En Sıcak Konular

'Gidişatı sekteye uğratacak yayın sorumsuzluktur'

4 Nisan 2015 13:35 tsi
'Gidişatı sekteye uğratacak yayın sorumsuzluktur'
Başbakan Yardımcısı Akdoğan, İstanbul Adliyesi'ndeki terör saldırısı yayınlarına dair, "Operasyon görüntüleriyle işin gidişatını sekteye uğratacak yayın yapmak sorumsuzluktur" dedi.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, TV Net'te yayınlanan "İkiz Aynası" programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

İstanbul Adliyesi'ndeki terör saldırısından sonra medyanın tutumuna ilişkin soru üzerine Akdoğan, "Basın meselesi iki kanatlı bir kuştur. Bir kanadı basın özgürlüğüdür, bir kanadı basın ahlakıdır. Bir tanesi olmazsa o kuş uçamaz. İkisini bir arada düşünmek gerekir. Basın ahlakı vesaire konusunda, basının kendisinin üretmesi lazım. Kendi vicdanıyla basın etiği, basın ahlakı nedir, bunu kendisinin üretmesi gerekiyor. Bu konuda bir duyarsızlık var. Ben bunu sorumsuzluk olarak görüyorum" değerlendirmesinde bulundu.

Basın özgürlüğünün, sorumsuz hareket etme ve hiçbir kutsalı olmama anlamına gelmediğini vurgulayan Akdoğan, dünyanın her yerinde basının, terör hadisesini ortak bir mesele olarak gördüğünü anlattı. 

Akdoğan, bu olaylara ilişkin dünyada medyanın birtakım kriterler geliştirdiğini dile getirerek, şöyle devam etti:

"Cenazeler nasıl yayınlanacak, olay nasıl verilecek, bu konuda belli duyarlılıklar vardır. O ahlaki çerçeveyi kendisi oluşturmuştur. Türkiye'de kendisi oluşturmayıp da siz bir şey yaptırmaya çalıştığınızda bu bir müdahale gibi algılanabiliyor. Diyelim ki o gün yaşananlar. Savcımız rehin alınmış, hayatı söz konusu, bir insanın hayatı söz konusu. Burada canlı yayınlarda özel tim şuradan girdi, buradan çıktı, hazırlık yapılıyor, operasyon görüntüsü. Bunu yayınlamanın habercilik açısında ne anlamı var. O gün biz mecburen yayın yasağı getirdik."

Basın özgürlüğüne son derece inandığına işaret eden Akdoğan, "Bunu bizim yapmaya ihtiyaç duymamamız lazım, basının kendisinin yapması lazım" diye konuştu.

Akdoğan, verilen canlı yayınların olayı gerçekleştiren teröristlerce de seyredildiğini, bu doğrultuda kontrolden çıkabileceği ya da etkilenebileceğinin göz önünde bulundurularak hareket edilmesi gerektiğini aktardı.

"Böyle bir sorumsuzluk olabilir mi?" diye soran Akdoğan, "Orada yayın yasağı geldi. Neyi veremedi basın? O saate kadar zaten olayı duyurdu. Ayrıntıları, toplumun hepsi bunu biliyor. Bunun ötesinde işi magazinleştirmek veya operasyon vesaire gör3üntüleriyle işin gidişatını sekteye uğratacak bir yayın yapmak bu sorumsuzluktur. O görüntülerin yayınlanması, kendi babası olsa, kendi kardeşi olsa onu yayınlarlar mıydı? Bu insanı küçültücü, onurunu zedeleyici bir şeydir. Böyle bir sorumsuzluk olur mu?" ifadelerini kullandı.

"Medyanın sorumlu bir davranış içerisine girmesi gerekir"

Olayın sıcaklığında devletin kriz yönetimi yaptığı gibi medyanın da o dönemde sorumlu davranış içerisine girmesi gerektiğine dikkati çeken Akdoğan, bunun Batı'da da Avrupa'da da böyle olduğunu bildirdi. Akdoğan, Türkiye'de ise son derece tüketici, umursamayan, ahlakı ve vicdani kanaatleri bir tarafa bırakan davranış bulunduğunu belirterek, bunun doğru olmadığının altını çizdi. 

Medyanın kriz yönetmek gibi bir derdi olmadığını anlatan Akdoğan, sorumluluk sahibi olan insanın bunu dert edineceğini kaydetti.

Akdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Böyle baktığınızda medya ya bunun alkışlayıcısı olmuştur ya çanak tutucusu ya parçası olmuştur. Şimdi medyanın kendisi, diyoruz ya dördüncü kuvvet, demokrasinin öncüsü, parçası. Medya aygıtı bunun parçası değil. O muhtevayla sen bunu oluşturacaksın. O muhteva ne kadar demokratik anlayışa uygun. Sen darbe şakşakçılığı yapacaksın, sonra demokrasinin parçası medyadan bahsedeceksin. Muhteva ne kadar demokratik dönüşüm geçirdiyse, demokratik zihniyete uygunsa o kadar sen demokrasinin bir parçasısın. O süreçlerde hep vesayet odaklarının yanında olmuştur, darbecilerin yanında olmuştur, bir çok andıçlamalar olmuştur, çok olumsuzluklar olmuştur. Bu medya bunu yapmıştır. Şimdi demokrasi havarisi geçinecek bir tarafı yok medyanın. Buna rağmen son dönemde bir gelişme olsun diye çabalıyoruz. Düne göre daha da iyi olduğunu düşünüyoruz ama bu tür sıcak hadiseler meydana geldiğinde bu damar hemen nüksediyor." 

"Siz devlete değil millete savaş açmış oluyorsunuz"

"Bu tür olaylar yaşanmadan önce medya konusunda da önlem alınıp alınamayacağına" ilişkin soru üzerine Akdoğan, daha önce şehit cenazeleri, terör olaylarıyla ilgili medya patronlarıyla, yayın yönetmenleriyle defalarca bir araya gelindiğini, onların da konuya "ortak meseledir, milli meseledir, ulusal güvenlik meselesidir, insanlık meselesidir, yapmamak lazım, desteğe hazırız" şeklinde yaklaştıklarını ancak olay olduğunda son derece sorumsuz yayın yapıldığını söyledi.

"Biz kime, niye taviz vereceğiz"

Muhalefetin Çözüm Süreci ile ilgili "taviz verildiği" kanısını taşıdığı belirtilerek, "Sizce bu süreç bir taviz midir" sorusuna karşılık Akdoğan, bunun bir al-ver süreci olmadığının altını çizdi.

"Biz kime, niye taviz vereceğiz, bir de ne verilmiş" diye soran Akdoğan, "Bunlar boş konuşuyorlar. Bunların bu konuda ne söyledikleri belli değil. Bir politikaları yok. Bir yaklaşımları yok. Bir de bu şekilde hamasi laflar ediyorlar. Burada bir şey yapılacaksa diyelim ki Kürt meselesi bağlamında çok önemli adımlar atıldı, bundan sonra da yeni sorunlar olabilir, yeni ihtiyaçlar olabilir, bir düzenleme yapılması lazım. Anayasal veya yasal bir düzenleme yapılacak. Nasıl yapılacak? Gizli kapaklı, kimse görmeden bir düzenleme yapılabilir mi? Meclis'e gelecek, kanun çıkarılacak, komisyonlardan geçecek, herkes görecek, medya yayınlayacak. Gizli kapaklı bir iş yapılabilir mi? Zaten önemli bir adım atılacaksa Meclis üzerinden atılacaktır, Meclis'in, toplumun haberi olacaktır, herkes görecektir" değerlendirmesinde bulundu.

"Danışman, mutfakta çalışan demek"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Başdanışmanlığını uzun yıllar yürüttüğü hatırlatılıp, bunun sorumluluğuna ilişkin görüşlerinin sorulması üzerine Akdoğan, şunları söyledi:

"12 yıldır Sayın Cumhurbaşkanımızın danışmanlığını yaptım ama öncesinde de belediye başkanlığı, bakan, genel başkan, başbakan danışmanlığı yaptım. Bu kadar uzun danışmanlık yapan birisi var mıdır bilmiyorum. Bu, dünyevi makam mevki peşinde olmamakla da alakalı bir şey. Danışman demek, arka planda kalan adam demek, mutfakta çalışan demek, kavganın parçası olmak demektir. 

Yaptığı, istişare anlamında fikir ve yön veren kişiden ziyade somut, tanımlanmış işleri yapan kişilere de bugün 'danışman' deniyor. Oysa o kişi kimse, onun politika yapım sürecinde istişare ettiği, ona fikir veren, işin artısını, eksisini anlatan kişidir, danışman. Ben bu yönüyle baktığımda, bu danışman türünün, her türlüsünü yapmış oldum. Başbakanımızın o dönem metin ekibinden sorumluydum, kendi fikrinizi katıyor, fikir vermiş oluyorsunuz. Ama doğrudan istişare etme, fikir verme anlamında da bir rol üstlendiğimi düşünüyorum."

