En Sıcak Konular

Burası mahalle, burada baskı yok!

30 Eylül 2007 16:55 tsi
Burası mahalle, burada baskı yok!

Sivil anayasa çalışmalarıyla başörtülü öğrencilerin üniversitelere özgürce girebilmesinin gündeme gelmesi, 'mahalle baskısı' kavramını bazı kesimlerin diline doladı. Peki, gece gündüz, durup dinlenmeden tartıştığımız bu kavramdan ‘mahalleli’

Sokağa çıktık, kadınlara sorduk

MAHALLEDE ENDİŞEYE MAHÂL YOK 
 

Saat öğlen sonrası ikiyi gösteriyor. Açtığı tezgâhta özenle biletlerini sıralamış, birilerinin gelip kolay yoldan para bulma hayaliyle onları satın almasını bekliyor.
Caddeyi bir aşağı bir yukarı turlayan kalabalığın dikkatini bağırarak çekmeye çalışıyor: “Bugün çekiliyor, büyük ikramiye size de çıkabilir!” Gülcan Kaya, Beyoğlu İstiklal Caddesi’ndeki Milli Piyango bayilerinden sadece biri. Gülcan, bir zamanlar başörtülü kadınlardan biriymiş. Fakat tersine işleyen ‘mahalle baskısı’ Gülcan’a başını açtırmış. Tüm çabalarına rağmen iş bulamayan, başvuru formları geri dönen Gülcan, çareyi örtüsünü açmakta bulmuş. Şimdi iki işi birden yapıyor. Öğleden önceleri bir avukatın yanında ofis işlerini yürütüyor. Öğleden sonralarını da piyango bileti satarak değerlendiriyor. Bir zamanlar kendisinin de mağduru olduğu ‘mahalle baskısı’ kavramından habersiz olan Gülcan’ı ilginç kılan düşüncesi ise şu: Artık başı örtülülerin eğitim ve iş hayatında eskisi kadar zorlanmayacağına inanıyor. Bunun için de başını yeniden örtmeyi düşünüyor. Bir kadının başını açmasına sebep olan bu zorlu yaşam öyküsü son günlerde gazete sütunlarından düşmeyen, televizyon ekranlarından eksilmeyen ‘mahalle baskısı’ tezi açısından ilginç, ilginç olduğu kadar da zıt bir örnek.

Sivil anayasa çalışmalarıyla başörtülü öğrencilerin üniversitelere özgürce girebilmesinin gündeme gelmesi, işte bu kavramı bazı kesimlerin diline doladı. Yasaların izin vermesiyle sayısı artan başörtülü kadınların açık olanlara baskı yapacağı iddiaları basın organlarında havalarda uçuşur oldu. Peki, gece gündüz, durup dinlenmeden tartıştığımız bu kavramdan ‘mahalleli’nin ne kadar haberi var? Biz de mahalleye indik ve bu kavramı, tartışmaları, düşünceleri mahalleliye sorduk. Sonuç: Mahallelinin böyle bir kavramdan haberi olmadığı gibi büyük çoğunluğun baskı gibi bir kaygısı da yok.

Türkiye, 22 Temmuz milletvekili seçimlerini ve cumhurbaşkanlığı oylamasını çatışmaya varan gerilimlerin derin etkisini yaşayarak tamamlayabildi. Her iki seçim de AK Parti’nin istediği şekilde sonuçlandı. Daha yüksek oy oranıyla iktidara gelen AK Parti, zaman geçirmeden sivil anayasa çalışmalarına başladı. Darbe anayasasını devre dışı bırakarak yapılması planlanan bazı demokratik düzenlemeler, tepkileri de beraberinde getirdi. Cumhuriyet tarihinin her döneminde olduğu gibi bazı kavramlar üzerinden tartışmalar başlatıldı. Vatandaşın önüne ‘Türkiye, Malezya olur mu?’ gibi bir soru konuldu. Önceleri tropikal iklimi, Petronas kuleleri, ve turizmiyle gündeme gelen Malezya, birdenbire irtica öcüsü haline getirildi. Gazeteler birer birer muhabirlerini bu ülkeye göndermeye başladı. Yaşı ilerlemiş başörtülü kadınlar, başı açık genç ve güzel kızların yanı sıra okulların, alışveriş merkezlerinin fotoğrafları gazete sayfalarını doldurur oldu. Özellikle bazı gazetelerin üzerine büyük bir istekle gittiği tartışmaların bir diğeri de ‘mahalle baskısı’.

