En Sıcak Konular

Amerikan hakimiyeti önündeki üç engel!

19 Eylül 2007 10:07 tsi
Amerikan hakimiyeti önündeki üç engel! ABD'nin bugüne kadar küresel güç mücadelesinde Ortadoğu bağlamında ortaya koyduğu "Büyük Proje/ler", büyük hayal kırıklıkları ve hezimetler olarak tarihteki yerini alırken, ABD kolay kolay pes etmeyeceğinin sinyalini vermeye devam ediyor. Bölgesel haki

ABD'nin bölgesel hakimiyetinin önündeki üç engel -3: Türkiye, Suriye ve İran  
 
ABD açısından işgalin başlangıcından günümüze kadar geçen sürede direnişin bayraktarlığını yapan Sünni kesim, Şiiler ile ABD destekli Kürtler arasına sıkıştırılmak isteniyor. "Ölüyü gösterip sıtmaya razı etme" kabilinde Sünni Arapları ve Sünni İslam dünyasını ikna etmeye çalışan bu düşünce, Irak'ın siyasi anlamda, geçmişten günümüze sahibi ve yöneticisi konumunda olan Sünni Arapları temelde cezalandırmayı hedefliyor.  
 
Bu noktada ülkedeki Sünni kesime, Şiistan ve Kürdistan sopalarının yanında, Sünnistan Devleti projesi bir havuç olarak uzatılıyor. Bu projeyi Sünni Arapların ne kadar benimseyeceği, kabul edeceği ise başlı başına bir başka tartışma konusu. Fakat neticede, ABD, Sünnistan projesiyle sadece Sünni Arapları dolaylı olarak cezalandırmıyor, aynı zamanda başka hedefler de güdüyor. Buna göre: Sünni devletler arasında (özellikle de Türkiye ve Suudi Arabistan arasında), Irak bazlı bir nüfuz mücadelesi alanı yaratma girişimi; Sünni Arap devletlerinin bu yeni devlete vereceği destekle, ABD sonrası bölgede Türkiye'nin önünü kesme; bölge devletleri arasında oluşmaya başlayan "Birlik" düşüncesini yıkma ve Türkiye'nin son dönemde kazandığı itibarı bitirme; Şii ve Sünniler arasındaki mücadeleyi keskinleştirme ve bu bağlamda Sünniler nazarında Irak'ın bölünmesinin baş müsebbibi olarak Şiiler ve Kürtleri göstererek, süreci bir kan davasına dönüştürme, başlıca hedefler olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla, Irak'ın tam merkezinde bölge yeni bir hesaplaşmaya sürüklenmek isteniyor!

Ve projenin üçüncü ayağı: "Kürdistan." Gerek Irak'taki gruplar ve gerekse de başta Türkiye, İran ve Suriye olmak üzere bölge devletleri tarafından varlığına kesinlikle karşı çıkılan bu üçüncü devlet; diğer taraftan ABD, İsrail ve İngiltere üçlüsünün başını çektiği bir proje olarak karşımıza çıkıyor. Bu proje, mevcutlar içinde ABD açısından da en kritik olanı. ABD, Kuzey Irak'taki Kürtler üzerinden bölge üzerinde yeni siyasi ve coğrafi düzenlemeler yapmak, bunu da Türk-Kürt çatışması ile gerçekleştirmek istiyor. Dolayısıyla, Türkiye açısından Irak'ın parçalanması planları içinde belki de en tartışmalı olan kısım bu. ABD, "Kürdistan Devleti" üzerinden, bölgede bir Türk-Kürt çatışması ile: bölgedeki etnik çatışmaları ve bölünmeleri; Kuzey Irak merkezli bölgesel bir rekabet ve çatışmayı ve böylece, "Kürt devleti" karşıtlığı üzerine inşa edilmiş olan Türkiye-Suriye-İran ittifakına darbe vurmayı; Türkiye'yi bağımsız politikalarından uzaklaştırarak, bölünme paranoyası ve iç savaş korku tüneli içinde kendi yörüngesinde tutmayı; kendi projelerine uygun olarak yeni bir Türkiye projesini olası bir Kürt devleti üzerinden gerçekleştirilecek pazarlıklar ile hedefliyor olabilir.

Türkiye-ABD ilişkileri yol ayrımında...

