flaş açıklamalar | " />  flaş açıklamalar | "/>

En Sıcak Konular

Erdoğan'dan  flaş açıklamalar

10 Ekim 2007 21:39 tsi
Erdoğan'dan  flaş açıklamalar Başbakan Erdoğan, canlı yayındaki açıklamalarında 22 Temmuz sonrasındaki bölgedeki gelişmelere dikkat çekti ve terörün artışındaki nedenleri açıkladı.

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, CNN Türk Televizyonu'nun canlı yayınına katılarak gündemdeki konulara ilişkin açıklamalarda bulundu.

Haber7'den alınan habere göre, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sınır ötesi operasyon konusunda bir yıllık bir süreyi kapsayan yetki tezkeresi almak istediklerini belirterek, ''bizim şu andaki çalışmamız (tezkere) büyük bir ihtimalle Bayram'dan sonra Meclis'e gelecek'' dedi.

Erdoğan, CNN Türk Televizyonu'nun canlı yayınına katılarak soruları yanıtladı.

Sınır ötesi operasyon için çıkarılması planlanan tezkerenin siyasi zemininin ne olduğu sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, son günlerde meydana gelen terörist saldırılarda şehit olan asker, güvenlik güçleri mensupları ile vatandaşlara Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diledi.

Erdoğan, alçakça saldırılar neticesinde kaybedilen askerler ile vatandaşlar olmasının kendilerini ''derinden üzdüğünü'' belirterek, şöyle konuştu:

''Sınır ötesi operasyonlar, duygusallık zemininden uzak hareketlerdir. Bunun Siyasi, askeri, diplomatik boyutu var. Bütün bunları enine boyuna değerlendirmek suretiyle o adımları atmak, oturmuş, ileriyi görebilen bir devlet yönetimi için gerekli. Biz gerek seçim öncesi, gerek de şu anda bu hassasiyet içinde bu çalışmayı sürdürüyoruz. Bu işin bir takvimi var.

Gerek Irak'taki gelişleler, Irak kendi içinde rahat değil. Öbür taraftan, dünyada bir çok gelişmeler, özellikle Orta Doğu'daki gelişmeler, bir taraftan da Ermeni tasarısı var. Çünkü bu konunun ABD boyutu da var var. Bu hassasiyetler içinde bugüne kadar sabrettik.

Biliyorsunuz bir mekanizma oluşturuldu. Oluşturulan bu mekanizma maalesef beklenen neticeyi vermedi. Kuruluş amacına uygun bir netice görmedik. Adeta sürekli olarak bir oyalama ile kaybolan bir süreç yaşandı.

Tabii burada özellikle de halkımızda oluşan bir hava var. Yani bir sınır ötesi operasyon ne getirir, ne götürür...''

Bugüne kadar Irak'a 24 sınır ötesi operasyon yapıldığını anlatan Başbakan Erdoğan, ''Bunlardan Netice alınmış mı diye değerlendirildiğinde pek bir netice alındığı söylenmiyor. Bu gerçekleri de tabii görmemiz lazım. Bunları da değerlendirmek suretiyle bu adımları atıyoruz'' diye konuştu.

-FAYDA ANALİZİ-

İşin, stratejik ve teknik boyutunda başvuracakları merciler olduğunu, onların bilgisi almadan böyle bir kararı zaten vermeyeceklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''askerler mi?'' sorusu üzerine ''askerlerimiz var, aynı şekilde diğer güvenlik güçlerimiz var, istihbaratımız var. Hepsiyle bunu değerlendirmemiz var. Bunun bir ölçü içinde faydalı olması lazım. Eğer bu Fayda analizini yapmazsak o zaman kaybeden yine biz oluruz'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Tüm bu değerlendirmeleri yapmak suretiyle, şu anda biz böyle bir operasyonun, önce Meclis'ten tezkereyi geçirmek suretiyle yetkisini alalım diyoruz. Bu yetki bizim elimizde bulunsun... Meclis'e gelmesi, Meclis'ten kararın çıkması ve onanması... Bizim çalışmamız büyük ihtimalle bayramdan sonra Meclis'e gelecek. Yarın meclis'e gönderilebilir. Şu anda son şeklini veriyorlar, ben de göreceğim ondan sonra göndereceğim. Bu arada Dışişlerindeki arkadaşlarımızı da muhalefeti bilgilendirmek için görevlendireceğim. Belki Bayram'dan sonra belki bu arada olabilir. Bu değerlendirmelerden, bilgilendirmelerden sonra da hemen Bayram'dan sonra da bununla ilgili yetkili alalım. Bilgilendirme için Bakan arkadaşım olabilir, Müsteşarlık bölümündeki arkadaşlar olabilir.

Bayram ertesinde çıkaracağımız bu kararla birlikte yetkiyi Meclis'ten almış olalım, bunu da sınırlı almayı düşünüyoruz. Zaman itibariyle bir yıllık bir tezkereyi öngörüyoruz. Bir yıl içinde biz bu yetkiyi gerektiği anda gerektiği şeklinde hemen güvenlik güçlerimize bu noktada verip...''

-''ANLAMAKTA ZORLANIYORUZ''-

Tezkerenin zaman ve alan itibariyle çerçevesinin sorulması üzerine de Başbakan Erdoğan, ''hepsi içinde olacak. Yetkiyi biz alacağız, şimdi çerçeveyi çiziyoruz. Aldığımız çerçeve içinde, diyelim ki askerimize talimatımızı verdiğimiz zaman, bütün bunlar onun içinde yerini alır'' dedi.

Erdoğan, ''Tezkere Meclis'e geldikten sonra çıkmaması söz konusu değil. Ondan sonra ne olacak. Tezkere için bir takım tabirler var, 'pimi çekilmiş bomba', 'saatli bomba' gibi tabirler var, bunlardan hangisi size yakın geliyor?'' sorusuna, şu yanıtı verdi:

''Biz bunları anlamakta zorlanıyoruz. Yeri geliyor, herkes 'haydi yürüyün' diyor. Yürüyünce de 'niçin yürüyorsunuz' diyorlar... Biz hep bu konuda soğukkanlı davrandık. bundan sonra da davranmakta kararlıyız. Biz bu yetkiyi elimize almakla, aldığımız anda her şey olacak değil. Biz yine askerimizle güvenlik güçlerimizle sürekli müzakere halindeyiz. Gerek Genelkurmay Başkanı, gerek diğer Kuvvet komutanlarımızla, hepsiyle, bu işleri görüşürüz, çünkü boyutu tek değil, siyasi var, askeri var, diplomatik var. Bütün bunları bir arada yürüteceğiz. Bakın bu arada İstanbul'da Irak'a Komşu Ülkeler Toplantısı yapılacak, bu konular ele alınacak. Benim bir Amerika Seyahatim var. Bunu çok daha farklı bir şekilde ele alma durumumuz olacak bunların hepsini görüşeceğiz.''

