'Çorap ve piknik modeli' ne kadar yaralı olur?

18 Ekim 2007 14:41 tsi
"Giderek bir ‘Seçkinler Kulübü’ne dönüşen CHP, ‘çorap ve piknik uygulaması’yla halktan uzak olmadığı mesajını verebilir fakat... CHP Ankara Milletvekili Ayşe Gülsün Bilgehan Toker'in CHP'yi halkla barıştırma çabaları ne derece e

Ahmet Kekeç/ Star

Halkla bütünleşmede ‘çorap ve piknik’ modeli...

Bugün Meclis’te ‘tezkere’ gibi önemli bir konu görüşülüyor ama ben ‘kurtarıcıymış gibi’ yapan değerli siyasetçi Ayşe Gülsün Bilgehan Toker’den gitmek istiyorum.

Biliyorsunuz, mükemmel öğrenim hayatıyla dikkat çeken değerli Toker, bir süredir Baykal’a giydiren (evet, ‘giydiren’) açıklamalar yapıyor ve ‘halkla bütünleşmiş’ CHP’nin, ancak Baykal’sız bir yapıyla mümkün olabileceğini savunuyor.

Doğrudur.

Baykal CHP için ciddi bir ‘engel’dir.

Fakat ben asıl engelin ‘genetik’ olduğunu düşünüyorum.

Bunu nasıl açabiliriz?

Şöyle:

Bir kere Gülsün Bilgehan Toker kimdir?

Hep mutlu aile fotoğraflarından hatırladığımız Mevhibe ve İsmet İnönü çiftinin torunudur. Döneminin parlak gazetecilerinden Metin Toker’in de kızıdır.

Bunu bir nakısa olarak söylemiyorum ama, çocukluğu Pembe Köşk’te geçmiştir ve bugün ‘bütünleşilmesi’ gerektiğinden söz edilen ‘halk’a biraz yabancıdır.

İyi bir kızdır.

Hanımefendidir.

İyi okullarda okumuştur, iyi yaşamıştır, kendini iyi yetiştirmiştir, akademik hayatta iyi yerlere gelmiştir, iyi de bir yazardır, iyi kitaplar yazmıştır (‘Mevhibe’ ve ‘Pembe Köşk’ten Masallar’ı anmalıyım hemen), fakat nasıl derler, ‘mevzu’dan uzaktır.

Buradaki ‘mevzu’nun içine siyaset de giriyor.

Bir zamanlar, bir çikolata firmasının, ‘Mustafalar, Aliler, Ahmetler, Hüseyinler için... Ayşe’ler de tadabilir’ şeklindeki bir reklamına takmıştı. Bu reklamla, en hafifinden, ‘cinsiyet ayrımı’ yapıldığını iddia etmişti.

Tamam, güç simgesi olarak gösterilen bir mamulün, bir tek cinsiyetin hizmetine sunulması, zımnen bir ‘cinsiyetçiliği’ içeriyordu ve bu durum suç olmasa bile en azından şık değildi ama değerli Toker (milletvekili olarak bulunduğu dönemde) konuyu bir de ‘soru önergesi’yle Meclis’e taşımıştı. Bununla da kalmamış, böyle şeylerin ancak Suudi Arabistan’da mümkün olabileceğini söylemişti.

Bütün bunların konumuzla ne ilgisi var?

Şöyle bir ilişki kurulabilir:

Değerli Toker, ‘bütünleşilmesi’ gerektiğini söylediği ‘halk’ın, sadece moral ve değer tercihlerine değil, kapalı cinsiyetçi ‘humour’ anlayışına da yabancı.

Bir espridir alt tarafı.

Duyarız, bazen rahatsız oluruz ama sonunda güler geçeriz.

Kaldı ki, ‘cinsiyetçilik’, benzemekten korktuğumuz ‘Suudi Arabistan’da böyle mi yapılmaktadır, bundan da çok emin değilim.

Sözü, değerli Toker’in, Devrim Sevimay refikimize verdiği röportaja getirmek istiyorum.

Konuşmasının bir yerinde şöyle diyor: ‘Ayakkabı çıkartıp evlere girmeliyiz... Çocukluğumdaki gibi piknikler yapmalıyız... Halkla bütünleşmeliyiz...’

Elbette böyle yapılabilir.

Giderek bir ‘Seçkinler Kulübü’ne dönüşen CHP, ‘çorap ve piknik uygulaması’yla halktan uzak olmadığı mesajını verebilir.

Bunu oya da tahvil edebilir.

Faydalı bir girişim...

Gelgelelim, aynı Gülsün Bilgehan Toker, konuşmasının bir başka yerinde, Baykal’ın kötü yönetim modelini eleştirirken, ‘Bazen genlerimdeki İsmet İnönü ruhu kabarıyor’ diyor ki, CHP’deki asıl problemin ‘ruh kabartan’ bu genlerle ilgili olduğunu/olabileceğini göremiyor.

Bütün mesele, çok sevdiğiniz dedenizdir Gülsün Hanım.

Partinizi dedenizden kopardığınızda hem Türkiye’yi, hem partinizi kurtarmış olacaksınız.

Bu dediğimi bir düşünün, sonra tekrar konuşalım.

Bu haber 379 defa okundu.