Tahammülsüz batı Müslümanları kışkırtıyor!

17 Eylül 2007 15:56 tsi
Önce peygamberimizle ilgili çirkin karikatürler, ardından Ankara'yı İran gibi gösteren afişler geldi. Avrupa!'da yükselen ırkçılık dalgası Müslümanları kışkırtmaya devam ediyor. İşte geçen hafta Brüksel'de yaşananlar!

Saadet Oruç/ Star

Tahammülsüz dazlaklar

11 Eylül saldırılarının yıldönümünde İslam karşıtlarının Brüksel’de yaptığı gösteri kafatasçıların Avrupa’da ‘helal et’e bile tahammül edemediğini ortaya koydu.

11 Eylül günü Brüksel’de düzenlenmeye çalışılan İslam karşıtı gösteri, Avrupa’da yaklaşan bir cadı avının ayak sesleriydi.

‘Stop Islamisation of/in Europe’ şeklinde kimden neyi talep ettikleri belli olmayan bir sloganla Lüksemburg Meydanı’nda yani Avrupa Parlamentosu’nun hemen yanında toplandılar.

Almanya’dan, Danimarka’dan ve İngiltere’den aşırı sağcı ve ‘şimdilik’ marjinal görünümlü tipler.

Belçika polisi göstericilere ‘sadece üç dakikanız var,’ dedi ve ardından Lüksemburg Meydanı’nda çeşitli kafelere kümelenmiş göstericileri eliyle koymuş gibi tek tek topladı.

FAŞİZM AP’YE TAŞINDI

Toplam 154 gözaltı ve içlerinde parlamenterler de var. Aşırı sağcı, faşist parlamenterler. Biri Fransa’nın incisi Jean Marie Le Pen’in Milliyetçi Cephe’sinden, diğeri ise Belçika sağından. Bir de İtalyan parlamenter.

Akşam saatlerinde Avrupa Parlamentosu’nda sinir katsayısı yüksek bir basın toplantısı düzenleniyor. AP’nin aşırı sağcı kanadından iki parlamenter. Gözaltıları kınıyorlar, demokrasiden dem vuruyorlar, ifade özgürlüğünden dem vuruyorlar ve ağızlarındaki baklayı çıkarıyorlar sonunda.

Avrupa’da zorla İslami yaşam tarzının uygulanmaya çalıştığına bir salon dolusu gazeteciyi ikna etmeye çalışırken, okullarda zorla helal yiyeceklerin tüketilmesi uygulaması bulunduğundan dem vuruyorlar.

GÖSTERİLER SÜRECEK

‘Çocuklarımız illa da domuz yesin ya da Avrupa’daki Müslümanlar illa da domuz yemeli ki, tehlikeli olmadıklarını ispatlasınlar!’ Basın toplantısında iki kafatasçı milletvekilinin vermeye çalıştıkları ana mesaj, sessiz sakin kendi halinde yaşayan bir Müslümanın en temel hassasiyetlerinden vazgeçmesi aslında. Dini hassasiyetleri olan bir vatandaşın evinde, çocuğunun okuldaki öğle yemeğinde helal et yemesi bile dazlakların gözüne batıyor. Basın toplantısını İslam karşıtı gösterilerin süreceği ‘sözüyle’ bitiriyorlar.

GENiŞLEMENiN FATURASI YABANCILARA

l Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Büyükelçiler Konferansı’nda üzerinde pek durulmayan bir söz söylemişti: ‘Günümüzde asıl şok İslam ve Batı arasında yaşanacaktır. Yabancı düşmanlığının, Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığının ve yabancı işçilerin Batı’ya artık yük olmaya başlamasının arasında kuvvetli bir bağ var. Avrupa Birliği genişledikçe artan mali yükü, birliğin Müslümanlarına ve göçmenlerine fatura etmeleri yakındır. AB ülkelerinde birbiri ardına çıkarılan göç yasaları, aile birleşimi için DNA testi istenmesi gibi ırkçı girişimlerin altında hep bu yatıyor. Bu ekonomik boyutu.

TARİHİ BİR GÖREV

Sosyolojik ve kültürel boyutta ise İslam ve demokrasinin bir arada yaşanabileceğine dair Türkiye deneyimi de yakından izleniyor. Uluslararası Kriz Grubu’nun Türkiye raporu Brüksel’de tanıtılırken, konuşmacıların altını çizdikleri nokta buydu. Seçimlerden başarıyla çıkan AK Parti’nin ‘gizli bir ajandası’ olduğu yönündeki uyarıların boş çıktığı ve modern yaşamla İslam arasındaki uyumu Türkiye örneğinden görmeyi bekledikleri vurgusuyla. İşte burada, AB yolundaki Türkiye’yi sadece kendi geleceği için değil, dinlerarası hoşgörü ve uyum noktasında tarihi bir görev bekliyor.

Bu haber 491 defa okundu.