En Sıcak Konular

Başçı: Kimse endişe etmesin

30 Nisan 2015 14:23 tsi
Başçı: Kimse endişe etmesin Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı: "Döviz rezervlerimizi kaybetmeden kullanma yolunda hesabımız kitabımız var kimse endişe etmesin"

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Erdem Başçı, "Döviz rezervlerimizi kaybetmeden kullanma yolunda hesabımız kitabımız var kimse endişe etmesin" dedi.

Başçı, yılın ikinci Enflasyon Raporunu açıklamasının ardından ekonomistler ve basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin, "banka genel müdürlerinin, genelde demeçlerine yansımasa da 'yıl sonu hesaplarının alt üst olduğu' konusunda bazı eleştiriler yaptığını" belirterek, bankalardan zorunlu karşılıklarına faiz ödemek dışında talep gelip gelmediğine yönelik sorusu üzerine Başçı, bankacılara sorulduğunda her zaman kolaylaştırıcı tedbir isteyeceklerini belirtti.

Başçı, "Her zaman olduğu gibi 'aracılık maliyetlerimiz yüksek' şeklinde yakınmalar var. Zorunlu karşılıklara faiz ödemesini sıfıra indirdiğimiz dönemler genelde ekonominin güçlü olduğu ama portföy akımlarının da çok kuvvetli olduğu dönemlerdi. O dönemde biz politika bileşimi olarak nispeten TL faizler ve diğer tarafta oldukça sıkı sektör politikası izlemeye başlamıştık. Şimdi orada epeyce bir marjımız var. Sıkı finansal sektör politikasında Merkez Bankası'nın da marjı var diğer kurumların da olabilir. Burada kullanılabilecek alan, makro ihtiyati alanda destekleyici yönde olabilir eğer ihtiyaç görürsek, ama şu anda aşırı ihtiyaç görmüyoruz" diye konuştu.

Başçı, gerektiğinde adım atabilecekleri, sistemin arkasında oldukları ve destekleyebilecekleri mesajı verdiklerini ifade ederek, kredilerin büyüme hızının çok da zayıf sayılmadığını, zaman zaman bankacılarla bir araya geldiklerini söyledi.

Konuşmasında bahsettiği "ılımlı politika tepkisinin" ne olduğunun sorulması üzerine Başçı, soruyu kurul üyelerine ve birimlere saygı açısından cevaplamayacağını belirterek, "Bunu genel bir prensip olarak söyledim. Eğer bir politika tepkisi vermek gerekiyorsa elbette Merkez Bankası genel olarak verebilir. Bunun nasıl olacağını da kurulda tartışmamız gerekir. Politika tepkisi almak gerekirse alınır. Göstergelerin hepsine birden bakmak gerekir" dedi.

Başçı, şubattan sonra Türkiye'de nispi miktarda zayıflama bulunduğunun doğru olduğunu aktararak, şunları dile getirdi:

"Ama çok aşırı değil. Mart yerel seçimlerinin öncesine bakın o döneme kıyasla çok aşırı değil. Brezilya bizden daha fazla bozulmuştu. Petrol fiyatları şubat ayından bu yana 40-50'ler seviyesinden 60'lara kadar geldi. Türkiye emtia ithal eden bir ülke olduğu için o fiyatlandı. Onun dışında maliye politikasıyla ilgili bir miktar tartışma oldu ki biz bunu sağlıklı görüyoruz. Seçim öncesinde bunun tartışılması iyi bir şey. Ama maliye politikası açısından 'acaba gevşeme olacak mı?' diye bir işaret de vermiş oldu, belki bunun bir etkisi olmuş olabilir. Bir de para politikası eğer gereken kararları alacak mı, alamayacak mı? Bir miktar etki yapmış olabilir. Para politikasıyla ilgili hiçbir sorun yok gereken ne ise onu kurul olarak yapabiliyoruz. Maliye politikası konusunda da sorun olmayacaktır."

