"Biz kesmediğimize saygı duymayız!"

17 Eylül 2007 12:42 tsi
Yahudi soykırımını inkar etmenin hukuken suç, alay etmenin ahlaken iğrençlik olarak görüldüğü Avrupa'da "neden aynı saygıyı Müslümanlara göstermiyorsunuz?" diye sorulduğunda, "ama bu soykırım bizim bir parçamız" cevabı alınıyor. Yani diyorlar ki, "b

Selçuk Gültaşı/Zaman

Kesmediğime saygı duymam  
 
Müslümanların ezici çoğunluğu ve aklı başında İslam ulemasının topyekun telin ettiği 11 Eylül'ün sene-i devriyesinde 3 Avrupa Parlamentosu üyesi Brüksel'de gözaltına alındı.
3 milletvekili, Brüksel Belediyesi'nin yasakladığı "Avrupa'nın İslamlaşmasına karşı yürüyüş" mitingini mikro seviyede gerçekleştirebilmek için Avrupa Parlamentosu'nun dibindeki Lüksemburg Meydanı'nda konuşmak isteyince, "dillere destan" bir direnişin akabinde tutuklandılar. Yani tutuklanmak için bütün hünerlerini gösterdiler.

Tutuklananlardan İtalyan Mario Borghezio, Batı'nın yeni gözdesi Ayan Hirsi Ali'nin senaryosunu yazdığı, cinayete kurban giden Theo Van Gogh'un yönettiği -film demekte hayli zorlandığım- Teslimiyet'i (Submission) Avrupa Parlamentosu'nda gösterime sokmak için hayli çaba sarf etmiş yeminli bir İslam düşmanı. Diğer iki milletvekili Carl Lang ve Frank Vanhecke, Avrupa Parlamentosu tarihinde ilk defa kurulan ırkçı-faşist Kimlik, Gelenek ve Hakimiyet (ITS) Grubu'nun üyeleri. ITS'nin üyeleri arasında "Libyalılar yatıp kalkıp dedeme dua etsinler, yoksa hâlâ develerden inemeyeceklerdi." diyen Mussolini'nin torunu Alessandra Mussolini de bulunuyor.

3 vekilin tutuklanmasının ardından ITS'nin başkan yardımcılarından Philip Claeys, AP'de bir basın toplantısı düzenledi. Bu Claeys, Yahudi soykırımını anma toplantılarını boykot eden az sayıda AP üyelerinden birisi olmakla birlikte, ısrarla Türkiye'nin Ermeni "soykırımı"nı tanımasını ister. Çünkü ITS'nin temel umdelerinden biri Türkiye'nin AB üyeliğini engellemektir; çünkü Türkiye'nin üyeliği Avrupa'yı İslamlaştıracaktır.

Claeys'in basın toplantısını takip ederken, itiraf edeyim ki, kendisini birçok konuda haklı buldum. Gazetecilerle sık sık hararetli tartışmalara giren Claeys temelde şunu diyordu: Biz demokratik hakkımızı kullanıp, bir gösteri yaptık. Tamamen barışçıl bir toplantı misli görülmemiş zorbalıkla dağıtıldı. Bu, Avrupa'nın kurucu ve kuşatıcı ilkesi olan ifade hürriyetine aykırıdır. Bu gün Avrupa medeniyet tarihine kara leke olarak geçecektir.

Karikatür krizi ile coşan, Fransız mahkemelerinin kararları ile cesaretlenen ve İsveç'teki müptezelliğin ardından vitesini yükseltmek isteyen ırkçı-faşist partiler Brüksel'de büyük hayal kırıklığına uğradılar. Uğramakta haklılar. Karikatürlere ifade hürriyeti diye sahip çıkan Avrupa, yürüyüşe de toplantı hürriyeti çerçevesinde müsaade etmeliydi. İlkeler penceresinden baktığınızda karikatürleri aklayan Avrupa'nın İslam karşıtı, Müslüman düşmanı yürüyüşlere de ses çıkarmaması gerekir. Kaldı ki ırkçı karikatürlerin Avrupa şuurunda silinmeyen izleri var. Yahudi soykırımını Avrupalılar nezdinde bu kadar sıradanlaştıran ve hemen hemen bütün Avrupa'yı suç ortaklığına iten unsurlardan biri Yahudileri insan-dışı yaratıklar olarak resmeden, katledilmelerinin insanlığı bir üst sınıfa taşıyacağının propagandasını yapan ve kısa sürede Avrupa'nın büyük bir kısmına yayılan Nazi karikatürleriydi.

Yahudi soykırımını inkar etmenin hukuken suç, alay etmenin ahlaken iğrençlik olarak görüldüğü Avrupa'da "neden aynı saygıyı Müslümanlara göstermiyorsunuz?" diye sorulduğunda, "ama bu soykırım bizim bir parçamız" cevabı alınıyor. Yani diyorlar ki, "biz kesmediğimize saygı duymayız". Umalım ki Brüksel'de yasaklanan gösteri, Avrupa'nın "İslam'a hakaret serbesttir" şeklinde algılanan ifade hürriyeti yorumunda bir değişikliğe işaret ediyordur.

Bu haber 372 defa okundu.