En Sıcak Konular

Marksist falan, bizim öyle şeylerle işimiz olmaz!

17 Ekim 2007 15:00 tsi
Marksist falan, bizim öyle şeylerle işimiz olmaz! Sinan Aygün, Aksiyon Dergisi'ne konuştu. "Kur'an'ı da İncil'i de okuruz. Allah bize akıl fikir vermiş" diyen Aygün, görüşlerindeki değişimleri, bu noktaya nasıl geldiğini ve Anavatan-DYP birleşmesi çalışmalarında oynadığı rolü anlattı...

Sinan Aygün her şeyden önce renkli bir sima, aynı zamanda da heyecanlı. Uzmanlık sahası olmayan bir konuda bile ateşli tartışmalara girmekten geri durmuyor. "82 Anayasası bal gibi sivil; Özal da, Demirel de bu anayasayı uygulamadılar mı?" derken sivil ile sivil olmayanın nerede ayrıştığıyla ilgilenmediği açık. Bir "siyasetçi esnafı" değil, ama siyasete ilgili bir esnaf. Kendi deyimiyle 95'ten beri 5 vakit namaz kılan muhafazakâr bir milliyetçi. Ankara Rüzgârlı Sokak'ta nalbur dükkânı var ve 10 yıldır Ankara Ticaret Odası başkanı. En yakın arkadaşları bile onun 'kamuoyu' ve medyayla ile kurduğu ilişkiyi hayretle izliyor. Ulusalcı Sinan Aygün, Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildiğinde Çankaya'ya çıkan ilk heyette yer aldı. "Ben bile Abdullah Gül'ü destekliyorsam..." şeklinde, "Size ne oluyor?" mealinde bir cümle kurdu. Söylenenlerin iç tutarlılığından ziyade söyleyen kişinin kimliğine bakıldığı bir dönemde yapıldı bu röportaj. Konuşma esnasında 5 heyet ziyareti, 2 iş başvurusu, bir canlı yayın bağlantısı gerçekleşti.

-Sizin ulusalcı bir çizginiz vardı; AB karşıtlığı vs... Ama Abdullah Gül'le ilgili açıklamanız farklı bir tavrın göstergesi?

Ben burada hiçbir partinin ya da hiçbir grubun borazanı olmadım. Tabandan aldığım destekle kendime göre hep doğruları söylemeye çalıştım. Benim AB karşıtlığım Avrupa'nın iki yüzlülüğünden, Türkiye'ye verdiği sözü tutmamasından dolayı.

-İdeolojik değil yani?

Hayır efendim. AB'ye karşı mıyım, karşıyım; doğru. Niye karşıyım? Teröre verdiği destekten dolayı karşıyım. Fehriye Erdal'ı tuttuğundan karşıyım. Avrupa'yı özgürlükler diyarı sayıp sıra Türkiye'deki özgürlüklere gelince yan çizmesinden dolayı karşıyım. Bu ikiyüzlülüktür, çifte standarttır. AB'ye üyeliğin kabulü esnasında 25 ülkeden hangisi için alalım mı almayalım mı diye halka soruldu?

Ulusalcı mısınız, milliyetçi mi?

Ben millî duyguları yüksek bir insanım. Lise çağlarından beri çizgimi korudum. Önce büyük Türk milleti, bağımsız Türk devleti, sosyal bir ülke, demokratik bir ülke…

BEN ANLAMADIM BU İŞİ!

-Ulusalcılarla Abdullah Gül meselesinde yollarınız ayrıldı.

Bir önceki hükümet zamanında ben bu meclisin süresi doldu, şu anda parlamentoda halkın yüzde 45'i temsil edilmiyor, cumhurbaşkanını artık yeni meclis seçsin diyordum. Seçimler oldu. İster kabul et ister etme; demokrasiye inanıyorsan gereğini yaparsın. Ben oyla gelmiş bir insanım, oyla gidecek bir insanım. Bunun gibi 22 Temmuz seçimi oldu, demek ki halk hayatından memnunmuş. O yürüyüşler niyeydi? O fındık eylemleri, memur eylemleri niyeydi. Ne oldu peki?

-Bunu kendi kendinize sordunuz mu?

