Dürüst Emin, cambaz Ertuğrul...

10 Ekim 2007 14:32 tsi
"Neyse, şimdi de hak ettiğinden fazlasıyla karşılaşan ve sinirleri bozulan Ertuğrul Özkök’e destek çıkmak istiyorum. Özkök’ü de severim aslında. Hem kızarım, hem severim." Ahmet Kekeç yazdı..

Ahmt Kekeç/ Star

Emin Çölaşan kovulduğunda, destek vermiştim. Biraz da ‘kovulma gerekçesi’ içime sinmediği için... Ona buna dirsek atıyormuş, lakap takıyormuş, ağzını bozuyormuş, vs...

İnandırıcı değildi.

Bütün bunlar kovulma sebebiyse, hakaret ve tahkirde sınır tanımayan Urfalı Bekir Coşkun; ‘entelektüel’ kontenjanından ona buna dirsek atan, lakap takan, ölmüş gitmiş adamların arkasından ‘çemkiriyor’ gibi ifadeler kullanan ilerici şair Özdemir İnce; ‘büyük yazar’ olarak pazarlanan ama kısa sürede altının boş olduğu anlaşılan ‘bidon kafa’ Yılmaz neden mahfuz tutuluyordu?

Bunlara itiraz etmiştim.

Emin Çölaşan’ın durumuna da üzülmüştüm tabii.

Fikir olarak uyuşmayız ama severim Çölaşan’ı...

Bakmayın cedelci ve burnundan kıl aldırmaz tavırlarına... Kibar adamdır. Medenidir. İlişkilerinde son derece ölçülüdür.

Onda nakısa olarak gördüğüm şey, ‘ideolojik körlük’ demeyeyim de, takıntılı olması. Her şey siyah-beyazdan ibarettir. Gri tonlar yoktur. Bir şey, ya mutlak iyidir, ya mutlak kötüdür. O ‘şey’in aynı anda ‘iyi’ ve ‘kötü’ tarafları da olabileceğini havsalası almaz.

Herhalde Ankara havasının getirdiği bir ‘hal’ bu...

Nitekim, sevgili Urfalı Bekir Coşkun’umuz da Ankara’da kala kala, ‘göbeğini kaşıyan adam’la arasına mesafe koyup ‘aristokratmış gibi’ yapmaya başlamadı mı?

Neyse, şimdi de hak ettiğinden fazlasıyla karşılaşan ve sinirleri bozulan Ertuğrul Özkök’e destek çıkmak istiyorum.

Özkök’ü de severim aslında.

Hem kızarım, hem severim.

İnsanı aptal yerine koyan küçücük kurnazlıkları, her şeyi uhdesinde görmek isteyen tamahkar tüccar tavrı, gerçekten ‘cambazlık’ gerektiren yönetim anlayışı ve hem nalına hem mıhına vurma becerisiyle insanda ‘tebessüm’ uyandıran bir ağabeyimiz.

İyi bir gazeteci...

Başarılı da bir yönetici.

Fakat artık ‘kötü’ bir adam...

Emin Çölaşan’ın haksız kitabından sonra bu kötülük daha da tescillenecek ve bence iyi olmayacak.

Sözüm Çölaşan’a:

İyi yapmadın Emin abi.

Kitabını zahmet edip imzalayıp göndermişsin, teşekkür ederim, büyük bir zevkle okudum ve müstefit oldum, ama iyi yapmadın.

Tamam, her şeyi yazabilirsin, ‘iktidar baskısı’ olarak algıladığın her türlü tutum ve davranışı eleştirebilirsin, sevmediğin siyasetçileri yerden yere vurabilirsin ama en az ‘aile mahremiyeti’ kadar kutsal ‘mutfak bilgileri’ni faş edemezsin.

Hele kişilerin özel ‘hal’ ve hareketlerini haklılığına mesnet yapamazsın.

Dürüst gazetecisin, yolsuzlukların üzerine üzerine gidiyorsun, kelebek gibi uçup arı gibi sokuyorsun, en büyüksün, en ahlaklısın, falan filan da, özel hallerini faş edip kamuoyu önünde küçük düşürdüğün Ertuğrul Özkök bir gün çıkıp, ‘Madem o kadar dürüstsün, neden ‘aile bankası’ Egebank’tan ‘usulsüz kredi’ çekip üstüne İnterbank’ı boşaltıp sırra kadem basan, sonra yurtdışında yakalanıp cezaevine atılan işadamı hakkında tek satır yazmadın? Neden Uzanlar meselesine hiç girmedin? Neden ünlü ‘aile üyesi’nden her ay tıkır tıkır 10 bin dolar maaşı cebine indiren ‘köşe yazarı’nın kim olduğunu açık etmedin? Bunları yazmana ben mi engel oldum?’ derse, ne cevap vereceksin?

Ha Emin abi?

Ne diyeceksin?

Daha da önemlisi, ‘12 Eylül darbesinin sıcak günlerinde Milli Güvenlik Konseyi’nden aldığı özel izinle cezaevlerini dolaşıp, içeride dayak ve işkence olmadığını, mahkumların lüks içinde yaşadığını yazan cesur gazeteci kimdi?’ diye sorarsa ne yapacaksın?

Ha Emin abi?

Bu haber 549 defa okundu.