En Sıcak Konular

Başbakan Yardımcısı Arınç soruları cevapladı

6 Mayıs 2015 17:20 tsi
Geçmişe yönelik hukukta bir adaletsizlik hatta insanların şahsi hürriyetlerini bağlayıcı cezaların bu kadar yüksek verilmesine belli saiklerle göz yuman insanlar hakkında en azından HSYK'nın yapacağı şeyler vardır. Bunlar suç teşkil ediyorsa haklarında da

 Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, "Geçmişe yönelik hukukta bir adaletsizlik, hatta insanların şahsi hürriyetlerini bağlayıcı cezaların bu kadar yüksek verilmesine belli saiklerle göz yuman insanlar hakkında en azından HSYK'nın yapacağı şeyler vardır. Bunlar suç teşkil ediyorsa haklarında dava da açılabilir diye düşünüyorum" dedi.

Arınç, NTV'de Oğuz Haksever'in gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Balyoz Davası'nın gerekçeli kararının açıklanmasına ilişkin soru üzerine Arınç, kararların verilmiş olmasının bu davanın sonuca ulaştığını gösterdiğini söyledi.

Balyoz'un, 5-6 yıllık geçmişi olan önemli ve büyük bir dava olduğunu, dava kapsamında bir gazetede yayımlanan ve adına belge denilen kağıtların konuşulduğunu, tartışıldığını hatırlatan Arınç, bunun yüksek rütbeli subaylardan başlayarak devam eden bir dava olduğunu aktardı.

Arınç, tutuklamaların yaşandığı ve uzun süre devam eden davada mahkumiyet kararlarının verildiğine değinerek, Yargıtay'ın kararların büyük bir kısmını tasdik ettiğini dile getirdi.

Bülent Arınç, "Eğer deliller sahteyse, üretilmişse, deliller üzerinde oynanmışsa, mahkemenin vereceği başka karar yok. Bu karar iddia makamının yani savcının mütalaasına da uygun verildiği için mutlaka kesinleşecektir. Benzer Ergenekon Davası var bildiğiniz gibi. Aynı ölçekte olmasa bile yine Hanefi Avcı için verilen karar. O da 4 küsur yıl yattıktan sonra bir şekilde tahliye edilmişti. Onunla ilgili de Yargıtay bozma kararı vermişse yeniden yargılama sonunda esastan bozma olunca mutlaka o da beraate yönelecektir diye tahmin ediyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Son 10 yıl içerisinde yaşanan bu davaların öncesi ve sonrasıyla çok önemli olduğuna işaret eden Arınç, "Bir, yargılanan kişiler bakımından, iki iddialar bakımından, üçüncüsü de yargının durumuna bakmamız gerekiyor" dedi.

Arınç, kararları veren mahkemelerin önceden özel yetkili mahkemeler olarak bilindiğini ve bu mahkemelerin yargılama usullerinin çok farklı olduğunu anlattı.

Bu mahkemelerin gelinen süreç içerisinde kalktığını ve yetkilerinin ağır ceza mahkemelerine devredildiğini kaydeden Arınç, şöyle konuştu:

"Buradaki önemli iddia şudur; bu hakim ve savcıların emniyette hazırlanan birtakım bilgi ve belgelerle hareket ettikleri, irade birliği içerisinde oldukları ve sonunda delil mahiyetinde sayılmaması gerekirken sanıkların aleyhlerine kullanılan delil durumuna geldi ve ağır cezalara müstahak oldukları... Bu kararları vermiş olan hakimler, onlarla irade birliği içinde olan savcılar, zaman zaman tahliye kararlarının retleri, zaman zaman duruşma dışındaki bazı tutum ve davranışlar böyle bir sonucu hazırlamışsa, yani yargı makamlarının tarafsızlığından, adaletsizliğinden şüphelenilebilecek ortaya çıkacak bir iddia varsa, belki onların aleyhine dönecek bir süreçten bahsedebiliriz."