'YAPILMASI GEREKEN, VAKTİ, SAATİ GELDİĞİNDE KESİNLİKLE YAPILACAKTIR.

Erdoğan, ABD'deki temasları, İstanbul'daki Irak'a komşu ülkeler toplantısı ve bunlara bağlı olarak sınır ötesi operasyonun siyasi zemini hatırlatılarak, ''Hemen tezkere geçti önümüzdeki bir kaç gün içinde operasyon olacak gibi kamuoyunda bir beklenti olmasın'' denilmesi üzerine ''Bunları bütün teknik kadrolarımızla görüşmek suretiyle yeter ki elimizde bu hazır olsun. Böyle bir adım atılması gerektiğinde de anında bu kararı verebilelim. Bir askeri operasyon düşünüyorsunuz, bu askeri operasyonu düşünürken her şeyin elinizde olması ayrı bir şey, bir süreç işletmek ayrı bir şey'' şeklinde konuştu.

Erdoğan, daha önce tezkere sürecine girilmediği belirtilerek, bugün değişenin ne olduğunun sorulması üzerine de şunları söyledi:

''Değişen şu; Bugün Türkiye'deki siyasi partiler, sivil toplum örgütleri gerek vatandaşın beklentileri öyle bir noktada ki bu konuda tabii zaman zaman askerimizin de yaptığı bazı açıklamalar var, yani 'faydalı olarak görürüz, fayda umarız' gibi beklentiler var. O bakımdan biz her şey elimizde hazır olsun böyle bir şey de düşünülüyor o zaman bu iş içerde ve dışarda bizim güvenlik meselemiz olduğuna göre böyle bir an geldiğinde bu adımı atarız. O zamanki olaya gelince; Türkiye bir çok şeylerle baş başaydı, bir taraftan cumhurbaşkanlığı seçimi vardı, bir taraftan ülkede genel seçimler vardı. Böyle bir kaos ortamında siz de böyle bir şeyle ilgileneceksiniz. Bu Türkiye'nin o andaki şartlarını tamamen olumsuz istikamette etkileyecek neticeler doğurabilirdi. Şimdi biz o şartlardan artık büyük ölçüde kurtulmuş vaziyetteyiz. Fakat tabii bu arada da ülkede terörde bir sıçrama, bir hareketlenme var. Bu neyin neticesidir? Onu da görmemiz lazım. Şimdi bizim şu anda edindiğimiz bilgilere baktığımızda; Terör örgütünün gerek dağ grubu, gerekse Avrupadaki grubu olsun, siyasi grup olsun bütün bunların arasında bir insicamın kaybolduğunu görüyoruz. Bunlar yeniden bir prim toplama gayreti içerisindeki çırpınışlardır diye inanıyorum.''

-''HALK DEVLETİNİN YANINDA YER ALDIĞINI ORTAYA KOYDU''-

Milletin bu kez çok kararlı davrandığını ve kararlılığını 22 Temmuz seçimlerinde ortaya koyduğunu belirten Erdoğan, ''22 Temmuzdaki tavır çok önemliydi, çünkü farklı şeyler beklenirken ortaya farklı bir tablo çıktı. O neydi? O ana kadar 'ben istediğimi bu bölgenin halkına yaptırırım' diyen zihniyet, oradan beklediği neticeyi alamadı. Çünkü halk; Devletinin yanında, hükümetinin yanında yer aldığını ortaya koydu'' dedi.

''Bunun çok önemli'' ve ''terörün zemin kaybetmesi'' olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Burada iki başlık var aslında; Bir terörizm var, bir de terörist var. Terörizm zemin kaybediyor, terörist ise artık umudunu kaybediyor. Şimdi bu umut arayışına bir zemin hazırlanması gerekiyordu. Ben şu andaki gelişmeleri aslında teröristin umudunu artırmaya yönelik adımlar olarak görüyorum. Çünkü şunu bilmemiz lazım; Bölücü terör örgütü hiçbir zaman bizim Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi olmamıştır, olmadı, olamayacak. Çünkü onlara verdiği bir şey yok. Sadece istismarını yapıyor. Bunlar bizim vatandaşlarımız ve bu ülkede şu andaki 70 milyonunun bir parçası. Hiçbir ayrımcılık söz konusu olamaz. Ve bizim özellikle de bu dönemde attığımız adımlar zaten bunu ortadan kaldırmaya yönelik adımlardı. Ve bununu da neticesini hamdolsun bizler o bölgede birinci parti olmak suretiyle aldık, gördük. Bundan sonra da bu süreç devam edecek. Hiç bir zaman biz Kürt orijinli veya etnik unsurlar içindeki Kürt orijinli vatandaşlarımızı ayrıma tabi tutmadık, bölgeyi ayrıma tabi tutmadık. Çünkü bunlar bizim kırmızı çizgilerimiz. Ve o ihmal edilmişliği, sorunlar yumağını yavaş yavaş azaltmış vaziyetteyiz. Her geçen gün daha da iyiye gidecek.''

Başbakan Erdoğan, ''Kuzey Irak bir tuzak olabilir mi? Oraya Türkiye'nin girmesi süreci tam tersi bir şekilde Türkiye'nin istemediği bir hale sokabilir mi?'' sorusu üzerine de şunları söyledi:

''Hayır. Zaman zaman televizyonlardaki oturumları izlediğimizde öyle şeyler söyleniyor ki 'bu bir tuzaktır buraya girilmemesi lazım', 'Irak'ta böyle bir şeye başlanırsa Kuzey'deki eyaletle böyle bir çatışma ortamı olabilir'... Bir defa bizim Irak'ın toprak bütünülüğü üzerinde herhangi bir derdimiz sıkıntımız yok. Irak'ın siyasi bütünlüğü üzerinde herhangi bir amacımız veya orada operasyon yapma diye bir derdimiz yok. Bizim Kuzey Irak'ta bulunan bölücü terör örgütünün oradan bizi rahatsız eden kesimine yönelik bir hedefimiz var. Kaldı ki gerek Talabani'nin gerek Barzani'nin zaman zaman yaptıkları açıklamalar var 'Biz bunlara karşıyız'. Şimdi Amerikalı dostlarımızı dinliyoruz, 'karşıyız'. Karşıysanız o zaman tavrınızı ortaya koyun, gereğini yapın. Yapmıyorsanız biz yapalım.''

