En Sıcak Konular

Tampon bölge mi, sınır değişikliği mi?

1 Kasım 2007 23:13 tsi
Tampon bölge mi, sınır değişikliği mi? Türkiye, diplomasi masasına sınır değişikliğini yatırmaya hazırlanıyor. Gerekli hazırlıklar tamamlandıktan sonra ya Irak sınırında tampon bölge kurulacak ya da Bağdat yönetimi ile sınır değişikliği konusu müzakere edilecek...

‘Mamafih bâlâdaki hatt-ı hudut Aşuta ve Alamun cenubunda bu iki mahalli yekdiğerine rapteden yolun Irak arazisinden geçen kısmını Türk arazisi dâhilinde bırakmak üzere tadil edilmiştir.’ Milletlerarası belgelerde Brüksel Hatt-ı Hududu diye anılan ve Türkiye’nin Irak sınırının kaderini tayin eden satırlardı bunlar. Kurtuluş mücadelesinin hemen ardından en zorlu müzakereler Musul meselesi ve Irak sınırıyla ilgili yaşanmıştı.

Türkiye’nin demokrasi sınavı verdiği 21 Ekim Pazar günü Hakkari’nin Dağlıca bölgesinde 12 askerin şehit edilmesi, 16’sının yaralanması, 8’inin kaçırılmasıyla sonuçlanan terör saldırısının yaşandığı sınırın geçmişi ta o günlere dayanıyordu. Olağanüstü Hal Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu’nun tabiriyle ‘savunmak isteyene büyük azap, hücum için ise en kolay sınır ve yerlerden biriydi’ burası. Arazi şartlarını bilen terör örgütü bu güzergâhı kullanarak yıllardır Kuzey Irak’taki kamplarına rahatça giriş-çıkış yapabiliyor. En kanlı saldırılarını bu hat üstünde gerçekleştiriyor. Türkiye’yi sınır ötesi operasyon noktasına getiren bu terör saldırısı da bölgenin savunmasını güçleştiren coğrafî engeller nedeniyle bu kadar kolay icra edildi belki de. Çetin kış şartlarında zirvelerin korunamadığı, karakolların vadilerde inşa edildiği bölgede, dağların yüksekliği 2 bin metreden 3335 metreye kadar çıkıyor. Kimi yerlerde 300-400 metrelik düz dağ yamaçlarıyla kuşatılmış vadilere kadar inilebiliyor.

SINIRI SAVUNULUR HALE GETİRMEK ZORUNDAYIZ

Savunulamaz, çizimi stratejik ve coğrafi hatalarla dolu sınırla ilgili en ilginç tekliflerden birini Milliyet Gazetesi yazarlarından Taha Akyol dile getirdi. Akyol, Türkiye-Irak sınırının savunulabilir noktalara çekilmesi ve Türkiye’nin diplomatik bir talep olarak sınırın tekrar çizilmesini gündeme getirmesi gerektiğini yazdı. Akyol’a göre, gerek arazi değiş tokuşu gerekse uygun pazarlıklarla sınırın dağlık bölgelerden aşağıya indirilmesi mümkün. Çünkü Atatürk, 1639’da imzalanan Kasr-ı Şirin Anlaşması’na rağmen İran sınırını bu manada 1932’de revize ettirmişti. O dönemde Küçük Ağrı’nın eteklerine kadar sınırı aşağı indirme anlaşması yaparak verimli tarım arazisi olarak bilinen Kotur İran’a verilmişti. Kaybedilen tarım arazisine rağmen, kazanılan şey ülkenin güvenliğinin sağlanması, eşkıya geçişleri ve sınır kaçakçılığı gibi konuların ortadan kalkması oldu.

Akyol, Irak sınırının değiştirilmesinin stratejik ve güvenlik getirici yanı nedeniyle önümüzdeki günlerde diplomasi seçenekleri içinde acilen yer alması gerektiği görüşünde. Sınırda harita değişikliği ile ilgili süreç ve talepler Lozan’dan Musul Antlaşması’na, oradan da Turgut Özal’lı yıllara kadar uzanıyor.

