En Sıcak Konular

Şırnak katliamında Jitem gölgesi

26 Ekim 2007 17:39 tsi
Şırnak katliamında Jitem gölgesi 29 Eylül de Şırnak’ın Beşağaç köyünde bir minibüsün taranması sonucu 7’si köy korucusu 12 kişinin öldürülmesiyle ilgili İHD ve Mazlum Der'den şok rapor.

Şırnak ili Beytüşşebap İlçesine bağlı Beşağaç (Hemkan) Köyünde Yusuf Ataman isimli  müteahhite ait şirketin yaptığı su şebekesinde çalışan 2’ si Geçici ve 5’i Gönüllü Köy Korucusu olmak üzere toplam 14 kişiyi taşıyan bir minibüs, 29 Eylül 2007 günü akşamüzeri saatlerinde iş bitiminden sonra köye dönerken, köye yaklaşık 10-12 km mesafede bulunan Sıhala Deresi mevkiinde taranmış; aracın şoförü Kamil Akdoğan, Gönüllü Köy Korucuları Rahmi Acer, Kadri Acer, Orhan Acer, Kazım Acer, GKK ve köy muhtarı Yusuf Acer ile Geçici Köy Korucusu olan işitme ve duyma engelli kardeşi Zeki Acer, köylüler Reşit Acer, Harun Acer, Sefer Acer, Bengin Acer ve Cuma Ermahan yaşamını yitirmiş, Memduh ve Erdal Acar yaralanmıştı.

Olayı araştırmak üzere oluşturulan heyete  İHD Genel Başkan Yardımcısı Reyhan Yalçındağ, İHD MYK Üyesi Mihdi Perinçek, İHD MYK üyesi Hüseyin Cangir, MAZLUM-Der Genel Başkan Yardımcısı Şimşiröddin Ekinci, MAZLUM-Der Bölge Koordinatörü Selahattin Çoban, KESK Genel Mali Sekreteri Dilek Adsan ve Şırnak Barosu Genel Sekreteri Veysel Vesek katıldı.

Olaya ilişkin heyetin yaptığı incelemeyle ilgili raporda şu noktalara dikkat çekildi. 

Heyet, 5 Ekim 2007 günü Şırnak ili Beytüşşebap ilçesi Beşağaç Köyüne giderek, olay yeri, köylülerin yaşadıkları Beşağaç Köyü ve taranan minibüste incelemelerde bulunmuş, bazı köylüler ve olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile görüşmüş, görgü ve beyanlarını almıştır. İnceleme ve araştırmanın büyük bir kısmı heyet üyeleri tarafından kamera çekimi ile kayıt altına alınmıştır. Bununla birlikte heyet üyelerinin, tanıkların ve köylülerin rızası sorulmadan Jandarma görevlileri tarafından da tüm konuşma, görüşme ve incelemeler kameralarla kaydedilmiştir.

İHD Genel Merkezi, heyet çalışmalarına kolaylıklar sağlanması ve heyet görüşmesi için 04.10.2007 tarih ve 202/2007/22-242 sayılı yazı ile, Şırnak Valiliği, Beytüşşebap Kaymakamlığı, Beytüşşebap C.Başsavcılığı ve Beytüşşebap Belediye Başkanlığından randevu talep etmiştir.

Şırnak Valiliği ve Beytüşşebap C.Başsavcılığı, heyetin yazılı randevu talebine yanıt vermemiştir. Beytüşşebap Kaymakamlığı, kaymakamın izinli olduğunu, yerine Uludere Kaymakamının vekaleten baktığını, vekaleten görevi yürüten kaymakamın da günlük programının dolu olduğunu bildirmiştir.

5 Ekim günü saat 11.30 sıralarında  Beşağaç Köyüne varan İnsan hakları heyetini Tabur Komutanı karşıladı. Heyet, olayla ilgili kurulan taziye çadırının önünde ise korucubaşı Tahir Adıyaman’la karşılaştı. Olaydan yaralı kurtulan Memduh Acer ile heyetin görüşmeleri kamera kayıtları altında geçti. Heyetin baş başa görüşme itirazları da reddedildi. Heyet üyelerinin yaralı Memduh Acar’a sordukları sorulara öncelikle yaralının akrabası olan korucubaşı İhsan Acar cevap verdi.