Bugüne kadar Irak'lı yetkililerle çeşitli görüşmeler yapıldığını Irak Başbakanı Maliki'nin son gelişinde bir mutabakat metni imzalandığını hatırlatan Erdoğan, ''Böyle bir sürecin içerisinde artık laf, yazılı metinler yerine bir de uygulamayı görmek isteriz'' dedi.

Güvenlik güçlerinin verdiği rakamlara göre, bölgede 3 bin 500 civarında teröristin bulunduğunu ve sürekli eğitildiklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bunlar biliniyor. Sürekli de artık dağılıp kaymaların olduğunu görüyoruz. Bu, işi zorlaştırıyor. Ama bütün bunlara rağmen de tabii gerek istihbarat, gerek güvenlik güçlerimizin bu noktadaki çalışmaları da devam ediyor. Yapılması gereken, vakti saati geldiğinde kesinlikle yapılacaktır. Çünkü bu işte mücadelenin gereği neyse bu yerine getirilecektir. Burada hiçbir şeyden geri durmamız mümkün değildir.

''ANAYASA ÇALIŞMALARININ BAŞÖRTÜSÜNE İNDİRGENMESİ YANLIŞ"

Başbakan Erdoğan, anayasa çalışmalarına yönelik tartışmalar anımsatılarak, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e atfen basında yer alan ''Anayasa çalışmalarının rölantiye alındığına'' ilişkin haberlerin sorulması üzerine, ''Önümüzde 22 Ekim referandumu var'' dedi.
Başından beri başta siyasi partiler olmak üzere, üniversiteler, sivil toplum örgütleri ve medya olmak üzere müzakereler neticesinde bütün eleştirel yaklaşımları alacaklarını ifade ettiklerini belirten Erdoğan, '' Rölantiye almak ifadesiyle aslında Cemil Bey bunu ifade ediyor'' diye konuştu.

Erdoğan, şöyle devam etti:

''Herkes düşüncesini ortaya koysun, eteğinde ne varsa döksün ortaya. Bunlardan aldığımız neticeyle mevcut taslak üzerinde kalem oynatacağız. Çıkarılması gerekenler varsa, çıkaracağız, ilave olması gerekirse ilave edeceğiz. Ortaya teklifimizi çıkaracağız. O teklifi Meclis Başkanlığına sunacağız. Bunun bir takvimi olacak. Şu anda son nihai şeklini veriyoruz. bu nihai şekli verdikten sonra, başta siyasiler olmak üzere sivil toplum örgütlerine süratle götüreceğiz. Bu arada sempozyumlar, paneller bunlar devam edecek. Buralarda elde edilecek neticeleri bir havuzda toplayarak, son nihai teklif haline getireceğiz.

Baştan söylediğimiz gibi bu bir AK Parti anayasası değildir. Tüm bu bilgileri almak suretiyle bir konsensüsün ortaya çıkardığı bir anayasa haline gelecektir. Bugüne kadar birçok yazılmış anayasa teklifleri veya taslakları var. Bunlardan yararlanılmıştır. Dünyadaki anayasalardan yararlanılmıştın. Bunların da bir adeta sentezidir. Birçok medya gruplarında yer alan ifadeler aslında sağlıklı ifadeler olmamıştır.''

CNN Türk televizyonunun internet sitesinde Gazeteci Taha Akyol'un yeni anayasa çalışmalarını sürdüren grupta yer alan Prof. Dr. Ergun Özbudun ile yaptığı söyleşi olduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, ''onu sanki nihai birşeymiş gibi gördüler, onun üzerinde duranlar oldu. Orada tam okuduklarını zannetmiyorum'' dedi.

AK Parti'ye taslak taslağı olarak sunulan metin olduğunun ifade edilmesi üzerine Başbakan Erdoğan, ''Nihai bir şey gibi gördüler. Orada bile nihai olmadığı halde vuran vurana, olayı çok farklı şeylere çektiler. Bu çalışmanın 2008 içinde hız kazanacağını söyleyebilirim. Çünkü bundan sonra, artık üzerinde çalışmalar yapılacak ve 2008 içinde bunun üzerine hızla gideceğiz'' diye konuştu.

-''70 MİLYONUN HUZUR BULACAĞI ANAYASA''-

Başından beri mevcut çalışmanın AK Parti'nin anayasa taslağı olmadığını vurguladığı belirtilerek yöneltilen, ''Meclis Başkanı'nın da bu noktada önerileri alma noktasında devrede olması iyi değil mi?'' sorusunu Erdoğan şöyle yanıtladı:

''Meclis Başkanı böyle bir şeyi alsa bile vereceği yer bellidir. Anayasa Komisyonu'na. Anayasa Komisyonu bu iş üzerinde çalışacak olandandır... Ama direkt olarak bize, sitemize verenler de olacaktır. Nitekim o tür akışlar da var. Bunların hepsine de bir defa Anayasa Komisyonunda gerekli alakayı göstereceğiz. Burada mesele bir ortak akıl oluşturmaktır ve Türkiye'de 70 milyonun huzur bulacağı, 'işte benim anayasamdır' diyebileceği bir anayasayı ortaya çıkarmaktır.

Benim önümde geçmişte bütün siyasi partilerin anayasa üzerinde teklif çalışmaları var. TÜSİAD'ın, TOBB'un, CHP'nin var. Çok ileri ifadeleri var.''