En başından başlanması gerekirse, Lozan Konferansı sırasında Musul bölgesinin Türkiye’ye katılıp katılmaması konusunda anlaşma olmayınca, Lozan Antlaşması’nın 3. maddesiyle Türk-Irak hududunun tayin işi sonraya bırakılmıştı. Sonra Irak adına hareket eden İngiltere ile önce İstanbul’da ikili müzakereler olmuş, iş Milletler Cemiyeti’ne intikal edince uzamıştı. Türkiye’nin referandum (plebisit) tezine karşı İngilizlerin Milletler Cemiyeti’nde ağır basmasıyla Musul bölgesini Irak’a bırakmak suretiyle iki ülke sınırının belirlenmesine karar verildi. 5 Haziran 1926 tarihinde Ankara’da imzalanan Musul Antlaşması’ndan sonra oluşturulan heyetle de sınırın haritalandırma ve bölüşümü sağlandı.

ATATÜRK DÖNEMİNDE İRAN SINIRI DEĞİŞTİ

Ancak Letonyalı General Laidoner’in kaleminden çıkan sınır çizgileriyle, dağların en yüksek tepelerinin birleştirilmesinden mülhem bir mantıkla neredeyse tamamen Türkiye aleyhinde savunulamaz bir hat haline getirildi. Aynı sorun İran sınırında da vardı. Ağrı’da 1930’da yaşanan isyandan sonra, Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlayamadığı ortaya çıktı. İsyancılar, İran’a gidip geliyordu. Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Bey (Aras) Atatürk’ün talimatıyla 1932’de İran’la sınır değişikliğini gerçekleştirdi. Rıza Şah’la yapılan anlaşma ile Kotur verilip Küçük Ağrı Dağı’nın sınır eteklerine kadar güvenliği sağlandı.

Irak sınırıyla ilgili yanlışlığı ilk fark eden ve telafi için sınır değişikliği konusunu Körfez Savaşı sırasında uluslararası diplomasi öncelikleri arasına alan ise merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal oldu. Sınır revizyonu konusu Özal’ın gündemine dönemin (1983-86) Başbakanlık Müsteşarı Hasan Celal Güzel ile yaptığı istişarelerde girmişti. ‘Hattı Bâlâ’ yani zirvelerin birleştirilmesi mantığıyla oluşan Irak sınırının teröre nasıl zemin hazırladığı ve geçit haline geldiği o yıllarda başlayan PKK saldırılarıyla gün yüzüne çıktı. Türk Silahlı Kuvvetleri ile yapılan görüşmeler neticesinde sınırın elektronik-askeri ve fiziki engellerle donatılması kararlaştırılmıştı. Suriye ve Irak sınırlarını birlikte kapsayacak bir elektronik ağ projesi ile mayınlama hariç her türlü yöntem uygulamaya alındı. O günleri Hasan Celal Güzel Aksiyon’a şöyle anlatıyor: “Sınır dağların başından geçiyor. Bu coğrafi sınırı kabul etmek ülke savunması açısından kötü olmuş. Burada yapılacak iki iş vardı. Ya dağın gerisine çekilecektik veya aşıp güvenli bölgeler oluşturacaktık. Haritanın yeniden çizilmesi fikri bu yüzden Özal’ın hoşuna gitmişti.” Camp David Zirvesi’nde George H. V. Bush’a anlatan ve sınır değişikliği talebini ileten de yine Özal oldu. O dönemde Muş Milletvekili olan Alaattin Fırat da, Özal’ın sınır değişikliği talebini ABD Başkanı Bush’a ilettiğini duyanlardan. Hasan Celal Güzel, o günlerde ‘bir karış toprak vermeyiz’ hamaseti nedeniyle projenin tamamlanamadığını dile getiriyor: “Fizikî olarak Türkiye’nin dağların gerisine çekilmesi mümkün değildi. Ancak dağların bittiği düzlüğe ulaşmak için bazı yerlerde 10, bazı yerlerde 30 km inilmesi gerekiyordu. Buralar meskûn mahaller ve ekonomik değeri olan yerler değil. O zaman Hakkari’nin ilçeleri, hatta Şırnak toprakları gidecek vs. diye itirazlar yapıldı. Ama hâlâ diplomatik kanallar çalıştırılarak bu talep edilebilir.”