‘Mahalle’ üzerine yürütülen tartışmalar 22 Temmuz seçimlerinden başarıyla çıkan AK Parti’nin yeniden iktidara gelmesiyle başladı. Başta Ertuğrul Özkök olmak üzere bazı gazeteci ve yazarlar, AK Parti’nin aldığı yüksek oy oranı ile Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanı olmasını yorumlarken kendi sosyal çevrelerini ‘bizim mahalle’ olarak tanımladı. Şaşkınlıklarını, düşüncelerini, kızgınlıklarını ‘bizim mahalle’yi referans göstererek aktardılar. Sivil anayasa çalışmaları, ‘mahalle’ kavramı üzerinden yapılan tartışmaları iyice alevlendirdi. Artık hakkında fikirler yürütülen ‘mahalle’ Özkök’lerinki değildi. Suçlamalara maruz kalan, yapılan çarpıtma haberlerle, yazılan köşe yazılarıyla aşağılanan yeni bir mahallemiz var artık. Burası başörtülü vatandaşların mahallesi. Halk nezdinde hiç de yankı bulmayan bu yeni tartışmaya verilen ad ise ‘mahalle baskısı’.

Bu kavramı ilk olarak Türkiye’nin uluslararası alanda tanınan profesörü sosyolog Şerif Mardin kullanmıştı. Geçtiğimiz mayıs ayında Vatan Gazetesi’ne konuşan Mardin, AK Parti’ye güvenip güvenmediğinin sorulması üzerine şu cevabı vermişti: “Bana onlar güven veriyor; ama kalan şüphelerimi anlatmak için sorduğun soruyla ilgisi olmayan bir yerden başlayacağım. Türkiye’de ‘mahalle baskısı’ diye bir şey var. Jön Türkler’in en çok korktuğu şeylerden biri de oydu. ‘Mahalle baskısı’, bilinmeyen ve sosyal bilimce ifade edilmesi çok zor olan bir havadır. Bu havanın AKP’den bağımsız olarak Türkiye’de yaşadığına inanıyorum. Dolayısıyla bu havanın gelişmesine müsait şartlar oluşursa o zaman AKP de bu havaya boyun eğmek zorunda kalacaktır.” Mahalle baskısını dillendiren bazı medya organları her iddialarında Mardin’in bu sözlerini referans göstermeye başladı. Oysaki aynı Mardin, Bediüzzaman Said Nursi’yle ilgili bir araştırma yaptığı için Türkiye Bilimler Akademisi’ne alınmadığında aynı medya kuruluşlarından hiç ses çıkmamıştı. Böylece dinci olarak tanımladıkları Mardin’e sıkı sıkıya tutunan, ihtimal olarak dile getirdiği kavramı pervasızca köpürten bir grup oluştu. Fakat Prof. Mardin, ‘mahalle baskısı’ olarak tanımladığı kavramın günümüzde neye-nasıl tekabül ettiğine ilişkin herhangi bir araştırmayı referans gösterememişti. Hatta bir süre sonra yine aynı gazeteye verdiği röportajda şöyle konuşmuştu: “‘Mahalle baskısı’ diyerek önemli bir sosyal olguyu anlamada ilk adımı atmış oluyorum. Sosyal bilimciler bu kavramın neleri kapsadığını, ne kadar yaygın olduğunu ve nerelere kadar gittiğini araştırırsa çok isabetli olur.”

Kavram sahibinin bile sağlam bir temele dayandıramadığı bu tartışmaya biz de halkın gözüyle bakalım istedik. İstanbul’un 6 değişik semtinde yaptığımız sokak röportajlarında, bu kavramı bildiğini söyleyen kadın yok gibi. Dile getirilen endişenin, yani toplumda başını örten kadınların sayısının artmasıyla, bunların başı açıklar üzerinde baskı yapabileceği kaygısını taşıyan kişi sayısı ise yok denecek kadar az. Bakırköy, Nişantaşı, Taksim, Bağdat Caddesi, Bağcılar ve Fatih’teki kadınlarla konuştuk. Bazıları ‘Bunu zaman gösterir’ derken, bazıları da ‘Bu zamana kadar bizlere baskı yapanlar şimdi baskı görmekten korkuyorlar’ diyor. Bakın semt semt kadınlarımız neler söylemiş:

--------------------------------------------------------------------------------

BAKIRKÖY

Ayten Araç (emekli): Televizyondan duydum bu kavramı. Ben başı kapalı olan insanların başı açık kişiler üzerinde baskı kuracağı iddiasına hiç katılmıyorum. Çünkü niye, biz nasıl onlara karışmıyorsak onların da bize karışmaya hakkı yok diye düşünüyorum. Herkes istediği şekilde giyinmekte serbesttir. Cumhuriyetle yönetilen bir ülkede yaşıyoruz, saçma geliyor bana bu tartışmalar. Kim nasıl mutluysa öyle giyinir.