Başbakan Erdoğan, ''onlar mesela bu taslakların önemli bir kısmında Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılık yemini kaldırılıyor. sizinkinde 'bağlı kalacağıma' deniliyor'' sözlerinin hatırlatılması üzerene, ''şu anda mesela bir ara dediler ki baştaki değiştirilemez maddeler, 3 madde. 3 Madde ile ilgili, 'bunu kaldırıyorlar' denildi. Hayır, böyle bir şey aramızda hiç geçmedi. Aynen korunan bir şey. Böyle bir şey yok. 4 madde en sona alınmıştır. olay odur'' dedi.

Bunlar görülmeden eleştiriler yapıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, bu konuda CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın arkadaşları ile TBMM'ye verdiği bir teklif olduğunu belirtti. Erdoğan teklifi okurken şunları söyledi:

''O teklifte, (Türkiye Anayasası, 1982 yılında, 12 Eylül 1980 askeri müdahalesi sonrasında yürürlüğe girmiştir. Anayasa, bu özelliği ile özel olarak 12 Eylül'ün, genel olarak askeri müdahaleleri meşrulaştırmaya dönüktür. Bunun en belirgin örneği de başlangıç kısmının 1. ve 2. paragraflarıdır) demek suretiyle bir vurgu yapmış ve (bunun tümüyle anayasadan çıkarılarak değiştirilmesi gereken bu paragraflar aşağıdaki gibidir) demiş ve almış aşağıya. Burada olay yeni bir şey değil.''

-YÖNTEM TARTIŞMASI-

''Bu değişiklik tasarılarının pek çoğu yapılırken, Meclis Başkanı'nın oluşturduğu bir uzlaşma komisyonu vardı. O tartışmaların ürünleri olarak ortaya çıktı. Burada yöntem tartışması oldu. Niye böyle bir yönteme gidilmedi?'' sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, şöyle konuştu:

''Şunu ciddi manada tespit etmemiz lazım. Geçmişte bu dedikleriniz anayasanın bazı maddeleri üzerinde yapılmıştır, anayasanın tümü üzerinde değil. Şimdi yapılan yeni bir anayasadır. Ve Uzlaşma komisyonu denilen, aslında Parlamento çatısı altındaki komisyonlardan değildir. İçtüzüğe göre kurulmuş değil.

Burada dediğinizi yapabilecek kurumsallaşmış yapı var zaten Meclis'te. Nedir o, Anayasa Komisyonudur. Bu komisyon da tüm partilerden oluşur. Uzlaşma komisyonlarına icabında üye verir. Vermediği anda orada sağlıklı bir yapı oluşmaz. Mesela bundan önceki dönemde Siyasi Partiler Kanunu ile ilgili CHP'ye 'gel çalışalım' dedik, yanaşmadılar. Ama mevcut Anayasa Komisyonu ki bu komisyon alt komisyonu da oluşturabilir, bütün bunların üstünde Meclis Başkanı var, burada bir mani yok. Uzlaşma Komisyonu denildiği anda bazı teklifler geliyor, 'işte şu şu partilerden olsun' deniyor. Diğer partiler ne olacak? Biz siyasi parti olarak bir teklif veriyoruz. Bu bir tekliftir. Mani bir hal yok...

AK Parti'den böyle bir şey, meydanlarda bizim verdiğimiz bir söz. Diğer partiler de bu tür sözleri veriyor. Sözümüzün gereğini yerine getiriyoruz. Sözümüzün gereğini yerine getirmemizden dolayı buradan meydana gelen rahatsızlığı anlamak mümkün değil. Sivil toplum örgütü, böyle bir anayasa yapma yetkisini kendinde buluyor, ama biz de siyasi parti olarak yasama organı içinde, bir iktidar partisi olarak böyle bir taslağı hazırlayıp teklif haline getirme yetkisini kendimizde bulamayacak mıyız?''

Erdoğan, ''Meclis'teki üye çoğunluğu belirleyici olacak herhalde sözleri'' üzerine de ''Kusura bakmayın da şimdi demokrasinin gereği ne ise o olacak. Bugün Meclis'te bir oylama yaptık. bu oylamada 21 Ekim Referandumu ile alakalı oylamada AK Parti ve MHP müşterek bir hareket ortaya koydu'' dedi.

-''REFERANDUMA ALIŞALIM DEDİNİZ''-

''Siz 'referanduma alışalım' dediniz. Bu sözünüzde, liberallerin duyduğu kuşku açısından, dünyada referandum yoluyla, çoğunluğun, azınlığın bir takım haklarını kısıtlaması mümkün'' şeklindeki değerlendirmelere yanıt veren Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Bu konudaki baskıların parlamentolarda çok daha vahim bir tablo arz ettiğini dünyadan görüyoruz. Ama halka gidildiği zaman, halkta çok daha farklı konsensüsler oluşabilir. Yani halk da herhangi bir referandum konusu hakkında çok daha farklı bir renk ortaya koyabilir. Parlamentoda ise görüyoruz, zaman zaman bazen çok çirkin şeyler de olabiliyor. En son cumhurbaşkanlığı olayında çok daha farklı şeyler yaşadık. Yani toplantı yeter sayısı ile karar yeter sayısının aynı hale getirilmesi bizim parlamentomuzda uygulama alanı bulmuş bir durum değil. Ama bir anda neler olduğunu gördük. Bedelini kim ödedi, Türkiye. Türkiye aylarca bununla meşgul oldu.

Dünyada gelişmiş ülkelere baktığımızda referandum olayı, her konuda, mesela çevre olayında, (burada fabrika yapılsın mı yapılmasın mı)... Ben olayı sadece siyasi olarak söylemedim. Yereli var, geneli var.''

Bunun, ileri demokrasilerin uygulama alanları olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, bu konularda rahat olunması gerektiğini dile getirdi.

Burada, iki konunun bulunduğunu, ''çoğunluğun azınlığa tahakkümü olarak görüldüğünü'' ifade eden Başbakan Erdoğan, bir de Türkiye'de zaman zaman azınlığın çoğunluğa tahakkümünün görülebildiğinini dile getirdi.

Başbakan Erdoğan, ''özellikle kurumlar kullanılmak suretiyle'' sözleri üzerine, ''Öyle oluyor zaten, kurumlar kullanıyor zaten. Bunu aşmak için de formülü var. Siyasetçinin de görevi çıkış noktası aramaktır'' dedi.

