En Sıcak Konular

Türkiye ateşin içine!

0 0 0000 00:00 tsi
Türkiye ateşin içine! İsrail bugün Lübnan'a hava saldırısı düzenleyerek ateşkesi bozdu. Hala bölgeye asker göndermekte ısrarlı olan Ankara'yı Fuat Keyman uyardı: "Hizbullah ile çatışma kaçınılmaz olur"

İsrail'in ateşkesi bozduğu iddia edildi. BM'nin Lübnan'da ateşkes ilanından 6 gün sonra bu karara uymayan İsrail, Lübnan'ın doğusuna yine hava saldırıları düzenledi. İsrail uçakları Balbeki ve Bodi'yi bombaladı.Saldırılarda önce Balbeki vuran İsrail daha sonra Bodai köyüne saldırdı.

Lübnanlı bir güvenlik kaynağı İsrail savaş uçakları ve helikopterlerinin Lübnan'ın doğusunda, Hizbullah'ın güçlü noktası konumundaki Bodai köyü çevresine saldırı düzenlediğini belirtti. Kaynak, köye giden yolların hedef alındığını ifade etti.

İsrail ordu sözcüsü yaptığı açıklamada söz konusu haberin araştırıldığını söyledi.
El Manar televizyonu da Bodai köyü yakınlarında Hizbullah mensupları ile İsrail askerleri arasında çatışma çıktığını ve askerlerin hava saldırısı sayesinde kaçmayı başardıklarını duyurdu.

Bölgeden gelen haberler ateşkesin pamuk ipliğinde olduğunu gösteriyor. Bölgeye hala asker göndermeye istekli Hükümete de bu konuda bir uyarı Koç Üniversitesi Öğretim Üyesi Fuat Keyman'dan uyarı geldi: Hizbullah ile çatışma kaçınılmaz olur! İşte Keyman'ın uyarısı. 

Hizbullah ile çatışma kaçınılmaz olur!

Otuz dört gün süren bir saldırıdan, ciddi insan trajedilerinin yaşanmasından, bir ülkenin altyapısının yok edilmesinden, bir örgütün direniş modeline dönüşmesi olasılığının ortaya çıkmasından sonra BM Güvenlik Konseyi'nde geç de olsa 1701 sayılı karar onaylandı ve Lübnan'da ateşkes sağlanması olasılığı zayıf da olsa ortaya çıktı.

Ateşkesin uzun süreli ve kalıcı olmayacağı üzerine devletler, uluslararası aktörler, uzmanlar ve kamuoyu içinde bir ortak kabullenme var. Ateşkesin devamlılığı için 15 bin kişilik bir BM barış gücü Lübnan'a gidecek. Bu gücün oluşumu ve niyeti bugünün en kritik sorusu. Lübnan'da barış ve istikrarın sağlanması mı, yoksa Hizbullah'ın, İsrail'in başaramadığı silahsızlanmasının mı sağlanması? Birinci seçenek insani ve meşruiyeti var. İkincisiyse stratejik, meşruiyeti yok ve kabul edilme olasılığı düşük. Birinci seçeneğin amacı çatışmayı içermiyor, barış ve istikrar için çalışmayı gerektiriyor. İkincisiyse Hizbullah'ı hedef aldığı için, gerekli ve kaçınılmaz olarak Hizbullah ile çatışma olasılığını beraberinde getiriyor. Bu anlamda, BM Güvenlik Konseyi'nden çıkan, Lübnan'da ateşkesin sağlanması üzerine kabul edilen kararın en önemli kısmını oluşturan barış gücünün niyet ve oluşumunun ne olduğu yanıtlanması gereken ciddi bir soru.

Türkiye kendini ateşin içine atmamalı

Bugün artık Hizbullah'ın kaçırdığı iki İsrail askerini İsrail'in geri alması için Lübnan'a saldırdığı savının tam anlamıyla bir "bahane" olduğunu, bu saldırının ABD-İsrail eşgüdümünde ve Britanya'nın desteğiyle hazırlandığını biliyoruz. Uzun zamandır planlanan bu eşgüdümlü saldırı iki önemli gerçeği işaretliyor: Birincisi, saldırının önceden planlanması; çok sayıda sivil insanın ölmesi ve ülke altyapısının yok edilmesi eylemine önceden tasarlanmış, kabul edilemez bir insanlığa karşı suç niteliği kazandırıyor. İsrail'e ve ABD'ye tepki, dünya ölçeğinde ve bitmeyecek, 11 Eylül-sonrası dünyanın tanımlayıcı öğelerinden medeniyetler arası çatışma ve nefret hissi daha da artacak, dünya daha riskli, daha güvensiz bir yapıya bürünecek.