Cumhurbaşkanı Erdoğan ile uzun süre yakın çalıştıklarını ve bundan büyük onur duyduğunu dile getiren Akdoğan, şunları söyledi:

 "Tayyip Erdoğan gibi bir lider kolay gelmez, yetişmez. Bence Cumhuriyet tarihine damgasını vuran birkaç kişiden biridir, tarih bunu sonradan yazacak değil şu anda da öyledir. Böyle bir liderle çalışmak, onun yanında olmak, tarihin yazılmasına şahit olmak bu başlı başına onur verici bir şeydir. Böyle baktığımızda çok şeyler de öğrendim."

"Ben 'Yazamadıklarım' diye bir kitap yazmak isterdim"

"Onlarca yıl yaşanabilecek olayları, biz birkaç yılda yaşadık. Belki birçok hükümetin başına gelmeyecek şeyler AK Parti Hükümetinin başına geldi" ifadesini kullanan Akdoğan, bunların hepsinin kitap olarak yazılması, film olarak çekilmesi gereken işler olduğunu söyledi.

Kendisinin bunları yazıp yazmayacağının sorulması üzerine Akdoğan, "Ben 'Yazamadıklarım' diye bir kitap yazmak isterdim herhalde" dedi.

Akdoğan, "Sayın Cumhurbaşkanımız bazen kızıyor, 'sen süreçlerle ilgili çok kitap yazmadın' diye, haklı da. Ben epey o süreçlerde vakanüvis gibi not tutan da kişiydim. Bunların bir kısmını biz kitap olarak yayınladık. Bütün bu 13 yılda yaşanan her şey kitaplaştırılamadı. Şu anda arkadaşlarımız bunlarla ilgili çalışıyor. Bunların hepsi tek başına bir hadise, ele alınması gereken şeyler. Bunların çoğunu yaşayan, arka planını bilen kişi olarak da bir şekilde bunların kayda geçirilmesi lazım. İleride inşallah olur" diye konuştu.     

"Tayyip Erdoğan, müthiş dinleme kabiliyeti olan bir kişidir, saatlerce dinler"  

"Özellikle lider olarak Erdoğan nasıl çalışır, nasıl prensip sahibidir, ondan kendi liderliğiniz açısından ne almışsınızdır" sorusuna Akdoğan, "Tayyip Erdoğan Cumhuriyet tarihinin en önemli liderlerinden bir tanesidir. Bu kadar büyük bir başarı varsa bu tesadüf değildir" cevabını verdi.

Ortada büyük bir siyasi başarının olduğunu ve bunu herkesin kabullenmesi gerektiğini belirten Akdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Muhtar bile olamaz denilen bir kişi cumhurbaşkanlığı makamına geldiyse, bu süreçleri yönettiyse, bu kadar büyük bir siyasi hareket çıkarttıysa, dünya lideri gibi bir pozisyona geldiyse, o siyasi hareket kendisinden sonra bu geçiş sürecini başarıyla tamamladıysa bu Tayyip Erdoğan'ın liderlik başarısıdır. Böyle baktığımızda 'bir liderde olması gereken özellikler nelerdir' diye kitap yazsanız, Tayyip Erdoğan'ın birçok özelliğini orada görmek mümkündür." 

Akdoğan, "Tayyip Erdoğan, muhalefet tarafından otoriter, kimseyi dinlemeyen bir kişi gibi yansıtılmaya çalışılıyor ama öyle değil" diyerek, şunları kaydetti:

"Tayyip Erdoğan, müthiş dinleme kabiliyeti olan bir kişidir, saatlerce dinler. Gezi olaylarından sonra bir sürü gruplar geldi eylemlere karışan, sabahlara kadar herkesi dinledi. Kimliği, sıfatı ne olursa olsun. Bu ekibi açısından da öyledir. Bir kere çok çalışkan bir insandır, bu liderlerde önemli bir özelliktir. Üst kattan alt kata inmeyen, uçağa binmeyen, hiçbir iş yapmayan liderler var. Şehit olan savcımızın cenaze törenine bile gelmediler. 13 yıl Tayyip Erdoğan ile çalıştım, bir tane kötü söz duymadım."

AA 



Bu haber 594 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    4,689 µs