Üç senaryo: Sizce hangisi olacak?

2 Kasım 2007 13:12 tsi
Serdar Akinan Ankara'da konuşulan üç senaryoyu yazdı. Birinci senaryo: Türkiye daha büyük provokasyonlara maruz bırakılacak... İkinci senaryo: Türkiye Kürdistan’ı, hami devlet olarak, tanıyacak... Üçüncü senaryo: Türkiye 1950’lerde girdiği ka

Serdar Akinan/Akşam

5 Kasım 2007’de tarih ne yazacak?  

Ankara’da senaryolar muhtelif...

Memleket tarihimizin en kritik yol ayrımlarından birinde olduğumuza şüphe var mı?

Dillendirilen şu olasılıklara bir bakın...

Ülke ya parçalanacak.

Ya Kürdistan’ı, hami devlet olarak, tanıyacak.

Ya da 1950’lerde girdiği kampı (NATO/ABD) terk edecek.

En sade biçimiyle dillendirilen üç yol bu...

İlk bakışta çok keskin gözüken senaryo başlıklarının teferruatsız da olsa alt başlıklarına bir bakmakta fayda var.

Ülke parçalanacak... Zira “iktidar odakları” yani devlet aygıtını kontrol eden asker, yüksek bürokrasi ve hükümet dayatılan bu senaryoya daha fazla direnmeye kalkarsa daha büyük provokasyonlara maruz bırakılacağız gibi gözüküyor.

PKK’nın sponsorları bizi ısrarla bir yola çekmeye çalışıyor.

O yol bu ülkeyi çok kısa sürede bir iç savaşın eşiğine bile getirebilir. Detayları ve olasılıkları yazmak bile istemiyorum. Ama son haftalardaki tırmanışa bakın ne demek istediğimi anlarsınız.

2. senaryo... Türkiye, Kürdistan’ı hami devlet olarak, tanıyacak.

Ankara’da çok konuşulan senaryo...

5 Kasım Pazartesi günü Washington DC’de Bush ile Erdoğan arasında başla-yacak süreci çok iyi takip etmek gerek.

Türkiye’nin ABD’ye rağmen Irak topraklarına girmesi kaçınılmaz bir çatışma getirir. Gaz almak için girmesi ise sorunu çözmez.

ABD ve İsrail ne istiyor?

Kürdistan’ın kurulmasını.

Ancak Mersin bölgesini de almadan o Kürdistan yaşayamaz.

Türkiye tarafı, benim aldığım duyumlara göre, masaya şu tezi getirebilir, “Sınırımızı daha güneye (Dohuk kuzeyi) çekeceğiz. Bizim uygun göreceğimiz ve kontrolümüzde olan bir yapıyla Kürdistan’ın kurulmasına örtülü onay veririz. Bize PKK’nın lider kadrosunu verin. Barzan aşiretini bertaraf edin. Bölgedeki enerji havzalarının güvenliğini beraber sağlayalım. Güvenliği verin. Zenginliği paylaşalım. Herkes kazansın.”

Bu senaryo sakat.

Neden? İçeriye anlatsanız bile. İran ve Rusya’ya anlatamasınız. Oyun büyük. PKK biter MKK başlar...

Son senaryo.

En ilginci.

Gene, iddia o ki...

ABD’nin karşısına çıkan yeni “parçalı” güç ki İran, Çin, Rusya, vs...

“Gelin size 150 milyar dolar krediyi libor artı 0.5 ile verelim... Şu borcunuzu kapatın... ABD’ye restinizi çekin. Ve Türkiye rengini (kampını) artık değiştirebileceğini göstersin.”

İran’la son dönemde yapılan enerji anlaşmalarına, memlekete giren muazzam Arap sermayesine, Rusya’nın bu kadar yakın markajına bakılırsa bu çok da yabana atılmayacak bir senaryo.

Benim bu yolun hangisinin seçileceğine ve bir başka yol olup olmadığına ilişkin bir fikrim yok.

Ancak tüm bu hayati sorunları (olasılıkları?) dinleyince Türkiye’nin ne denli ciddi bir sorunla karşı karşıya olduğunu daha iyi anlıyorum.

5 Kasım 2007 Türkiye Cumhuriyeti tarihi açısından en kritik günlerden biridir.

Bu haber 931 defa okundu.