Fındıkçılar buraya geldi, yerlere çuvalları attılar, bağırdılar çağırdılar, televizyon kameraları burada… AK Parti'nin oyları yüzde 30'du. Fındığa para verilmemesine rağmen yüzde 50'ye çıktı. Ben anlamadım ki bu işi! Peki niye geldin buraya, fındıkları yere attın kardeşim, niye eylemler yaptın… Halk perişan, fındıkçı perişan, çiftçi perişan, oylar yüzde 50'ye çıktı. Haa… Demek ki halk bundan hoşlanıyor. Demokrasiye inanıyorsak, cumhuriyetin olmazsa olmaz, bağımsızlığın olmazsa olmaz kuralı demokrasidir. En iyi demokrasi halkın yönetimidir. Halkın tercihi buysa şayet, uyacaksın. Ayrıca ben Abdullah Gül'ü 58. hükümetin başbakanı olarak tanımıyor muyum? Benim dostum, arkadaşım Abdullah Gül. AK Parti'nin içinde akrabam olan, iş ortağım olan, mahalle arkadaşım, asker arkadaşım bir sürü kişi var. Ama yanlış yaptılar. AB'ye teslim oldular, biz de tepkimizi gösterdik. Şimdi geldiğimiz süreçte Abdullah Gül aday olmuş. Partiye yüzde 50'ye yakın oy gelmiş, adam da gelmiş oturmuş. Ne yapalım yani? Kabul etsen de etmesen de adam cumhurbaşkanı. Türkiye Cumhuriyeti sancağının temsilcisi, başkomutan, cumhurun başkanı. Demek ki o zaman Abdullah Gül'le yolumuza devam edeceğiz.

-Sözümüzün arkasındayız mı diyorsunuz?

Tabii ki.

-Fakat daha önce sizin gibi, hatta sizinle birlikte hareket edenler bu tavrı göstermediler?

Ben bu çizgideyim. Hep sözümün arkasında durdum. Rezerv koyduğum öğelerin hepsi gerçekleşti. Bunun arkasında durmayanlar varsa bunu onlara soracaksınız. Şu bir gerçektir ki Abdullah Bey cumhurbaşkanı dır, bunu kabul edeceğiz. Bunun başka bir çaresi yok.

-Ulusalcı cenahta sizin tavrınızla birlikte bir çatlak oluştu mu, sizin gibi düşünenler var mı?

Hayır. Bana intikal eden bir şey yok. Bana ulaşan bir tepki de yok.

-Tepki yok mu gerçekten?

Hayır. Sonuçta demokrasi çalışıyor. Bugün Cumhurbaşkanına Türk-İş Başkanı gidiyor. Öğleden sonra Türkiye Ziraat Odaları Başkanı gidiyor. Bunlar da karşıydı. Genelkurmay Başkanı gitti.

-Ben buradayım gibi bir tavrınız oldu farklı olarak.

Ben ilk gün oraya çıktım. Seçildi, saat dörtte oradaydım. 'Ben buradayım' demesem, gitmesem ne olur? Bu yüzden biz Abdullah Gül'ü Türkiye'nin cumhurbaşkanı olarak kabul ettik, bundan sonra yeni cumhurbaşkanı gelene kadar cumhurun başıdır. Herkes gitti, Özdemir Özok bile gitti.

ULUSALCI DEĞİL, MİLLİYETÇİYİM

-Milliyetçi olduğunuzu söylediniz. Sizin için ulusalcılık ne zamandan beri söz konusu?

Ben ulusalcı değilim ki! Hayır, ben milliyetçiyim. Ulusalcılıkla milliyetçilik aynı şey, değişen bir şey yok. Ulus da aynı millet de aynı.

-Kavramlarını farklı açılımları var biliyorsunuz?

Ben milliyetçi kökten geldiğim için, 12 Eylül öncesi ve 12 Eylül sonrası milliyetçi camianın içinde olduğum için kendimi milliyetçi olarak gördüm. Bunun 2007 versiyonu ulusalcılıksa ulusalcıyım o zaman.

-İkisi arasında fark görmüyor musunuz?

Görmüyorum, ben milliyetçiyim. Ben Türk Dil Kurumu'na baktım, şahsi menfaatini devlet menfaatinden aşağıda görme anlayışı. Önce milletim geliyor anlayışı. Midem gelmiyor, cebim gelmiyor, ayakkabım gelmiyor. Benim alt kimliğim vatan toprağı, üst kimliğim Türk bayrağı.

-Vatan toprağı da üst kimlikmiş gibi durdu.

Hayır. Vatan toprağı doğmuş olduğum, hububatını aldığım, üstüne bastığım, oturduğum ve gömüleceğim toprak. Türkiye'nin âli menfaatleri beni ilgilendirir.

Milletçiyim demek sizin için yeterli mi?

Yeterli.

-Bunun içinde demokratlık var mı?

Tabii, milletçilik demek; bunun içinde demokratlık var, devrimcilik var, cumhuriyetçilik var.

BAKIN, BEN BURADA KUR'AN DAĞITIYORUM

-Belki Atatürkçülük demek daha doğru.

