En Sıcak Konular

Çağdaş mahallenin patates baskısı..

7 Ekim 2007 22:38 tsi
Çağdaş mahallenin patates baskısı.. Genç kızlar başını örterek öğrenim görünce mi laiklik elden gider, inançların 'teminat altına alınması' demek olan laiklik olunca mı genç kızlar başını örterek okuyabilirler? Bu sorunun cevabı ne?.. Sadık Yalsızuçanlar yazdı..

 Sadık Yalsızuçanlar/ Zaman

Olur mu demeyin, neden olmasın Koç-Yalçındağ'sı bir laiklik tasarımı bu: (Mustafa Erdoğan hocanın ifadesiyle), "Çağdışı ve otoriteryen bir laikliği öngören; ama çağdaş ve demokratik bir anayasamız olsun'. H. Hakan Özgün yazdı gerçi; ama tekrarlamanın yararı kesin: 'Hocam korkalım mı ne dersiniz?' Sanki Mardin sosyolog değil, karakoncolos habercisi. Sahi Mardin hocayı Bilimler Akademisi'ne neden üye yapmamışlardı, yoksa üyelikten mi atmışlardı, Said Nursi'yi çalıştığı için? Al sana çağdaş-laik-demokratik bir patates baskısı. Bilimler Akademisi Mahallesi cinlerinden korkalım mı hocam? Böylesi bir tartışmaya ancak, Hikmet Benol'ün mahallesindeki korku(Muz) cumhuriyetinin patates kafalı mahalle baskısının sonucu girişilebilir.

Genç kızlar başını örterek öğrenim görünce mi laiklik elden gider, inançların 'teminat altına alınması' demek olan laiklik olunca mı genç kızlar başını örterek okuyabilirler? Bu sorunun cevabı olsa olsa, "Türkiye'de laiklik yok, örneğin Kemalist teokrasi vardır" mı olabilir? AK Parti başka derdin mi yok, 'asmayalım da besleyelim mi?' anayasası neyine yetmiyor? Oğuz Atay'ın dediği gibi, 'Bir gün bütün değer yargıları değişecek ve yargılananlar yargıç, eziyet edenler de suçlu sandalyesine oturacaklardır ve onlar o kadar utanacaklar, o kadar utanacaklardır ki utançlarının ve suçlarının ağırlığı yüzünden ayağa kalkamayacaklardır' nasıl olsa. Dünyanın bir oyun, bir oyalanma olduğu kesin de, birileri bu oluş'un dışında 'tehlikeli oyunlar' oynamayı sürdürerek, kendi kendilerini ne kadar zamanda imha edeceklerini mi görmek istiyorlar? Mardin hocaya şunu da sormalı: "Hürriyet, Cumhuriyet gazetesinin hazin akıbetini görmüş müdür hocam? Bir zamanların anlı şanlı, ciddi, nitelikli, prestijli gazetesi, Özal reformlarının kovaladığı değişim sürecinde, bırakınız akıl tutulmasını, akıl yoksunluğuna düçar olarak zamanın ezici zenginliği karşısında marjinal, küfrederek konuşan, darbe çığırtkanı, ciddiyetsiz ve de tirajsız bir duruma nasıl geldi? Hürriyet için de böylesi bir akıbetten korkalım hocam? Hatta böylesi bir sürecin neresindedir sizce?'

İbn Arabi, Peter Handke'nin Literaturen dergisindeki bir yazısına motto aldığı bir cümlesinde, 'Zaman, gerçek yargılayıcıdır' der. Hürriyetle özgürlük farklı şeylerdir. El-hürriye(t) Arap diline modern zamanlarda girmiş bir kavram. Liberte yani, özgürlük değildir. Bu, öz'ün gürleşmesi ile nefsin serbestisi arasındaki farktır. Nefs daha çok korkularla beslenir ve korkuları besler. Özgürlük, ruhun, nefsin baskısından kurtulmasıdır. Türkiye'de ruh nefsin baskısıyla kıvranıyor. Bir mahalle baskı(s/n)ıyla 'yavuz hırsız', korkunun 'buz mavisi gözleri'ne bakarak, Özgün'ün göndermesindeki gibi, 'Mahalle baskısı mı Filistin askısı mı?' diye soruyor. Sormaya ne hacet, 'Bir mahalle baskısı olabilme olasılığı vardır diye söylüyor olabilirim; ama emin olup olmadığımı ifade etmek için düşünüyorum' saksısı bu.

Sokaktan geçerken başa düşmüş. İçinde nice toplumsal kanser urları taşıyan şaibeli kişilikler büyütülmüş. Oysa sadece Diyarbakır Cezaevi'nden (12 Eylül'de) yirmi bin kişi işkenceden geçirildi. Başörtülülerin uğradığı baskı muhtemel olmaktan çıkalı yirmi iki yıl olmuş. Bu ülkede insanlar ezanlarını okuma özgürlüğünden yoksun bırakılmışlar. Üniversitede değil, pekmezci dükkânında fötr/kasket takmadığı için idam edilmişler. İnek ahırında, mum ışığında Kur'an elifbası okuduğu için hayatları kararmış. Gözaltına alınmış bir daha kendisinden haber alınamamış. 163 ve 141-142 domuz bağıyla bağlanmış, zihinleri burulmuş Mussolini korporatizmi ithaline uzanmayalım, daha dünde, Şubat'ın 28'inde beş buçuk milyon kişi fişlenmiş.