- İstanbul'daki konut fiyatları artışı

Konut fiyatlarındaki artışın finansal risk haline gelip gelmediğine yönelik soru üzerine Başçı, "Konutta satışlar iyi, taşıtta da üretim ve satış fena değil. Konut çok güçlü ve İstanbul... Ankara'da ve İzmir'de reel artış yok. İstanbul'a has, konut fiyatlarında ciddi reel artış var. Bunu kamuoyu takip ediyor. Genel anlamda makro risk oluşturacağını zannetmiyorum. Konut kredilerinin gayrisafi hasılaya oranı hala düşük. Finansal sektör açısından ciddi problem görünmüyor ama artış dikkat çekici" değerlendirmesinde bulundu.

Net hata noksanın şubat ayında yüksek gelmesine ilişkin soru üzerine Başçı, 4-5 ay sonra istatistik biriminin aşağı yönlü revize ettiğinde haber olmayacağını belirterek, "5-6 ay sonra o aşağı yönlü revize olmazsa o zaman sorarsınız. Çünkü Türkiye'deki yerleşiklerin yurt dışı mevduatlarını BIS kuruluşunun verilerinden izliyoruz o da 4-5 ay gecikmeli geliyor. Onlar mevduatlarını aşağı çekip kısa vadeli dış borçlarını azalttılarsa biz bunu 4-5 ay sonra görüyoruz" dedi.

Başçı, Türk Lirası zayıfladığında yerleşiklerin genelde satışa geçtiğini, yurt dışında mevduatı olanların bir kısmının da satıp Türk Lirası'na geçtiğini anlatarak, aslında bunun son 12 ayda çok normale yaklaştığını söyledi.

- "Hesabımızı kitabımızı yaptık"

Reel ücretlerdeki artışa yönelik soru üzerine Başçı, birim işgücü maliyeti diye bir göstergenin bulunduğunu, orada verimlilik artışı çok kuvvetli değilken reel ücret artışları kuvvetliyse o endeksi mutlaka etkilediğini belirterek, "Asgari ücretin enflasyonun üzerinde artırılması bütün ücretleri aynı mertebede artırmamış olabilir ama yine de toplam faktör verimliliğiyle karşılaştırıldığında bu bir miktar enflasyon açısından zorluk olabilir. Bizim gerek önümüzdeki dönem için beklenen enflasyonlar gerek mevcut enflasyon açısından bakıldığında yüzde 10,75 civarındaki kısa vadeli faiz oranı, Taylor Kuralına göre yeterince sıkı mı ona göre bakıyoruz, şu anda yeterince sıkı. Şartlar değişirse sıkı mıyız diye bakabiliriz" ifadelerini kullandı.

Erdem Başçı, günlük döviz kurundaki hareketlenmelere "Merkez ne yapacak?" gibi bir duygu içine girilmemesi gerektiğini ifade ederek, ayda bir defa toplanıp bunun orta ve uzun vadede enflasyon üzerine nasıl etki yapacağının incelenmesi gerektiğini söyledi.

"Döviz rezervlerimizi kaybetmeden kullanma yolunda hesabımız kitabımız var kimse endişe etmesin" diyen Başçı, "Kamuda geçici bir ihtiyaç vardı. Doğalgaz fiyatları gecikmeli olarak yansıyordu. Mayıstan itibaren benim anladığım kadarıyla BOTAŞ'ın alımlarında kayda değer düşüş olacak. Bu kanaldan döviz talebinde azalma olacak. Hesabımızı kitabımızı yaptık. Kısa vadeli dış borcu da aşağı çekebilirsek mevcut rezerv seviyesi yeterli görünecektir" şeklinde konuştu.

Başçı, ABD Merkez Bankası'nın (Fed) faiz artırmasının bankaların aracılık maliyeti unsuru olacağını belirterek, "Maliyet kanalını bertaraf etmek için yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödemeye başlayabiliriz" dedi.