Zaten başka türlüsü mümkün değil ki. Atatürk ilke ve inkılapları ilkokuldan üniversiteyi bitirinceye kadar okunuyor. Atatürk'ün andı, Atatürk'ün gençliğe hitabı, Atatürk'ün inkılapları...Biz zaten böyle büyüdük. Bu bizim damarlarımıza girmiş vaziyette. Benim buradaki çizgim milliyetçi muhafazakâr çizgi. Bu arada milliyetçi olmak demek, dine uzak olmak demek değil. Bakın dikkatinizi çekti mi? Ben burada Kur'an dağıtıyorum.

- Evet gördüm. Ama biliyorsunuz ulusalcılığın dine karşı mesafesi var milliyetçilikten farklı olarak?

Ben ulusalcıyım, şuyum, buyum değil; milliyetçiyim diyorum.

-Sizin geleneksel anlamda bir milliyetçi olduğunuzu anlıyorum. Ulusalcıyım biraz daha milliyetçi sol demek, Marksist söylem demek…

Marksist falan, bizim öyle şeylerle işimiz olmaz. Atatürk çizgisinde, Cumhuriyet, demokratlık, milliyetçilik çizgisindeyiz. Allah'ın verdiği güç kadarıyla ibadet eden oruç tutan bir insanız. Allah'ın bir kuluyuz. Ne Kur'an-ı Kerim okumaktan, dağıtmaktan korkarız ne de İncil okumaktan...Nutuk'u da okuruz, Kur'an'ı da okuruz. Allah bize akıl fikir vermiş…

-Sizin, "demokrasinin gereği" olarak açıkladığınız tavrın "Sinan Aygün değişti" şeklinde yorumlanmasından incinir misiniz?

Hayır. Ben demokrasinin gereği neyse onu yapıyorum, değişmedim. Abdullah Gül de oraya demokrasinin işlemesi sayesinde seçildi. Anayasa'nın ilkeleri çerçevesinde bir seçim mi? Evet. Ne yapacağız? İndirebiliyor musunuz aşağıya? Hayır. O zaman ne yapacaksın? Bu ülkenin cumhurbaşkanı olarak kabul edeceksin… Bir de ben sivil toplum örgütünün başkanıyım. Bir kere sevmediğim belediye başkanıyla, sevmediğim valiyle görüşmek durumundayım. Çünkü buranın işlerinin devam etmesi gerekir.

-Sizin seçim öncesi söylemlerinizin Ankara'daki işadamı arkadaş çevresinizde bir rahatsızlık oluşturduğu; bu kişilerin sizinle konuştukları, sizi 'ikaz' ettikleri yönünde bir yazı okudum. Böyle bir şey var mı?

Böyle bir şey yok. Ama herkesin benim fikrimi kabul etmesi zaten yanlış bir şey.

BÜYÜKANIT'IN ELİNİ ÖPMEYE KALKMADIM

-Bahsettiğim daha çok Başbakan'a yönelik sözlerinizle ilgili. Bunlar benim dostlarım, arkadaşlarım. Dostum oldukları için bana geldiler, "Ya, Sinancığım, Başbakan'la çok fazla uğraşıyorsun, sıkıntıya sokarsın kendini" gibi ikaz mahiyetinde bir şey. Bir tür nasihat. Bunlar benim hoşuma giden şeyler. Gerçek yolculuk budur. Öbür türlü yaşa varol diyen çoktur. Onlardan korkmak lazım asıl.

-Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'ın elini öpmeye kalkışmışsınız bir resepsiyonda, o da "Biz daha yaşlanmadık" gibi bir cevap vermiş. Bu doğru mu?

Hayır, yalan. Habercilik bu değil. Protokolde el öpülmez bir kere. Demirel her yerde el öptürür; ama 29 Ekim kutlamalarında el öptürmez. Bu olay gazetecilerin önünde geçiyor. Ben kibarlık olarak (gösteriyor) böyledir benim tavrım. Ama ver elini öpeyim, yok. Demirel'in elini öper miyiz? Öperim. Dün öptüm. Bir toplantıda karşılaştık, öptüm. Ama protokolde el öpmek falan mümkün değil. Bütün kameralar orda, objektifler orda, nerde fotoğraf? Hadi göstersinler. Hani şahit nerede?

-Cumhurbaşkanlığı sürecinde perde arkasında rol aldığınız söyleniyor. Siz nerede duruyordunuz bu süreçte?

Ben parlamentoya girilmesinden yanaydım. Girilmedi de ne oldu? Daha kötüsü oldu. O zaman da madem meclis görev verdik, parlamentoya girecektin. Gir, ağzına geleni söyle, oy verme, kabul etme; ama istediğini söyle.