-TÜRBAN-

''Üniversitelerde türban yasağını referandum yoluyla halka sormak olabilir mi?'' sorusu üzerine de Erdoğan, şöyle devam etti:

''Bunlar, tabii bunlar hep haklar. Yani 'özgürlük' diyoruz, 'eğitim özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü' diyoruz. Bu konuda 24. madde bizim çok açık ve net ortada, eğitim ve öğretim ile alakalı. Tüm bunlar çok açık ve net ortada iken ortaya getirilen şeyler yenilir yutulur işler değil.

Mesela bu Anayasa meselesinde de olayın alınıp alınıp getirilip tamamiyle başörtüsü meselesine indirgenmesi çok çok yanlış bir şey. Siz, 138 maddelik anayasa hazırlıyorsunuz, kalkıp getirip bir madde için herkes kilitliyor...''

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AHİM) bu konudaki kararı ve din eğitimine ilişkin soru üzerine Erdoğan, bu konuya ilişkin çalışma yapmadan nihai bir şeyin söylenemeyeceğini ifade etti.

Erdoğan, ''Burada Tayyip Erdoğan olarak benim kanaatim sorulsa, şimdi Avrupa Birliği'nde din eğitimi noktasında zorunluluk var. Ama isteyen aile, farklı bir inanç sahibi oradaki verilen din eğitimini almayabilir. Müracaatı o yapar'' dedi.

Başbakan Erdoğan, AHİM'in konuya müdahale edişinin seçmeli olup olmaması noktasında değil, içerik konusunda olduğunu ifade etti.

HALKIMIZLA TERÖR ÖRGÜTÜNÜN BAĞINI KOPARMADA BÜYÜK MESAFE ALDIK

Erdoğan, ''Türkiye'nin sınırın güvenliğini sağlayabilecek bir arazi şeridine geçilmesi için Irak'la anlaşmak suretiyle biraz ileriye kaydırarak, bazı yerlerde bu tarafa çekerek savunulabilir bir sınır oluşturulması... Gündeminizde böyle bir şey var mı? Yoksa başka türlü yeni şeyler mi düşünüyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Sene 1995, sene 2007 yani artık savaş stratejilerinde, tekniklerinde çok büyük değişiklikler var. Artık her şeyi insan unsuruyla yapmıyorsunuz, bunun dışında bir çok teknikler gelişti ve biz, şu anda işin siyasi boyutundayız, karar boyutundayız, şüphesiz ki biz askerimize talimatı verdikten sonra, onlarla birçok şeyleri müzakere ettikten sonra, işin teknik boyutunda hareket kabiliyetini onlar belirleyecekler ama ileri teknolojinin artık bir çok imkanları, hamdolsun, askerin elinde var. Gerekli ne varsa biz zaten her zaman için onlara hazırlamaya hazırız.

Tabii bir şey daha var o da artık güncellenen bu teknolojide ciddi mesafeler alınıyor, biz de ciddi mesafeler alıyoruz. Bunların hepsi kullanılarak bu adımlar atılacaktır.''

-''ÇOK ZAMAN KAYBETTİK, SABIR SABIR BİR YERE KADAR''-

Erdoğan, Irak ile yapılan güvenlik anlaşmasına da değinerek şunları söyledi:

''Son yapılan anlaşmada da bir defa her iki tarafta da terör örgütlerine karşı, belli bir terör örgütüne karşı değil, tüm terör örgütlerine karşı müşterek bir mücadeleyi Irak kabul etti. Aynı şekilde biz de kabul ettik. Ve onlara asla yataklık yapılmasına müsaade edilmeyecek, parasal kaynak sağlanmasına müsaade edilmeyecek bunlarla ilgili bütün şeyler yapıldı. Ve topraklarda böyle bir şey varsa bunlara karşı da gerekli müdahale yapılacak.

Bunlar zaten anlaşmada var. Tabi bunun meclislerinden geçmesi lazım, henüz Meclis'ten geçmiş değil. Bu iyi niyet ortaya konuldu bizim bu iyi niyetin gereğini bekleme hakkımız var. Merkezi yönetim ile yapılmış bir anlaşma.

Burada, biz tabi neticeyi de görmek istiyoruz, çok zaman kaybettik, hep sabır sabır bu da bir yere kadar. Burada Amerika ve Türkiye müşterek adımlar atılması için mekanizma oluşturuldu biliyorsunuz. Bu mekanizmadan da bir şey çıkmadı, bu mekanizmadan da bir şey çıkmayınca da akamete uğradı. Şimdi ise biz, artık bir yerde başımızın da çaresine bakmak durumundayız, bunun için de tabii ki gerek ne kullanacağız ne yapacağız bunları biz böyle bir programda açıkladığımız anda her halde karşı tarafa bazı malzemeleri verme durumuyla karşı karşıya kalırız, bunlar konuşulmaz, söylenmez ama dediğimiz gibi netice almak için ne yapılacaksa inanıyorum ki Silahlı Kuvvetlerimiz de gereğini yapacaktır.''

-''BİZ HEDEFİZ TERÖRİST PUSUDA''-

''Kuzey Irak hareketini konuşuyoruz, 30-35 bin asker, Türkiye içindeki PKK'lılara karşı iyi bir mücadele verildiğini düşünüyor musunuz? Sizi tatmin ediyor mu?'' sorusunu Başbakan Erdoğan, şöyle yanıtladı:

''Ben tabii şuna inanıyorum, medyamız bugüne kadar birçok şeyde, sağ olsun her şeyi endişeyle yaklaşarak takip etti ama gerek askerimiz gerekse polisimiz elinden geleni bütün gayreti ortaya koymuştur, yapılması gerekeni yapmıştır. Burada kalkıp, 'teröre karşı gerek askerimiz gerekse polisimiz seyirci kalmıştır' dersek onlara saygısızlık yapmış oluruz. Bir defa hiçbir komutan, veya hiçbir üst, astının veya askerinin kalkıp da durup dururken ölmesini istemez. Ama şunu hep birlikte kabul etmemiz lazım terörle mücadele şüphesiz ki kurban alacaktır. Bir komutanımızın güzel bir tespiti var. Dedi ki 'biz hedefiz, terörist ise pusuda.' Siz operasyon yapıyorsunuz ayaktasınız, dolaşıyorsunuz, öbürü ise pusuda duruyor o korunaklı sen korunaklı değilsin, çelik yelek falan ne olur çelik yelekten. Şu anda elde öyle silahlar var ki alnından atıp seni vuracak durumda. Teröristin elinde bu silah da var. Bunları da bilmemiz lazım, bazı şeyleri maalesef ajite ediliyor. Ama bizim şunu bilmemiz lazım ki şehitlerimize, ailelerine milletçe çok şeyler borçluyuz. Bu bir vaka ama maalesef dünyanın neresinde olursa olsun terörle mücadelede her ülke kurban vermiştir. Bizim manevi değerlerimiz açısından biz de şehitler verdik veriyoruz ve bundan sonraki süreçte de görünen o ki vereceğiz. Niye? Bu işin karakterinde tabiatında bu var yani, bunu yok farz etmek tabii ki mümkün değil ama nedir? Bunu minimize etmek asıl hedefimizdir, verilen mücadele bunun içindir. Bir aralar biliyorsunuz 2 bin 400'lere çıktı ama şimdi belli bir seviyelere kadar düştü.