Başçı, yılın ikinci Enflasyon Raporunu açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Alınan tedbirlerin, finansal istikrara yönelik bankacılık sistemini daha da güçlendirici ve döviz likiditesi konusunda hiçbir kaygılarının kalmamasını sağlayıcı yönde olduğunu kaydeden Başçı, "Bunlar ikiye ayrılıyor. Birincisi şu anda cari açığımızı finanse eden borç akımları. Ağırlıklı olarak reel kesimin ve bankaların borçlanmasıyla cari açık finanse ediliyor. Bir miktar da doğrudan yatırımlar var biliyorsunuz. Portföy akımları tarafında ise ağırlıklı olarak zayıf ve dalgalı bir akım izliyor" ifadelerini kullandı.

Başçı, bu akımların istikrarlı olmasını sağlamak için uzun vadeli olmasını sağlamaları gerektiğini belirterek, şunları kaydetti:

"Özellikle bankalarımız kısa vadeli borçlanmayı tercih ettiler. Genellikle 1 yıl vadeyi tercih ettiler. Biz bunu mümkün olduğu kadar, 2-3 hatta 4-5 yıla doğru teşvik etmek istedik. Bunun için bence aldığımız tedbirlerden en önemlisi vadelerine göre zorunlu karşılıkların farklılaştırılması. Mesela; banka 1 yıla kadar olan vadelerde borçlandığında yüzde 20 zorunlu karşılık oranımız var. Yani 100 dolar borçlanırsa 20'sini bize yatırıyor. Ama 5 yıldan uzun vadede borçlanırsa 100 dolara 6 dolar Merkez Bankası'na yatırmak durumunda. Burada 20 oldukça yüksek ve caydırıcı bir oran. Bankalarımız hemen bu mesajı aldılar ve borçlanmalarını daha uzun vadeli yapıyorlar. Kasım ayından itibaren bunu duyurmuştuk ve bunun etkili olduğunu görüyoruz."

Burada ilave bir tedbir daha söz konusu olabileceğine dikkati çeken Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Madem uzun vadede yüzde 20 gibi hatta gerekirse daha yüksek olabilecek zorunlu karşılıklar var. O zaman yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödemeyi düşünebiliriz. Bunun şöyle bir faydası olacak; 'Fed normalleşme stratejisine karşı biz ne yapacağız?'ın bir parçası... ABD'de bankalararası borçlanma faizi oranları 0-0,25, LIBOR da buna yakın seyrediyor. Biz şu anda Merkez Bankası'na dolar bazında yatırılan zorunlu karşılıklara sıfır faiz ödüyoruz. Bu şu anda çok büyük bir maliyet unsuru değil. Çünkü sıfır ödemesek ne öderdik? 10-5-7 baz puan, LIBOR'un ve ABD bankalararası borçlanma faizi oranlarına göre günlük değişen şekillerde bunu ödeyebilirdik.

Bu bankalarımızın gelir tablolarını çok da etkilemeyebilirdi. Ama ABD'de haziranda, eylülde, 2016'da, çok farketmez, bir faiz artırımı olursa, mesela 0,25-0,50 oranına gelse ve LIBOR da benzer şekilde artsa bu bizim bankalarımız için bir maliyet unsuru olacak. Bankaların aracılık maliyeti unsuru olacak. Zorunlu karşılık oranları da çok indirmek istemiyoruz. 1 yıldan kısa vadede bilakis yüksek tutmak istiyoruz. Dolayısıyla maliyet kanalını bertaraf etmek için yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödemeye başlayabiliriz. Bu; bankaların aracılık maliyetlerini azaltacak, kredi mevduat makasını biraz daraltarak etkinliği biraz daha artıracak ve ABD'nin normalleşme stratejisine şimdiden uyum sağlamış olacağız."