-Abdullah Gül'ün seçilmesine sebep olmak yaftasından korkuldu.

Yine oldular. Girmeyenler ne oldu?

-Belki seçimle ilgili daha iyi beklentileri vardı.

Belliydi bu işin böyle olacağı. O yüzden girilmesinden yanaydım. Girilmesi doğruydu zaten. Kimseye de girmeyin diye bir açıklama yapmadım, kimseyi telkin etmedim.

-İlk başlarda sizin de yer aldığınız DP projesi hüsranla sona erdi. Orada yanlış olan şey neydi?

Yanlış olan şey; birbirlerine karşı samimiyetleri yoktu, karşılıklı güvensizlikleri vardı. İki ortak birbirine güvenmezse firma çöker.

-Süreç sizinle mi başladı?

Hayır, benden önce başladı. Ben de birleştiler diye gittim, beraber sinerji yapalım dedim. Baktım birleşme diye bir şey yok. Ben de uzaklaştım oradan. Daha çok birleştirici rol oynayalım diye girdik, baktık ki bunlar televizyonda görüldüğü gibi ortak mortak değil. Bunlar düşman kardeş olmuşlar, birbirlerine "Acaba nasıl kandırırız, nasıl kazık atarız?" hesabı yapıyorlar. İki kişi ortaksa üçüncü ortak benim demiş Cenab-ı Hak; benimki de o hesap…

BİZİMKİSİ YANLIŞ SİYASİ GÖZLEM

-"CHP-MHP koalisyonu olursa iyi" demişsiniz. DYP-ANAP birleşmesi de derin devlet operasyonu olarak yazıldı, çizildi. Ama hiçbiri başarılı olmadı. Sahiden o dönem bir proje var mıydı orta yerde?

Hayır. Parlamentoya 4 parti girmiş olsaydı daha iyi olur diye düşünülüyordu. AKP'nin son dönemlerdeki tepkisel faaliyetleri insanları bu partiden soğutmuştur diye gördük. Ama yanlış görmüşüz. Seçimden önce 10 milyon oy, 16 milyona çıktı.

-Bu nedir, analitik düşünce yoksunluğu mu?

Mitinglerde çok büyük kalabalıklar vardı dikkat ederseniz. 1 milyon, 2 milyon civarı insan meydanlara geldi. Ama demek ki yeterli kalmamış. AK Parti 16 milyon oy aldığına göre demek ki Cumhuriyet mitinglerine gitmeyenler daha çoğunluktaymış.

-Yanlış bir siyasi gözlem yani.

Aynen, yanlış siyasi gözlem diyorum.

NALBURLUKTAN MEDYA STARLIĞINA

-Siz nasıl oldu da Rüzgarlı Sokak'ta hıdravat satarken her konuda görüş açıklayan Sinan Aygün fenomeni haline geldiniz?

1997 yılında ATO başkanı oldum. O günden beri çalışıyorum. Eğer beni kimlik haline getirmişlerse, sağ olsunlar gazeteciler bu hale getirdiler. Elbette bizim çalışmalarımız var. Türkiye üzerine kafa yormamız var. Biraz da hiperaktif bir kişiliğim var. Cumartesi-pazar bile çalışırım. Yaptığımız işler kamuoyunca beğenildi. 10 yıldır buradayım, defalarca teftiş geçirdim, ismim hiçbir şaibeye karışmadı. Hakkımda en ufak olumsuz rapor çıkmadı, 10 yıldır da konuşan bir adamım.


SEZER BİZE KAPILARI KAPATTI

-Sezer'le ilgili bir serzenişiniz olmuş. Sezer ulusalcı çizgideydi oysa!

Cumhurbaşkanının kişiliğinden, dürüstlüğünden, ülke sevdasından şüphem yok. Yalnız daha önce biz Özal'la çalıştık, Allah rahmet eylesin. Hem Demirel'le çalıştık. Bir alışkanlığımız oldu. Yurtdışında beraberdik, ekonomik sorunlarda beraberdik. 2001 krizi patlamadan önce sık sık Demirel'e ziyarete giderdik, aman moralinizi bozmayın derdi bize. Yani biraz daha Cumhurbaşkanlığı köşkü ile sivil toplum örgütleri, halk iç içeydi. Sayın Sezer'e tek kırgınlığımız Cumhurbaşkanlığı köşkünü sivil toplum örgütlerine biraz fazla kapattı. Yılda bir kere Cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarında beraber oluyorduk. Yani bizden uzaktı. Bizleri kucaklayıcı değildi. Dertlerimizi, sorunlarımızı sormuyordu.



Bu haber 331 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,736 µs