Açtı ağzını yumdu gözünü! | " /> Açtı ağzını yumdu gözünü! | "/>

En Sıcak Konular

Kaybedecek bir şeyi kalmadı: Açtı ağzını yumdu gözünü!

5 Kasım 2007 14:29 tsi
Kaybedecek bir şeyi kalmadı: Açtı ağzını yumdu gözünü! Fatih Altaylı işinden de ayrıldı. Altaylı bu son ayrılığın da acısıyla, bir röportaj vererek, bugüne kadar medya grupları arasında dolaşma sebeplerini anlattı. İşte Hürriyet'ten ayrılması, Ertuğrul Özkök'le ilgili anıları ve Aydın Doğan'La yaşadığı ola

Süperpoligon

Türk medya dünyasının en keskin dilli isimlerinden biri Fatih Altaylı. Bu keskinliğinden dolayı seveni de sevmeyeni de çok… Altaylı mesleki kariyerinde yazarlığın ve gazeteciliğin üstüne Sabah'ta daha doğrusu Ciner Medya Grubu'nda üst düzey yöneticilik yaptı.

Sabah'ın genel yayın yönetmenliğini yaptığı sırada TMSF gazeteye ve Ciner Medya Grubu'nun diğer görsel-işitsel ve yazılı iletişim organlarına el koydu.

Fatih Altaylı'nın Doğan Grubu'ndan ayrılması kadar Sabah'taki yöneticiliği ve TMSF'li günleri çok tartışıldı. Akıllara gelen pek çok soru cevapsız kaldı.

Biz bunları sorduk!

Bu röportajı yaptık diye bize kırılanlar olacak. Biz gazetecilik yaptık. Tarafsız duruşumuzu sergiledik ve buna devam edeceğiz. Herkese söz hakkı tanıyacağız.

Fatih Altaylı ile Kanal 1 binasındaki odasında yaptığımız röportajın birinci bölümü:

SÜPERPOLİGON: Doğan Grubu'nda Aydın Doğan'ın prenslerindendiniz. Aydın Doğan'la ve kızlarıyla ilişkileriniz iyiydi. Ne oldu da oradan koptunuz? Genel yayın yönetmenliği bekliyordunuz da bu gerçekleşmediği için mi ayrıldınız?

FATİH ALTAYLI: Hürriyet'in büyüklüğü tartışılmaz. Başka bir gazetenin manşeti Hürriyet'te tek sütun haber olur, derim. Benim Hürriyet'ten ve Doğan Grubu'ndan kopmam bir anlık olay değil. Yani damlaya damlaya gelen olaylar ve sonunda taşan bardak…
Ben sevmediğim bir adamla çalışamam. Sevmem ve onun yaptıklarına saygı duymam gerekli. Aydın Doğan çok sevdiğim biriydi. Ama yıllar içinde adım adım değişti. 1999 yılında bu değişimi gidip Ona anlattım. Tam da bir kalp ameliyatı sonrasında… Dedi ki 'Sen bana bir kalp krizi daha geçirtmek istiyorsun'.

ETRAFIN YALAKA DOLU

Dedim ki 'Aydın Bey siz eski Aydın Bey değilsiniz. Etrafınızda bir yalaka duvarı oluştu ve siz dışarıda olan biteni görmüyorsunuz. Gazetemizin aldığı siyasi tavırdan, içeriğinden ve sizin işlerinizden başlamak üzere ortalıkta bizim hakkımızda bir sürü sıkıntılı durum var. Bunlar bizi, sizi yıpratıyor. Biz gidiciyiz ama siz ve müessese kalıcıdır. Siz olmasanız gelecek yıllarda çocuklarınız var…'
Tam da gruptan ayrılıyordum ayrılma kararı almıştım. Ama o görüşmede beni ikna etti Aydın Bey. Tabii damla damla olaylar gelişti. Sonunda benim patronuma karşı inancım, patronun da bana karşı güveni kalmadı. Çünkü habire eleştirirseniz, patronda bir süre sonra 'bu adam bize güvenmiyor' hissi oluşur. Sonunda Aydın Bey'le aramızda güven erozyonunun son noktasına geldik.