Netice itibarıyla ifade etmek gerekirse, ABD'nin bugüne kadar küresel güç mücadelesinde Ortadoğu bağlamında ortaya koyduğu "Büyük Proje/ler", büyük hayal kırıklıkları ve hezimetler olarak tarihteki yerini alırken, ABD kolay kolay pes etmeyeceğinin sinyalini vermeye devam ediyor. ABD, içinde bulunduğu durumu taktik seviyede bir başarısızlık olarak nitelendirirken, stratejik seviyede oyunu/mücadeleyi yeni aktörlerle devam ettirmek istiyor. Nitekim, her yönüyle sakat olan "üç -istan projesi", bir taraftan etnik, diğer taraftan mezhepsel bazlı bir bölünmeyi esas alan bir görüntü sunarken; diğer taraftan, özellikle de mezhepsel bazda bölünme ile de Irak'ın etnik bölünmüşlüğü realitesini göz ardı ederek, Irak'ta yeni bir paylaşım savaşını başlatmak istiyor. Nitekim, dillendirilmeden realize edilmeye doğru yeni bir döneme giren bu proje Yeni Ortadoğu Projesi'nin özüne, ruhuna bir kez daha uygun bir görüntü ortaya koyuyor. Kuşkusuz, bu yeni stratejinin temel hedef ülkeleri arasında Türkiye'nin kendisi de yer alıyor. Türkiye ile birlikte ön plana çıkan diğer ülkelerin başında ise İran, Suriye, Suudi Arabistan, Mısır, Pakistan ve hatta Ürdün geliyor. Bu ülkeler içinde ABD açısından en zoru oluşturan iki ülke olarak, son dönemde ortaya koydukları performans ile Türkiye ve İran ön plana çıkıyorlar. Bir anlamda ABD'nin bölgesel hâkimiyeti ve bu kapsamda küresel liderliğinin önündeki en büyük üç engel olarak görülen Türkiye, Suriye ve İran, aynı zamanda ABD'nin Rusya ve Çin'e dönük orta ve uzun vadedeki hedeflerini de etkileme potansiyeline sahip birer bölge ülkesi olarak ortaya çıkıyorlar. Dolayısıyla "üç -istan projesi", bu üç ülkenin ortak duruşuna ve bu duruşun yanında yer bulmaya çalışan Irak iç dinamiklerine karşı bir "cezalandırma projesi"nden başka bir anlam taşımıyor!

İlginçtir, tartışmalara rağmen ne ABD tarafı doğrudan Türkiye'yi küstürmeyi göze alabiliyor ne de Türkiye, doğrudan ABD ile köprüleri yıkmayı. Tarafların karşılıklı olarak verdikleri mesajlar ve sorunda gelinen aşama, halen ortak bir çözüm noktasında uzlaşıya varılamadığı yönünde. Birtakım "Şahinler"in yaptığı çıkışlar ise "Güvercinler"in önalıcı girişimleri ve basına sızdırmaları ile şimdilik sonuçsuz kalmışa benziyor. Diğer taraftan, 'Kürdistan Devleti'nin ilanı öncesi psikolojik operasyon olanca hızıyla devam ediyor. Bölgedeki mevcut gelişmelere ana başlıklar halinde bakıldığında karşımıza şu hususlar çıkıyor:

Irak'tan ABD'nin çekilmeye başlaması ve ABD'nin "Yeni Ortadoğu Stratejisi" kapsamında bölgede her türlü etnik ve mezhepsel çatışmaların teşvik edilerek, bölgede yeni iç savaşlar ve bölünmelerin desteklenmesi. Irak'ın kuzeyinden Türkiye'ye dönük tehdit algılamalarının artışı ve PKK-Barzani ikilisinin Türkiye'yi tahrikleri ve eylemleri... Irak Türkmenlerinin, başta Kerkük (her ne kadar referandum gelecek yılın mayıs ayına ertelense de) ve Telafer olmak üzere Türkmen şehirlerinin varlığının tehlike altında olması. ABD yönetiminin sorumsuz, tek taraflı tutumu. Başta İran olmak üzere, bölge ülkelerinin Irak bazlı bölgesel etkinliklerini ve nüfuz alanlarını artırması. ABD'nin bugüne kadar izlediği "çözümsüzlük stratejisi" yukarıdaki hususları bir bir anlamlandırıyor. Bu noktada, ABD'nin en başından beri hedefinin Türkiye'yi Irak'ın kuzeyine ve bu kapsamda da bölgesel bir savaşın içine çekmek olduğu görülüyor. Bunun için de ABD, Türkiye'yi PKK terör örgütü ve Barzani üzerinden provoke etmeye çalışıyor. Irak'tan çekilmeye başlayan ABD açısından bölgedeki olası Kürt devletinin hamisi ve ABD çıkarlarının en uygun "bekçisi" olarak Türkiye görülüyor. ABD, Irak'tan çekilmesiyle birlikte ortaya çıkacak iç savaşta ilk ve ortak hedefin Kürtler olduğunu ve buna bölge devletlerinin destek vereceklerini de çok iyi hesaplıyor. Bu olasılığı, başta Barzani olmak üzere diğer Kürt liderler de göz önünde bulunduruyor. Bunun için de, Türkiye'yi Irak'ın kuzeyine çekmek için her türlü yönteme başvuruyorlar. Bu yöntemlerden en sonuncusu ise pek zikredilmeyen "Türkiye ile birleşme" durumu. Nitekim, Türkiye'nin yaptığı, "Irak'ın statüsünün değişmesi durumunda Ankara Anlaşması ortadan kalkar" türünden son açıklamalar da buna zemin hazırlayan türden. Nitekim, Talabani'nin "Türkiye ile işbirliği kaçınılmaz!" türünden açıklamaları da bu hususu teyit ediyor. Gerçekten de, Kürtlerin aslında önlerinde çok da fazla bir seçenek bulunmuyor. Şöyle ki: 1. Kürt bölgesi, AB'ye üye olacak Türkiye ile komşu. Bu husus, "Kürt Devleti" açısından Batı ile her türlü geçiş anlamına gelen Türkiye ile ilişkileri ve ucu açık bir birlikteliği uzun vadede kaçınılmaz kılıyor.

Irak Kürtlerinin tarihsel ve coğrafi olarak Türkiye ile bağları, diğer komşu devletlere nazaran daha güçlü. En azından birbirlerini daha iyi anlıyorlar. Türkiye'de demokratik ve laik bir devlet sistemi var. Türkiye'de akrabaları var. Ve bu akrabaları, diğer ülkelerdeki Kürtlere nazaran daha iyi durumdalar ve Türkiye ile pozitif bağlamda bir köprü rolü oynamaya, ilişkileri geliştirmeye de hazırlar. Her şeyden öte, bir Kürt devletinin kurulması durumunda bu devletin bölge devletlerinden Türkiye ile işbirliği yapmasından başka bir seçeneği bulunmuyor. Ne İran ne de Suriye bu Kürt devleti açısından bir güven telkin ediyor. En azından Şii İran ile Sünni Kürtler arasında uzun soluklu bir dostluktan bahsetmek için vakit oldukça erken, özellikle de İran'a yönelik olası bir ABD operasyonunda Kürtlerin oynayacağı rol göz önünde bulundurulduğunda... Dolayısıyla, bu noktada Türkiye'nin önünde çok fazla bir seçenek bulunmamakla birlikte, radikal bir karara varmadan önce ortaya çıkacak Kürt devletinin sınırları, büyüklüğü ve yapısal özelliklerinin çok iyi bir şekilde tetkik edilmesi gerekiyor. 

Zaman



Bu haber 816 defa okundu.


Yorumlar

 + Yorum Ekle 
    kapat

    Değerli okuyucumuz,
    Yazdığınız yorumlar editör denetiminden sonra onaylanır ve sitede yayınlanır.
    Yorum yazarken aşağıda maddeler halinde belirtilmiş hususları okumuş, anlamış, kabul etmiş sayılırsınız.
    · Türkiye Cumhuriyeti kanunlarında açıkça suç olarak belirtilmiş konular için suçu ya da suçluyu övücü ifadeler kullanılamayağını,
    · Kişi ya da kurumlar için eleştiri sınırları ötesinde küçük düşürücü ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi ya da kurumlara karşı tehdit, saldırı ya da tahkir içerikli ifadeler kullanılamayacağını,
    · Kişi veya kurumların telif haklarına konu olan fikir ve/veya sanat eserlerine ait hiçbir içerik yayınlanamayacağını,
    · Kişi veya kurumların ticari sırlarının ifşaı edilemeyeceğini,
    · Genel ahlaka aykırı söz, ifade ya da yakıştırmaların yapılamayacağını,
    · Yasal bir takip durumda, yorum tarih ve saati ile yorumu yazdığım cihaza ait IP numarasının adli makamlara iletileceğini,
    · Yorumumdan kaynaklanan her türlü hukuki sorumluluğun tarafıma ait olduğunu,
    Bu formu gönderdiğimde kabul ediyorum.




    En Çok Okunan Haberler


    Haber Sistemi altyapısı ile çalışmaktadır.
    2,900 µs