Bunlar hangi bağın bağbanıdır, gülüdür? Hangi mahallenin Malezya bülbülüdür? Türkiye İran olur mu? Maalesef, bu topraklardan artık bir Firdevsi, bir Hafız-ı Şirazi çıkma ihtimalinin kapıları kapanmıştır. Semavi sofra çekilmiş, kırıntıları kalmıştır. AK Parti ülkeyi bu anayasa girişimiyle muhafazakârlaştırma gizli ajandasına sahipmiş. Sahi altıok'un kaçıncısıydı devrimcilik? Gerekirse devrim, 'demos'u 'halkçılık' ilkesiyle yasaklamalı, yerine başka bir halk getirmeli. Doğan Medya Center, gayr-i safi milli hasılada payı gittikçe artan Anadolu sermayedarlarının zulmü altında inim inim inlemekten kurtarılmalı. Bilimler Akademisi, mahalle baskısı altında, yeni bilim adamlarının Said Nursi'ye ilişkin kitap yazma ihtimallerini ortadan kaldırmak için YÖK komutanı Teziç'i teçhiz etmeli.

Akademyanın özgürlükçü rektörleri, laik Cumhuriyet'in temeline başörtüsü dinamiti koyma niyeti taşıyan muhtemel Atilla Yayla'lar için cübbelerini giyip Anıtkabir'e yürümeli, ötekini yok etme özgürlüğünün patates baskılı resmini CHP binasının girişine asmalı. Ne diyor bu Mustafa Erdoğan hoca Allah aşkına: "Patronlar bir yandan yeni anayasanın 'çağdaş', 'Batı normlarında', liberal-demokratik bir anayasa olmasını istiyor, öbür yandan da laikliğin yeniden tanımlanmasına karşı çıkıyorlar. Bu şu demek: Çağdışı ve otoriteryen bir laikliği öngören; ama çağdaş ve demokratik bir anayasamız olsun. Ne var ki böyle bir şey mümkün değil. Şunu açıkça bir kez daha belirtmek gerekiyor: Cari laiklik anlayışını muhafaza ederek yapılacak bir anayasa ne çağdaş olur ne de demokratik. Çağdaşlıktan eğer bu zamanda yapılan herhangi bir şey anlamında sırf zamandaşlık değil de, zamanımızın Batı normlarına uygunluk kastediliyorsa, Türkiye'de hakim olan oryantal laiklik modeli kesinlikle çağdaş değildir." Feyerabend'in aklı da tutulmuş olmalı, Mussolini'nin dediği gibi, her şey 'devlet' içinde devletle beraber olmalı, laik-demokratik üniversite ve yargı güçleri halkın muhtemel mahalle baskısına haddini bildirmeli.

Hasılı, 'Hastalıklı ruhların desteklemek ve propagandasını yapmak için despota ihtiyaçları olduğu gibi, despotun da amacına ulaşmak için ruhların hastalanmasına ihtiyacı vardır' diyen doğru söylemiş. Biri, 'ben korkayım mı korkmayayım mı kararsızım, ne dersiniz hocam' diyor, diğeri vatandaşlık haklarını kullanamıyor. Özgün de haklı olarak soruyor: "'İran korkumuz' vardı. Bizim korkumuz. Has korkumuz. Çoluğumuzun çocuğumuzun bildiği korku. Üstünde konuşmaya gerek duyulmayan korku. Anlamı belirsiz; ama referansı çok net korku. Ne oldu o korkuya? Bunca yıldır kapımızın önünde beslemiştik. Biraz yırtıcıydı ama sadıktı. Nereye kayboldu o korku? Bir sabah kalktık ki, kapının önünde 'İran korkusu' yok. Almış başını gitmiş. Yerinde yepyeni bir korku duruyor. Huyunu suyunu bilmediğimiz bir korku. 'Malezya korkusu' var kapıda. 'Mahalle baskısıyla' gelmiş buraya. 'İran korkusu' kendi kendine mi gitti? Yoksa mahalle baskısıyla mı? O da meçhul. 'Malezya korkusu' daha ufak tefek ama daha yırtıcı. Daha da beteri, biraz huysuz bir korku. Isırmıyor, dişleyi dişleyiveriyor. Halbuki İran korkusu aslan gibiydi, yalnız yoldan geçeni değil, ev sahibini bile korkuturdu hani. Oğuz Atay'dan bir replik, hiç çıkmaz aklımdan: Niye böyle yaptın memleketim, niye az geliştin?" Haklısın Oğuz Atay, 'En büyük hazinemiz aklımız'dı, o da tutulmak isteniyor.



Bu haber 1,014 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,044 µs