SÜPERPOLİGON: Güven azalmasından biri Star'ın satış olayı mı? Çünkü Doğan Grubu, Star'ın satış sürecinde olmayacak diyordunuz.

PO OLAYINDA ÇOK UTANDIM

FATİH ALTAYLI: Bir sürü yerde yanıltıldım. O bir tanesi. Bana telefon açıyor, 'O ihaleye girmeyeceğim söz veriyorum' diyor, Sonra onun satışına hazırlanılıyor. Toplantılarda 'yahu yapamayız kardeşim' diyorum. Ama 'dün dündür bugün bugündür' felsefesi başladı.

Petrol Ofisi (PO) meselesi satışında kendimi çok kötü hissettim. Neden? Çünkü PO satışında Doğan yoktu. Turgay Ciner, İş Bankası, Hayyam Gariboğlu ve Doğuş grubu talipti. Bir ihale yapıldı… ve acayip şeyler oldu bu ihalede. Bununla ilgili bir sürü yazılar yazdım. Aydın Bey'in ihaleyle alakası yok. Ve benim yazılarımın da katkısıyla belki, ihale bozuldu. Bir buçuk yıl sonra ihale tekrarlandı. Ve Aydın Bey ihaleye girerek, aldı.

Orada yaşadığım utancı anlatamam. Sanki Aydın bey girip alsın diye o yazıları yazmışım gibi oldu. Halbuki Aydın Bey'in PO'dan haberi bile yok. Anlamaz bile PO'dan. Ama sonra girdi ihaleye ve aldı.
Sonra Bayındır Holding'le ilgili bir olay oldu. Ben Bayındır aleyhine yazılar yazıyorum. Fakat Aydın Bey vasıtasıyla Bayındır'ın sahibi gazeteye geldi Ertuğrul Özkök'ün odasına… Beni çağırdılar. Gittim, adama hakaret ederek konuştum. Çünkü rahatsız oldum. Yayın yönetmeni odasında gidiyorsunuz, aleyhinde yazdığınız adamla toplantı yapmak zorunda kalıyorsunuz falan…

Sonra PO'nun birleşme olayı… ve bütün bunlar daha bir sürü ufak tefek şeyler… Sonra bazı siyasilerle ilişkiler. Gereğinden fazla yakın görünmeler, samimi ilişkiler. Tabi bunlar beni soğuttu. Birikti birikti bir noktaya geldi.

Bu soğumanın artık limit noktaya geldiği dönemde Aydın Doğan bana 'Haberleri senin sunmanı istiyorum' dedi. Ayrılma kararımı henüz açıklamamıştım. Sadece evde karımla konuşuyordum bu konuyu. Eşim durumdan rahatsızdı. O da durumdan utanç duymaya başlamıştı. Ve bir yandan ayrılmayı planlarken Aydın Doğan'dan bu teklifin gelmesi… Aydın Bey'e dedim ki 'Böyle bir şey yapmam'… 'Nasıl yapmazsın?' dedi. 'Yapmam. Çünkü işim değil benim. Yani çıkıp orada konuşamam.'

Aydın Bey kendisine 'hayır' denilmesine alışık değildi. Ama bana bu konuda Allah'ı var, adam bana çok fazla hoşgörülü davrandı. Ben çok kez Aydın Bey'e 'hayır' dedim. Tabii ciddi bozuldu bu cevabıma. 'O zaman haberleri sunması için bir başkasını bul' dedi.
Ondan sonra nihayetinde Ertuğrul Özkökler, arkamdan dolaplar falan şunlar bunlar sonuçta ben ayrılma kararı aldım. Ve eşime gittim, Hande'ye dedim ki 'Ben buradan ayrılmak istiyorum.'