Zeynep Bülbül (öğrenci): Evet; duydum televizyondan bu kavramı. Biz niye olduğunu anlamıyoruz bu tartışmanın. Başörtülülere bu gözle bakılmıyor bizim mahallemizde. Sosyal yaşamda da arkadaşlık kuruyoruz. Kesinlikle başörtülüler diğerleri üzerinde baskı yapmaz. Ben buna inanmıyorum. Ben de başı kapalı bir insan olarak, okul hariç, hiçbir baskı görmedim.


Dilşat İçlek (öğrenci): Böyle bir şey olacağını düşünmüyorum. Ben zaten başörtülü insanların üniversiteye veya açık olan insanlarla aynı yerlere girememesine tamamen karşıyım. Böyle bir şey varsa, açıkların da aynı şekilde kapalılara ‘Siz de bizim gibi olmalısınız’ diye baskı yapması gerekirdi bugüne kadar. Böyle bir şey olmadığına göre, diğer tez de tamamen çürüyor. Aksine bugün kapalı olanlar sıkıntı çekiyorlar. Üniversitede kapının önünde başörtülerini çıkarıyorlar.


Ülkü İçlek (öğrenci): Ben bu yönde bir baskının olacağına inanmıyorum. Herkesin inancı kendine. Çok ayıp bence bir başkasına karışmak, açık veya kapalı olmasına müdahale etmek.


Seval Yıldırım (ev hanımı): Duymadım bu kavramı. Başörtülüler bu yönde bir baskı yapmaz. Biz nasıl onlara baskı yapamıyorsak onlar da bize baskı yapamazlar. Daha önce de ne başı açığa ne de kapalıya bir baskı olduğuna şahit olmadım. Benim de başı kapalı arkadaşlarım var, çok iyi anlaşıyoruz. Her gün beraberiz. Hiçbir problem yok. Problem yaratanlar bence rant için yaratıyorlar. Halk arasında böyle bir problem yok.


Cahide Deveci (ev hanımı): Bu kavramı daha önce duymadım. Başı kapalıların başı açıklara baskı yapması mümkün değil. Burası Türkiye. Ben bugüne kadar bu yönde bir şeye de hiç şahit olmadım.

--------------------------------------------------------------------------------

FATİH

Fatma Erok (terzi): Evet, televizyondan duydum. Ben baskının olabileceğini düşünüyorum. Tabii üniversiteye girmek hakları, mini etekli girebiliyorsa başörtülü de girebilmeli. Ama bu ileride başka boyutlara ulaşabilir mi, onun da endişesini yok etmeli hükümet. Onunla kalacağının, arkasından başka bir şey gelmeyeceğinin bir garantisi yok çünkü.


Ayşe Güleç (ev hanımı): Hayır duymadım bu kavramı. Bu yönde bir baskı olmaz ama. Bence herkes özgür olmalı. İsteyen kapatsın, isteyen açsın başını. Baskı olmaz Türkiye’de.


Öznur Uysal (ev hanımı): Duymadım. Ancak burada düşünüldüğü gibi bir baskının olması mümkün değil. Bugüne kadar da böyle bir baskıya şahit olmadım. Ben başörtülü olarak baskı görmedim bugüne kadar; ama kızım okuyor üniversitede ve o görüyor.


Hafize Seyda (tezgâhtar): Televizyondan duydum. Bence böyle bir baskı söz konusu olmaz. Çünkü benim açık arkadaşlarım var, kapalılardan daha fazla hatta. Ne ben onlara bir baskı kurdum ne de onlar bana bir baskı yaptı.


Sema Tarhan (öğrenci): Hayır duymadım bu kavramı. Tabii ki böyle bir baskı olmaz. Zaten, başını örtenler hoşgörü gösterebilen insanlar, diğerlerine karşı hoşgörü ile davranan insanlar. Kesinlikle sorun olmaz.


Özlem Sandal (tezgâhtar): Duydum bu kavramı. Hayır, ne alakası var? Neden baskı kursunlar? Türkiye’de böyle gelişmenin olabileceğine inanmıyorum.

--------------------------------------------------------------------------------

BAĞDAT CADDESİ

Demet Ateş (tezgâhtar): Hayır bu kavramı hiç duymadım. Gidişe bakılırsa bu yönde bir gelişme olabilir, gelişmelere bağlı olarak baskı ortamının doğması sözkonusu olabilir. Üniversitelerin belli bir geleneği vardır ve türbansızdır. Nasıl camiye gidince başınızı kapatıp giriyorsanız oraya da açık girersiniz. Türbanın üniversitede olmasına karşıyım.


