En Sıcak Konular

İşte Ermeni Tasarısı'nı engellemek için ödediğimiz bedel!

1 Kasım 2007 16:31 tsi
İşte Ermeni Tasarısı'nı engellemek için ödediğimiz bedel!   
Türkiye, her yıl milyonlarca dolar harcadığı Abd'deki lobi faaliyetlerini, Ermeni Tasarısı'nın kabulünün ardından daha da arttırdı

1915 olaylarını "soykırım" olarak niteleyen Ermeni tasarısı, ABD Temsilciler Meclisi'nin alt komisyonunda kabul edilince kıyamet koptu. Ama esas sürpriz, önce tasarının kabulü yönünde oy kullanan bazı politikacıların, imzalarını tasarıdan birer birer çekmeye başlamasıyla yaşandı. ABD'de konuşulansa, Ermeni tasarısı destekçilerinin fikrini değiştiren sebebin Türkiye'nin lobi faaliyetlerini yoğunlaştırması olduğu… ABD Adalet Bakanlığı arşivlerindeki belgeler de, lobicilik konusunda zayıf kalmakla eleştirilen Ankara'nın faaliyetlerini arttırdığını ve bu uğurda artık paraya acımadığını doğrular nitelikte!

Türkiye'nin gündemi, 10 Ekim 2007 Çarşamba günü ABD'deki bir oylamaya kilitlendi. Söz konusu, sıradan bir oylama değildi. ABD Kongresi'nin alt kanadı Temsilciler Meclisi'nin Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye-ABD ilişkilerini yeniden şekillendirebilecek bir tasarıyı oyluyordu. Sonuç, Türkiye'de hayal kırıklığı yarattı. 1915 olaylarını 'Ermeni soykırımı' olarak niteleyen karar tasarısı 21'e karşı 27 oyla kabul edildi.
Aslında, Demokratlar'ın Kongre'de çoğunluğu ele geçirmesinden sonra oturumdan böyle bir karar çıkması bekleniyordu. Sonuç da tahminleri doğruladı zaten. ABD'de iktidarda bulunan Cumhuriyetçi yönetime daha yakın olan Türkiye, Demokratlar'ın tasarı lehinde oy kullanmasını engelleyemedi. Oylamadan istediği sonucu alan Ermeni lobisi, tasarının Temsilciler Meclisi'nin Genel Kurulu'na taşınmasını beklemeye başladı. Bütün taraflar için, dananın kuyruğu kopmak üzereydi.
Tasarının kabulüyle, ABD'ye yönelik tepkiler Türkiye'de dalga dalga yayıldı. Washington ile stratejik ortaklığın gözden geçirilmesi, ABD'nin İncirlik'teki askeri üssünün kapatılması gündeme geldi. Türkiye, ABD hükümetini tasarıyı engellemek yönünde kuvvetli bir irade sergilememekle; tasarı lehinde oy kullanan Demokratlar'ı ise iki ülke ilişkilerini ateşe atmakla suçladı. Ama suçlanan sadece Amerikalılar değildiAnkara da, Türkiye kamuoyunca, 'diplomatik zafiyet' göstermekle ve meseleye yeterince ağırlığını koyamamakla eleştiriliyordu. Kısacası, ne zaman 'Ermeni tasarısı' söz konusu olsa akıllara düşen o 'sihirli' kelime yeniden gündeme gelmişti: LobiTürkiye 'lobi' yapamıyordu
ABD'deki lobi faaliyetleri, bugün milyarlarca doların el değiştirdiği bir endüstri. Kozmetik şirketlerinden emeklilerin haklarını arayan kuruluşlara, sivil toplum örgütlerinden yabancı hükümetlere kadar birçok 'aktör', kendilerini ilgilendiren konularda lobi faaliyetleri yapıyor. Çoğu da, istediklerini elde etmek uğruna çok büyük meblağları gözünü kırpmadan harcıyor! Peki Türkiye bu lobi faaliyetlerinin neresinde yer alıyor? Ankara gerçekten lobi yapamıyor mu? Yapıyorsa bunun için hangi yöntemleri kullanıyor, ne kadar para harcıyor ve en önemlisi ne kadar etkili olabiliyor?

'İkna'nın bedeli, 12 milyon $
Bu soruların yanıtları Türkiye'de halen ihmal edilse de, ABD'de hararetle tartışılmaya başladı. İşin aslı, tartışmalar başladığında, tasarıyı destekleyen Demokratlar'dan bazıları imzalarını çekmişti bile. Yani Dış İlişkiler Komisyonu'nda kabul edilen tasarının Temsilciler Meclisi'nin Genel Kurulu'na gelme şansı iyice azalmıştı. Merak edilense bu isimlerin kararını değiştirmesine sebep olan faktörün ne olduğuydu. ABD basınının saptaması ilginçti: Ermeni lobisinden ilk golü yiyen Türkiye, tasarının Genel Kurul'a gelmemesi için lobicilik faaliyetlerinin yoğunluğunu arttırmıştı
Deneyimli gazeteci Marilyn W. Thompson imzasıyla New York Times Gazetesi'nde 16 Ekim 2007'de yayımlanan bir haber, Türkiye'nin yıllardır sürdürdüğü ama ayrıntıları bugüne kadar pek su yüzüne çıkmayan lobi faaliyetlerini anlatıyordu. Thompson'un iddiasına bakılırsa, Türkiye, Ermeni tasarısını engellemek amacıyla epey karmaşık bir ilişkiler ağına girmişti ve bu uğurda lobi şirketlerinin hesabına milyonlarca dolar para akıtmıştı. Bu ilişkiler ağının merkezinde ise eski bir Kongre üyesi olan Cumhuriyetçi Robert Livingston vardı. Habere göre Türkiye, eski politikacının lobi kuruluşu olan Livingston Group'a şimdiye kadar 12 milyon doları aşkın ücret ödedi. Bunun karşılığında Livingston da 2000 ve 2004 senelerinde aynı tasarının 'durdurulması' yönünde çalıştı. Bu çalışma,'tasarıda' imzası olan Cumhuriyetçi ve Demokratlar'dan bazılarını kararlarından vazgeçirmek ve imzalarını çektirmekten ibaretti.
Haber, Livingston'un son tasarının durdurulması için neler yaptığını da içeriyordu. Livingston'un ancak 31 Temmuz 2006'ya kadar olan faaliyetlerini takip edebilen Thompson, eski politikacının bu süre içerisinde tasarı destekçisi politikacılardan John P. Murtha, Bobby Jindal, Roger Wicker ve Tom Tancredo'nun fikrini değiştirdiğini, birçok başka politikacının da sürece hiç dahil olmamasını sağladığını yazdı. Thompson, Livingston'un lobicilik firmasının, bu süre içinde adı geçen isimlerin de dahil olduğu seçim kampanyalarına 200 bin doları aşkın bağışta bulunduğunu da belirtiyordu. Haberde, son günlerde tasarı aleyhindeki gelişmelerin Livingston'un çabalarının devam ettiği anlamına geldiği de ifade ediliyordu.