Heyet üyeleri, İhsan Acar’ın olay yerinde olmamasına rağmen olayı ayrıntıları ile anlatması ve araçta bulunanların tamamının silahsız olduğu yönündeki ifadelerine karşın yaralı Memduh Acar’ın daha sonra yaptığı konuşmalarda silah konusunda ve ateş açanların giyimleri ile ilgili çelişkinin üzerinde durdular.

Raporda İhsan Acar’a ait ifade şöyle: “. Ben bu olayın PKK’lılar tarafından yapıldığını düşünüyorum. Çünkü ben korucubaşı olduğum için yaklaşık iki yıldır onlardan tehdit alıyordum. Ben, onların hedefiydim. Arabada bulunan şahısların tamamı silahsızdılar.”

Yaralı olarak kurtulan Mahmut Acar’ın ifadesinde ise şu ayrıntı var : ““Ben yaralıydım ancak can havliyle koşarak olay yerinden köye doğru gelmeye başladım. Çok korktuğum için canımın acısını unutarak hızlı hızlı geldim. Köye yaklaştığım esnada Erdal’ın bende olan silahını havaya doğru ateşledim ve köylülerden yardım istedim.”

Heyetin, konuşmasının başından beri kendisinde ve minibüste olanların hiçbirinde silah olmadığını söylediğini hatırlatması üzerine, mağdurun yanıt vermesine fırsat vermeden odada bulunan çok sayıda kişilerden isminin Salman Acer olduğunu ve diğer yaralı Erdal Acer’in babası olduğunu söyleyen köylü şu beyanlarda bulunmuştur:

2-Diğer Yaralı Erdal Acer’in Babası Salman Acer : “…Oğlum Erdal’ın silahı vardı, kaleşnikof marka idi. Memduh, Erdal’ın silahıyla olay yerinden köye doğru gelmek üzere kaçmış ve çıkan silah sesi üzerine köylülerin sesin geldiği yere doğru gitmişler. Orada Memduh’u yaralı vaziyette görmüşler ve olayı kendisinden öğrenmişler…”

Raporda ayrıca güvenlik güçlerinin olay yerine intikaline ilişkin şu ifadeler yer alıyor:

“…Ayvalık Karakolu köyümüze 20 km uzaklıktadır. Savcı, keşif yapmak için köyümüze gelmedi ancak olay yerine helikopterle gittiğini biliyoruz. Olay yeriyle Kato Dağı arası 45-60 dakika uzaklıktadır….Askerler olaydan sonraki sabah köye geldiler. Olay noktasına da ertesi gün gittiler. Ancak olaydan yaklaşık bir saat sonra Skorsky helikopterle geçtiler. Memduh yaralı vaziyette kaçtıktan ve silahıyla ateş açıp yardım istedikten sonra, köylüler olay yerine gittiler. Cenazeleri de olaydan sonra biz kendimiz getirdik. Yaralıları Ayvalık Karakoluna kendimiz götürdük; oradan askerler helikopterle yaralıları götürdüler.”

“...Biz normalde operasyonlara çıkmayız; köyün içinde bekleriz.”

“…22 Temmuz genel seçimlerinde bizim  köyde toplam 68 oy AKP’ye, 22 oy DTP’nin gösterdiği bağımsız adaya, 10 oy DYP’ye çıktı. Birkaç oy da geçersizdi.”

Ancak heyetin en fazla dikkatini çeken konu ise 19 Ekim 2007 günü saat 14.30 sıralarında İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi’ni  telefonla arayan ve isimini belirtmeyen şahısın telefonda anlattıkları.