SÜPERPOLİGON: Peki o dakikada aklınızda başka bir yer var mı ya da görüştüğünüz söz verdiğiniz bir kuruluş?

FATİH ALTAYLI: Hiçbir planım yoktu. Sadece oradan ayrılmak istiyordum. Sabah grubu aklımda bile yoktu. Ve bir yazı yazdım izine çıktım. Tekneye atladım Göcek möcek geziyorum. Ertuğrul Özkök aradı. Dedi ki 'Bak yazmıyorsun ve bu yanlış anlaşılıyor. Yaz'

Ben 'yazmayayım ' dedim.

'Sende bir damla hatırım varsa yazarsın” dedi. 'Abi tatildeyim' falan dedim.


O da 'Ya sen tatile çıkınca yıllardır tatil yapmıyorsun biraz acayip anlaşılıyor' dedi. 'Peki' dedim. Yazılar yazmaya başladım. Fakat rahatsızlığımı da Hürriyet'tekiler ayrılma kararı aldığımı da biliyorlar.
Birgün teknenin arkasında yatıyorum. Telefonum çaldı, arayan Aydın Doğan… 'Fatih neredesin?'… Ben Gökovada'ydım. Aydın Bey beni Bodrum'da evindeymiş. 'Bana yakınsın gel', dedi.
- Nasıl geleyim? Yol 6 saat
- Yahu kardeşim, artık çağırdığım zaman da gelmeyecek misin?
- Peki Aydın Bey gelirim.

SENİN KOCAN DELİRMİŞ

Türkbükü'ndeki evine gittim. Eşimi de götürmemi istemişti. Gittik. Eşi, Aydın Bey, Vuslat'ın çocukları, dostları falan yemek yedik. Sonra dedi ki 'Gel iş konuşalım. Eşin de gelsin' Ben ise “İş konuşacaksak eşim neden gelsin ki?' dedim. Neyse onun ofisine çıktık.

Dedi ki 'Bizden ayrılıyormuşsun'
-'Evet Aydın Bey, ayrılmayı düşünüyorum'.
- Nereye gideceksin?
- Daha karar vermedim ama ayrılmayı düşünüyorum.
- Benden kimse ayrılamaz kardeşim. Madem ayrılıyorsun, o halde ben seni kovuyorum.
- O halde hemen kovun çünkü beni çok rahatlatırsınız.
- Ciddi misin?
- Evet çok ciddiyim, hemen kovun.

- (F.Altaylı'nın eşi Hande Altaylı'ya dönerek) Yahu senin bu kocan çok delirmiş
- Evet, benim kocam delidir.
- Fatih, hiçbir yere gidemezsin.
- Aydın Bey gitmeyi düşünüyorum ve herhalde gideceğim

Aydın Doğan, bana bir hafta süre verdi düşünmem için. Ve 'Kararını ver bunu uzatma' dedi.

Hande'ye 'Bunun aklı başında değil. Benim gelinimsin, bak… Konuş aptal aptal şeyler yapmasın. Burası bırakılır mı? Buranın en önemli adamı. Yarın her şeyin başına geçecek' dedi.

Dedim ki 'Ben sevmem böyle şeyleri her şeyin başına geçmek gibi bir derdim de yok. Hem sonra Ertuğrul Özkök'ün verdiği servisi benim vermem mümkün değil. Sevmem ben böyle şeyleri.

SÜPERPOLİGON: Servisten kastınız neydi?

ERTUĞRUL, AYDIN DOĞAN'IN İÇKİSİNİ BAGAJINDA TAŞIR

FATİH ALTAYLI: Yani Ertuğrul bey daima yanındadır, ne isterse yapar. Lokantaya gittikleri zaman mönüden listeye bakar, yemeğini seçer hatta Aydın Bey'in yemeğini falan da tarif eder. Mesela Aydın Bey'in içtiği içki Ertuğrul'un bagajında vardır. Yemekten sonra Aydın Bey o içkiden içmeyi sever. Aydın Bey gerektiği zaman isterse çıkarıp versin diye, bagajında taşır.