Tasarının eski destekçisi, artık Türkiye'ye çalışıyor
Peki eski bir Cumhuriyetçi olan Livingston, artık Demokratlar'ın çoğunlukta olduğu Temsilciler Meclisi'nde ne ölçüde etkili olabilir? ABD Adalet Bakanlığı'nın arşivlerine göz attığımızda, Ankara'nın da bu soruya bir cevap aradığını görüyoruz. İnternet ortamından da ulaşılabilen belgeler, Türkiye'nin, Demokrat kökenli eski politikacıların lobicilik şirketleriyle de çalışmaya başladığını gösteriyor.
Bu belgelerden yakın tarihli olanlarından biri Türkiye'nin, DLA Piper lobicilik şirketiyle imzalamış olduğu bir sözleşme. DLA Piper'ın bünyesindeki isimlerden ilk göze çarpan Richard Gephardt. 2005'te Kongre'den ayrılan Demokrat politikacı Gephardt, zamanında Ermeni Tasarısı'nı destekleyen isimlerden biri ama artık Türkiye hesabına çalışıyor. DLA Piper şirketi, sözleşmede, Türkiye adına lobicilik hizmetleri yürüteceğini taahhüt ediyor. Bu hizmetler arasında Türkiye'nin çıkarlarına veya imajına zarar verecek bir yasa veya uygulamanın gündeme getirilmesini, tartışılmasını veya geçmesini önlemeye çalışmak olduğu gibi, Türkiye lehine yasaların çıkmasına hizmet etmek de bulunuyor. DLA Piper'ın taahhütleri arasında Kongre ve hükümet üyelerini Türkiye için yaşamsal önemde olan konularda doğru bilgilendirmek ve eğitmek, Türkiye'yi Kongre'deki gelişmelerden hemen haberdar etmek ve Türkiye'yle ortak çıkar gözeten gruplarla ittifak sağlamak da var. Buna karşılık Türkiye de şirkete aylık 100 bin dolar ödeme yapmayı kabul ediyor.
Sözleşmedeki bir diğer madde, tanıdık bir ismi, Livingston Group'u da devreye sokuyor. Buna göre DLA Piper yukarıda bahsedilen taahhütleri yerine getirme konusunda gerektiğinde Livingston Group ile beraber çalışabiliyor. Bunun Türkiye'ye bedeli ise fazladan bir 750 bin dolar. 1 Mart 2007'de yürürlüğe giren ve Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy tarafından imzalanan bu sözleşmenin hükmünün 29 Şubat 2008'de sona ermesi öngörülüyor (Livingston Group'la imzalanan son sözleşmenin süresi ise 28 Şubat 2007 tarihinde dolmuş gözüküyor. Bu sözleşmeye göre, Türkiye benzer hizmetler karşılığında şirkete bir yılda 1,8 milyon dolar ödemiş). DLA Piper adına sözleşmeyi imzalayanlara baktığımızdaysa, Demokratlar'ın seçim kampanyalarında etkili isimlere rastlıyoruz. Sözleşmede imzası bulunan John A. Merrigan ve Matthew C. Bernstein'in bugüne kadar Hillary Clinton'un seçim kampanyası için 100'er bin dolar topladığı biliniyor.
DLA Piper ile varılan anlaşma Türkiye'nin rotayı Demokratlar'a çevirdiğinin bir göstergesi; ama Livingston Group'un da işe dahil edilmesi, Cumhuriyetçiler'den de vazgeçilmediğini gösteriyor. Dahası, bu anlaşma Türkiye'nin lobicilikten geri kalmak istemediğinin de bir işareti. Zaten Türkiye'nin imzaladığı sözleşmeler DLA Piper ile sınırlı değil. Başka bir lobi şirketi Fleishmen-Hillard ile imzalanan yakın tarihli bir sözleşme de arşivlerde mevcut. Yine Büyükelçi Nabi Şensoy'un imzaladığı bu sözleşmeye göre, şirket Türkiye'ye halkla ilişkiler ve iletişim hizmeti sağlıyor. Bu hizmetler içinde kantitatif (nicel) araştırmalar, brifing organizasyonları, medya analizi ve etkin bir web yönetimi var. 4 Eylül 2007'de başlayan ve 3 Mart 2008'de bitmesi öngörülen bu hizmet karşılığında Türkiye, şirkete ayda 113 bin 683 dolar ödemeyi taahhüt ediyor.

Aktüel



Bu haber 917 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,521 µs