- "Türkiye'de makro ihtiyati alanda elimizde pek çok ülkede olmayan ciddi enstrümanlar var"

TCMB Başkanı Başçı, son kurul toplantısında bunu tedbirlerden bir tanesi olarak konuştukları bilgisini vererek, "Bu tür tedbirler doğrudan doğruya 'döviz kurunu şuradan şuraya getirelim' diye tedbirler değil. Sistemin genel sağlığını ve sermaye akımlarının sürekliliğini, sürdürülebilirliğini garanti altına alacak, bankacılık sistemimizi destekleyecek ve ekonominin genelini destekleyici tedbir olduğu için bunlar ancak döviz kurlarının geçici olmasını sağlar. Bugün çıkarsa da öbür hafta iner. Dolayısıyla o tür tedbirler önemli" diye konuştu.

Bunların, finansal istikrarı güçlendirecek ve pekiştirecek yönde tedbirler olduğunu dile getiren Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Arkadaşlar bunu büyük ihtimalle 'önümüzdeki hafta başlatabiliriz' diyor. Teknik olarak çalıştılar. Önümüzdeki hafta başlayabiliriz. 1 Mayıs tatil.. Bizim arkadaşlar da 1 Mayıs'ta çalışmasınlar. Duyurusunu da büyük ihtimalle, hazırladıysak hafta sonu yapabiliriz. Bu; Fed'in politika normalleşmesine bir hazırlık ve ilave bir politika aracı. Başka elimizde ne gibi politika aracı var? TL zorunlu karşılıklara ödenen faiz. TL zorunlu karşılıklara ödenen faiz de şu anda çok küçük. Orada da ölçülü artırım yaptık, daha fazla artırım yapabiliriz. Bu da elimizde yeni bir politika aracı. TL cinsinden aracılık maliyetlerini aşağıya çekiyoruz.

Bu bankacılık sisteminin etkinliğini, verimliliğini artıracak, finans sistemimizin arkasında olduğumuzu hissettiren önemli bir tedbir. Bir de bunun ilave bir tarafı var. Biz çok sayıda telafi faizi ödersek, bankalar rezerv opsiyonu kullanımlarını azaltabilirler. Bu şekilde hem bankaları destekleriz hem kredi maliyetlerinin çok yükselmemesini sağlamış oluruz hem de döviz likiditesi serbest bırakmış oluruz. Sisteme bu kanaldan 30 milyar dolara kadar döviz likiditesi veririz. Hemen vermeyiz çünkü zaten cari açığın kendisi her ay 3-4 milyar dolar civarında dolaşıyor. Gereken zamanlarda oradan döviz likiditesi verebiliriz."

Başçı, Türkiye'de makro ihtiyati alanının çok güçlü olduğunu belirterek, "Türkiye'de makro ihtiyati alanda elimizde pek çok ülkede olmayan ciddi enstrümanlar var. Bu kısa vadede döviz oynaklığını çok fazla etkilemeyebilir ama orta ve uzun vadede temelleri sağlamlaştırarak, oradaki oynaklığın geçici olmasını sağlar" diye konuştu.

Enflasyon tahminlerini her zaman revize ettiklerini aktaran Başçı, "Genellikle ilk verdiğimiz tahmin 5'e daha yakın oluyor. Gelen dış ve iç şoklarla yıl sonu hem gerçekleşmemizi hem de yolda giderken tahminlerimizi revize ediyoruz. Yalnız hiçbir zaman hedefi revize etmiyoruz. 5 bizim ısrarla orta ve uzun vadeli takip etmek istediğimiz enflasyon hedefi. Bunun yapılabilir olması şart" dedi.

- "Mutlaka enflasyonu düşen ülkeler grubunda kalmamız lazım"

Erdem Başçı, Türkiye'de enflasyonun, ne gerekiyorsa yaparak orta ve uzun vadede yüzde 5 olması ve altına gelmesi gerektiğini vurgulayarak, bunun zaten olabilmesi imkanın bulunduğunu, sadece gelişmekte olan ülkelerin bazılarının enflasyon tuzağına yakalanması nedeniyle çok dikkatli olunması gerektiğini söyledi.

