En Sıcak Konular

Ağzımız değil, bedenimiz konuşuyor...

21 Ekim 2007 18:31 tsi
Ağzımız değil, bedenimiz konuşuyor... Araştırmalar, yüz yüze iletişim pastasının 10’unu kelimelerin, % 30’unu ses tonunun, % 60’ını ise beden dilinin tek başına yediğini göstermekte... İletişim çağının teknolojiyle harmanlandığı bir geleceğe yaklaşırken, bilmek değil, derdin

Erhan Özden/ Zaman Gençlik

Beden dili bütün lisanların üzerinde!

Şu gökkubbede her şey söylendiyse, bütün fikirler ortaya atıldıysa, söylenip de duyulmadıklar için Google çıktıysa biz ne yapacağız? Bilgiyi beden dilimizle harmanlayıp yeniden satacağız elbette!

Bilgi çağının bireylerinin her biri ayrı birer bilgisayar. Herkes biliyor. Şu ana kadar ağzı olan konuşuyor idiyse, Google’ı olan da biliyor artık. 6 harfle saniyeler içinde bilgiye ışınlanabiliyorsunuz. Ali Fuat Başgil, “Şu gökkubbe altında söylenmedik söz, ortaya atılmadık fikir kalmadı.” demişti. Peki her şey söylendiyse, üstelik söylenip de duyulmadıklar için de Google çıktıysa, size söyleyecek ne kaldı?

Bilgiyi nasıl satacağınızı düşünmek kaldı. İşte çağ tam da bu yönüyle bir öncekinden ayrılıyor. Yeni çağ bu yüzden artık kendini bilgi çağı değil; bilgiyi satabilmeyi; nabız şerbet koordinasyonunu ayarlamayı ifade eden bilişim (bilgi-iletişim) çağı olarak tanıtmayı yeğliyor. Ve bilişim çağının iletişim gücü yüksek bilgi sahipleri, diğerlerinin arasından bir anda sıyrılıp yeterince zeki olmasalar bile yeterince “iletişimci” olarak kariyer hayatlarına bir Ferrari kıvamında devam ediyor. Yapılan araştırmalar, devrin iş dünyası başarı listesini dolduran CEO’ların zekadan çok bu yönlerinin daha belirgin olduğunu gösteriyor. Her zeki başarılı olamazken, her iletişim yıldızı ama orada ama burada, ama öyle ama böyle, bir şekilde ve bir konuda mutlaka başarılı oluyor.

Ve en önemli iletişim araçlarından biri olarak da araştırmalar dünyadaki bütün dilleri pasifize edecek kadar güçlü bir “beden dili” çığlığı atıyor. Araştırmalara göre yüz yüze iletişim pastasının kelimeler 10’unu, ses tonu % 30’unu temsil ederken, beden dilinin pastanın % 60’ını tek başına yediğini göstermektedir. Gelin nabızlara verilecek şerbetlerin (iletişim) prospektüsü niteliğinde birkaç beden dili şifresini deşifre edelim ve iletişim çağının beden dili kulvarında biz de kendimize bir yer bulmaya çalışalım.

“Dur, geçme!” olarak algılanması ve ucu açık sorularla karşı tarafı bolca konuşturmadan, atlanmaması gereken bir iletişim duvarıdır. Karşınızdakinin kollarını çözmeye başladığını gördükten sonra konuyu istediğiniz minvale doğru çekmeye başlayabilirsiniz. Aksi takdirde kollar kapalıyken geçerseniz bir iletişim kazası kavşakta sizi bekliyor olacaktır, bizden söylemesi.