TURGUT ÖZAL VALİLERE SINIRIN NEDEN GEÇİLMESİ GEREKTİĞİNİ ANLATMIŞ

Sınır projesini bilen isimlerden Milli Savunma eski Bakanı Barlas Doğu da hududun ilk tayininde İngilizlerin arkeolog ve jeologları seçmesi nedeniyle hudut kontrolünün imkânsız hale getirildiğini hatırlatıyor. Doğu’nun verdiği bilgiye göre Özal döneminde konuşulan sınır düzeltme teklifi, sonraki dönemde devlet projesi haline gelmiş. Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde ABD ile yapılan görüşmelerde dile getirilmiş. Doğu, 30-40 kilometrelik bir bandın düşünülmesi gerektiğini söylüyor.

Eski bakanlardan Vehbi Dinçerler de aynı kanaatte. Tampon şerit oluşturulması için Irak, NATO, BM ve ABD ile doğru diplomatik yol izlenerek, konunun ele alınabileceğini düşünüyor. Özal, sınır değişikliği ile ilgili görüşlerini 1991’de Diyarbakır’a komşu illerin valileriyle yaptığı toplantıda dile getirmiş. OHAL Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Diyarbakır Valisi Cengiz Bulut, Şanlıurfa Valisi Ziyaettin Akbulut, Gaziantep Valisi Hüsnü Tuğlu, Hakkari Valisi Şahabettin Harput’un da hazır bulunduğu il valileri toplantısında Cumhurbaşkanı Özal, Körfez Harekatı çerçevesinde yaşananları değerlendirmiş ve sınır değişikliğiyle ilgili şunları dile getirmiş: “Amerika’yla görüştüm. Gerekli teminatı aldım. Musul ile ilgili haklarımız olduğunu ifade ettim. Bizim oraya girme hakkımızı savundum. Savaşın başında tartışmalar (tezkere) yaşandı. O zaman Genelkurmay Başkanımız (Necip Torumtay) tereddüt etti. Gireriz ama çıkamayız, dedi. Israr ettim, olmadı.” Valiler toplantısında Irak değerlendirmesinde sınırın yeniden çizilmesi de alternatiflerden biri olarak dillendirilmiş. Ancak diğer askerî ve siyasi çözümlerin gölgesinde kaldığı için hayata geçirilememiş.

Dönemin OHAL Bölge Valisi Hayri Kozakçıoğlu, “Hududun yeniden çizilmesi hadisesinde toprak kazanma derdi yoktur. Karakolları güvenli sınır çizgilerine taşımak niyeti vardır.” diyor. Kozakçıoğlu, taslak şeklinde sınır değişikliğinin projelendirildiğini de söylüyor: “Özal sadece hudut meselesini düşünmüyordu Körfez Savaşı’nda. Orası (Musul) Misak-ı Milli içinde olduğu için Özal buradan miras hakkı da almak istiyordu. Irak karakolları varken, sınır güvenliği sağlamak daha kolaydı. 1991’den sonra Irak karakollarını terk etti. Sınır bu manada boşalmış oldu.”

Kozakçıoğlu, insan eliyle koruması zor, kötü hava ve arazi şartları nedeniyle sıkıntı oluşturan sınırın yeniden çizilmesi, haritalandırılması konusunda diplomatik trafik yürütülmesini destekliyor. Irak tarafının karakollarının da yeniden aktif hale getirilmesi gerektiğine inanıyor. Kozakçıoğlu döneminde sınırın tamamının (Suriye-Irak hattında) elektronik kalkan, termal kameralı sistemler ve insansız uçak ve helikopterlerle izlenmesi de gündeme gelmiş. İngilizlerden alınan 2 sessiz uçak ile Şırnak Tugayı sorumluluk alanında sistem devreye alınmış. İngilizler sınır güvenliği projesini Türkiye’nin satın alacağını düşünerek, 3 milyar liralık ön proje teklifi yapmışlar. Örtülü ödenekten karşılanan bu projenin tüm sınırı termal kamera ve elektronik ağla koruması işlemi gerçekleştirilememiş.