- " HSYK'nın yapacağı şeyler vardır"

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, geçen hafta içerisinde bazı kişiler için adliyede yetkileri dahilinde olmamasına rağmen işlemler yapıldığını ve bunun yargı tarihinde bir ilk olduğunu belirterek, "Sulh ceza hakimlikleri var. Yargı dışında sadece o hakimin karar vermesi gereken durumlarda, kim varsa reddi hakim talebinde bulunuldu. Asliye ceza hakimi bunların tamamını kabul etti ve sulh ceza hakimlerinin hepsini reddetti. Tahliye müzekkerelerini ellerine aldılar, Silivri'ye gittiler. Tam tahliye edilecekken, bir başka sulh ceza hakimi, 'Bu yok hükmünde karardır, böyle talebin önce bize gelmesi gerekirdi, reddedileceksek birkaçımız bunu geriye kalanlar yapmalıydı' dedi. Adalet Bakanlığı ve HSYK el koydu" dedi.

Kararların "yok" farz edildiğini, o iki hakimin görevden el çektirilerek, müfettiş raporlarıyla mahkemeye sevk edilip tutuklandığını dile getiren Arınç, son verilen kararları birlikte düşünmenin mümkün olduğunu söyledi.

Arınç, "Geçmişe yönelik hukukta bir adaletsizlik hatta insanların şahsi hürriyetlerini bağlayıcı cezaların bu kadar yüksek verilmesine belli saiklerle göz yuman insanlar hakkında, en azından HSYK'nın yapacağı şeyler vardır. Bunlar suç teşkil ediyorsa haklarında dava da açılabilir diye düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

- Paralel Yapı

Bülent Arınç, "Bu (Paralel Yapı) mücadelenin neresindesiniz?" sorusu üzerine, hükümetlere, devlete karşı mücadele eden bir cemaat, bir topluluk, bir paralel devlet yapılanması varsa, bununla her hükümetin, kurumun mücadele edeceğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Bu, sadece AK Parti'nin meselesi değildir. Benim geçmişte bu insanlarla yakın ilişki içerisinde bulunmam, onlara güven duymam, onların bazı hizmetlerine katılmış olmam, benim bu düşüncemi değiştirmez. Çünkü siyasetin güçlü olmasına, var olmasına inanırım ve her cemaatin bir dini topluluk olarak hayırdan başka bir şey düşünmeyen insanların bir araya geldiği bir topluluk olarak, siyasete, devlete talip olmaması gerektiğini düşünürüm. 'Bu devleti ben yöneteceğim. Benim yönetmem lazım' dedikleri anda, kendi kurallarını dayatmaya kalktıkları anda buna her hükümetin karşı çıkması lazım. Bugün yapılan mücadele, AK Parti'nin bizatihi kendi mücadelesi değil bundan sonraki partilerin, iktidarların da mücadelesidir. Onların da bugünkü mücadeleye katkı vermesi lazım ama onlar AK Parti’nin hedef alındığı bir işte, kendilerini bir kenara çekip onlarla işbirliği yapmayı da arzu edebilirler."

Arınç, yürütülen mücadelenin hukuk devleti ilkeleri içerisinde, hukuka ve vicdana uygun olması gerektiğini vurgulayarak, yanlışlıklar, haksızlıklar yapılabildiğine işaret etti. Arınç, "Fakat böylesine eşeledikçe, derinleştikçe altından daha kirli ve zor ilişkilerin çıktığını gördüğümüz bir meselede bunlara şimdi sabretmek lazım. Bugün ve yarın bizim sadece hukukun karşısına elimizdeki delillerle, bunların bugüne kadar ne yaptıkları konusunu somut olarak getirmemiz gerekir. Ama sırf mücadele ediyorum diye masum insanlara da zarar verecek noktaya gelmemeliyiz, masum insanlar tedirgin olmamalı. Yani sempati duymuş olabilir, okullarına gitmiş olabilir, yazdıkları, vaazları, konuşmaları, kitapları hoşlarına gitmiş olabilir. O, bu insanların aynı zamanda bu yapılan kötülükleri bildiği ve onayladığı anlamına gelmez" diye konuştu.

- Manisa'daki operasyon

Manisa'daki "Paralel Yapı" operasyonuna değinen Arınç, operasyon yapılan yerler arasında iş adamları örgütü, eğitim gönüllüleri derneği gibi derneklerin bulunduğunu ve polislerin gelmesinin insanlarda endişe yarattığını anlattı.

