En Sıcak Konular

Avukat hala o saldırının şokunda!

26 Eylül 2007 22:31 tsi
F.Bahçe Külübü Disiplin Kurulu Üyesi Avukat Tuncer Erdoğan, katıldığı bir tv programında saldırıya uğrayan türbanlı kızla iligili ayrıntıları anlattı, televizyoncuları uyardı.

-KIZ ÇOK KORKMUŞTU….

---Aç diyorlardı. Niye bunu takıyorsun, neden böyle giyiniyorsun diyorlardı

-Çok kişi vardı, kalabalıktı ama kimse müdahale etmedi.

--Bu sadece medyanın abartısı değil. Anadolu’da her gün yaşanıyor. İstanbul’da da yaşanıyor. Bunları ümit ederim ki yaygınlaşmasın. Yaygın hale gelmesin

Fenerbahçe Kulübü Disiplin Kurulu Başkanı Avukat Tuncer Erdoğan ve Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı Hilal TV’de Feridun ve Arzu Erdoğral’ın sunumu ile ekrana gelen Basında Bugün Programında önemli açıklamalar yaptı.

Tesettürlü kıza saldırı haberleri ile ilgili  olarak Fenerbahçe Kulübü Disiplin Kurulu Başkanı Avukat Tuncer Erdoğan Gazeteci Arzu Erdoğral’ın sorularını yanıtladı…

ÖTE yandan Programa katılan Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Caner Arabacı uzmanların bu tarz olaylarda medyanın da yönlendirmeleri önemli oluyor demesi üzerine gazetecinin net olarak görevinin ne olduğunu anlattı.

Bakın Erdoğan ve Arabacı  neler söyledi…

Fenerbahçe Kulübü Disiplin Kurulu Başkanı Avukat Tuncer Erdoğan

---Adliyeden çıkarken Cevahir alışveriş Merkezinin orda garip bir olay yaşamışsınız.

--- Dün öyle bir olay yaşadık. O heyecanla dostumuz Emre Beyi aradım. Olayı ona anlattık.

--- Olayı bir kez de sizden dinlemek istiyoruz. Olay nasıl oldu, nelere şahit oldunuz?

--- Emre beyin yazısında aynen yazdığı gibi oldu. Kız 17–18 yaşlarındaydı. Bir hayli tedirgindi, korkmuştu. Sadece sözlü sataşma. O kadar. Bende oradan geçerken müdahale ettim. Karışmayınız bayana diye. Her Türk vatandaşı gibi bende uyardım müdahale edenleri. Fazlada bir olay olmadı yani.

--- Peki, ne dediler siz uyarınca?

--- Onlarda tedirgin oldu. İşte avukat olduğumu, bu ülkenin hepimizin olduğunu, öyle şeyler yapmayın çocuklar dedik. Orda bulunan Trafik veya normal bir polis vardı, oda beni uyardı. 5 kişinin arasına girme sen, aklı başında adamsın dedi. Kızı otobüse bindirdik, gönderdik. Çok kişi vardı, kalabalıktı ama kimse müdahale etmedi.

--- Hiç hoş olmayan bir olay yani.

--- Ama maalesef böyle, Türkiye’de böyle yani. Biz çok şeyler gördük. 70’li, 80’li yılları yaşadık. Bu itibarla toplum sancılı. Bunları da atlatacağız İnşallah. Aklıselimle hareket etmemiz gerekiyor. Birbirimizi anlamımız gerekiyor. Bu ülke hepimize yeter. Bu itibarla birbirimizi anlayarak yaşayalım. Yani mini etekli birine aynı müdahale olsaydı diğer kesimden yine ona da müdahale ederdim. Dini yaşantısı, dünya görüşü ne olursa olsun, birlikte yaşamalıyız. Bir birimizi çekmeye mecburuz. Başka vatanımız yok.  

--- Çok doğru söylüyorsunuz. İsteyen mini etekli gezer, isteyen başı örtülü gezer. Bu olayı son zamanlarda medyanın bir kesiminin abartılara varan yayınlarının etkisi var mıdır sizce, olayı nasıl yorumladınız?

--- Bu sadece medyanın abartısı değil. Anadolu’da her gün yaşanıyor. İstanbul’da da yaşanıyor. Bunları ümit ederim ki yaygınlaşmasın. Yaygın hale gelmesin.

--- Türkiye’de kutuplaşmaya hiç gerek yok.

--- Hiç yok, Cumhurbaşkanı seçimi yapıldı. Sancılı da olsa bir genel seçim yapıldı. Allah’a şükür demokratik kurumlar dimdik ayakta duruyor. Laikliğin bekçileri var. Yetiştik biz, cumhuriyet çocuklarıyız, kılına bile dokundurmayız Allah’a şükür. Birbirimizi anlayalım. Onlarda şaşırdı, böyle bir müdahale beklemiyorlardı, belki yaşıma başıma verdiler. Avukat olduğumu da söyledim tabi. Müdahale etmeseydim başörtüsünü zorla açarlar mıydı, açmazlar mıydı bilmiyorum.

--- Ne diyorlardı. Başını mı açalım diyorlardı?