Köyde bulunan şahıslardan hiçbiri tam olarak neler yaşandığını söyleyemez, çünkü orada korkunç bir baskı vardır. Ben o köyden biriyim, ancak şu anda ……………’de yaşamaktayım. Bu olaydan evvel su döşeme işine korucubaşı Tahir Adıyaman’ın adamları talip olmuş. O zamandan bugüne kendileriyle T.Adıyaman’a bağlı korucular arasında bazı anlaşmazlıklar olmuş. Ancak bu köylülerin tamamı her anlamda T.Adıyaman’a bağlıdırlar ve onun sözünden asla dışarı çıkamazlar. Çünkü 1992’de köy boşaltıldığından beri onun köyüne yerleşmişler, ona bağlı olarak çalışmaktadırlar. Ben olay olduğu akşam da oradaydım ve Beytüşşebap Hastanesine ölen kişilerin cenazeleri getirilmişti. T.Adıyaman, ertesi sabah erkenden hastaneye geldi ve ailelere yönelik olarak ciddi tehditler savurdu; ‘…ben size ne diyorsam o şekilde ifade vereceksiniz, sakın doğruyu söylemeyin. Başınıza gelecekleri biliyorsunuz! Ben ne desem öyle olacak!’ .

...Olay gerçekleşmeden evvel son günlerde üzerinde Coca-Cola  yazılı beyaz Transit bir minibüs çevrede geziyordu ve aslında bu minibüs sonradan beyaza boyanmıştı; çünkü minibüsün iç boyası askeri renkti. Bu minibüsün sürekli olarak plakası değişiyordu; JİTEM üyeleri bu araçla çevreyi geziyorlardı. Ben, bu minibüste gezen JİTEM üyelerinin bu tür işler için gezdiklerini düşünüyorum. Bu şahısların elbiseleri değişiyordu. Geçen sene yine o civarda bulunan Kaşura isimli –ben bu köyün Türkçe ismini bilmiyorum- köye benzer şekilde örgüt militanlarının giysilerini giyen şahıslar gelmişler; ancak köylüler uyanık çıkmışlar; Beşağaç Köyü gibi değiller, kendi aralarında birlik içindeler. Onlar, aslında bu kişilerin provokatif eylem yapmak, kendilerini öldürmek için köye geldiklerini anlamışlar. Onları kovalamışlar ve kendilerine zarar vermelerini engellemişler. Diyeceğim o ki, geçen seneden beri bu tür bir olayın hazırlığı vardı aslında.

…Olay olduktan sonra köye İçişleri Bakanı gelmişti; sizinle görüşen yaralı tanık Memduh, bakanla konuşurken ben de yakındaydım ve konuşmalarını duydum. Bakan, Memduh’a doğruyu söylemesini, olayı kimlerin yaptığını söylemesini istedi ve Memduh da Bakana hitaben kimlerin yaptığını bilmediğini söyledi.

...Olaydan sonra minibüste bulunan akrabalarının yanına giden köylülerden birine, bir yakını, ağır yaralı vaziyette ‘..Bizi vuranlar Jirki (T.Adıyaman’ın aşireti) aşiretine mensup koruculardı..’  şeklinde konuşmuş ve hemen sonra da yaşamını yitirmiş. Aslında köylülerin hepsi bunu biliyor ama çok korktukları için doğruyu söylemiyorlar.

…Olay günü su kanal/boru döşeme işini yapan Müteahhit, Beşağaç Köyüne gidiyor ve Muhtarla konuşuyor. Normalde muhtar orada çalışan  biri olmamasına rağmen,  muhtarla müteahhit öğleden sonra su çalışmasının olduğu yere birlikte gidiyorlar.

…Sizden önce köye gelen TBMM İnsan Hakları İnceleme Komisyonu üyesi Akın Birdal’a olay yerini incelerlerken konserve kutularını göstermek istedik, çünkü içlerine dikkatli bakıldığında yiyeceklerin tam kurumamış olduğu yani kısa bir süre önce orada askerlerin bulunduğu açığa çıkmış olacaktı. Ancak ortam uygun değildi ve konserve kutularının içlerini kendisine gösteremedik. Olay yerinde bulunan konserve kutuları,  askerlere ve koruculara aittir."

Haber7.com



Bu haber 1,240 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    6,448 µs