Ben öyle deyince Aydın Bey güldü:
- Ertuğrul başka bir adam… Turgay Ciner'den teklif almışsın?
Ama ben yıllardır konuşmamışın Turgay Ciner'le. Tabii aklıma o zaman geldi. Turgay Ciner diye bir dostum var. Yani 'eşeğin aklına karpuz kabuğunu düşürdü'.

Dedi ki 'Hürriyet'te konuşuluyor bunlar' Ben de 'Yok böyle bir şey' dedim ve kapattım.

İstanbul'a geldik. Eşimle konuştum 'Ayrılmakla doğru yaparsın ' dedi.

Oraya gitmeden önce Turgay Ciner'i aradım:
- Bana bir teklifiniz vardı. Hürriyet'ten ayrılıyorum. Benimle çalışmak ister misiniz? Yıllar önce Sabah'a ilk geldiğinde, gazetenin başına geçmemi istemişti. Ben de kabul etmemiştim.

ULAN NE ŞANSLI ADAMMIŞ TURGAY CİNER

Ertesi günü tekrar Bodrum'a gittim. Aydın Bey'in evine gittim. Ofisinde konuştuk. Turgay Ciner'le konuşmamızı anlattım:
- Kaç para alacaksın?
- Para konuşmadık
- Nasıl yani, bedava mı gidiyorsun?
- Evet…
- Ulan ne şanslı adammış şu Turgay Ciner.
- Aydın Bey, Onun şansını sizin yaptıklarınız yarattı. Onun şansı sizsiniz.

ALTAYLI'YA AÇIK ÇEK

Tabii bozuldu, Ama sonra kalktı sarıldı 'Emin misin kararlı mısın?' dedi. Duygusal bir an yaşadık. Tabii 15 yıl birlikte çalışmışız. Birbirimizi çok severdik. Konuşma sonunda Aydın Bey bir çek defteri çıkardı, uzattı:
- Turgay'dan ne aldıysan, aynen yaz. Sana vereceğim.
- Aydın Bey… Turgay Bey'le para konuşmadım. Oraya yazabileceğim tek şey sıfırdır. Biliyorsunuz, para konuşamam ben. Sizinle para konuştum mu?
- Allah Allah ne şanslı birAdam Turgay Ciner… Bak, gidenler hep başarısız oldu. Bak Tuncay gitti yok oldu. Serdar Turgut gitti yok oldu.
- Aydın Bey, o Tuncay, ben Fatihim. O Turgut ben Fatihim. Başaracağıma inanıyorum.
- Bak Hürriyet'ten giden eşekten düşmüş karpuza benzer.
- Olabilir… Eşekten düşeriz, belki bir süre sonra ata bineriz.
Veda yazımı yazdım. Ertuğrul'a anlattım… ve gerçekten çok üzüldü Ertuğrul. Sonra Vuslat'la vedalaştık. Sonra Kanal D'ye gittim. Arzuhan Hanım, veda partisi yaptı. Onu çok severim, hiç kötülük görmedim.

CİNER'DEN İŞ İSTEĞİ

Tabii bu son vedaya, Hürriyet'e gitmeden evvel Turgay Ciner'le oturduk konuştuk. Şuradan şu maaşı alıyorum, şuradan şu parayı alıyorum, diye. Yani üç kalem şeydi zaten Doğan'dan aldığım paralar; primler yazmıştım. O da 'şunu verebiliriz, bunu veremeyiz' diye bakarak hesap yaptı. 'Primi de garanti edemem' falan dedi… Doğrusunu isterseniz Doğan Grubu'ndan aldığım paranın yarısına uzlaştık ve 'tamam' dedim. El sıkıştık.

