuzey Irak'taki Kürt yönetimi, son tahlilde ABD'nin büyük balık İran'ı yemeyi, Türkiye balığını ise kaçırmamayı ne kadar önemsediğini hesap edemedi. Amerika'dan beklemediği oranda baskı görmeye başladı. Washington'da Kürtçü lobinin iştiyakla pompaladığı 'PKK'ya dokunulmasın ki Kuzey Irak'ın istikrarı bozulmasın' tezi etkisini kaybediyor. Çünkü birçok Amerikalı, bu sıkıntı hafiflemezse Türkiye'de kitlesel Türk-Kürt çatışmaları çıkabileceğini, istikrarın tehlikeye girebileceğini ve bunun da ABD'ye bedelinin çok daha ağır olacağını görmeye başladı.

Beyaz Saray'da Ermeni, Kıbrıs ve enerji gibi önemli konulara belki çok kısa temas edilecektir. Ama ana gündem terörle mücadele. Kolay gelsin diyelim...



Bu haber 436 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,021 µs