Meriç Acemi (senarist): Mahalle baskısı bizim gibi semtlerde yoktur. Evet, yani çoğunluk diktatörlüğüne doğru gidiyoruz. Herkes aynı şekilde düşünüp, kendini haklı görüp, aynı şekilde düşünmeyenlere baskı yapabilir. Hükümetin tavrı bu çünkü. Mahalle baskısına yol veren, saldırgan bir tutum içindeler. Bu, insanlara da sirayet edecek ve mahalle baskısı olacak. Bunu İstanbul’a bakarak da değerlendirmemek lazım; Anadolu’da çok farklı şekillerde ortaya çıkabilir.


Yıldız Sabuncu (emekli): Duymadım. Tabii ki bu, tartışmaya çok açık bir konu. Bu bir simge haline geliyor artık keşke gelmese. Başı örtmek ayrı bir şey. Ne ayıp ne günah ne de yasak. Ama eğer bu simgeleştirilirse, Atatürk ilke ve inkılaplarına ters düşen durumlar olmasını ben de istemem. Mademki cumhuriyetle yönetiliyoruz, anayasamız var. Kılık kıyafet bu kadar tartışılmamalı bence. Ama bu bir sarık, cübbe, çarşaf olursa tabii ki ona karşıyım. Onun haricinde giyebilir herkes. Baskı olmaz bence. Ne rastladım ne duydum ne de gördüm.

Güneş Duruöz (emekli öğretmen): Tabii ki duydum. Ama ne derece doğrudur bilmem, bunu zaman gösterecek. Bu, şehre göre, semte göre değişir. Bana zorla başını ört, şunu yapma demeyebilirler; ama bakışlarıyla, davranışlarıyla hissettirebilirler. Diğer taraftan da biz laik demokratik bir ülkeyiz, bunu düşününce de olmaz gibi geliyor. Ama baş örtmek bence bağnazlık değil, yalnızca kapanma aracı. Biz de başörtülü ailelerin çocuklarıydık; ama o zaman bugünkü gibi gündeme gelmiyordu. Şimdi daha çok siyasi olarak geliyor.


Emine Ersöz (ev hanımı): Hayır duymadım. Ancak böyle bir baskının olabileceğini düşünmüyorum, baskı yapmazlar. Bugüne kadar da böyle bir baskıya şahit olmadım.

--------------------------------------------------------------------------------

NİŞANTAŞI

Pelin Çiftlikçi (öğrenci): Duymadım bu kavramı. Açıkçası şu zamanda her şeyi düşünmek mümkün. Başı kapalı olanlar baskıda oluyorsa bugün, onların sayıları fazla olunca başı açıklar kendisini baskı altında hissedebilir. Tabii ki herkesin özgür olmasını isterim ben; ama şu şartlarda bu pek mümkün olmuyor. Bir taraf ezik kalıyor sanki.


Bengü Berkman (işletmeci): Duymadım bu kavramı. Kesinlikle böyle bir baskı olacaktır, söylenen gerçekleşirse. Çünkü rahata kavuşacaklar. Yani bu demek değil ki, insanların düşünce özgürlüğü ya da başını kapatmasını yanlış karşılıyoruz. Ama tamamen siyasi boyut almış durumda. Sadece inancı için kapatanların azalacağını düşünüyorum. Kesinlikle anayasa değişikliğini de tasvip etmiyorum. Bu kesinlikle başörtüye karşı çıktığım için değil, farklı bir boyutta algılanacağı için.


İlknur Alaplı (tekstilci): Mahalle baskısı kavramını daha önce duymadım. Benim için başı kapalı, açık fark etmez, hepsi aynıdır; ama herkesin görüşü farklı tabii. Büyük bir ihtimalle, önümüzdeki dönemlerde kapalı olanlar baskın çıkarsa, kesin bir şey yaparlar. Onlar fazlalaşıp biz azaldığımız sürece kendilerini daha rahat hissedecekler. Psikolojik bir baskı anlamına da gelebilir bu.

Yeşim Demir (görsel tasarımcı): Evet; bazı bölgelerde bu baskı olabilir diye düşünüyorum. Ama üniversiteye başörtülü olarak gidebilmeli öğrenciler. Demokrasi budur bence. Baskı olabilir ama. Benim çok düşündüğüm bir şey bu. Ailemizde de çok farklı insanlar var. Bunlar, konuştuğumuz ve yaşadığımız şeyler. Kimse kimseye baskı yapmıyor; ama olabileceğini düşünüyorum. Belki manevi baskı olabilir, bunun şiddete dönüşeceğini düşünmüyorum. Belli bir yaş üstünün, daha muhafazakâr olmasından kaynaklanabilir.