--- Evet, evet. Aç diyorlardı. Niye bunu takıyorsun, neden böyle giyiniyorsun diyorlardı. Bayan da genç ve güzel giyimliydi hanımefendi kızımız. Muhtemelen bir yerde çalışıyor kendisi. Korktu ve arkama aldım kendisini, geç arkaya sana bir müdahale yapmasınlar kızım dedim. Yani bu kızcağız bu ülkenin vatandaşı değil mi ya, niye kötü nazarla bakalım ki. O öyle yaşasın ben böyle yaşayayım. Şimdi program vardı onu izlerken Erzurum’dan bir muhabire bağlandı. Soruyor dükkânlar açık mı ramazanda, içki var mı, içki yok mu? E işte diyor kısmen var, kısmen yok. Ama 20-30 sene önce bütün dükkanlar açıktı, içkilerde serbestti diyor. Öyle bir şey yok ya ben orda askerlik yaptım. Yedek subaylık yaptım. 1973’te yani onun söylediği yıllarda. Erzurum’un büyük Cumhuriyet caddesinde bir tane açık dükkân olmazdı, bir tane büfe dahi açık değildi. Şimdi o zaman açıktı da, şimdi kapalı bunlara da gerek yok. Bunları saptırmaya da gerek yok, çarptırmaya da gerek yok. Doğru bir beyan değildi yani. O spikeri izleyen Erzurumlular ona diyecek, ona doğru gözle bakmaz ki artık. Çünkü doğru söylemiyor. Bunları yapmamamız gerekiyor.      

Selçuk Üniversitesi İletişim Fak. Gazetecilik Böl. Öğretim Üyesi

Yard. Doç. Dr. Caner ARABACI

--- Fenerbahçe Disiplin Kurulu Başkanın gözü önünde gerçekleşen bir olay, aynı zamanda kendisi bir avukat. Maalesef münferit bir olay yaşandı. Ve tabii ki bu olayın arka planını araştırmak gerekiyor. Yani medyanın baskısı sonucu ve yönlendirmesi sonucu bu tarzda olayların gerçekleştiği uzmanlar tarafından ifade ediliyor. Bir kutuplaşma havası estiriliyor gibi. Siz ne düşünüyorsunuz medyanın bu tutumu hakkında.

--- Şimdi elbette gönlümüz şunu arzuluyor. Sorumlu yayıncılığa medyanın özen göstermesi gerekir. Yani bir kamu kuruluşu gibi toplum söz konusu olduğu zaman, değerler, huzur söz konusu olduğu zaman medyanın sorumlu yayıncılık yapması gerekiyor. Bunu şunun için söylüyorum. Şimdi ramazan ayında Türk toplumu yada İslam alemi kötü olayların yani darp gibi, öldürme gibi birçok, toplumu rahatsız eden sosyal barışı bozan olayların azaldığı bir ortam yaşıyor. Şimdi bu tür kötü olayların azaldığı ortamı oluşturan değerlere saldırmamak gerekir. Tabi burada sosyal hastalıkları azaltan ortamı İslam âlemine Türkiye’de dâhil buna, sunan ramazan ayıdır. Bunu görmek gerekiyor. İnanmasanız bile sosyal barışı, huzuru istiyorsanız bu ortamı oluşturan değerlerle barış içinde olmanız gerekiyor. İnanmayabilirsiniz, ferdi kabullerle ilgili bir durum, kabul etmeyebilirsiniz, ama şu apaçık görünüyor ki kötülükler suç potansiyeli düşüyor. Bu düşüşün kaynağına saldırma aslında sosyal barışa saldırı anlamına geliyor. Bu anlamda medyanın sorumlu yayıncılığı ön plana çıkartıp, toplumsal huzuru bozmayacak hatta bu huzuru geliştirecek tarzda iyiliği desteklemesi, huzuru desteklemesi gerekiyor. Verdiğiniz olayda sosyal barışı bozmaya bir tahrik havası var. Bu apaçık görülüyor. Sanki sosyal barışı bozan inançlı insanların tavrı gibi gözüküyor hâlbuki onlar kabul ettiği değerleri yaşıyor. Kimsenin bu konuda onlara, onların şahsi tercihlerine saldırı hakkını kendinde bulamaması gerekir. 

--- Bazı gazete veya medya kuruluşları kendilerini bazen yargıç yerine koyabiliyor. Toplumu yönlendiren haberler yapabiliyor. Sizce gerçek gazetecinin görevi nedir?

--- Gazeteci kamu görevlisi gibi kamu görevi yapar. Haber alırken, verirken onun sosyal bir sorumluluğu vardır. Sorumlu yayıncılık yapma yükümlülüğü vardır. Bunun hiç göz ardı edilmemesi gerekir. Eğer bu sosyal sorumluluk göz ardı edilirse gazeteci sıradan alet haline gelir. Gazetecinin önemli bir toplum görevi olarak sıradan bir alete dönüşmemesi gerekir. Yâda illaki alet olacaksa kendi toplumunun aleti olmalı. Kendi hitap ettiği kitlenin çıkarlarına hitap etmeli. Şimdi burada sosyal barışı bozmaya yönelik her tavır bu toplumun çıkarlarına değil, bu toplumun hasımlarının çıkarlarına hitap ediyor. Bunun gözden kaçırılmaması lazım. Gazetecinin tabir yerindeyse bu konuda teyakkuz halinde olması gerekir.

--- Günümüz medyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?   

--- Günümüzde de bu toplumsal barışa dinamit atma türü bir anlayış var bizim medyanın bazı kesimlerinde. Tabi bunların derin bağlantılarını bilemiyorum ama şöyle bir bağlam mantıklı geliyor. Bu toplumun huzurunu bozmaya yönelik her davranış eğer kasıtlı değilse içyapıdaki yanlışların bir yansıması, insani değerlerdeki yanlışların bir yansıması. Ama bu kadar masum gibi gelmiyor. Yani ferdi rahatsızlıkların dışa vurumundan daha farklı bir tavır var, toplumun huzuruna ve mutluluğuna karşı bir kasıt ortaya çıkıyor. Onun için bu tür yayın yapanların kendilerini tavırlarını bir daha gözden geçirmeleri gerekiyor.       

 
haber7



Bu haber 638 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,690 µs