KOL SAATİ SENİN OLSUN

Sohbet ediyoruz Turgay Bey'le… Bazı fikirlerimi söyledim medyayla ilgili. Bu arada Turgay Bey'in kolunda Patek Philippe marka bir saat vardı. Ben de saatleri çok severim, merakım bilinir. Ben de birkaç gün önce saatçiyle konuşurken, çok özel bir Patek Philippe saatten birisinin ısmarladığını söylemişti saatçi. Turgay Bey'in ısmarladığını öğrendim. Tabii kolunda da vardı:
- Bu saate doyamıyorsunuz galiba, ikincisini ısmarlamışsınız
Ciner şaşırır:
-Nerden duydun ki?
-Benim saatlere ilgim merakım vardır. Saat konusunda her şeyi duyarım.
-Bak, sana Hürriyet'ten aldıklarını veremiyorum. Ama kolumdaki bu saati verebilirim.

Kolundan saati çıkardı. Bana verdi. Çok acayip maddi değeri olan bir saat değildi ama güzel şık bir saatti. Bir de o markanın başka bir modeli vardı bende. 'Hayır, istemem' dedim falan… Üsteledi.

O KOL SAATİ VE VATAN'IN MANŞETİ

Sonra vedaya Ertuğrul Özkök'e gittim. İşte, ne aldın falan filan… Para konularına meraklıdır O da Aydın Bey gibi... Dedim ki 'Bu kol saatini aldım'

Vatan gazetesi o dönemler yine Doğan Grubu'nun kontrolünde. Sabah'ta başlayacağım gün Vatan bir manşet attı 'Herşey para için' diye. Turgay Bey'in hediye ettiği saatin fiyatını da abartarak… Tabii benim için o gün Doğan Grubu tamamen bitti. Çünkü, insanlık olarak bitti. Dostunuza, ayrılıyorken 'işte bana bir saat hediye edildi' diye anlatıyorsunuz. Sonra onu gazetede okuyorsun. Bu hediye saat olayını bir tek Ertuğrul Özkök biliyordu. Açıkçası ben bunu hayatımda gördüğüm en büyük ayıp olarak değerlendiriyorum. Ben Sabah gazetesinin manşetinde Ertuğrul Özkök'ün Aydın Doğan'dan ne aldığını hiçbir zaman yazmadım. Bunlar insani şeyler, yazılmaz da…. Ertuğrul'u aradım:
-Abi çok ayıp ettin. Vatan'ın manşeti ne böyle? Nasıl yazdırırsın böyle bir şeyi?
-Ben yazdırmadım…
-Nasıl yani? Bir tek sen biliyorsun.
-Aydın bey yazdırdı. Ona söylemiştim.
-Ben bunu affetmiyorum!

Tabii evde eşim çok sinirlendi. Yani beni bir saatle kimse satın alamaz. Sonuçta Vatan'ın manşetinde böyle bir şey yazıldı. Orada ben Doğan Grubu'nu tepeden aşağıya sildim. Bundan sonra benim için yoklar, dedim. Çünkü insanlık dışı ahlaksızca bir şeydi o. Ondan sonra Aydın Bey'i affetmedim ve affetmeyeceğim de…

SÜPERPOLİGON: Ertuğrul Özkök'le yakındınız. Onun yöneticiliğini, gazeteciliğini nasıl değerlendiriyorsunuz? Doğan Grubu için önemi nedir? Giderse ne olur? Onun için 'Aydın Doğan'ın her şeyini biliyor' deniliyor. Bu özelliği mi onu güçlü kılıyor?

ÖZKÖK'TEN SONRA YERİNE ADAM YOK

FATİH ALTAYLI: Yani her şeyi biliyor mu? Sanmıyorum. Ama biliyorsa zaten suç ortağı olur. Ama bilse ne olur, bilmese ne olur? Diyelim ki Aydın Bey'in en acayip şeylerini biliyorsa, kardeşim suç ortağısın tabii. Ama bunlar palavra bence. Tabii Ertuğrul Özkök'ün Doğan Grubu'nda yeri doldurulamaz. İyi bir yönetici gazetede, kişiliği tavrı falan... Yani kimler var Doğan Gurubu'nda yönetici olarak görebileceğiniz, Hürriyet'in Milliyet'in başında? Ben, Sedat Ergin ve Enis Berberoğlu.