İkincisi, İsrail'in Lübnan'a saldırısının önceden eşgüdümlü planlanmış bir eylem olması, bize hem "bu saldırının Irak savaşı ile başlayan, Ortadoğu'nun yeniden tasarımı projesine içsel olduğunu, hem de bu anlamda ateşkes kararına rağmen savaşın ve saldırının Ortadoğu'da süreceğini" söylüyor. Diğer bir deyişle, İsrail'in Lübnan saldırısında bugün kabul edilen ateşkes kararı, Ortadoğu'da savaş yoluyla yürütülen yeniden tasarım projesi içinde alınan bir karar: Lübnan'da savaşın durması Ortadoğu'da savaşın durduğu anlamına gelmiyor. Bu anlamda da, 1701 sayılı kararın içerdiği Lübnan'a 15 bin asker gönderme maddesini, sadece İsrail'in Lübnan saldırısının önceden ABD ile Britanya desteğini içeren bir şekilde eşgüdümlü planlanmış bir saldırı olması temelinde değil, aynı zamanda bu saldırının Ortadoğu'nun yeniden tasarımı projesine içsel niteliğini hesaba katarak da düşünmeliyiz.

Türkiye, Lübnan'da yaşanan insan trajedisine karşı, başından beri insani boyutu, barışı ve istikrarı ön plana çıkartan bir dış politika anlayışı sürdürüyor. Bu savaşın içinde yaşanan insan trajedisi ve dramına rağmen, ABD ateşkese kendi çıkarlarını ön plana çıkararak gönülsüz kalırken, AB ve Avrupa devletleri ve diğer büyük güçler sessiz kalırken, Ortadoğu ülkeleri de, bırakalım "Hizbullah dirensin" gibi bir politika izlerken, Türkiye başından itibaren insanî yardımı içeren, barışı amaçlayan yapıcı ve aktif bir politika izledi. Bu politika, ilk önce İsrail saldırganlığı içinde ölmemek için Lübnan'dan kaçan sivillere ev sahipliği yapmayı içerdi. İkinci olarak, aşağıda üzerinde duracağım Türkiye için başarılı olmayan ve sonuçları açısından başarısız İslam Konferansı Örgütü'nün Kuala Lumpur toplantısını içerdi. Aynı zamanda da, yaşanan insan trajedisine karşı konum ve insanî yardım seslendirilişi, Türkiye'yi, uluslararası ilişkilerde yumuşak gücün bir boyutunu oluşturan "prestij (saygınlık)" temelinde güçlendirdi. Bugün de, Türkiye ateşkesin kalıcı kalması ve insanî yardım temelinde diplomatik ve sivil etkinliklerini sürdürüyor.

Bu savaş sürecinde Türkiye'nin yürüttüğü insanî boyutu öne çıkartan uluslararası ilişkiler anlayışı, bir taraftan kendisinin Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya bölgesindeki "kilit ülke konumunu", diğer taraftan da 11 Eylül-sonrası terörizme karşı mücadelenin ve dünyada medeniyetler arası çatışma yerine birlikte yaşama olasılığının yaratılmasının "önemli ve göz ardı edilmeyecek bir aktörü olma niteliğini" güçlendirdi. Bu nedenle de, İsrail'in bu saldırısına karşı Türkiye'nin kendisini insanî boyut ve barış bağlamında konumlandırması, bugün kendisine Ortadoğu ülkeleri arasında saygınlık, Avrupa Birliği'ne ve ABD'ye karşı da stratejik güç kazandırmıştır. Bu durumun somut yansımalarını, yakın gelecekte, hem Kuzey Irak'taki PKK konuşlanmasına karşı ABD ve Irak devletlerinin değişen stratejilerinde göreceğiz, hem de Türkiye-AB ilişkilerinde müzakere sürecinde Kıbrıs sorununun tartışılma biçimindeki olası değişikliklerde göreceğiz.
Bununla birlikte, bugün temel ve kritik soru, Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi'nde alınan ateşkes kararının içerdiği Güney Lübnan'da konuşlanacak çok-uluslu barış gücü içinde yer alıp almayacağı sorusudur. Yukarıda altını çizdiğimiz gibi, hem 1701 sayılı kararın içeriği, hem de bu kararla oluşturulacak sayısı 15 bin askeri içerecek barış gücünün oluşumu ve niyeti bugün için en iyi ihtimalle muğlak, ama özünde İsrail'in yanında, bu ülkenin çıkar ve taleplerini gözetecek niteliktedir. Evet doğrudur, Lübnan'da sivil insanların korunması için barış ve istikrara gereksinim vardır, bunun için de barış gücü önemli ve gereklidir. Bu bağlamda da, Türkiye'nin bu gücün içinde yer alması kendisi için etik ve stratejik bir olumluluk içermektedir. Ama aynı derecede, hatta daha fazla doğrudur ki, bu güç Lübnan savaşı süresince bir direniş örgütü konumuna gelmiş ve toplumsal desteği bölgesel ölçekte artmış olan Hizbullah'ın silahsızlanmasını amaçlamakta ve bu anlamda da bu güç ile Hizbullah arasında çatışma kaçınılmaz görülmektedir. Türkiye'nin, ana amacı Hizbullah'la çatışma olan bir güce, BM içinde olsa bile girmesi çok sakıncalı olacaktır.

iyibilgi haber merkezi



Bu haber 270 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,305 µs