Bizim bu yıl ki kaybımız maalesef 200'e kadar yaklaştı. Temennim odur ki bu kayıp daha da düşsün ve bu mücadeleyi süratle çok daha farklı bir şekilde inşallah bitirmiş olalım.''

Erdoğan, bir başka soru üzerine, ''Terörizme ve teröriste halkın desteğini bir defa bitirmemiz lazım veya minimize etmemiz lazım. Yani terör halktan desteğini ne denli kaybederse yok olmaya o kadar kısa zamanda mahkum olur. Şimdi Türkiye'de öyle zannediyorum en zayıf noktasına geliyor'' şeklinde konuştu.

-''SOSYOEKONOMİK ALACAĞIMIZ BİR ÇOK TEDBİRLER VAR''-

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ'un, ''Biz bütün bu geçen süre boyunca hala örgüte katılımları engelleyemedik'' sözlerinin anımsatılması üzerine Erdoğan, ''Şimdi minimize edilmişse, demek ki bir hedef alınıyor aslolan budur'' dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti;

''Şimdi bizim burada bir şeye özellikle vurgu yapmamız lazım, bir defa halkımızla terör örgütü arasındaki bağı koparmak, bunda büyük mesafe aldığımızı görüyorum. Ve devletle vatandaş arasında bir duvar örülmek isteniyordu. Şimdi o duvar, Doğu, Güneydoğu bölgelerinde hamdolsun kırılmış vaziyette. Şimdi vatandaş, orada devletine inanmaya, sadakatle sarılmaya başladı. Bu güven duygusunun oluşması bizim arzuladığımız hedefti, biz bunu şimdi görüyoruz. Nitekim 22 Temmuz'da bunu gördük halk orada umudunun terörizmde veya terörist gruplarında değil, hükümetinde, devletinde olduğunu ispat etti.

Bunu ortaya koydu, buna karşın bizim daha yapacağımız çok şeyler var, bunu başarmamız lazım bu süreci hızla devam ettirmemiz lazım...

Yani olayı, 'salt bir güçle çözmeye kalkacağız' dersek, hayır bu mümkün değil, bunun olmadığını zaten gördük. Bunun sosyolojik psikolojik bir çok müdahaleleri var, sosyoekonomik alacağımız bir çok tedbirler var. Bu tedbirlerin hepsi peyderpey devreye girmek durumunda, dışlama politikası değil, bizim her zaman söylediğimiz, 'düşman kazanma dost kazan' politikası, anlayışı bunu ne yapıp yapıp sürekli geliştirmemiz lazım.

Bu konuda da tabii atılan birçok adımlar var. Halkımız, bunları görüyor bunu da olumlu istikamette değerlendiriyor, eskiden dağa gidenlerin veya dağa çıkanların sayısı 100 ise bugün o sayı çok çok az miktara düşmüş vaziyette tespitler istihbaratın tespitleri.

"PARLAMENTO ÇATISI ALTINDA 'BEN BU ÖRGÜTÜ TERÖR ÖRGÜTÜ OLARAK GÖRÜYORUM' DİYEBİLEKCEKSİN"

Erdoğan, ''DTP'nin TBMM'de olmasını (terör) sorununun çözümü için bir imkan olarak mı, yoksa bir tehdit olarak mı görüyorsunuz'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Şimdi bakın ben Parlamentoyu hiçbir zaman bir tehdit olarak görmedim, bugün de görmüyorum, yarın da görmeyeceğim. Parlamento bir defa bu işin demokratik bir sistem içerisinde çözülmesine inanmak demektir. Onların tavrı ne olacaktır bu önemli. Eğer onların tavrı terörü destekleyen mahiyette olursa, bu zaten onların oraya gelişini inkardır. Demek ki sen demokratik parlamenter sisteme inanmadın sadece bir aldatmaca yapıyorsun. Zaten bununla arasında bir sıkıntısı var. Buraya gelmişsen o zaman bu çatı altında, Parlamento çatısı altında ortaya koyacağınız tavır çok çok önemli. Bu nedir? 'Ben bu örgütü bir terör örgütü olarak görüyor ve lanetliyorum' diyebileceksin ve buna karşı yapılması gereken yaptırımlar nelerse bunu yapacaksın, yapmıyorsan o zaman bindiğin dalı da kesersin.''

''DTP'nin bugüne kadar ki performansını nasıl buluyorsunuz?'' sorusuna da Erdoğan, ''Daha işin başındayız belli bir şey yok. Biliyorsunuz Hükümet Programını açıklarken bir şey söyledim; Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamı PKK'yı terör örgütü olarak ilan etti, Amerika aynı şekilde. Bu çatı altında olan, hele grubu olan siyasi partilerin de aynı şekilde bir terör örgütü olarak ilan etmeleri gerekir. Tabi bunun riskleri var, o onların bileceği bir iş. Niye? Sen şimdi burada bir tercih yapacaksın, ya terör diyeceksin, ya demokrasi diyeceksin. Eğer bu tercihi yapamıyorsan demek ki sen yolu ayıramamışsın. Bu önemli. Aksi takdirde sen terör örgütünün bu noktada meşruiyetine zemin hazırlarsın ki bu parlamento böyle bir zemin değil. Yani onu, inanıyorum ki ne diğer siyasi partiler, ne biz kabul edemeyiz.''

