adına sömürgeciler ne istiyor? | " /> adına sömürgeciler ne istiyor? | "/>

En Sıcak Konular

Sahi, Kürtler adına sömürgeciler ne istiyor?

18 Ekim 2007 10:58 tsi
Sahi, Kürtler adına sömürgeciler ne istiyor? "Kuzey Irak'ın da Ankara tarafından ciddi anlamda sorun niteliğinde görüldüğü belirtiliyor. Yine, PKK ile hiç de bağlantılı olmadığı halde, etnik eksende kurulan farklı ideolojik eğilimdeki siyasi partiler de sorun niteliğinde görülüyor. Öyleyse sorun n

 

Ahmet Taşgetiren / İnternet haber

Herkes, PKK ve terör olgusunun sorunun sadece bir boyutu olduğunu, o ortadan kaldırılsa bile sorunun ortadan kalkmış olmayacağını ifade ediyor? Bunun için, mesela Kuzey Irak'ın da Ankara tarafından ciddi anlamda sorun niteliğinde görüldüğü belirtiliyor. Yine, PKK ile hiç de bağlantılı olmadığı halde, etnik eksende kurulan farklı ideolojik eğilimdeki siyasi partiler de sorun niteliğinde görülüyor. Öyleyse sorun ne?

-Kürtlerin kendilerini birinci sınıf vatandaş görmelerini sağlamak!

Bir ara siyasetçilerimiz bu söylemi üretmişlerdi. O siyasetçilere göre Türkiye'de Krütler birinci sınıf vatandaştı ve bu nitelikleri önemsendiği ölçüde, onlarla ilgili bir sorun olmazdı.

Ama bir sorun vardı.

Ankara'nın kafasında da bir sorun vardı, Kürt dünyasında da bir sorun vardı.

Kürt dünyasındaki sorun, tarihin vasatına Kürt varlığı olarak çıkmaktı.

Bu ne anlama geliyordu?

-Kürt kimliğinin tanınması mı?

-Herhangi bir ülkede “birinci sınıf vatandaş” statüsü içinde yaşamak mı?

-Kürtlerin kültürel değerlerinin korunması mı? Yoksa,

-Farklı kavimlerin devletleşme imkanına kavuşmuş olması gibi Kürtlerin de bir devletlerinin oluşması mı?

Kürtler, Ortadoğu'da yoğun olarak bulundukları dört ülkede hareketli.

Kürtler adına farklı ülkelerde farklı talepler dile getirildi. Ama eski dille ifade etmek gerekirse her söylemin “zamir”inde bir “devlet arzusu” bulunduğu gözleniyor.

Kuzey Irak yapılanması, “devlet arzusu”nun bir fırsatla alakalı olduğu kanaatini doğuruyor. Fırsat, içinde yaşanılan ülkenin emperyalist bir güç tarafından işgali, sonra o güçle sıkı temas ve size yöneltilen bir “devlet bağışı...”

Tabii ki, bu kurgunun Kürtlerin ne kadarı tarafından paylaşıldığını tahmin etmek kolay değil. Ama, her çevrede bir heyecan uyandığı da gözlerden kaçmıyor.

Peki Türkiye'de olan ne?

Türkiye'de de işin, bir PKK hadisesinden ibaret olmadığını söylemek yanlış olmaz. “Kürtler” dediğimiz bu ülke vatandaşlarının bir şeyler istediği muhakkak. Bu istekler, bugüne kadar kendilerine karşı uygulandığı düşünülen yanlış politikaların ıslahına yönelik midir, yoksa onlardan da bağımsız olarak bu istekler söz konusu olacak mıdır, bence bunun ikisi de doğru. Hem onlara karşı Ankara'nın yanlışları olmuştur, hem de onların özellikle “siyasi bilinç” odaklı talepleri vardır. ve bugün, yani Kuzey Orak'taki yapılanmanın da ardından bu talepler, çok daha siyasi nitelik kazanmıştır.

Peki Ankara'dan bakıldığında ne görünüyor?

Ankara, “bireysel hak” boyutunda her şeye var olduğunu ifade ediyor. Yani Kürtler, kendilerini herhangi bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak kabul ederlerse, bu ülkenin tüm imkanlarından yararlanabilirler. Bu anlamda kendilerine birinci sınıf vatandaş muamelesi yapılmalıdır.