"Bizim mutlaka enflasyonu düşen ülkeler grubunda kalmamız lazım" diye Başçı, enflasyonda gönlünden geçenin bu yıl yüzde 6,2'nin altına inmek olduğunu kaydetti.

Başçı, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Ekonomi Bakanımız Nihat Zeybekci'den bir açıklama duydum, çok sevindim. 'Enflasyonu yüzde 6'nın altına indireceğiz' dedi. Onu ben şöyle okuyorum; gıda ile ilgili öyle bir tedbir alacaklar ki, çünkü ithalat iznini onlar veriyorlar, gıda enflasyonunu 9'un da altına indirecekler. O zaman oradan gelecek destekle beraber, biz de likidite politikasında sağlam duruşumuzu devam ettirerek bu sene enflasyonu düşürmek imkanımız olur. Bu konuda gerçekten bunu bu yıl yapma imkanımız var. Çünkü küresel enflasyon bu yıl genelde düşüş eğiliminde. Böyle bir ortamda bizim de gereken tedbirleri sakince alıp, bunu yapabilmemiz gerekir. Arzumuz, irademiz, yeterli araçlarımız var."

Bir gazetecinin, "Merkez Bankasının hedefleri doğrultusunda rahatsız olduğu reel efektif kur seviyesi var mı? Bu sınırlar aşılırsa herhangi bir aksiyon alınacak mı?" sorusu üzerine Başçı, "Reel efektif kurda bir miktar düşüş söz konusu. Tarihi ortalamaların oldukça altındayız. TL'nin aşırı değerli olduğunu ve ayarlama gerektiğini hiç kimse söyleyemez. O yüzden bu konuda rahatız. Doğrudan doğruya döviz kuruna tepki vermek doğru değil. Dolaylı olarak, oynaklık azaltıcı ve finansal istikrarı destekleyici yönde adımlar attıkça, bu tür dalgalanmaların enflasyon üzerindeki etkisi kalıcı olmuyor" ifadelerini kullandı.

Başçı, enflasyonda piyasa beklentisiyle, Merkez Bankası beklentisi arasındaki makasın açıldığına yönelik bir soruyu ise şöyle yanıtladı:

"Şu anda biz piyasa beklentilerinin ortalamasının biraz altındayız. Biraz daha iyimseriz piyasadan. 'Acaba sadece beklenti yönetimi açısından mı böyle yapıyor?' diye sorarsanız, ben 'bir çaba ihtiyacı gördüğüm için böyle yapıyoruz' diye cevap verebilirim. Orada gerek gıda konusunda, gerek para politikası konusunda olsun, likidite politikasındaki kararlık ve gıda komitesinin ve ilgili bakanlıkların alabileceği bazı kararlar sonucu enflasyon daha da düşebilir."

Başçı, Gıda Komitesi konusunda kurulan komiteyle Merkez Bankası arasındaki sürecin nasıl işlediği sorusunu ise "Genelge gayet iyi yazılmış. 6 müsteşar, 2 de kurum başkanı vardı. Hazine Müsteşarlığı da var. Çünkü gıda enflasyonunun çok yüksek olmasının sonuçlarına Hazine Müsteşarlığı katlanıyor. Kalkınma Bakanlığı var. Her birisi de farkındalık açısından önemli oldu. Yeni kurumlar var. Süt ve Et Kurumu, regülatör kurum. İktisatçı olarak orada bulunmaktan keyif alıyorum. Çok şey öğreniyorum. Para politikasının dışında enteresan bir alan. Tıpkı, Finansal İstikrar Komitesi gibi çok faydalı oldu" şeklinde yanıtladı.

AA



Bu haber 550 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,803 µs