''DTP 'bizim PKK ile tabanlarımız bir birine benzeşiyor' açıklamasını yaptı. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusuna karşılık Erdoğan, ''Sıkıntıları oradan geliyor zaten 'arka bahçemizdir, kardeşlerimizdir' bu ifadeleri kullandığınız sürece demek ki bu noktada samimi değilsiniz. Eğer samimi olsalar bu ifadeleri kullanmazlar. Bu ifadeyi kullandığı sürece halkımız buna inanır mı, inanmaz. Onu da zaman çok açık ortaya koyacaktır'' diye konuştu.

-''ÜLKENİN GELECEĞİ, BARIŞ İÇİN...''-

''DTP'lilerin hakkında soruşturma açılması, dokunulmazlıkların kaldırılması, Parlamento dışına atılmaları, adli sürecin harekete geçirilmesi gibi eski DEP konusunda yapılmış uygulamaları tekrar düşünmek anlamına geliyor mu'' sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Ben burada şunu söylemek durumundayım, çünkü siyasetçi olarak inandığımı söylemek benim görevimdir. Her şeyden önce ortada bir Anayasamız, yasalarımız var, Parlamentoya gelip giren insanların bu yasalar çerçevesinde çalışması da şart. Aday oldukları zaman adaylıklarına evet diyen Yüksek Seçim Kurulu var. Seçimi kazandı mazbatasını veren YSK var. Şimdi halkımızın içerisinde zaman zaman kalkıp hükümetten beklenti içerisine girenler var. Hükümetten neyi bekliyorsun? Hükümetle bağlantısı yok. Bu iş tamamen Yüksek Seçim Kurulu, yargı ile alakalı bir konudur. Eğer durumları Anayasaya, yasaya ters ise bunun gereği yapılır. Ancak tabii şu anda seçimle gelmiş insanların durumu hakkında bence daha müteyakkız olunmasında fayda görüyorum, bunu da ülkenin geleceği, barış süreci için önemli görüyorum. Aksi takdirde ülke yine bir gerilimler kum kuması içerisine girer.''

''Bu gerilim de terör örgütünün istediği bir kutuplaşma'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Onu bekliyor, arzu ediyor zaten. Daha ilk günden bazı tokalaşma hadiseleri oldu, o tokalaşma hadiselerine İmralı'dan rahatsızlık sesleri geldi'' dedi.

''Nasıl geliyor İmralı'dan bu sesler, ben bunu anlamıyorum'' sorusuna karşılık Erdoğan şöyle devam etti:

''Avukatıyla görüşmesini yapıyor, yasalar buna müsait. Burada bizim birbirimizi aldatmamızın anlamı yok. Şu anda terörist başının devam eden mahkemeleri var. Devam eden mahkemeleri sebebiyle avukatının kendisiyle görüşme hakkı var. Bunun yanında ailesinin kendisiyle görüşme hakkı var. Bu görüşmeler esnasında söylemek istediklerini onlara söyleyerek, onlar vasıtasıyla da ulaştırmak istediği yerlere ulaştırıyor bunda bir mani bir hal yok ki.''

-''SİYASİ PARTİLERİN KAPATILMASINA KARŞIYIM''-

''O tokalaşma görüntüleri İmralı'da rahatsızlık yarattıysa DTP'liler ile PKK'lılar arasında çok ciddi bir ayrışmanın da...'' sözleri üzerine Erdoğan, ''Onların arasında bazı sıkıntılara sebep oldu tabi'' dedi. ''Bu bir imkan olarak değerlendirilemez mi?'' sorusu üzerine, Erdoğan, şunları söyledi:

''Bunu ülkemizde gerek o partiye gönül vermiş olan, gerek diğer siyasi partilere gönül vermiş partiler arasında bir fırsat olmasını, bir fırsata dönüşmesini isteriz. Biz ülkemizde halkımızın arasında veya siyasi düşünce farklılıkları arasında olayın geçmişte olduğu gibi silahlı eylem mücadelelerine dönüşmesinden yana değiliz.

Biz bu toplumun içerisinde barışık yaşamayı özellikle de bir yurttaşlık, vatandaşlık hukuku içerisinde biliyorsunuz... Dört tane kavramla da ifade ettik; tek bayrak, tek millet, tek vatan, tek devlet. Bu anlayışla sürdürmemiz lazım. Bunu başardığımız anda zaten ülkemizin gücüne de kolay kolay hiçbir güç ulaşamaz. Türkiye'de her siyasi düşünce kendini tüzel kişilik olarak rahatlıkla ifade edebilmeli, bundan kimse ürkmemeli. Ama bu eyleme dönüştüğü anda yasal olarak karşılığını bulmalı.

Partilerin kapatılmasına karşıyım. Gerçek kişinin cezalandırılmasından yanayım. Bir partiye diyelim 3 milyon, 5 milyon, 10 milyon, 15 milyon insan oy veriyor, gönül veriyor. Sen o partiyi iki kişinin üç kişinin yaptığı bir yanlıştan dolayı kapatıyorsun bu iş değil. Kapatıyorsun da ne oluyor, diğeri hazır, gidiyor diğerini kuruyor. Bununla neticeye varılmaz. Nitekim dünyanın bir çok yerinde bunlar aşıldı, aynı şekilde dernekler, vakıflar. Bunlar netice getiren şeyler değil ama gerçek kişi işliyorsa cezasını alsın.''