Şu söylenebilir: Bireysel hak boyutunda da Kürt vatandaşlar Cumhuriyet döneminde sorunlarla karşılaşmışlardır. Özellikle bölge halkı, bir anahtar sözcük olarak kullanacağım, “Ankara'nın kuşkuları”nın mağduru haline gelmiştir. Daha bir gözaltında olmuş, daha bir “sıkı” yönetilmiş, daha bir asker gölgesi yaşamıştır. Bu sözlerin içine, Diyarbakır Cezaevi şartlarından tutun, dışkı yedirmeye kadar pek çok şey girmiştir. Bunlar gerçekten insanlık planında kabul edilemez şeylerdir.

Ama “Kürtlerin sorunu” bu gayrı insani şartların düzeltilmesinden mi ibarettir?

Belki önemli bir kısmı için böyledir. Ama bir başka kısmı için bundan öte bir “Kürt sorunu” vardır.

Ve “Ankara'nın kuşkuları” da işte orada odaklanmaktadır.

“Ankara'nın kuşkuları”nın, bir “Osmanlı tedirginliği” nin ürünü olduğu muhakkaktır.

Osmanlı, son döneminde, emperyalist devletlerin güdümü sonucu, önce gayrı müslim, ardından müslüman halkların isyanı ve “devlet kurma” girişimi ile karşı karşıya kalmış ve çözülüş, bu alanda gerçekleşen mağlubiyetlerle gelmiştir.

Anadolu bu yağmadan güçlükle kurtarılmıştır.

Ama sanki Anadolu bile muhtemel bir risk altındadır.

Lozan'da, “Kürtlerin azınlık sayılması” konusunda ortaya çıkan büyük mücadele bir noktada Anadolu'nun müstakbel savunması niteliğindedir. İtilaf devletlerinin zihinlerinin arka planında Kürtleri önce azınlık sayma, ardından da “devletleştirme” hesabı sezilmiştir. AB ilerleme raporlarına geçen “Azınlık” tanımlamasına karşı Türkiye'nin sergilediği hassasiyet, taa Lozan'da gösterdiği hassasiyetin uzantısıdır.

Ankara, belki Kürtlerden kuşku duymamaktadır ama, o günden bu yana sömürgeci ülkelerin niyetlerinden kuşku duyduğu kesindir.

Zamanla muhtemelen, “Acaba bunlar Kürtlerin zihinlerini de iğfal edebilir mi?” kuşkusunun Ankara'yı etkilediği, ortaya çıkan bazı gelişmelere bakıp bu kuşkunun derinleştiği açıktır. Bu “kuşku”nun derinleşmesi ölçüsünde, politikalarda da “maksadı aşan” gelişmeler olmuştur. Ondan sonrası tavuk – yumurta hesabıdır. Ankara Kürt sorununu, Kürt sorunu Ankara'yı savruluşlar içine itmiştir.

Bundan sonra ne olacaktı?

Kesin olan şu ki, Türkiye, gücü yettiği ölçüde, kendi bünyesinde bir başka devlet oluşumuna fırsat vermez.

Şu anda veya yakın gelecekte, Türkiye'nin bu alandaki gücünü “yetmez” hale getirecek bir olgu söz konusu değildir. PKK falan bu anlamda “hikaye”dir.

Türk – Kürt toplumları arasında “kardeşlik” henüz korkulacak bir yara almamıştır.

“Siyasi bilinç” Kürt aydınlardan halka istenen ölçüde inmemiştir.

Bana göre, asıl sınav, Ankara adına oluşturulan politikaların, Kürtler'de “Birinci sınıf vatandaş” hissi uyandırabilip uyandıramamasında olacaktır. Son 5 yıllık dönem, bu alanda Ankara – bölge ilişkilerinde farklı bir iklimin oluşmasına imkan tanımıştır.

Türkiye'de bir “Kuzey Irak özentisi” bölgede herkes için faciaya davet anlamı taşır.

Türkler, Kürtler, Araplar, İranlılar... Daha ötedekiler... Müslüman halklar, emperyalist politikaların etki alanından çıkıp, birbiriyle daha doğrudan ilişki kurmayı becerebilmelidir. Bölgenin ve bölgedeki tüm halkların selameti bundadır.



Bu haber 438 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    9,405 µs