Arınç, "Bunlar masum STK’lar, çoğu da tanıdığım insanlar. Bunların bir terör evi, örgüt evi gibi basılıp deşifre edilmesi, insanların gözüne sunulması o insanlar için çok hayati bir önemde. Yetmemiş gibi bugün de ayrıca 5 tane derneğe, zannediyorum dernektir, onlara baskın yapılmış. 'Acaba bunlar kurban derisi topladı mı? Bunlar bağış yaptı da bu bağış öbür tarafa mı gitti?' Bunların yanlış olduğunu düşünüyorum. Bunlar, aynı zamanda belki hükümete karşı da bir komplo olarak yapılmış olabilir" dedi.

Manisa'ya oy istemeye gittiğinde kendisine "Biz seni tanıyoruz, seviyoruz ama sen de bizim sevdiğimiz adamları örgüt evi gibi basıyorsun. Ben sana nasıl oy vereyim?" denilebileceğini dile getiren Arınç, "Ayıptır, günahtır. Yani haklarında yeterli delil bulunmadıkça, yeterli delil artık kuvvetli ihtimal, makul şüphe, bunların ötesine geçmesi lazım. Bunu bir DHKP-C'li, bir KCK'lı için söyleyebilirsin, bir PKK'lı için belki düşünebilirsin ama bunların hepsi mimar, mühendis, öğretmen, sanatkar, esnaf. Akıllı, vicdanlı, hukuk içerisinde ve yargı kararlarına bağlanmadıkça herkesi masum sayan bir mücadele yapmamız lazım" diye konuştu.

- Çözüm Süreci

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Çözüm Süreci'nin masada devam ettiğini ancak şu anda seçim sürecinde bulunulduğunu belirterek, "Eğer Nevruz'da verilen sözler hemen yerine getirilebilseydi, yani PKK kongresini toplayarak silahları bırakma ve dışarı çıkma kararı alabilseydi, bu sürecin çok iyi bir noktaya geldiğini ve bundan sonrasının daha kolay gideceğini gösterebilirdi. Bu olmadı. Bugünlerde de olmaz diye tahmin ediyorum. PKK tarafından yapılan ifadelerde, konuşmalarda da bunun şu anda mümkün olmadığı söyleniyor. Doğrusu şu anda biz de 'Böyle bir toplantı yapılacak, karar alınacak' beklentisi içinde değiliz" değerlendirmesinde bulundu.

"HDP'nin parlamentoda bulunamama olasılığı da var. Bu, Çözüm Süreci'nin geleceğini etkiler mi?" sorusuna Arınç, "Etkilemez. Çözüm Süreci'ni başlatan bizdik. Partner olarak onlara ihtiyaç oldu. Bu süreci bugün HDP ile götürüyoruz. HDP tarafında bir kesilme olursa, başka aktörle de dışarıda olsun içeride olsun bu konuyu götürebilecek noktadayız. Çünkü bu sürecin kimlerle götürüleceği konusunda biz ne kadar söz sahibiysek, belli kişi de o kadar söz sahibi. Çünkü onun istedikleri gidiyor, istemedikleri gitmiyor, canı nasıl isterse karşı tarafla olan ilişkilerini bir şekilde götürüyor" karşılığını verdi.

- "Tekrar milletvekili olmak için ara vermiyorum"

Arınç,  "Ara veriyorsunuz. Bu ara mı gerçekten? Bir dönem bekledikten sonra yeniden milletvekilliğini düşünür müsünüz?" sorusu üzerine, "Bir dönem bekledikten sonra tekrar milletvekili olmak için ara vermiyorum. En azından bir 4 yıl kendi hayatımızı, siyaset anlayışımızı parlamento dışında götürmeye çalışacağız. Sorunuzun cevabı şimdilik 4 yıl milletvekili değiliz" dedi.