''22 Temmuz seçimlerinden sonra siyaset arenasında gerekirse bilek güreşi ile çözerim gibi bir güvene sahipsiniz. Şu anda, bir güvenle hareket ediyorsunuz, doğru mu okuyorum söylediklerinizi?'' sorusu üzerine Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bilek güreşi ifadesi belki uygun düşmeyebilir. Bu bir zihniyet değişimi, siyasi bir noktada değişim olarak bunu ele alabiliriz. Halkımız böyle bir yetkiyi bize verdi ve biz onlar için bir umut haline geldik. Şimdi bunu neyle kıyaslıyorum, bunu ilk seçimlerdeki gidişimiz ile bu seçimlerdeki gidişimiz arasındaki farkla kıyaslıyorum. Bundan önceki gidişimizde havaalanından çıktığımız zaman yollardaki yaklaşım farklıydı. Ama bu seçim için çıktığımız zaman havaalanından miting meydanına kadar yollarda Türk bayraklarıyla parti bayraklarıyla ilgi alaka farklıydı. Bu bir değişimi, dönüşümü gösteriyordu. Bu siyasi değişim, dönüşüm durup dururken olmadı. İhmale uğramış olan bir il artık o ihmalden çıkmıştı, çıkıyordu. Bu tabi ister istemez vatandaşın devletine çok daha sıcak bir yaklaşım sürecini başlattı. Bizim bunu çok daha ileri götürmemiz lazım. Kendi ana dilini konuşuyor mu? Konuşuyor, o onun için bir rahatlama getirdi. Eğlencesini yaparken şarkıcısına, türkücüsüne istediği gibi türkü şarkı söylettiriyor mu? Ne oldu? Bunlardan zarar mı gördük? Bunu yapıyor. Burada bütün mesele özgüven meselesi. Biz de özgüven içerisinde olursak burada korkulacak pek bir şey yok bunlar aşılır.''

"EN UCUZ KREDİYİ IMF'DEN ALIYORUZ"

Erdoğan, IMF ile ilişkilerin 2008 yılında formatının değişebileceğini kaydetti.

IMF'ın anlatıldığı gibi olmadığını belirten Erdoğan, ''IMF tabi bugüne kadar anlatıldığı gibi değil. En ucuz krediyi IMF'den alıyorsunuz. Ama vatandaş bunu farklı biliyor. Şu anda iç borçlanmada olsun, dış borçlanmada olsun en ucuz borçlanmayı onla yapıyorsunuz Ama bunu halkımıza farklı yansıtıyorlar'' dedi.

IMF ile ilişkilerin gayet iyi şekilde devam ettiğini belirten Erdoğan, görüşmelerin sürdüğünü söyledi.

Memur zammına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, ''Yüksek Planlama Kurulu memur zammı ile ilgili kararı vermez. Bununla ilgili kararı Bakanlar Kurulu verir. Bakanlar Kurulu onla ilgili kararı veriyor. Onu da şimdi bir yere oturtuyoruz. Öyle zannediyorum ki onunla ilgili kararı da açıklayacağız'' diye konuştu.

''Yüksek Planlama Kurulu toplantısının ardından başka fiyat ayarlamalarının beklendiği ve bunun kararının Başbakan Erdoğan'a bırakıldığı'' yönündeki haberlerin doğruluğunun sorulması üzerine de Başbakan Erdoğan, ''Çok yanlış bir haber. Benim başkanlığımda Yüksek Planlama Kurulu üyeleri var. Bu Kurul üyesi arkadaşlarımızla birlikte nihai kararı veririz'' dedi.

Kurulun dün akşam genişletilmiş bir toplantı gerçekleştirdiğini anlatan Erdoğan, bu toplantıda yatırım bütçesinin görüşüldüğünü bildirdi.

Erdoğan, gelinen noktanın TBMM'ye gönderilmeden önce ilgili bakanlarla gözden geçirileceğini ifade etti.

Başbakan Erdoğan, yüzde 6.5'luk faiz dışı fazlanın gelecek bütçede hedef olarak koyulup koyulmayacağının sorulması üzerine ise bu oranın gelecek bütçede azalabileceğini, ancak kesin kararın henüz verilmediğini bildirdi.

Bir başka soru üzerine de Başbakan Erdoğan, PETKİM'e ilişkin nihai kararın da Ramazan Bayramı sonrasında açıklanacağını söyledi.

REFERANDUMDAN ÇIKAN NETİCEYE 'EYVALLAH' DERİZ

Başbakan Erdoğan, 21 Ekim'de gerçekleştirilecek referandumun gereksiz olduğu ve ekonomik açıdan yük getireceğine ilişkin eleştiriler hatırlatılarak, yöneltilen ''Bu ısrarın sebebi ne? Anayasanın bir şekilde değişmeyeceği ihtimaline karşı cumhurbaşkanını halka seçtirmeyi garanti etmek için mi referandum yoluna gidiyorsunuz?'' sorusuna da şu yanıtı verdi:

''Bu referandum paketini biz teklif ettik. Ama bunu teklif ederken bizim niyetimiz iki sandığı ortaya getirebilmekti. 22 Temmuz'da iki sandık ortaya gelsin ve orada bu işi bitirelim. Hedefimiz buydu. Maalesef 367 macerası ortaya çıkınca ve bununla birlikte de 22 Temmuz ortaya çıktı. Ama maalesef bu anayasa paketiyle alakalı olay geçmiş cumhurbaşkanımız tarafından vakit, zaman son ana kadar kullanılmak suretiyle iade edilince biz 120 günlük sürece bir yerde mahkum olduk. Biz bu 120 günlük sürecin gereğini yapıyoruz. Burada 11. Cumhurbaşkanı olayı var. Bunu da ortadan kaldırabilmek için daha doğrusu şüpheleri giderebilmek için bir adım atmamız gerekiyordu. Şimdi 'yeni anayasa hazırlanıyor dolayısıyla niçin bu yapılıyora' gelince yeni anayasa bizim için bir süreç. Şu anda ne olacağı henüz belli değil.''

Görevlerinin çözümsüzlüğü ortadan kaldırmak, çözüm üretmek olduğunu vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''Bizim görevimiz ne? Problem çözmek ve bunu çözeceğiz. Ve bu artık geldi bu noktaya. Öyle 200 trilyon falan böyle şeyler de söz konusu değil'' diye konuştu.

Referandumun maliyetinin yaklaşık 100 trilyon olduğunu ifade eden Başbakan Erdoğan, katılımın düşük olması ihtimalinin ise kendilerini korkutmadığını söyledi. Başbakan Erdoğan, ''Dünyada genel seçimlere katılımların düşük olduğu ülkeler var. Siz bütün çalışmalarınızı yaparsınız, katılım ne olursa olsun. Ben milletin iradesine ipotek koyamam ki katılan katılır, çıkan neticeye de biz 'eyvallah' deriz'' dedi.

Başbakan Erdoğan, sözlerinin sonunda tüm milletin, İslam aleminin Ramazan Bayramını kutladı ve insanlığın barışına vesile olmasını diledi.

Erdoğan, tüm şehitlere Allah'tan rahmet diledi, gazilere şifa temenni etti



Bu haber 711 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,882 µs