Eskiden beri açık avuçlar dürüstlüğün ve açık sözlülüğün sembolü olmuştur. “Anla artık” derken iki avucumuzun içini farkında olmadan gösterir ve karşı tarafın samimiyetimize inanmasını bekleriz. Yurtdışında mahkemelerde yemin ederken bir el İncil’in üzerindeyken diğeri açıktır ve karşıya dönüktür. Çocuklar yalan söylerken avuçlarını koltuk altlarının altına veya arkalarına saklarlar. Yetişkinler ise bunu daha profesyonelce yapar, bazen ceplerini bazen tutundukları masayı kullanırlar. Özetle, görünmeyen avuçlar gösterilmek istenmeyen, sizden saklanan bir şeyler var diye pimpiriklenmek için doğru fırsattır. Hele ki bu saklanan avuç içlerinin yanına göz temasının azalması, göz kırpma refleksinin hızlanması da eşlik ediyorsa karşınızda amatör bir yalancı var denilebilir. Yalan söylemek zor iştir, avuçlarını saklayacaksın, gözlerini kaçıracaksın, kelimelerinin arkasındaki endişeni ses tonuna yansıtmayacaksın, kelimelerini tökezletmeyeceksin, gözlerini yukarıya kaydırmayacaksın (araştırmalar, yalan söylerken söylenecek yalanın hayalini kurmak için gözlerin yukarı kaydığını söyler), alnını kırıştırmayacaksın... (araştırmalar bütün bunları yapmak yoğun bir dikkat gerektirdiği için yalan söylerken alnın kırıştığını söyler). Bu kadar zahmet insanı mecburen etik kılıyor. (Zamanında Clinton’ın Monica Lewinsky ile ilgili açıklaması böyle bir çehre üstüne oturduğunda psikologlar “bu adam yalan söylüyor”u çoktan demişti.)

Bütün bu süreçler farkında olmadan gelişir. Ama şurası kesindir; açık avuçlar karşınızdakinin samimi olduğunun en açık ifadesidir. Bu durumu kendi mesajınızı karşı tarafa vermek için bir zamanlama fırsatı olarak değerlendirebilirsiniz.

Bununla birlikte bazı jestlerin kişi farkında bile olmadan arkadan arkaya ne fısıldadığıyla ilgili evrensel literatüre geçmiş bazı açıklamalar vardır. Bunları, “bu kesin bu anlama gelir!” şeklinde değerlendirmemek, hemen asıp kesmemek gerekir. Bir duyguyla ilgili bütün beden dili organları aynı mesajı gösteriyorsa mesaj pekişecektir. Bu doğrultuda aşağıdakileri peşin ve kesin hüküm oluşturma aracı olarak kullanmayınız, çocukların erişemeyeceği yerde saklayınız.erh.ozden@gmail.com

Beden dilinin şifreleri

Canlı, hareketli, dik yürüme: Güven, emniyet.

Eller kalçada bekleme: Hazır olma veya agresyon.

Bacaklar çaprazlanmış şekilde oturmak ve ayağı hafifçe vurmak: Can sıkıntısı.

Bacaklar ayrı oturmak: Dinlemeye açık, rahat.

Göğüs üzerinde kolları bağlama: Savunmada, diyaloğa kapalı.

Eller cepte, omuzlar eğik yürüme: Üzgün, kederli.

Eller yanakta: Değerlendirme, düşünme.

Burnuna dokunma, yavaşça ovma: Kabul etmeme, şüphelenme veya yalan söyleme.

Gözleri ovuşturmak: İnanmama, şüphelenme.

Elleri arkada bağlama: Kızgın, korkulu veya hayal kırıklığına uğramış.

Ayakları kilitleme: Korku

Başı ellere dayama, gözlerin aşağıya bakması: Can sıkıntısı.

Elleri ovuşturmak: Ummak, heyecanlanmak.

Elleri başın arkasında bağlama, bacakların çaprazlanması: Kibirlilik, üstünlük.

Burun kemiğini sıkma, gözleri kapama: Olumsuz değerlendirme.

Parmaklara hafifçe vurma, ritim tutma: Sabırsızlık, tahammülsüzlük.

Parmakları dik tutma: Otorite

Eğik başla dinleme: İlgilenme

Çeneyi okşama: Karar vermeye çalışma.

Saçları okşama: Kendine güven eksikliği.

Aşağı doğru bakma, başı başka tarafa doğru çevirme: Kuşku, inanmama.

Tırnak yeme: Emniyetsizlik hissi veya sinirlilik.

Kulak memesini çekme: Kararsızlık, tereddüt

Sayı: 47
Bölüm: Sinema



Bu haber 1,145 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    5,612 µs