--------------------------------------------------------------------------------

TAKSİM

Gülcan Kaya (piyango bayii): Hiç duymadım daha önce bu kavramı. Ben de kapanmayı düşünüyorum açıkçası. Daha önceden türbanlılara baskı yapılıyordu. Ben türbanlıydım, açıldım. Çünkü iş bulamadım. İş başvurularım, ‘başörtülüyüm’ diye geri çevrildi. Mecbur kalıp başımı açtım. Şimdi, ortamın daha rahat olacağına inandığım için tekrar kapanmayı düşünüyorum.


Zehra Yılmaz (muhasebeci): Elbette duydum bu kavramı. Son zamanlarda Türkiye’de tek tartışılan konu bu kavram. Benim başörtüm zaten onlara vicdani baskı yapıyor, beni başörtülü görünce baskı altında hissediyorlar kendilerini. Bu AK Parti ile ilgili değil. İnsanlar başörtülü olarak da bir şeyler yapabildikleri zaman bu kişiler kendilerini kötü hissediyorlar.


Gülsüm İkiz (öğrenci): Evet duydum bu kavramı. Burada kastedilen baskı olmaz, herkes kendi kararlarını verir. Kendi yaşam tarzını belirler. Kimse kimsenin baskısı altında kalmaz. Bugüne kadar da böyle bir baskıya şahit olmadım.


Tülin Yıldırım (diş hekimi): Hayır duymadım. Ancak mahalle baskısının olması mümkün değil. Sonuçta herkes kendisini bir birey olarak kabul ediyorsa kendi düşüncesi doğrultusunda kapanır ya da kapanmaz. Bu, mahalle ile mahalle baskısıyla ilgili bir şey değil.


Sinem Yılmaz (tezgâhtar): Yok, hayır duymadım bu kavramı. Hayır, toplumun başı açık kadınlara baskı yapacağını düşünmüyorum. Kesinlikle yapmazlar, daha önce de hiç rast gelmedim, şahit olmadım bu konuya.


Veronika Wolf (öğrenci): Duymadım bu kavramı. Bence özgürlük esas olmalı. Kişi nerede yaşıyor ve ne yapıyorsa yapsın özgürce davranabilmelidir. Sadece aile içinde yönlendirme olabilir. Ben Türkiye’de böyle bir konuda baskı olacağını düşünmüyorum. Bence başörtülü insanlar diğerlerine baskı yapmaz, herkes dilediği gibi giyinir ve davranır.

--------------------------------------------------------------------------------

BAĞCILAR

Aysun Özçelik (tasarımcı): Yok hayır duymadım. Ülkenin durumunun gitgide gelişmesi gerekiyor. Bu anlamda baştakilere güveniyoruz. Ondan dolayı olmaması gerekiyor. Herkes seçiminde özgür olmalı. Herkes kendinden sorumlu çünkü.


Şengül Cem (muhasebeci): Hayır duymadım. Niye baskı yapsın canım, herkes özgür. İsteyen başını kapatır, isteyen açar. Ben böyle bir baskının olacağını düşünmüyorum. Benim annem başını örtüyor, ben örtmüyorum. Annem bana da baskı yapmadı hiçbir zaman. Üniversitelerde Atatürk’e saygıdan dolayı başörtüsü çıkarılmalı bence.


Serap Koç (üniversite hazırlık): Hayır, daha önce bu kavramı duymadım. Hayır, bu yönde bir baskının olabileceğini düşünmüyorum. Bizden, yani başı örtülülerden niye bu kadar korkuyorlar onu da anlamıyorum. Ben okul haricinde hiçbir şekilde baskı görmedim, onların da göreceklerini zannetmiyorum. Bu, benim inancım, ben yaşıyorum. Herkesin inancına da saygı duyuyorum.


Vildan Kuş (öğrenci): Ben geçen gün haberlerde izledim. Çok saçma geldi, bu zamana kadar kendileri bize çok baskı yaptılar, herhalde şimdi baskı görmekten korkuyorlar. Ama içleri rahat olsun. Bilmiyorum artık sebebi nedir, vicdan azabı mı yoksa başka beklentiler mi? Beklemesinler; ama rahat olsunlar. Böyle bir şey asla olmaz. Onlardan gördük; ama bizlerden onlara olmaz.
 
zaman pazar



Bu haber 718 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,558 µs