"Pazarlık savaştan önce başladı"

Bombalanan şehirler, enkaz altından çıkarılan bebek cesetleri, saldırılardan kaçmaya çalışan yüz binler… Türkiye içine girmiş olduğu tartışma ile tüm bunları unuttu. Artık tek mesele "Lübnan'a asker gönderelim mi göndermeyelim mi?"

Türk askeri Lübnan yollarında!

iyibilgi Lübnan'a asker gönderme ile ilgili prensip kararın hükümet tarafından alındığını 16 Ağustos'ta duyurmuştu. Yani hükümet uzun bir süredir gidelim mi gitmeyelim mi diye değil, "nasıl gidelim" ve "acaba gidersek zor durumda kalır mıyız"ı tartışıyor. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün de Beyrut, Tel Aviv, Kudüs ve Şam'ı kapsayan tüm temaslarının ana maddesi, Türk askerinin bölgeye gitmesi halinde güvenliğiydi. Gül, başkentlerde ağız yokladı. Türk askerinin bölgede istenip istenmediğine dair aldığı izlenim Ankara'nın kesin kararı ile anlaşılmış olacak. Eğer Gül, "olumlu" bir izlenim aldıysa Türk askerinin bölgeye hareketi kesin gibi. Bu hükümete yakınlığı ile bilinen Yeni Şafak gazetesinin dünkü manşetinden de anlaşılabilir.

Jerusalem Post: "İsrail İran'a saldıracak"

Başbakan'ın diplomasi danışmanı Egemen Bağış, "ordumuz bugünler için var" diyor. Fakat Bağış, düşüncesinde haklı olmayabilir. Örneğin BM, Lübnan'da görevlendirilecek UNIFIL'in görev tanımını değiştirdi. 1701 sayılı kararda gücün görevleri arasında şunlar da yer alıyor: "Lübnan'a silah girmemesi için sınırların kontrol edilmesini, Mavi Hat ve Litani Nehri arasındaki bölgede Lübnan ve UNIFIL askerleri dışında silah personel ve teçhizat kalmamasına yardım etmek." Diğer bir deyişle, Hizbullah'ın bulunduğu bölgeleri silahsızlandırmak. Mavi Hat ve Litani Nehri'ne de dikkat. Bu bölgeye Türk askeri yerleştirilecek!

Hizbullah BM birliklerine saldırmayacağını dün ilan etti. Fakat mesele kimin saldırıp saldırmayacağı değil. Bölgede çakacak herhangi bir kıvılcımın alev topuna dönmesi. Zira bölgenin ciddi bir bunalım içerisinde olduğu ve hala "yerleşik" bir ateşkesin sağlanamamış olması Jerusalem Post'un haberinden belli. Jerusalem Post gazetesi, İsrail'in Tahran'ın nükleer programını durdurmak için, gerekirse tek başına harekete geçmeye hazırlandığını duyurdu.

"Pazarlık savaştan önce başladı"

Tüm bunlar tartışılırken ilgi çekici bir iddia ortaya atıldı: Lübnan'a asker pazarlığı savaştan önce başladı! Bu iddia önemli çünkü savaş başlamadan önce Türkiye'ye gelip giden ABD heyetine dikkatleri çekiyor. İddianın sahibi yeni Şafak gazetesi yazarı İbrahim Karahül. Karagül'e göre Türkiye, Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına daha savaş sırasında başladı. İki İran uçağının indirilmesine değinen Karagül, Asker gönderme kararının ateşkes kararından hatta savaştan önce verildiğini belirtiyor ve ekliyor "Kararı hazırlayanlar, Güvenlik Konseyi'ne sunanlar, 'uluslararası güç' planlamasını yapanlar Türk askerinin bölgeye gönderilmesini de karara bağladılar."

ABD Türkiye'yi zorlayacak

Türkiye zor bir kararla karşı karşıya. Hükümet "Hizbullah'ı silahsızlandırmayacağını" iddia etse de Mahir Kaynak'a göre "bu ABD'nin istediği bir şey değil." Yaptığı anlaşmalar çerçevesinde iki İran uçağını indiren ve bir şekilde Hizbullah'ın silahsızlandırılmasına katkıda bulunan Türkiye'nin, yine aynı anlaşmalar çerçevesinde silah toplamak zorunda kalıp kalmayacağı soru işareti!