Geçen hafta Türk Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı birlik ve askerlerin bir kısmı 10 ila 40 kilometre derinlikte Kuzey Irak’ın çeşitli bölgelerine giriş çıkış yaptı. Sınırın öbür tarafında 2003’ten günümüze kadar 10’dan fazla silahlı PKK kampı kurulduğu biliniyor. Ankara kulislerinde askerî diplomasinin parçalarından birinin de sınır ötesinde tampon bölge tesis etmek olduğu dile getiriliyor. Muhtemel sınır ötesi operasyonun ardından tampon bölge fikri daha çok uluslararası alanı da ilgilendirir bir noktaya gelecek. Tampon bölge fikri ilk olarak 1995 Temmuz’unda gerçekleştirilen sınır operasyonlarının ardından gündeme getirilmişti.

Son yaşananlar ve sınır ötesi sıcak takiplerle birlikte, PKK’ya karşı dahi son noktayı koyamayan bir Türkiye’nin Iraklı Kürtlere dokunamayacağı algılaması değişti. Ancak Türkiye diplomasi masasında yeni çözümleri de konuşmak istiyor. Bunun başında sınırın yeniden çizilmesi ya da tampon bölge oluşturulması var. En son BBP Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu da bölgedeki olayların ardından yaptığı toplantıda sınırdan sızmaların önlenmesi için Irak sınırından içeri girilerek 25 km. ötede yeni bir sınır çizilmesi gerektiğini söyledi. Siyaset ve diplomasi çevrelerinin gündemine tekrar düşen konu, önümüzdeki günlerde Irak merkezli tartışmaların odağında yer alacağa benziyor.

IRAK SINIRI KAÇAKÇILIK VE UYUŞTURUCU TİCARETİNİN DE MERKEZİ

Türkiye’nin 10 bin 765 kilometrelik sınırlarının 2 bin 949 kilometresi kara sınırlarından oluşuyor. Bulgaristan (269), Yunanistan (203), Gürcistan (276) Ermenistan (328), Nahçıvan (18), İran (560), Irak (384) ve Suriye (911) ile sınırımız var. İran, Irak sınırları sarp dağlardan ve arazilerden oluştuğu için terör, insan ve mal kaçakçılığı, uyuşturucu trafiğinin göbeğinde yer alıyor. Son dönemde silah ve patlayıcı trafiğinin de yoğun şekilde Kuzey Irak sınırından gerçekleştirildiği biliniyor. İran ve Irak sınırı dışındaki sınırlarımız tel örgü, mayın, gözetleme kuleleri ve termal kameralarla gözetleniyor. Bu iki sınırda da benzer elektronik düzenekler olmasına rağmen tam kontrol sağlanamıyor. Kontrol işlevi daha çok karakollar üzerinden sağlanıyor. Özellikle Irak sınırını iyi bilen PKK, buradan gelir bile elde ediyor. Stratejik Boyut sitesinin analistlerinden Cafer Serinkan, “Terör örgütünün insan kaçakçılığından 4-10 bin dolar arasında gelir elde ettiği vakıadır.” diyor. Serinkan’a göre kamyon, traktör tekeri, sigara paketine kadar haraç alınıyor. Yani sınır güvenliği sadece güvenlik sorunu değil, kaçakçılık ve kayıtdışı ekonomi sorununu da beraberinde getiriyor. Terör örgütü de coğrafi imkanlardan yararlanarak kendi üyelerini rahat şekilde sınır ötesine taşıyabiliyor. Cafer Serinkan, sınır karakollarının her açıdan modernize edilmesi gerektiği görüşünde: “Batılı ülkelerde sınır koruması için uydu takipleri, insansız hava araçları ve sensör gibi birçok teknoloji kullanılıyor. Aynı tedbirlerin çok daha kapsamlısı bu sınırlarda uygulanmalı.”

Aksiyon



Bu haber 545 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,949 µs