Şimdi, Enis 8-10 sene önce yaptığı bir hatayla Aydın Bey'in gözünden çok düştü. Sedat Milliyet'e plase edildi ama çok başarılı olamadı. Ben de gittim. Şu anda kimse yok. Şu anda Hürriyet'in başına geçecek kimse yok. Ertuğrul'un koltuğu sağlam. Tabii orayı bırakmak istemiyor. Ertuğrul'un hedefi Mehmet Ali Yalçındağ'ın koltuğu. Medya Grup Başkanı ya da Medya Grubu'nun CEO'su olmak istiyor. Yani o göreve gelirken de Hürriyet'in başına genel yayın yönetmeni arıyor… O görevi isterken de bir yandan Hürriyet'te yazmak ve kendi direktiflerine göre Hürriyet'i çıkaracak bir yayın yönetmeni arıyor. Bunu benimle de konuştu. Hatta Aydın Bey'e dedim ki 'Ertuğrul'un niyeti Medya Grup Başkanı olmak'… O da dedi ki 'Çok iyi böylece Mehmet Ali de kendini rahat hissetmez. Rekabet oluşur.'

SÜPERPOLİGON: Ertuğrul Özkök size 'genel yayın yönetmenliği' teklif etti mi?

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN HEDEFİ, MEHMET ALİ YALÇINDAĞ

FATİH ALTAYLI: Tabii bunu net olarak konuşmadık. Ama O bilir, ben bir görev aldıysam yaparım, diye. Hem sonra biliyordu, benim orada bir genel yayın yönetmenliği yöneticilik falan yapmak istemediğimi. Sonra Ertuğrul Özkök, o gücü ve yönetmeyi seviyor. Onun kafasında beni Hürriyet'e genel yayın yönetmeni yapmak gibi bir düşünce hiçbir zaman olmadı. Hatta niyeti de şuydu, bunu Aydın Bey'e de söyledi: 'Beni Mehmet Ali'nin yerine koy' demedi hiçbir zaman. Ama 'Mehmet Ali çok iyi bir CEO. Onu asıl holdingin, Doğan Holding'in başına getirin. Yayın holdinginin başına da ben geçeyim' diyordu.

Yani o oraya giderse, o koltuk boşalacak; kendisi geçecek. Bunu birkaç kez Aydın Bey'e söyledi. Hatta dedi ki 'Uluslararası işlerde çok iyi falan filan…”

Ertuğrul o yüzden orayı bırakmak istemiyor, o gücü seviyor. Ama Ertuğrul'a birisi iyi bir parayla transfer etmek istese giderdi biliyorum. Mesela Uzanlar, gazete çıkarırken, kendisine iyi bir transfer teklifi yapılmasını beklediğini hissettim. Gider miydi, tam bilemem ama beklediğini biliyorum. Gitmese bile o teklifi pazarlık gücü olarak kullanabilirdi.

SÜPERPOLİGON: Hissettim, diyorsunuz. Bu somut bir konuşma sonucunda ulaşılan bilgi değil mi yani…?

FATİH ALTAYLI: Hissin biraz daha ötesi, diyeyim o zaman…

SÜPERPOLİGON: Sabah'ta iken ya da ayrıldıktan sonra Aydın Doğan'la görüştünüz mü? Mesela Vatan'daki manşetten sonra?

FATİH ALTAYLI: Tabii görüştüm. Karşılıklı sitemlerimiz oldu. Defalarca görüştük. Ertuğrul'la da görüştük. Ama Sabah'tan ayrıldıktan sonra görüşmedik.



Bu haber 1,503 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,384 µs