Basına güvenmiyoruz!

"Murat Yetkin benim makamıma geldi. 29 Ekim'de paşaların kendisine 'Ecevit gitsin, Özkan gelsin' mesajı ilettiklerini söyledi." Bu sözler Hüsamettin Özkan'a ait. Yani Anasol-D hükümetinin karakutusu, dönemin Başbakan yardımcısı. Özkan bu konuşmayı Nisan ayı ortasında Habertuk'te katıldığı Basın Kulübü programında sarf etmiş ve bir hayli tartışma yaratmıştı. Sabah'tan Fatih Altaylı "gazeteci işini yapmalı, ulaklık değil" demiş, Yetkin de buna sert bir yanıt vermişti. 

 Olan açıktı. Murat Yetkin, Altaylı'ya göre, gazetecilikten ziyade "başkalarının elçiliğini/postacılığını" yapıyordu. Yetkin bu eleştiriyi reddediyor. Fakat haberi ulaştırdığını kabul ediyor.   

 Bu tartışmalar Ecevit'in önceki gün açıklanan olay röportajıylane kadar da bağlantılı.  Ecevit Irak savaşı öncesi başbakanlıktan, Bush tarafından indirildiğini söylüyordu. Ecevit "Beni Bush yerimden etti" derken Murat Yetkin'i mi kastediyordu acaba? Acaba Murat Yetkin'in bağlantılarını bu şekilde mi yorumluyordu? Nerden çıkarmıştı Ecevit bu "Bush" işini? Yoksa Yetkin'den başka kişiler de Ecevit'e gelip, "efendim makamı terk edin" mi demişti? Bunların hiçbir yanıtı yok! 

Murat Yetkin hala Radikal gazetesinde. Ankara temsilcisi. Ankara temsilcileri önemlidir. Sabah gazetesinin eski sahibi Dinç Bilgin bakın bunu hangi sözlerle doğruluyor: "Önce Ankara büroları devşirilir. Orada yapılan haberler gazetenin mutfağında etkili olur."  

Ankara'da ne olup bittiğini anlamak isteyenler genellikle Murat Yetkin'in yazılarına başvurur. Özellikle Uluslar arası İlişkiler ile ilgili yazdığı yazılar, önemli analiz ve yorumları ufuk açıcı. Ama işte, Altaylı'nın deyimiyle, o "ulak"lık meselesi yok mu? Artık Yetkin'i okurken hep daha dikkatli davranıyorum.

 Şimdi Radikal Gazetesi'nde ardı ardına "irtica" haberleri yayınlanıyor. Toplum bir şekilde bazı şeyler ile ilgili uyarılmaya mı çalışılıyor? Yoksa Mahir Kaynak'ın dediği şekliyle "her şey Türkiye-İran karşıtlığı için" mi? Basınımıza nasıl güveneceğiz?