"AK Parti'de sizin konumunuzda olanlarla ilgili bir mekanizma düşünülüyor mu veya siz böyle bir şey ister misiniz?" sorusuna karşılık Arınç, Başbakan Ahmet Davutoğlu ile ara verecek milletvekillerin birkaç defa bir araya geldiğini belirterek, "Sayın Başbakanımız bizlerden Genel Merkez'de, MKYK üyeliğinde, danışman olarak istifade edebileceği, yeni genç vekillerimizin hizmet içi eğitim mekanizması kurulursa, çalışıp çalışamayacağımızı ifade etti. Bu pek çok arkadaşımız için güzel bir şey. Siyasetten kopmak istemiyorlar. Bana sorarlarsa fikrimi söylerim. Ama pek çok milletvekili arkadaşımız bu dönemde seçilmese, ara verse bile Genel Merkez'de parti teşkilatında, vekillerle daha yakın olabilecek, görev alabilecekler. Bunu Başbakanımız arzu ediyorlar" diye konuştu.

AK Parti iktidarının önemli isimlerinden biri olduğu ifade edilerek, parti için en zor olayın ne olduğu sorulan Arınç, 2002'de parlamentoya girdikten sonra bekledikleri birtakım sıkıntılarla karşılaştıklarını kaydetti.

- "Meclis başkanı olarak cumhurbaşkanını seçmeye izin vermediler"

TSK ile ilişkilerin netameli olduğunu, parti içerisinde yeni bir araya gelenlerin üzerine oynayabilecek bir mekanizma olduğunu ifade eden Arınç, şöyle devam etti:

"Bu parti uzun ömürlü olmasın' diye çalışanlar vardı. Bir kısmından haberdardık. Bazı davaların beraatle sonuçlandığını duyunca eski günleri hatırlıyorum. Adalette, ceza hukukunda delil çok önemlidir. Şüphe sanık lehine yorumlanır. Verilen karar yanlıştır diye söylemiyorum. Adalet içinde mutlaka karşılığı vardır. Hak ve hukuk derseniz onların başka bir yere oturtulması lazım. Meclis başkanının elini sıkmayan, düşmanca bakan hatta kürsüye çıktığında gözümüze baka baka bize laiklik, irtica üzerinden ders vermeye kalkan bazı edepsiz tavırları hala hatırlıyorum. Bu insanlar bizim için iyi şeyler düşünmüyordu. Ama cezaevine mi atmak lazımdı? Hayır, kesinlikle. Ben kanaatleri ifade etmek bakımından söylüyorum. Yoksa suç işlememişse, TCK'nın veya Askeri Ceza Kanunu'nun suç saydığı şeyleri işlememişse bunlar bireysel ilişkilerin kötü olmasından başka bir şey ifade etmez. Meclis başkanı olarak cumhurbaşkanını seçmeyi çok istedim. Abdullah Gül'ün aday olduğu seçimde buna imkan vermediler. 27 Nisan gününün meclis başkanı benim. O bildiriye ne kadar üzülmüşsem, 367 kararına ne kadar üzülmüşsem, yüz karasıdır, hukuk tarihinde bunun yeri yoktur. 27 Nisan bildirisine hükümetin verdiği o soylu, erdemli cevaptı. 2007’den sonra siyasete ara vermeyi düşündüm, çok üzüldüm. Devam dediler, nasıl olsa seçeceğiz. 4 ay sonra seçtik."

Arınç, 27 Nisan'ın çok büyük bir haksızlık olduğunu belirterek, "Anayasa parlamentoya görev veriyor cumhurbaşkanını seç diye. Sen 'özde mi, sözde mi' tartışması yapıyorsun. 'Eşinin başı örtülü mü, örtüsüz mü' tartışması yapıyorsun. Yaşadığımız güzel ve acı şeyler var. Mesela kapatma davası. 4 partisi kapatılmış bir insan olarak AK Parti’yi kapatacaklar diye çok endişe etmiştim" dedi.

Anılarını yazma konusunda elinin kalem tutmadığını ifade eden Arınç, "Ama bazı arkadaşlar, 'Söyleşi yapalım, onların içinden bir şeyler çıkaralım' diyorlar. Veya ben söyleyeceğim onlar hatıralarımı yazacaklar. Çok malzeme var" diye konuştu.

AA



Bu haber 661 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    3,311 µs